Birkaç hafta önce, dolabımın altına istiflediğim yazlık kıyafet kutusunu çıkardım. Düşünmeden çoğunu yerleştirdim: keten gömlekler, yakalı tişörtler, işten çıkarıldığım eski işverenimin logosunu taşıyan son derece kötü görünümlü bir koşu atleti... Ama bir parça beni duraksattı: Bir çift Patagonia Baggies şort.
Bu şortları, o zamanlar moda olan beş inçlik paça boyuyla satın aldığımda, onları sonsuza dek giyeceğimi hayal etmiştim. Ancak zamanla, bu boy cesur olmaktan çıkıp sıradanlaşınca, inancımda bir sarsılma yaşadım. Bunun nedeni, paça boyunun diz altına sarkması gerektiğini düşünmem değildi—ki bu podyumlarda yeniden moda oldu—ya da Patrick Schwarzenegger’in The White Lotus’taki gibi kasık hizasında biten şortlara özenmem değil. Sorun, erkeklerin asla şort giymemesi gerektiği fikrine yavaş yavaş kaptırılmış olmamdı.
Bu fikrin başlangıç noktası, Throwing Fits adlı podcast’in Nicolas Gabard’ı konuk ettiği bir bölüm oldu. Gabard, Husbands markasının heykelsi takım elbiselerinin mimarı. Ona hiç şort giyip giymediği sorulduğunda, uzun yıllar süren içsel muhasebeler sonucunda verilebilecek türden kısa bir yanıt verdi: “Hayır.”
Sonra çok havalı bir arkadaşımın önerisiyle dinlemeye başladığım kültür podcast’i Middlebrow’dan bir kesit denk geldi. Sunuculardan Brooklyn merkezli komedyen Brian Park şöyle diyordu: “Bence şort sadece spor ya da suyla ilgili aktiviteler için uygundur.”
İlk başta ikisini de önemsemedim. Şortun pantolona göre birçok avantajı vardı. Evet, zarifçe düşen keten pantolonlar da oldukça rahat olabilirdi. Ama terlemenin en basit ve doğrudan çözümü, daha az kumaş giymek değil miydi?
Ancak kısa sürede fark ettim ki bu düşünce sadece cebimde taşıdığım dikdörtgen ekranın içindekilere ait değilmiş. Gerçek arkadaşlarımın birçoğu da şort giymeyi reddettiklerini söylüyordu. Siyasi danışman Michael Whitesides, yalnızca güneşliyken şort giyilmesi gerektiğini düşündüğünü söyledi. Güneş yoksa—“ancak bir teknedeysen ya da bir su kenarındaysan kabul edilebilir ama bu bile zorlanır,” diye ekledi. (Bu görüşe GQ editörlerinden bazıları da katılıyor.) Video yapımcısı Jeremy Flood ise şortu sırt çantasına benzetti. “Yaklaşan orta yaşımda bana uymayan, ergenliğe ait bir tarafı var,” dedi.
Daha garip olanı, Instagram takipçilerime şort hakkında fikir sordum ve birden fazla kişi beni The Sopranos’tan bir sahneye yönlendirdi: Kel bir adam sandalyeden zorlanarak kalkıyor ve başka bir kel adama, “Bir mafya babası şort giymez,” diyor. (Diziyi hiç izlemedim.)
Park’ın şort karşıtı tutumuysa bir mafya dizisinden değil, 2011’de AnOther’da yayınlanan Tom Ford röportajından geliyordu. Ford, “Bir erkek şehirde şort giymemeli,” diyordu. “Şehirde parmak arası terlik ve şort asla uygun değildir. Şort sadece tenis kortunda ya da plajda giyilmeli.”
Geçen hafta telefonda konuştuğum Park, “Bu röportajı gençlik yıllarımda, moda ve stile yeni ilgi duymaya başladığım dönemde okudum,” dedi. Rekabetçi bir tenis oyuncusu olarak bu fikir ona anlamlı gelmiş. Şort onun için işlevsel bir giysiydi ama kimliğini yansıtacak ya da stilini gösterecek bir araç değildi. O zamandan bu yana fikrini değiştirmesine neden olacak bir şey görmemiş. “Şortlu bir kombine bakıp da ‘Bu pantolonla daha iyi görünmezdi’ diye düşündüğüm hiç olmadı,” diyor.
Park ve sunucu arkadaşı Dan Rosen’a göre, stand-up gösterilerinde şort kesinlikle yersiz. Seyircinin karşısında sahneye çıktığında, kıyafetinin odadaki otoriteni desteklemesi gerekir. “Şortlar bu otorite yanılsamasını bozabilir,” diyor.
Konuştuğum bazı erkekler ise şortun kendi vücutlarında tuhaf durduğunu söyledi. İçerik üreticisi Rod Thill, boyunun fazlasıyla uzun olması sebebiyle hiç uygun şort bulamadığını belirtiyor. Chicago’da yaşayan Thill 1.93 boyunda ve şortlar, orta boy birinin bacağının ortasında durması gerekirken, onun bacaklarında yukarıya toplanıyor. “Vücut oranlarım orantısız ve sakar,” diyor.
Thill’in şort konusundaki rahatsızlığı çocukluğuna dayanıyor. “Tombul bir çocuk” olduğunu ve pantolon bulmak zor olduğundan yıl boyunca şort giydiğini anlatıyor. “Kırk derece soğukta otobüs beklerken kamuflaj desenli kargo şort ve kapüşonlu giydiğimi hatırlıyorum.” Şimdi şort giymeyi düşündüğünde, o dönem Amerikan Eagle’dan aldığı 2004 model şortlara benzeyen trendler de hoşuna gitmiyor. “Bazı insanlar şortu gerçekten güzel taşıyor, onlara gıpta ediyorum,” diyor.
Zorlayınca, Park şort konusunda haklı bir örnek olduğunu da kabul ediyor: Diplo. “Ama DJ olmanın avantajı da bu zaten: Sürekli ergenlikte kalmak gibi bir durum. Bu, mesleğin bir gerekliliği.”
Elbette konuştuğum erkeklerin çoğu çok resmi giyinen insanlar değil. Thill tarzını “rahat sokak modası” olarak tanımlıyor. Park genelde podcast kaydını tişört ve overshirt ile yapıyor. Jeremy, dönüşümlü olarak üç adet aynı siyah chinos pantolonu giyiyor. Michael ise geçen hafta sonu ortak bir arkadaşımızın doğum gününe kolsuz tişörtle geldi.
Paris’e döneli henüz birkaç gün olmuş olan Gabard ile iletişime geçtiğimde, şortlar hakkında sert sözler bekliyordum. Gabard, yaptığı gibi giyinmesiyle tanınan biri. O kadar sık takım elbise giyiyor ki, pandemi sırasında bir kez kot pantolonla dışarı çıktığında bir yabancı tarafından fotoğraflanmış. “Plajda bile yüksek bel kumaş pantolon giyerim,” diyor.
Gabard, hukuk öğrencisiyken şort giymeyi bırakmış. Okuldan ayrıldıktan sonra terziliğe ve 90’lar modasına ilgi duymaya başlamış. Bu tarzlar, vücudu değiştikçe onun zırhı olmuş. “Gençken çok spor yapardım. Ama çalışmaya başlayınca kilo verdim ve bacaklarım oldukça inceldi, sergilemeye değecek bir yanları kalmadı,” diyor.
Yine de başkaları için şort giymeye karşı değil. Beden oranları ve kombinin bütünlüğü göz önünde bulundurulduğunda şortun gayet iyi taşınabileceğini söylüyor. Nick Wooster ve Aaron Levine gibi stilistlerin bunu başarıyla yaptığına inanıyor; çünkü bu kişiler şortu kıyafetlerinin diğer unsurlarıyla dengeleyerek uyumlu bir siluet yaratmayı başarıyorlar.
Fikrini değiştiren şey ise geçen mart ayında New York’ta geçirdiği bir gün olmuş. “Çok güzel bir gündü, 23–24 derece civarıydı ve bir anda şehir değişmiş gibiydi, herkes şort giymeye başlamıştı. Bu Paris’te asla olmaz… ve ben bayıldım!” Bu geziden önce şortun plaj ve tenis kortu dışında giyilmemesi gerektiğini düşündüğünü söyleyen Gabard, artık şehirde de uygun şekilde giyilebileceğine inanıyor.
Ama çok önemli bir istisnayla: Parlak renkli, ütü çizgili dar şortlar. Gabard, bu şortların asla havalı olmayacağını söylüyor.
Neyse ki benim Baggies şortlarım bol ve kırışık. Çekmecemdeki yerlerini hak ediyorlar.
BU İÇERİK İLK OLARAK GQ US WEB SİTESİNDE YAYINLANMIŞTIR.