Hasan Ali Toptaş’ın sihirli evrenine ortak olmaya hazır mısınız? Varlıkla yokluk arasında, oradan oraya süzülerek zamanda yolculuk yapıyormuş hissi veren, gerçeklik algısının kırıldığı öykülerden oluşan bir kitap. Öykülerinde hayal ile gerçeğin karıştığı, belirsizliğin sizi içine çektiği durumlar oldukça sürükleyici. Kelimelerle oynayan yazar altını çizecek hikayeden bağımlı/bağımsız etkileyici cümlelerle zenginleştirmiş. Her öyküsü zamanın ve mekanın bir rüyadaymış gibi değiştiği, karakterlerin zamanla bütünleşip aynı anda zamandan da bağımsız olduğu, okuyucunun aydınlanma yaşadığı anda aslında daha derin sorularda kendini bulduğu farklı bir eser. Sizi derinlere alıp götürürken cepleriniz dolu gerçeğe dönebilirsiniz.
Okuması zor ama içi dopdolu öyküler. Tasvirlerle dolu bir dünya. Gri bir gökyüzünün sisli havası var öykülerde, aynı Tezer Özlü gibi. Gamlı Prenses’in cesur kaleminden dökülen kelimeler biraz içinizi ısıtan, biraz mutlu eden, çokça hüzünlendiren yaşanılmış bir hayatı anlatıyor. Toplumsal farkındalık, kadın-erkek ilişkisi üzerine farklı tespitler ve toplum-birey ilişkisini ben diliyle kaleme almış yazar.Kelimeleri incitmeden anlattığı, kısa ama yoğun metnin sayfaları sizi içine çekiyor.İçerisinden seçtiğiniz cümlelerle kendinize aforizmalar defteri yapabilecek kadar derinlikli sözleri sindire sindire okumakta fayda var.
Öykülerini fantastik bileşenlerden oluşturan, gerçek dünyayla olağandışı yaşantıları iç içe geçiren, Arjantinli yazar Cortázar'ın on öyküsünün olduğu bir derleme Ayak İzlerinde Adımlar. Dünyaca ünlü yazarın en sıradan öyküleri bile kendi dünyasında büyülü bir atmosfere dönüştürüp okuyucuya hayal dünyasını kendine has diliyle aktaran bir anlatıcı. Bu öykü derlemesinde de sarkastik yaklaşımıyla bir araya getirdiği imgeleri sakin bir dille anlatıyor. Kitaptaki betimlemeler 5 duyu organınızla birlikte hazza ulaşabileceğiniz kadar etkili, sıra dışı gelen durumları olağanmış gibi kabul edeceğiniz kadar doğal. Her hikayesinde mutlak sona ulaşmadığınız, içerisinde gizemler barındıran, sisli bir yolda yürüyormuş hissiyatı veren hikayeler sizi düş aleminde seyre çıkaracak. Yer yer sorgulattığı bu kitap fantastik edebiyatı sevenler için keyifli bir tercih.
Okuduğunuzda biten bir kitap değil, tekrar başlayan bir kitap Büyü Dükkanı. Her başladığınızda yeni bir şey keşfetmek mümkün. Katman katman açılıyorsunuz bir sonraki seferde, başka bir 'ben' keşfediyosunuz. Sizi de kendi büyülü dünyasına katacak. Büyü Dükkanı hayatta istediğiniz her şeyin olduğu bir dükkan ama dükkandan istediğiniz bir şeyi almak kolay değil. Karşılığında bir şey vermeniz gerekir ve satıcının bir kuralı vardır. Müşterisini dükkandan alabileceği en iyi şeyle göndermek. Bu alışverişler hayata dair sorgulamaları içerir. Bir başkasının alışverişini okurken kendinizi düşünmeden edemezsiniz. Keyifli okuyacağınız mucizevi alışverişler ve oradan satın aldığınız en iyi şey, belki de hayat dersi.
Bazen gerçekliği kabul etmenin yolu deliliğe vurmaktan geçiyor. Bazen acıları ancak delirerek atlatabiliniyor. 'Delirerek ölenlere' adanmış bir kitap bu. İçinde farklı kadınların çektikleri acıdan, başlarına gelen kötü şeylerden, onların dışında ama doğrudan onları etkileyen acımasızlıklardan deliren kadınların birazda sarkastik hikayeleri anlatılıyor. Bahadır Bartuer’in çizimleriyle zenginleştirilmiş, kadın olmanın en sancılı ve acılı hallerini bize kendi dilinin özgünlüğüyle aktarmış Mine Söğüt. Kadın olmaya, kadınla empatiye kurmaya birde buradan bakmak zor bir deneyim sunsa da etkileyiciliğiyle belki hayatlarınıza size dokunur. Sindire sindire okumanızı tavsiye ederim.
Arka kapağında ‘Bu kitap senin için bir pusula olsun diye hayal edildi. Onu çantanda taşı.’ notunu düşen yazar bence hayalini gerçekleştirmiş. Masallarla aranız iyiyse ya da masallarla tanışmak istiyorsanız başlangıç için iyi bir kitap. Kafanız, ruhunuz karıştığında, bazen çıkış noktasına tek başınıza ya da fikir danıştığınız insanlarla ulaşamadığınızda belki bir masal koşar yardımınıza. Masal deyip geçmemek lazım. Dünyanın dört bir yanından yüzyıllar boyunca toplanan masalların o büyülü dünyalarında rahatlıkla işaretleri takip edebilirsiniz. Dilden dile dolaşarak günümüze kadar gelen masallar ruhunuza kadar ulaşabilir.
Oğuz Atay adını sıkça duyduğumuz, eserlerini her yerde gördüğümüz, başarısıyla bildiğimiz bir yazar. Türk Edebiyatında da kültleşmiş eserlerinden biri Korkuyu Beklerken. 8 hikayeden oluşan kitapta öne çıkan ortak temalar; yabancılaşma, yalnızlık ve umutsuzluk. Kendi döneminde çok anlaşılamamış bir yazar. Hikayelerini karanlık bir mizahla anlatmayı seviyor ve bu üslubunu Korkuyu Beklerken kitabında da görüyoruz. Ötekileştirilmiş, tutunamamış, hayatın acımasız çarkında yenilgiye uğramış hatta hayattan, kendilerinden korkan insanların hikayelerini anlatıyor. Kitabı okurken her hikayede birinin karşına geçip çığlık attığı hissine kapılıyorsun. Çoğu hikayede baş kahramanın adını bile bilmememiz bu insanların hayatın içerisinde bir o kadar da görünmez olduğu hissiyatını veriyor. Karakterlerin yaşamda var olma buhranlarına dahil olduğumuz bir kitap. Kitabını şu sözlerle tamamlıyor Oğuz Atay: ’’Ben buradayım sevgili okuyucum, sen neredesin acaba?’’
Sait Faik'in ‘’Yazmasam deli olacaktım.’’ dediği ‘Haritada Bir Nokta’ adlı öyküsünün de bulunduğu kitabı Son Kuşlar. Hüznü de mutluluğu da aynı hikayede hissedebilirsiniz. Hem onun muhteşem betimlemeleri arasında denizi, doğayı, ağaçları, yeşillikleri, kuşları, çocukları seversiniz hem de yalnız dünyasında onunla yalnız kalıp, ölen martıya, selam vermeyen komşuya, doğanın yok olma endişesine eşlik edersiniz. Gördüklerini, hissettiklerini anlatıyor yazar. Bence bu kitabı bugünlerde okumamızın en güzel yanı da insani bir yerden ne oldu da bugüne geldik bunu görebilmek. Kısa ve sade öyküler okumayı sevenler için bir çırpıda okuyabileceğiniz bir kitap.