Her büyük oyuncu, sahip olduğu araçları nasıl kullanacağını bilir. Christopher Walken için bu, pinball makinesi gibi sıçrayan ritim anlayışıdır. Jack Nicholson için, yüzünün oyun hamuru gibi şekil alabilen yapısı. Cillian Murphy’e gelince… Bazıları onun sihrini gözlerinde arar: o delici, neredeyse saydam mavilikteki gözler, onu bir anda sıcakkanlıdan korkutucuya dönüştürebilir. Ama hayır, üzgünüz, yanılıyorlar. O incelikli bakışlara elbette saygımız sonsuz, ama Murphy’nin yüzündeki asıl büyü, kafasının yanlarını kucaklayan o jilet gibi keskin elmacık kemiklerinde gizli.
Bu elmacık kemikleri o kadar keskin ki, yüzünü bir şampanya şişesine sürtse mantar fırlayabilir. O kadar kesici ki sushi yapabilirsiniz. Muhtemelen yüzünü bebeklere karşı güvenli hale getirmek için çocuk kilidiyle donatmak gerekir. Ama sadece nasıl göründükleriyle ilgili değil (çok iyi görünüyorlar), Murphy bu kemiklerin oyunculuğundaki gücünü iyi biliyor. Bir rolde tehditkârdan hayalete, davetkâra kadar dönüşebilir; bazen tüm bunları tek bir karakterde sergiler. Şimdiye kadarki en elmacık kemikli Murphy rollerini sıraladık.
Serinin ikinci filmi, insanlığın neredeyse kör uzaylı yaratıklar tarafından yok edildiği kıyamet sonrası bir dünyada geçiyor. Korkunç bir düşünce. Böyle bir senaryoyu daha da kötüleştirebilecek şey ne olabilir? Murphy’nin Emmett adında hayatta kalan münzevi birini canlandırdığı ve elmacık kemiklerinin büyük bir serseri sakalının ardına gizlendiği gerçeği. A Quiet Place: Part II yalnızca insanlık için değil — Murphy’nin doğaüstü kemik yapısına hayran olanlar için de oldukça feci. JK
Christopher Nolan’ın galaksiler arası zekaya sahip aksiyon filminde, rüya içine sızan bir paralı ekip, bir medya imparatorluğunun varisinin bilinçaltına girer (Murphy tarafından canlandırılır). Inception’da elmacık kemikleri, çoğunlukla 9gag zamanlarından kalma o meşhur meme formatıyla hatırlanır — hani Leonardo DiCaprio’nun gözlerini kısmış halde bir kelime oyununa ya da anti-şakaya sinirle baktığı. Neyse, Murphy’nin elmacık kemiklerinin gerçekten… rüya gibi olduğunu söylemek fazla mı kolaya kaçmak olurdu? JK
Barbie’deki Ken’ler işleriyle tanımlanıyorsa, bir filmin tarzı ve havası da Cillian Murphy’nin elmacık kemiklerinin ekrandaki rolünü belirler: Oppenheimer’da, atom bombasının ölümcül ve kıyametvari risklerini hatırlatırlar. 28 Days Later’da her şeyi biraz daha korkutucu hale getirirler. Red Eye’da ise tam anlamıyla hizmet verirler. Ve şimdi Batman Begins’e geliyoruz. Murphy burada DC evreninin korku taciri Jonathan Crane, yani Scarecrow’u canlandırıyor. Bu nedenle Murphy’nin yüzündeki gerginlik, ona sıcak ama iskeletimsi bir çekicilik kazandırıyor; ki bu da biraz ürkütücü. Bize istediği zaman şeytani bir halüsinojen enjekte edebilir. JK
Şimdi söyleyeceğimiz şey Cillian Murphy’yi ya kızdırır ya da internet çağını reddettiği için tamamen kafasını karıştırır ama: o elmacık kemikleri? Wes Craven’ın 2005 tarihli gözden kaçmış filmi Red Eye’da? Mükemmel. Batman Begins’ten sonra arka arkaya ikinci kötü adam rolünde, bu kez terörist çıkan yakışıklı bir adamı canlandırıyor. Modern flört dünyası, değil mi? Elmacık kemikleri burada büyük bir dönüşüm işlevi görüyor; karakter ne kadar tehditkâr hale gelirse o kadar içe çöküyorlar. Resmen yüzünde geri çekilebilir bıçaklar taşıyan bir Wolverine gibi. Ve evet, elmacık kemikleri uçak tuvaletinin aydınlatmasında bile hâlâ ışıldıyor. Şanslı herif. LF
28 Days Later’dan sonra Danny Boyle ile yapılan ikinci Murphy işbirliği, olması gereken her iyi devam filminde olduğu gibi çıtayı yükseltti: elmacık kemiklerini uzaya taşıdı. Murphy’nin kariyerinin erken dönemlerinde o çarpıcı yüz hatları hakkında bir şey öğrendiysek, o da en iyi ışığı her zaman hak ettikleridir. Hayır, sadece hak etmiyorlar; talep ediyorlar. Muhtemelen bu yüzden Boyle, Murphy’yi ölmekte olan bir yıldızın yüzeyine götürdü; çünkü bu yanaklara sahipsen ring light’a ihtiyacın yoktur. Chris Nolan yıllar sonra aynı şeyi Oppenheimer’da yaptı ama güneş yerine nükleer patlamayı kullandı. Parlaklığı kısmayın. JK
İngiliz auteur Ken Loach’un en çok gişe yapan filmi, Cillian Murphy’yi 1920 civarında geçen İrlanda Bağımsızlık Savaşı’na taşıyor ve ardından kardeşiyle karşı karşıya geldiği İç Savaş’a sürüklüyor. Kaçınılmaz olarak trajediyle sonuçlanan bir kurgu — spoiler yok — ve post-28 Days dönemi genç Murphy’nin kariyerinin en iyi performanslarından biri. Böyle ağır bir konuyu hafife almak istemeyiz ama elmacık kemikleri gerçekten Murphy’nin oyunculuğunu tamamlıyor. Genç ve çarpıcı derecede yakışıklı görünüyor, çatışmaların insani bedelini gözler önüne seriyor. JK
“Elmacık kemiği” için “peaky blinders” terimi argo olarak kullanıldı mı hiç? Kullanılmadıysa, artık kullanılmalı. Bir düşünün: “Şu Cillian çocukta ne şahane peaky blinders’lar var.” Cillian Murphy’nin neredeyse on yıl süren çete lideri Tommy Shelby rolü, erkek modasında devrim yaptı — sokakta onun saç kesimiyle dolaşan en az birkaç kişi görmeden adım atamaz oldunuz. Ama kimse o saç kesiminin gizli sırrını fark edemedi: O kesim, Murphy’nin 90 derecelik jilet gibi elmacık kemiklerini takip ediyordu. İki paralel çizgi, aynı kafada üstünlük savaşı veriyordu ama kimin kazandığını biz biliyoruz. LF
Watergate, Ay’a iniş ve 11 Eylül gibi, pek çok kişi 28 Days Later’ı ilk kez izledikleri anı hatırlar — çünkü bu, Danny Boyle’un dünyaya “Cillibones”ları tanıttığı gündü. Hayatlar değişti, gezegen sarsıldı, bir şeyler kaydı yerinden: İşte karşınızda beyaz perdede yakın planda çekilmek için yaratılmış, arketip bir adam. Ve dünya, öfke virüsünden bile daha sarsıcı bir elmacık kemiği salgınıyla karşılaştı. İnsanlar kelimenin tam anlamıyla etkilendi. Film de iyiydi bu arada. JK
Christopher Nolan, Cillian Murphy’nin yüzünü o kadar çok seviyor ki Oppenheimer’da her açıdan çekmiş — renkli, siyah-beyaz, aşırı yakın plan, 100 ton plütonyumla aydınlatılmış... IMAX kameralar da cabası! Adam, oyuncusunun yüzünü mümkün olan en büyük perdede görmeyi istiyor resmen ve sonuç: göz alıcı. Kaynakçı camını uzat, Oppy, retina kaybı yaşamak üzereyiz. Murphy, atom bombasının zayıf düşmüş babasını oynamak için kilo verdi ve bu da Cillibones™’ların her zamankinden bile daha fazla ortaya çıkmasına neden oldu. Ortaya takım elbiseli bir Azrail çıkıyor; ki “Ben ölüm oldum, dünyaların yok edicisi” repliğini söyleyen biri için gayet isabetli. Murphy bu rolle Oscar’ı kazandığında, umarız ödül plaketinde kemik yapısının da ortak kazanan olarak adı yazılır. LF
BU İÇERİK İLK OLARAK BRITISH GQ WEB SİTESİNDE YAYINLANMIŞTIR.