Geçenlerde duydum, bir televizyon programında aynen şöyle dendi: “Tarkan Tevetoğlu’nun yeni albümü ne zaman çıkacak?” Tarkan Tevetoğlu mu? Herhalde Tarkan’a Tarkan demeyi, koca sanatçıya küçük adıyla seslenmeyi ayıp bulmuş olmalılar. Halbuki “Tarkan”, onun sahne adı ve kendisine sadece Tarkan denmesi eminim hoşuna da gidiyor. Sonuçta o ismi yapmak için 20 yıl uğraşmış.
Şimdi bahsedeceğim isim için de aynı durum söz konusu. Her yerde, bilet satış sitesinden afişlere, kültür sanat mecmualarından televizyon programlarına, adı şöyle geçiyor: Alternatif rock müziğin en önemli gruplarından The Smiths’in vokalisti Morrissey. Emin misiniz? Morrissey’e sadece Morrissey demiyor muyuz? Tamam aynı sofrada soğan ekmek yemişliğimiz olmadığı için Moz da demiyoruz ama... Bilen var, bilmeyen var mı diyorsunuz? Peki Morrissey denince bir şey çağrışmayan akıllarda The Smiths denince ne kıpırdayabilir ki?
Neyse, ben kendisine sadece Morrissey diyeceğim, onu söylemek istedim. Yürek burkan şarkıların ozanı, iç yakan baladların sesi, 17 Aralık akşamı, Avrupa turnesi kapsamında Volkswagen Arena’da olacak. Konserde Morrissey klasiklerinin yanı sıra son albümü World Peace Is None of Your Business’da yer alan İstanbul adlı şarkıyı da söyleyecek. Kendisi Türkiye’de çok özlenmiş olacak ki, Volkswagen ana sponsorluğunda Pozitif Live tarafından düzenlenen konserin biletleri satışa çıkar çıkmaz tükendi. Aslında 2012 yılında, 9. İstanbul Caz Festivali kapsamında İstanbul’daydı Moz ama her gün gelse kim ne der ki?
Başlık, The Smiths’in efsane şarkısı Everyday is Like Sunday’e gönderme. Morrissey o şarkıda, pazarlardan nefret ettiğini ve “o” gittiğinden beri her günün pazar gibi geçtiğini söyler. Biz de diyoruz ki, eğer o gelecekse her gün pazar olabilir. Yeter ki gelsin. Varsın her cümlesiyle bizi üzsün, her notayla kalbimizi büzsün...