2020 Mart ayında yayınlanan albümü “After Hours” ile son yılların en keskin alter egolarından birini yarattı. Ünlü ve zengin olmasına rağmen hayatından mutsuz, azıcık (!) da saldırgan bir karakteri canlandığı kısa film tadındaki müzik klipleri “alter ego” projesini görsel olarak zenginleştirdi. The Weeknd’in gecen hafta ABD’nin Tampa kentinde gerçekleşen Superbowl’daki devre arası şovu aslında, yeni kimliğinin manifestosuydu. Peki, bu görsel şölen altında nasıl bir hikâye yatıyor?
Şehir: Las Vegas
Şov, Amerikan rüyası idealinin simgelerinden biri günahlar şehri Las Vegas maketinin gösterilmesiyle başlıyor. Las Vegas şehri The Weeknd’in dönüm noktalarından biri. Hatırlayalım: 2015’te yine bu şehirde bir polise yumruk atmaktan tutuklanmıştı. The Variety dergisine verdiği röportaja göre de bugünü hayatının en karanlık anlarından biri olarak gördü ve Superbowl gösterisiyle şehirden intikamını aldi.
Papaz, Kumar ve Robotlar
The Weeknd’i gördükten kısa bir süre sonra havada uçan bir papaz beliriyor ve sahnedeki robot yüzlü koreograflarla birlikte bir kilise korosu şarkısı söylemeye başlıyor. Las Vegas, papaz ve robotlar kadar ilginç bir üçlü zor bir araya gelir. Amerikan kültürünün Hristiyanlık, kumarhane ve “yapay zeka” geleceği gibi zıt görülen değerlerini birlikte sunan performans, ülkenin farklı yüzlerini ve güçlerini bir araya getiriyor.
Absürt Hollywood ve Doğrulanma İhtiyacı
“I Can’t Feel My Face” şarkısında bu koreografi değişiyor ve sahne arkasında bir labirente giren The Weeknd’i yüzleri bandajlanmış birçok dansçıdan kaçmaya başlıyor. Şarkıcı, kısa süre önce gerçekleşen Amerikan Müzik Ödülleri’nde de yüzü bandajlı bir şekilde performans sergilemiş, daha sonra Variety Dergisi’ne bu kostümü kullanmasının nedenini “Absürt Hollywood sosyetesi kültürünü ve insanların doğrulanmak için kendini manipüle etmesini eleştirmek” olduğunu söylemişti.
Kahramanımız, estetikle gelen güzellik anlayışı fikrine bir kez daha karşı çıkıyor, en sonunda, yüzleri bandajlı onlarca dansçının ortasında “Blindings Lights” şarkısını söyleyerek kendisinin de düzenin bir ortağı olduğunu hikâyenin bir parçası olarak sunuyor.