The Assets
2014 yılında ABC’de yayınlanan Amerikan yapımı mini dizi “The Assets”, politik ve gerçek hikâyeleri sevenler için ideal. “Circle of Treason: A CIA Account of Traitor Aldrich Ames and the Men He Betrayed” kitabından uyarlanan dizi, bizi soğuk savaş döneminde ABD-Rusya arasındaki casusluk hikâyelerine, soğuk savaş taktiklerine, CIA-KGB arası ilişkilere götürüyor. “The Assets”, esasen normal bir dizi olarak kurgulanan, ancak düşük reytingler nedeniyle mini diziye çevrilen dizilerden. Devletin en önemli bilgilerini Sovyetler Birliği ile paylaşan ve Birleşik Devletler için casusluk yapan en az on Sovyet istihbarat görevlisinin ölümüne katkıda bulunan bir köstebek olan CIA memuru Aldrich Ames'i avlayan Sandra Grimes ve Jeanne Vertefeuille’un hikâyesini anlatan “The Assets” 8 bölümden oluşuyor. Dizinin başrollerinden biri olan Sandra Grimes’a ise Doctor Who’daki biricik doktorumuz Jodie Whittaker hayat veriyor. Soğuk Savaş döneminde karanlık ve gizem dolu bir casusluk hikâyesi ile yola çıkmaya hazırsanız sizi şöyle alalım.
The Night Manager
Efsanevi polisiye yazarı John le Carré’in 1993 yılında yayımlanan aynı adlı romanından uyarlanan “The Night Manager” , BBC ve AMC ortak yapımı 6 bölümlük bir mini dizi. Başrollerinde House M.D dizisindeki efsanevi House karakteri ile Altın Küre’yi kucaklayan Hugh Laurie ile son yıllarda Avengers serisi ile her ay bir şekilde karşımıza çıkan Tom Hiddleton yer alıyor. İkilinin “The Night Manager” performansları ile Altın Küre aldığının da altını çizmemiz gerek. Laurie ve Hiddleton’a dizide eşlik eden bir diğer isim ise Olivia Colman. Dizi, 36 ödüle aday olup aralarında iki tane Emmy ve üç tane Altın Küre’nin de bulunduğu 11 ödülü kucakladı. Lüks bir otelde gece müdürü olarak çalışan eski bir İngiliz askeri olan Jonathan Pine (Tom Hiddleston), yasadışı silah satışlarını araştıran bir FCO görev gücü müdürü Angela Burr (Olivia Colman) tarafından silah tüccarı Richard Roper'ın (Hugh Laurie) yakın çevresine sızmak için işe alınıyor ve olaylar gelişiyor.
The City and the City
Britanya fantastik edebiyatının usta isimlerinden China Miéville’in aynı adlı romanından 2018 yılında BBC tarafından uyarlanan bu dört bölümlük mini dizi bizleri Blade Runner’dan 1984’e, Cesur Yeni Dünya’dan Fahrenheit 451’e kadar fantastik edebiyat ve distopya evreninin her köşesine sokuyor. Miéville’in kitabı, aralarında dünyanın en prestijli bilim kurgu/fantastik edebiyat ödülü olarak kabul edilen Arthur C. Clarke Ödülü’nün de olduğu birçok ödüle sahip. “The City and the City” , gerçekle hayal arasında, gerçek (ve tabii fantastik) dünyadaki hiçbir şehre benzemeyen iki şehrin hikâyesini anlatıyor. Dünya edebiyatının en önemli yapıtlarından, Charles Dickens’ın İki Şehrin Hikâyesi’ ne de bir selam çakan eser, fantastik edebiyatı, bilim kurgu ve polisiye ile bir araya getiriyor. Besźel ve Ul Qoma polisiye birimlerini birlikte çalışmaya iten varoluşsal bir cinayet, komşu şehri yok etmeye ant içmiş aşırı milliyetçilerin ve iki şehri birleştirme hayalleri kuran birleşmecilerin çıkarcı yeraltı dünyası ve tüm bunların arasında cevaplarını arayan sorular. “The CityandtheCity” sizi tüm bunların arasında soru sormaya ve dünyada ki tüm şehirlerin hikâyelerini sorgulamaya davet ediyor.
Years and Years
Birleşik Krallık’ın mini dizi dünyasındaki hâkimiyetinin son gözdesi “Years and Years” yakın geleceğe sosyo-politik bir bakış. Dizi, 2019 yılında BBC ve HBO ortak yapımı ile geliştirildi. Serinin arkasındaki isim ise Queer as Folk ve Doctor Who gibi başyapıtları ile gönlümüzde taht kuran Russell T. Davies. Dizideki en fantastik, korkutucu ve bir o kadar da cezbedici karakterlerden birine ise Emma Thompson’un hayat vermesi diziyi izlemek için başlı başına yeterli bir sebep. 6 bölümlük bu mini dizi bizleri yakın geleceğe (bir kısmı şimdiden geçmiş olan bir geleceğe) götürüyor. 2019 - 2034 yılları arasında geçen dizi, izleyiciler tarafından sıkça Black Mirror ile karşılaştırılıyor, ancak benzer karamsar ve karanlık öğelere rağmen, geleceğin ele alınma şekli iki dizi arasında büyük fark gösteriyor. “Years and Years” bize tüm geleceği Manchester’da yaşayan Lyons ailesinin gözünden gösteriyor. 2019 yılında tüm dünyadaki akışı değiştiren büyük bir olayın basit bir Britanyalı ailenin bireylerini (ve onunla birlikte belki de kendi ailemizi) nasıl etkilediğini gördükçe bu geleceğin ne kadar olası olduğunu düşünmekten kendimizi alamıyoruz. Trump’un bir sonraki ABD başkanlık seçimlerini kazanması, Brexit’ten sonra Avrupa Birliği’nde yükselen “exit” (çıkış) dalgası, TikTok ile büyüyen Amerika-Çin savaşının etkileri derken yıllar geçiyor, Lyons ailesi (ve kendi ailemiz) bu yıllara direniyor. “Years and Years”ın son dönemin en iyi yapıtları arasına girmesinin en önemli sebebi ise karakterlerin tam olarak “biz” olması.
Self Made: Inspired by the Life of Madam C.J. Walker
İçinde bulunduğu zamana ve topluma göre çığır açan Afrikalı-Amerikalı girişimci Madam C.J. Walker’ın gerçek hayatından uyarlanan “Self Made” , Amerika'nın ilk kadın milyonerinin saç bakım imparatorluğu hikâyesinden yola çıkıyor. Netflix’in özellikle her türlü etnik kökene, kadınlara, farklı cinsel yönelimlere alan açtığı yapımlarından biri olarak da parlayan bu dört bölümlük mini dizinin başrolünde (ve yapımcı koltuğunda) ise 2011 yılında The Help’ teki rolüyle Oscar ve Altın Küre ödüllerini de kucaklayan (ve bu dizideki rolü ile Emmy Ödülleri’ne aday olan) Octavia Spencer var. Spencer’ın hayat verdiği Bayan C.J. Walker, 19. yüzyılın sonlarında ABD’de sıfırdan kendi
kozmetik ve saç bakım markasını kuran bir girişimci. Bir kadın girişimci. Bir Afrikalı-Amerikalı kadın girişimci. Tüm bunlarla milyoner olan bir girişimci. Madam C.J. Walker, Afrikalı-Amerikalı topluluğa ilham dolu hikâyesi, aldıklarını misli ile geri vermesini bilen filantropi yaklaşımı ve her daim yansıttığı optimizmi ile hayat dolu bir kadın. Biraz umut dolmak, yakın tarihe bir yolculuk yapmak ve tüm bu karamsarlığın içinde yeni olasılıklar keşfetmek isterseniz “Self Made” ile Madam C.J. Walker’dan ilham alın.
Unorthodox
Çıktığı günden itibaren Instagram’dan Twitter’a tüm sosyal medya platformlarını alt üst eden “Unorthodox”, Netflix’in 2020’deki iddialı yapımlarından biri. Karşımızda yine gerçek bir yaşamdan uyarlanan güçlü ve savaşçı bir kadının hikâyesi var. Ultra-Ortodoks bir Yahudi cemaatine mensup Esther Shapiro, bir gün ailesinden, kocasından ve cemaatinden kaçmaya karar verir. New York’taki kapalı duvarlar ardındaki Williamsburg mahallesinden Berlin’de bir konservatuvara ve hayattaki “ilk”lere uzanan hikâye, Shira Haas’ın muazzam oyunculuğu ve kelimelere dökmeye ihtiyaç duymayan bakışları ile birleşiyor. Almanya-ABD ortak yapımı “Unorthodox”, Deborah Feldman'ın 2012 yılında yayımlanan “Unorthodox: The Scandalous Rejection of My Hasidic Roots” başlıklı otobiyografisinden uyarlanmış. Dizi, kitaptan öğeler taşısa da birçok konuda senaristlere ve yönetmene oyun alanı bırakılmış. 72. Emmy Ödülleri’nde dört dalda adaylığı bulunan dizi, gelenek kavramını sorgulayan bir kadının kendisini, bedenini, ailesini, aşkı ve tüm bunların yanında dünyayı keşfetmesini odağına alıyor.
Hollywood
Nip/Tuck ile gönlümüzü fetheden, dünyadaki tüm yayıncılık platformlarına makina gibi proje üreten Ryan Murphy’nin son projelerinden biri olan “Hollywood” , bize alternatif bir tarih sunuyor. Sık sık tarihi değiştirmek ile eleştirildiği yapıma Murphy şu cevabı veriyor: “Ben bir belgesel çekmedim. Bu proje ‘Tarih böyle gelişseydi nasıl olurdu?’ sorusunu ortaya atıyor.” 72. Emmy Ödülleri’nde 11 adaylığı bulunan yedi bölümlük mini dizi “Hollywood”, Netflix’in kadınları, siyahileri, LGBTİ+’ları başrole koyduğu, toplumun sesi daha az çıkan bireylerine alan açtığı içerik politikaları sonucu ortaya çıkan şahane yapımlardan. Murphy’nin çizdiği Hollywood evreninde, bizi II. Dünya Savaşı sonrası ABD’nin parıltılı yaşamları ve elbette ki Hollywood’un altın yılları karşılıyor. Fakat bunların yanında sinema sektörünün olmazsa olmazları entrika, hırs, kavga ve Murphy-Netflix işbirliklerinin alamet-i farikası kapsayıcılık, çeşitlilik ve çok seslilik yer alıyor. Dizinin jeneriği ve jenerik müziği de ayrı bir bahsi hakkediyor, zira dizi boyunca Netflix’in hayat kurtaran özelliklerinden “Intro’yu Geç” tuşuna basmak aklınıza bile gelmiyor.
Bunların yanı sıra GQ Türkiye okurlarına Instagram üzerinden yaptığımız ankette favori mini dizilerini sorduk. Gelen yanıtlar arasında “Unorthodox”, “Hollywood” ve “Self Made” gibi Netflix’in popüler yapımlarının yanı sıra futbolla tarihi bir araya getiren “The English Game”, Benedict Cumberbatch ve Hugo Weaving’li kadrosu ile göz dolduran “Patrick Melrose” , HBO’nun yıldızı parlayan tarihi-drama yapımı “Chernobyl”, Netflix’in henüz keşfedilmemiş ama yakın zamanda tüm muhabbetlerin ana konusu olmaya aday cevherlerinden “Unbelievable”, Emma Stone ve Jonah Hill’in başrollerini paylaştığı kara mizah dizisi “Maniac” ve savaş draması severler için bonus “WorldonFire” gibi diziler de var.