AŞK 102 Mücevher: Cartier LOVE UNlimited, Kıyafetler ve ayakkabı: Dior
Dergi Konuları

AŞK 102

Paris. 8 Eylül 2025. Bir sonraki gün kapak çekimimiz var. Aşkla hazırlanmış bir şekilde, işine çok aşık insanlarla, aşkın belki de en çok kutlandığı şehirde bir araya geliyoruz.

Bizim ekip, ben dahil olmak üzere, neden bu kadar ekstra heyecanlı bilmiyorum. Malum, yaptığımız ilk çekim değil. Ama herkes, o ya da bu sebepten dolayı, Selahattin Paşalı ile çekim yapıyor olmaktan dolayı çok keyifli. L’Amour par Cartier de bize eşlik ediyor.

Provalar alınıyor. Işık istediğimiz yere geldi. Selahattin hazır. Takım elbisesinin kuşağı ona hafif bir Gatsby imajı projekte etmeme sebep oluyor. Bu insan, benim için an itibariyle bir yazar. Şu an bir kitap bitirme hazırlığında ama bir sahneyi bir türlü yazamıyor. Kitabın en önemli bölümü de değil, yanlış anlaşılma olmasın. Birkaç paragrafla çözülemeyecek bir konu yok aslında. 

AŞK 102

Selahattin Paşalı, GQ Türkiye Ekim Kapağı, Saat: Santos de Cartier Large, çelik kasa, siyah kadran - Mücevherler Cartier LOVE UNlimited, Tüm Kıyafetler: Tom Ford, Ayakkabı: Prada

Çekimimiz, hâlâ yazarken dilimi ısırıyorum, kusursuz geçiyor. Ertesi gün Paris’te olacak olan grevden dolayı dönüşümüzü riske atmadan, akşamında dönüyoruz. Çekimi beraber kutlayamamış olmak biraz kursağımızda kalıyor. Sanırsam Selahattin’in de…

En son neyi, ne zaman kutladın? 

Paris - İstanbul uçağında [kapak] çekimimizi -biraz da uçak korkumun verdiği bahaneyle- bir şeyler içerek kutladım!

Profesyonel hayatını rol yaparak geçiren biri olarak “kendin olmamak” sana özgürlük mü sağlıyor, yoksa belli sınırlar mı çiziyor?

Hem de inanılmaz bir özgürlük sağlıyor. Biz oyuncular kendiyle derdi olan insanlarız. Karakter olmak bana büyük bir haz ve özgürlük veriyor. Selahattin’den uzaklaşmak bazen o kadar büyük bir keyif ki! Başka birileri olup başka hayatlar yaşamayı sevdiğimiz için de bu mesleği yapıyoruz. Geçenlerde bir oyuncu arkadaşım “Sence de kamera önünde en dürüst hâlimizde değil miyiz?” diye sordu. Bu da var. Hayatta maskelerimiz, zorunluluklarımız var ama kamera karşısında özgürüz ve dürüstüz.

AŞK 102

Saat: Cartier, Santos-Dumont Micro-Rotor Skeleton, Large, Çelik Kasa, Siyah Lake Kadran, Safir Kabojon, Otomatik Mekanizma, Mücevherler: Cartier LOVE UNlimited, Tüm Kıyafetler: Dolce&Gabbana

Çekimin video tarafından bahsetmeden geçemeyeceğim. Salim Boujtita, üst bedeni kadar büyük, yeterince sessiz olursak içinde sahnelerin dönerek kaydolduğunu duyabileceğimiz, 16mm kamerasıyla bir film çekiyor. Doğru mu görüyorum diye birkaç kez ekrandan verilen görüntüye, bir de çıplak gözümle Selahattin’e bakıyorum. Bir anda kendini herkesle aynı göz hizasında tutan, ekipten biri rahatlığı ile sohbet eden Selo, ekranda yine Gatsby oluyor. Tiyatro sahnesinde seyircilerin ilgilerini talep eder gibi. Ama bu efor harcanmadan geliştiği için O’nu özel yapıyor. Nasıl oluyorsa kendinden tamamen gidip, yeni biri olarak geri gelmiş gibi.  

AŞK 102Tüm Kıyafetler: Tom Ford

Dergi için yaptığımız çekim kurgusunda, bir aktörün audition verme hikayesine atıfta bulunduk. Bir rol için seçmelere katılmak senin için kırılganlığı mı, iddianı gösterdiğin ânı mı, yoksa tamamen teslimiyeti mi sembolize eder? 

Aslında bunların hepsi var içinde. Yıllar içerisinde kırıldım da, iddiamı gösterme hırsıyla da girdim, teslimiyetle de çıktım. Aslında gerçekten bunlar iç içe geçmiş duygular. Şu anda ise hazır olmaya inanıyorum. O audition geldiğinde hazır olmak. Orada olmak. ‘Ben bu rolü almaya geldim’ derken bunu iddiasızca yapmak. Kırılganlığının en açık hâlinde olması ve o an elinden gelenin en iyisini yaparak çıkma ferahlığı. Sonrasını biz oyuncular kontrol edemeyiz. Ama iyi bir audition verip akılda kalabiliriz. Veya çok iyi bir audition verip bizi seçmek zorunda da bırakabiliriz onları.

En unutamadığın audition anın hangisiydi?

Kurak Günler ve Masumiyet Müzesi almayı en çok istediğim auditionlardı. Anlatabileceğim özel bir hikaye yok ama o ter döktüğüm auditionları hâlâ anbean hatırlıyorum. Bir de öğrencilik zamanımda bir auditiona girmiştim ve gülüp geçirmişlerdi bana. Belki de haklıydılar ama ben hiç unutmadım.

AŞK 102

Saat: Santos de Cartier Large, çelik kasa, siyah kadran - Mücevherler Cartier LOVE UNlimited, Tüm Kıyafetler: Tom Ford, Ayakkabı: Prada

Selahattin ile bundan 5 sene önce, Eylül 2020’de GQ Hype kapak çekiminde tanışmıştım. O zamanlar Aşk 101 çekiliyordu ve ekranda her gördüğümde ağzına bir tane fındık atan, mesafeli ama sıcak karakterinin arkasında, rol icabı canlandırdığı insanla “gerçek hayattaki hâli” arasında paralellik kurmaya çalışan bir tarafım vardı. Ya rol icabı büründüğü karakteristik hareketleri kamera önünde değilken de yapıyor mu diye bakıyordum, ya da kamera önünde değilkenki tavırlarını dizide de sergilemiş miydi diye düşünüyordum. 

Selahattin özel hayatında stresten besleniyormuş. Aşırı sosyal ya da kulağa havalı gelen ritüelleri olan bir adam değilmiş. Hayatın zamanlamasına güvenme evresine gelmeye yakınmış. Oyunculuğu ilk 25 yaşında deneyen biriymiş. İlahi bir gücün varlığına inanıyormuş. 

Canlandırdığı karakter ile ortak noktasını, ben de muhtemelen aynı çabada olduğum için, ‘kontrolde olmak’ üzerinden yakaladım. Selahattin’in gözü hep olan bitendeydi. Ânı kaçıran bir yerden değil belki de, ama sanki bir şeyleri kovalıyordu. 

Şimdi, neredeyse tam 5 yıl sonra, aynaya baktığında setin yansımasındansa, profesyonel olarak iyi gözüktüğünden emin olmak ister bir edayla kendiyle göz göze geliyor. Fotoğrafçımız Çağan’dan oyun almak isterken etraftaki her şeyi sessizleştiriyor. Video çekimi için bir fikir vermemden 5 dakika sonra, çok daha oturaklı bir forma getirmiş bir şekilde uygulamasını yapıyor. Bir dakika, bazı şeyler belli ki pekişmiş. Ya bir süper kahraman gibi kontrolde kalmayı başarmış ya da konu artık bu değil.

AŞK 102Saat: Santos de Cartier, Small, Sarı Altın Kasa, Sarı Altın Bilezik, Gümüş Yansıma Kadran, Quartz Mekanizma, Mücevher: Cartier LOVE UNlimited, Tüm Kıyafetler: ETRO 

5 sene önceki GQ Hype röportajımızda “Akışı ve hayatı kontrol etme çabası var hep” demiştin. Şimdi nasıl hissediyorsun bu konuda?

5 sene önce seninle konuştuğumuz ânı, evimin bahçesinde nerede oturduğumu ve kahve bardağımın rengini bile hatırladım şu an. Ne acayip. : ) Şimdi nasıl hissediyorum biliyor musun? Geçenlerde Tristan Tzara’nın bir alıntısına denk geldim. “Always destroy what is in you.” Tibetli Budist rahiplerin renkli kum tanelerinden çok uzun uğraşlar sonucu yaptıkları mandalaları bitirdikten sonra mandalayı yok ettikleri bir videoyu hatırladım bu alıntıyı okuyunca. Sonra kariyerimi düşündüm. Aslında 5 yıl önceki kaygılarım, hayatı değil kariyerimi kontrol edebilme düşüncesinden kaynaklanıyordu. 5 yıl önce var olma ve fark edilme üzerine telaşlanıyordum. ‘Kalıcı olma’ stresiydi. Zaman geçti, ben çalıştım, zaman bana iyi davrandı ve bir seviyeye geldim. Şu an ise mandalalar gibi bakıyorum kariyerime. Rahiplerin öğretisi de hiçbir şeyin kalıcı olmaması üzerine. Artık kalıcı olmak değil hayalim. Hikayelere ve çalıştığım insanların hayallerine ortak olmak. Henüz mandalamı/kariyerimi yıkmayı düşünmüyorum ama bir gün bunu onurlu bir şekilde yapıp o öğretiyi deneyimlemek istiyorum.

AŞK 102

Saat: Santos de Cartier, Small, Sarı Altın Kasa, Sarı Altın Bilezik, Gümüş Yansıma Kadran, Quartz Mekanizma, Mücevher: Cartier LOVE UNlimited, Tüm Kıyafetler: ETRO 

Biraz ağzım açık kaldı bu cevaba. İnsanların hayatında pozitif bir his bırakma hissiyle debelenen ben, kalıcı olmakla uğraşmazsan o zaman nasıl iz bırakırsın diye panikliyorum.

Tabi ki iz bırakmak çok kıymetli. Ama sanırım kıymetli olan şey bizlerden çok işlerimizin kalıcı olması ve uzun yıllar iz bırakması. Bu şekilde ülke sanatına daha iyi hizmet etmiş oluruz. Kurak Günler ve Masumiyet Müzesi’ni çektiğim için de bunları daha rahat söylüyor olabilirim. Derinlerimde tabii ki hala iz bırakma arzusu var ama artık zorunluluk değil. Özgürleştim. Ve kolektife, bütüne daha çok hizmet etmek istiyorum.

Şu anda ‘bir konu üzerine 20 dakika konuş’ desem bu hangi konu olurdu?

Bence sunum harici hiç kimse 20 dakika konuşmamalı. Ama şu an bir Fransız şarabı açtığımızı düşünüyorum ki bu beni biraz daha konuşkan yapacaktır; baba olduktan sonra değişen, dönüşen ve olgunlaşan ben üzerine, geçtiğimiz 3 yıldaki evreleri konuşabilirim sanırım. Ama sana da söz hakkı vererek. Hiç kimse 20 dakika konuşmamalı!..

İki tane, kitaptan uyarlama işle karşımızda olmaya hazırlanıyorsun. Nahid Sırrı Örik’in Kıskanmak ve Orhan Pamuk’un Masumiyet Müzesi. Uyarlamalarda oynamanın sana verdiği his ile ekran için yazılan senaryoların verdiği his arsında bir fark var mı? 

Başı ve sonu belli hikayelerde oynamayı daha çok seviyorum. Dramaturji çalışabiliyorum. Bu da beni daha hazırlıklı hissettiriyor doğal olarak. Gidişata göre değişen hikaye ve karakter, başlangıçtaki heyecanımı öldürüyor. Bu yüzden kitap uyarlamalarından son derece keyif alıyorum. Masumiyet Müzesi Netflix’e yapılan, bir kitabın birebir uyarlaması. Kıskanmak ise kitaptan esinlenilip günümüz dinamiklerine entegre edilmiş bir senaryo. Yine de omurgası belli. Heyecanımın öleceğini sanmıyorum.

AŞK 102

Mücevher: CARTIER LOVE UNlimited, Tüm Kıyafetler ve Ayakkabı: Dior

Kıskanmak romanındaki atmosferde geleneksel değerlerle modern beklentilerin çatışması var. Romanın 1946’da yazıldığını düşünürsek, hikayede o yıllarda yaşanan bu çatışma sence 2025’te nasıl vuku buluyor, ya da vuku buluyor mu?

Bence romanın günümüze kadar kendisini var etmiş olması zamansızlık ve insan doğası ile ilgili. Aile içi çatışmalar, değersizlik duygusu, ruhumuzun karanlık tarafları, gölgelerimiz, tutku, arzu, intikam arzusu insan var olduğu sürece hep olacak. Doğamız böyle. Hikayeler ve karakterler şekil değiştirecek ama ruhumuzun karanlık köşeleri hep var olacak.

Uyarlamada yemek sahneleri, sessizlikler, uzun bakışmalar gibi karakterin ruh hâlini hissettiren anlar olacaktır ve senin sessizlik ve duraksamalarda dâhi bir oyuncu olduğunu düşünüyorum. Mesleğinde durağanlığın gücü hakkında ne düşünüyorsun?

Gerçek hayatın durağan olduğuna inanıyorum. Senaryolardaki gibi nüanslı değil. Biz gerçek hayatta duygularımızı çok göstermeyiz. Aksine gizleriz. Ama çoğu senaryo duygularımızı göstermemizi ister. Ben durağanlığın gücüne inanıyorum. Ama altını doldurabilmek şartıyla. Hep gözümle oynamaya çalışıyorum. Bahsettiğin anlarda durağan da olsam karşımdaki oyuncuya gözümle içimi anlatmaya çalışıyorum. Böyle oynamayı seviyorum. Birilerine sıkıcı ya da tek düze gelebilir. Saygı duyuyorum.

AŞK 102

Saat: Santos de Cartier Large, çelik kasa, siyah kadran

Bugüne kadar bir yönetmenden aldığın en ilginç yönlendirme ne olmuştu?

‘İlginç’ diye cevaplamayacağım ama Zeynep Günay’dan çok şey öğrendim. Onun sistemine ayak uydurmakta zorlandım ama üzerinden aylar geçti ve onu şimdi çok daha iyi anlıyorum.

Yeni işimde onun beğendiği oyunculuğu gerçekleştirmeye çalışıyorum. Plansız olmak, en gerçeği aramak, sahne içi nüanslar, sahneyi yazıldığından daha katmanlı oynamak, diyaloglardan ziyade iki oyuncunun gözlerinin arkasında konuştukları ve daha bir sürü şey... Tüm meslektaşlarımın bir kere çalışmasını dilerim.

AŞK 102

Mücevher: Cartier LOVE UNlimited, Tüm Kıyafetler: Dries Van Noten

Müze objeleri, objelerin hikayesi, döneme ait detaylar romanın ruhunun büyük bir parçası. Her okuyanın aklında canlanan bir kol düğmesi, ya da toka görseli vardır. Objelerle, aşkla ve bellekle kurulan ilişki senin hayatında ne kadar vardı? 

Sette telefon kullanmaya hiç vaktimiz olmuyordu. Ekiple nerdeyse hiç fotoğrafım yok. Kendimi de çekmedim. Sadece o objelerin fotoğrafını çektim. Kemal’in eşya toplamasını fotoğraf çekmeye benzetiyorum. Ânı, anıyı ölümsüzleştirmek. O fotoğraftaki özne her ne ise, sizi hayal kırıklığına uğratabilir, kaybolabilir, ölebilir vs. Ama o fotoğraftaki ânın duygusu belleğinizden gitmez. Bu yüzden objeleri seviyor, onlarda teselli buluyor. Eşyalar üzerine takıntım yok. Ama bir dönem benim için önemli olan uçak biletlerini ve içki şişelerini sakladığımı hatırlıyorum. Şişelerin üzerine tarih yazar, o geceki arkadaşlarımın adını yazardım. Bir nevi o geceleri ölümsüzleştirmeyi istemiş olmalıyım. Şu an kalıcı bir şey istemiyorum. Yaş aldım, hatıralar bana teselliden ziyade yük olur.

“Hatıralar sana teselliden ziyade yük olur”?

Sanırım istemsiz olarak kötü olayları, kötü insanları, kalp kırıklıklarını, başaramadıklarımı düşünerek böyle bir şey çıktı ağzımdan. ‘Hatıra’ nedense içinde hüzün barındırıyor. Bendeki karşılığı böyle en azından. Güzel bir hatıra olsa bile yine o günü özlüyor, üzülüyoruz. Geçmişten bir şey taşımak istemiyorum, şu an sahip olduğum ve yaşadığım her şeye şükür ederek yaşamak istiyorum. Kısacası bazı hatıraların da ömrü olmalı, zamanı geçince onlardan kurtulmalıyız.

AŞK 102

Gömlek: Gucci

AŞK 102

Mücevher: CARTIER LOVE UNlimited, Tüm Kıyafetler: Gucci

Hazır aşk demişken; çekimde taktığın L’Amour par Cartier koleksiyonun arkasındaki “aşk için yaratmak, aşkı her formunda sahiplenmek ve aşkın her hâlini kutlamak” mesajının sendeki karşılığı nedir? Neye âşıksındır?

Aşk için yaratmak bana mesleğimi çağrıştırdı. Mesleğime, mesleğin getirdiği yaratım sürecine âşığım. Hayatımda en verimli olduğum zamanlar çalıştığım ve işimi aşkla yaptığım zamanlar. Aşkı her formunda sahiplenmek ve aşkın her hâlini kutlamak bana eşimle geçirdiğimiz 5 yılı çağrıştırdı. Bekardık, çılgındık, evlendik, anne-bana olduk. Değişiyoruz, dönüşüyoruz. Yeni formlarımıza, kimliklerimize tanıklık ediyor, beraber büyüyor ve yol arkadaşlığımızı sahipleniyoruz. Her gün daha büyük bir sevgiyle bağlandığımız bir kızımız da var. Aşkın en güzel hâli.. Kısacası ben ailesine ve işine âşık bir adamım..

Çekim Kredileri

Fotoğraf: Tchane Çağan 

Moda Editörü: Erkan Altunay

Röportaj: Alara Kap

Proje Menajeri: Alper Etiş

Saç / Makyaj: Sundia Wen

Fotoğraf Asistanı: Mister Elliot - Baptist Zysman

Moda Editörü Asistanı: Ece Acar

Retouch: Rıdvan Yıldızça

Video Yönetmenİ: Salim Boujtita 

DOP: Dom Drolon

Set design : chiayun-hu

İZLE
Samimi, Kolay ve İyi Biri: Aytaç Şaşmaz
İLGİLİ İÇERİKLER
İlgili Başlıklar
Daha Fazlası