GQ: Tüm ülke dedeni, yani Abdullah Kiğılı’yı tanıyor. Ama son zamanlarda özellikle Moda Haftası’ndaki defileden sonra Kiğılı’daki bu değişimin, gençleşmenin bir sebebi olmalı dedik ve bütün oklar seni gösteriyordu. Defile için tebrik edip konuya girelim. Nereden mezunsun? Şimdiye kadar neler yaptın?
Sabancı Üniversitesi Yönetim Bilimleri bölümü mezunuyum. Üniversite öğrencisi olduğum dönemden itibaren gelecek planlarımı aile şirketinde görev almak üzere kurdum. Mezun olduğumun ertesi günü babam işe geliyorsun dedi ve şirkete ilk profesyonel adımımı atmış oldum. O dönem perakende sektörünün büyüdüğü, satış ağımızı genişlettiğimiz ancak bununla birlikte babam ve dedemin iş sebebiyle sürekli seyahat etmek durumunda kaldıkları bir dönemdi. Bu nedenle profesyonel hayata biraz daha hızlı adapte oldum.
GQ: Peki ya sonrası?
6-7 ay aralıksız çalıştıktan sonra dedem benim ilgimi ve şevkimi gördü ve Ermenegildo Zegna’da staj yapmam için beni İtalya’ya gönderdi. Benim için her anlamda çok güzel bir tecrübeydi. Mağaza yönetimi, lojistik, vitrin, kreasyonlar, kreasyonların tanıtımları, organizasyon aşaması gibi şirket yönetiminin temel parçalarını dünyanın en büyük giyim firmalarından birinde çalışarak öğrendim.Bu deneyim benim en büyük şansımdı diyebilirim. Stajımı tamamlayıp İstanbul’a döndüğümde, dedem bu sefer de beni Teknosa’ya yönlendirdi. staj için girdiğimde Kliksa daha yeni kuruluyordu, böylelikle 6-7 ay boyunca bir internet sitesi nasıl kurulur, sıfırdan bir internet sitesi kurmanın aşamaları nelerdir öğrenmiş oldum. Teknosa’dan ayrılıp Kiğılı’ya döndüğümde artık eski Sena Suerdem değildim. Ayrı kaldığım süreçte edindiğim tecrübelerle markaya çok daha farklı bakmaya başladım. Sadece takım elbiseden ibaret olmadığımızın farkına vardım. Koleksiyon çok daha çeşitlilik kazanmıştı, smart casual tasarımlara daha fazla yatırım yapıyorduk ve Türkiye çapında 225 mağazamız vardı.
GQ: Kiğılı deyince insanların aklına takım elbise geliyor mu hala?
Kiğılı eşittir takım elbise algısı evet yanlış bir algı değil, çünkü Türkiye’de takım elbise konusunda en iyi markalardan biriyiz. 75 yıllık bir tarihimiz var ve biz bu kaliteyi hep ileri taşımayı hedefledik. Dünya trendlerini takip ederek hazırladığımız smart-casual koleksiyonlarımızla da farkımızı ortaya koyma zamanımız gelmişti. Dijitalin çağımızdaki gücünün farkında olduğumuz ve hızlı hareket etmenin önemini bildiğimiz için Kiğılı bünyesinde dijital ekibimizi kurduk. Pazarlama departmanımızı büyüttük, çağrı merkezlerimizi geliştirdik. Müşteri memnuniyeti konusu bizim için çok önemli. Tüketiciyi çok iyi dinleyen, oluşabilecek her probleme çözüm arayan ve durmadan sorgulayan bir yapımız var.
Mağazalarda; çok hızlı bir sirkülasyon var ama Kiğılı olarak müşterimize verdiğimiz hizmetin kalitesi bizim için ürünlerimizin kalitesi kadar önemli bu nedenle bütün yoğunluğa rağmen müşterilerimize bire bir hizmet vermeye çalışıyoruz. Her mağazamızda mutlaka bir terzimiz oluyor. Terzilerimiz bir, en geç iki gün içinde tadilatı yapıp ürünü teslim ediyorlar. Servis kalitemiz ile ilgili müşteri geri dönüşleri bize doğru yolda olduğumuzu açıkça gösteriyor. Her geçen gün hepimizin hayatı daha da hızlanıyor ve bu koşturmacada hepimizin ortak noktası rahatlığa olan ihtiyaç oluyor. Bu da bizim hem klasik hem de spor koleksiyonlarımızı geliştirmemizin en büyük sebebi. Koleksiyonlarımızı daha hafif ve özel malzemelerle üretiyoruz. Ütü gerektirmeyen ve leke tutmayan kumaşlar da koleksiyonlarımızın birer parçası haline geldi.
Sena Suerdem
GQ: Koleksiyonlarınızı neleri baz alarak hazırlıyorsunuz?
Dünya trendleri ve tüketici ihtiyaçlarına göre belirliyoruz. Tasarımcılarımız ve planlama ekibimiz, tüketicilerimizden aldığımız geri dönüşlerle o sezonun trendlerini harmanlayıp koleksiyon çıkarıyorlar. Koleksiyonları oluştururken 25-55 yaş arası her bedenden erkeğe hitap edebilmek bizim başlıca amacımız. Erkek giyimi kadın giyimi gibi değil. Drop, beden ve kalıp meselesi var. Bizdeki kalıplar da, droplar da, bedenler de çok çeşitli. Slim fit’in Extra slim fit’i de var, biraz daha genişi de var. Çünkü eskiden insanlar daha bol şeyler tercih ederken artık olabildiğince dar kalıplara geçiş yaptılar. Zayıf, daha balık etli, daha göbekli fark etmiyor. Herkes dar giyinmek istiyor. Bu durum da markaları çeşitliliğe yönlendiriyor. Yaklaşık 30 farklı kalıbımız var.
GQ: Siz modelleri çıkardınız, koleksiyonu oluşturdunuz. Ya sonrası?
Burada bizim için kilit rol satış danışmanlarımızda. Kalıplarımız ve modellerimizle ilgili özel eğitim alıyorlar. Müşteri kapıdan girdiği anda hangi kalıba uygun, hangisi müşteriye daha çok yakışacak satış danışmanı bunu biliyor ve ona göre yönlendirme yapıyor. Kiğılı’yı şu anda bu kadar büyüten ve ayakta tutan bizim bu geleneksel prensiplerimiz ve müşteri memnuniyetine verdiğimiz önem.
GQ: Acaba markayı daha klasik ve ağır gösteren bu sisteminiz mi?
Evet, tam da bu konuya değinecektim. Bu durumun hem avantajları hem de dezavantajları var. Kaç yaşında olursanız ol, hazır giyimde, örneğin çoğu firmada ürünü reyondan alıp, kabine gidip deniyorsunuz, alacaksanız kasa sırasına giriyorsunuz ve alıyorsunuz. Bizde ise hala satış danışmanı devreye giriyor. Reyonun arkasında bir danışman var ve müşteri bu devirde artık ürüne dokunmak istiyor. Biz de bunun için özellikle daha spor ürünlerimizin olduğu reyonları genişlettik ve daha ortalardaki stantlarda sergiliyoruz. Abdullah Bey’in, dedemin kumaş bilgisi çok iyi, kumaşların büyük bir çoğunluğunu kendisi seçiyor bu da bizi kumaş kalitesi konusunda rakipsiz kılıyor. Biz de artık müşterinin dokunarak, hissederek ürünleri incelemesini istiyoruz. Böylelikle bir orta yol buluyoruz.
GQ: Kiğılı var bir de Abdullah Kiğılı var. Aralarında ne fark var?
Abdullah Kiğılı Exclusive Cut , Abdullah Bey’in seçimleriyle kumaşların büyük bir çoğunluğunun İtalya’dan getirttiğimiz kişiye özel dikim seçeneği sunduğumuz bir marka. Hedeflediğimizin çok üzerinde bir talep gören marka oldu ve şu anda 24 mağazaya çıktık. İlk başladığımızda şunu anladık; müşteri kaliteyi seviyor, kişiselleştirilmiş ürünleri tercih ediyor. Abdullah Kiğılı Exclusive Cut da bu şekilde, reklamsız ve kendi kendine büyüyen bir marka haline geldi. Kiğılı belki ilerde daha da gençlere hitap eden bir marka haline gelebilir ama şu anda konumlandırdığımız yaş aralığı 25 ile 55 yaş. Abdullah Kiğılı ile Kiğılı’yı bu anlamda karşılaştıracak olursam; aslında ilk hedefimiz Abdullah Kiğılı’yı 50 yaş ve üzeri bandına oturtmaktı. Ancak yaptığımız çalışmalar sonucunda gördük ki yine 25-55 yaş aralığına hizmet ediyoruz. Bunu da aslında şu şekilde açıklamak doğru olacak. Beyaz yaka, plazada çalışan, toplantılara koşturan, aynı zamanda spor yapan ve aktif sosyal hayatı da olan bir kitle de Abdullah Kiğılı ‘nın sunduğu bu kaliteli ve kişiselleştirilmiş hizmeti almak istiyor. Bu bizim de beklemediğimiz ama sevindiğimiz bir durum oldu.
GQ: Yeni reklam kampanyanızda Değişim Kiğılı’da diyorsunuz. Aslında markanın yeni halini mi anlatmak istediniz?
Bizim asıl istediğimiz markayı doğru anlatabilmek. Pazar araştırmaları gösteriyor ki, Kiğılı dendiğinde iki farklı yaklaşımla karşılaşıyoruz. Tercih etmeyen bir kesim var, bir de çok pahalı bulup yaklaşmamayı tercih eden bir kesim var. Kumaşları kendimiz seçiyoruz ve belirli bir kalitede, trendlere ve müşteri isteğine en uygun ürünleri üretmeye gayret ediyoruz. Bu tabii ki markayı belirli bir standartta tutuyor ama herkesin alabileceği fiyat aralığını da yaratmaya da gayret ediyoruz.
Genel anlamda söylemek istediğim, biz bu işi biliyoruz, senelerdir bu işi en yüksek kalitede yapıyoruz. İnsanların da buna karşılık, bu kaliteye bu parayı ödemeye değer hassasiyetiyle yaklaşmalarını arzuluyoruz. Tüketicilerin de Kiğılı’yı almaya değer gördüğünü biliyoruz. Özellikle Babalar Günü, yılbaşı, Sevgililer Günü gibi bütün özel günlerde satışlarımızda müthiş bir artış oluyor. Bu da tüketicinin sevdiklerini mutlu etmek için hediye alırken Kiğılı’yı tercih ettiklerini gösteriyor.
GQ: Sen tam olarak hangi pozisyondasın?
Ben CEO yardımcısı pozisyonundayım. Kendimi ait hissettiğim kısım, iş ve proje geliştirmeden sorumlu olan kişi. Ben tek bir yerden sorumlu değilim, şirket içindeki her departmanla eşit şekilde çalışıyorum. Benim için önemli olan, geldiğimiz o noktayı bir adım daha ileriye götürebilmek. Şirketteki başlıca görevim bu. Daha öncesinde sadece pazarlama kısmından sorumluydum ama şimdi her taraftayım aslında.
GQ: İnternet üzerinden satışlarınız ne durumda? Dijital’e ne kadar önem veriyorsunuz?
Değişen alışveriş alışkanlıklarına baktığımızda ciddi bir kesimin artık internetten alışveriş yaptığını görüyor ve takip ediyoruz. Biz de dijital ve E-Ticaret tarafına çok fazla önem veriyoruz. Tüketicinin bir ürüne önce internetten bakıp sonra mağazaya geldiğini biliyorduk ama E-Ticaret’te şu anda Türkiye’de en çok satış yapan 3. Mağazayız. Total ciro olarak da ilk 5’teyiz. Demek ki sadece bakmak için gelen olduğu gibi ciddi bir alıcı kitlemiz de oluşmuş durumda. Biz aynı zamanda internetten satış sonrası müşterilerimize en yakın mağazaya gidip tadilatını yaptırma ya da ürününü değiştirme şansı da veriyoruz. Özellikle Instagram’a çok fazla önem veriyoruz. Viral videolar yapmaya başladık. Blogger’larla çalışmalar yapıyor. Burada anlatmak istediğimiz, Kiğılı tüm bu teknolojileri takip ediyor, bizde bu vizyon var. Özellikle en son reklamla da anlatmak istediğimiz; evet bizim bir kökümüz, geçmişten gelen bir tarafımız var, bu hep devam edecek, gençler ilk takım elbiselerini bizden almaya devam edecekler ama bir yandan da smart casual dediğimiz daha spor giyim, canvas pantolonlar, triko kazaklar da Kiğılı’nın koleksiyonunda var.
GQ: Kristal elma zamanında yaptığınız bir projeniz vardı TRAK projesi, tekrardan yapacak mısınız? Kısaca bahsetsene.
Evet evet! Çok keyifli ve çok güzel geri dönüşler aldığımız bir projeydi. Kısaca hemen bahsedeyim. İçini Kiğılı’nın en sade ve basic ürünleri ile doldurduğumuz bir minibüsümüz var. Beyaz gömlek, standart pantolon, ceket gibi düşünün. Bu minibüs Levent-Maslak hattında tüm gün dolaşıyor. Bir aplikasyon ile TRAK’la bağlantı kurulabiliyorsunuz. Mesela iştesiniz, üzerinize bir şey döküldü ve akşam iş yemeğiniz var, değiştirmeye hiç vaktiniz olmayacak. Truck size hemen sizin ölçülerinizde gömlek getiriyor. Ya da akşam bir yere davetlisiniz ve üzerinizdekiler hiç uygun değil. Truck geliyor, neye ihtiyacınız varsa getiriyor. Bu şekilde işleyen bir sistem. Yakın bir zamanda projenin devamı olan TRAK 2.0’ı aplikasyonuyla TRAK’ı tüketicilerimizle buluşturacağız.
GQ: Son olarak sosyal sorumluluk projelerinizden bahsedelim. Neler yapıyorsunuz?
Yaklaşık altı sezondur birlikte çalıştığımız Ayberk adında otistik bir mankenimiz var. Her sezon kataloglarımızı birlikte çekiyoruz. Otizmli çocukların her şeyi en az sağlıklı insanlar kadar yapabileceklerini vurgulamaya çalışıyoruz. Aynı zamanda down sendromlu çocuklara her zaman destek vermeye çalışıyoruz. Tohum Otizm Vakfı’na her zaman destek veriyoruz, kullanılan tshirt’leri biz yapıyoruz. Geçen sene babalar gününde, alışverişlerinizin bir kısmı ALS hastalığına diyerek yürüttüğümüz kampanyamız oldu. Bir kaç ay önce Siirt’teydik ve birkaç okulun sınıflarını yeniledik. Çocuklar önceliğimiz. Aynı zamanda Kiğılı billboardlarından çıkan malzemeler ile köpek yuvaları yapıyoruz.
Koleksiyonun tamanını görmek ve değişime tanık olmak için tıklayın.