Yapay Zekâ Aşırı Üretkenlik Kültürünü Yok Ediyor British GQ
Teknoloji

Yapay Zekâ Aşırı Üretkenlik Kültürünü Yok Ediyor

Grindset podcast’leri, sabah 4’te uyanmalar, şüpheli takviyeler – dünyayı ele geçirdikten sonra, bu uydurma düzen sonunda yavaşlamaya başlıyor. ChatGPT senin yerine her şeyi yapabiliyorsa neden hâlâ çabalayasın ki?

Kurumsal pazarlama genellikle pürüzsüz yarı-gerçeklerin oyunudur. Ama bazen bir şirket, sessizce kalması gereken şeyi yüksek sesle haykırır. Cluely, Zoom görüşmelerinde algılanmadan oturup notlar alan ve sorabileceğin soruları öneren bir yapay zekâ asistanı geliştirmiş bir girişim. Şirketin X (eski Twitter) biyografisi, “aldatmaca” sözcüğünün sözlük tanımı gibi yazılmış: “o kadar iyi bir avantaj ki adaletsiz; emek ve sonuç arasındaki dengeyi yeniden yazar.”

Diğer sloganlarıysa açıkça sinir bozarak viral olma niyetiyle hazırlanmış: “Sadece katılman yeterli olacak kadar akıllı toplantı zekâsı” ya da “insan düşüncesinin sonu.” Cluely’nin kurucu ortağı Roy Lee, Amazon’daki bir iş için yapılan bir kodlama testini geçmek amacıyla programın erken bir sürümünü kullanarak Columbia Üniversitesi’nden uzaklaştırılmış. Daha sonra bu viral hikâyeyi risk sermayesi firmalarından onlarca milyon dolar fon elde etmek için kullanmış.

Dolandırıcılığın aracı olduğunu gururla ilan eden bir ürüne yatırımcılar para akıtıyorsa, çok çalışmak artık demode oluyor olabilir. “Hustle culture” yani aşırı üretkenlik kültüründen uzaklaşan sarkaç artık ters yöne sallanıyor. Silikon Vadisi’nin optimizasyon zihniyeti ile 2008 sonrası durgun ekonominin melez çocuğu olarak doğan bu kültür, kısa sürede tüm kültürü yutmuştu. Son on yılın en başarılı podcast’lerinin (Diary of a CEO, Huberman Lab) ve kurgu dışı kitaplarının (Atomic Habits, The 5am Club) temelinde bu fikir yatıyor. Nootropik gazozlar ve mikrodosing gibi akımlar da bu anlayıştan doğdu. Mavi ışık filtreli gözlükler muhtemelen aşırı üretkenlik kültürü olmasa hayatımızda olmayacaktı, “girlboss” ve “grindset” terimleri de öyle.

Ancak en azından Britanya'da ekonomi durgun kalmaya devam ederken, insanlar artık ilerlemeye çalışmaktan yorulmuş durumda – sistemden çıkıyorlar. Modern iş dünyasına dair tartışmalar, Z kuşağının gevşek çalışma etiği hakkındaki yaşlı kuşak homurdanmaları olmadan eksik kalıyor. Batı’da buna “sessiz istifa” diyorlar, Çin’de ise “yere uzanmak.” TikTok’un yanakları al al “geleneksel eşleri”, kadınları sabah dokuzdan akşam dokuza kadar süren masa başı işlerden uzaklaştırıp çocuk büyütme ve yatak toplama odaklı bir hayata çekmeye çalışıyor.

Liver King ve Andrew Tate gibi manosfer figürleri, aşırı üretkenlik kültürünü en iyi ihtimalle sorunlu, en kötü ihtimalle ise toksik bir alana taşıdı. Peki ya teknoloji CEO’larının sabah 5’te uyanmaları ve buz banyolarını artık nasıl ciddiye alabiliriz, hele ki influencer Ashton Hall’un viral olan, neredeyse absürt sabah rutinini izledikten sonra? Hadi Jack Dorsey, suratına muz kabuğu yapıştırmazsan ilgilenmeyeceğiz bile.

Ama mesele sadece bunlarla sınırlı değil. Daha derin bir şey var. aşırı üretkenlik kültürünün özünde, kişisel gelişimin daha iyi verimlilik getireceği, bunun da zenginlik ve statüye yol açacağı fikri yatıyor. Eğer daha fazla e-posta göndermek ve sonunda Instagram Keşfet sekmende sergilediğin o klasik Porsche’yi almanı sağlayacak anlaşmayı kapmak dışında bir amacın yoksa sabah 4’te neden uyanasın ki? Eğer sabah 8’deki müşteri toplantısında kendini yüzde 8 daha keskin hissetmek dışında bir nedenin yoksa – o toplantı seni The Row’dan alınmış 670 sterlinlik parmak arası terliklerle dolu bir yaşama yaklaştırmayacaksa neden buz banyosuna giriyorsun ki?

Eğer yapay zekâ bunu senin yerine yapabiliyorsa, gerçekten neden?

Aşırı üretkenlik kültürünün influencer’ları ChatGPT ve benzeri yapay zekâların verimliliğimizi katlayacağını söylemeden duramıyor. Instagram’da 2.9 milyon takipçisi olan Tai Lopez, “yaşlanmayı geciktiren sağlık tüyoları” ile ilgili videoları, “günde en az 2.000” özel mesaj konuşması yürüttüğünü ve yapay zekâ sayesinde ayda fazladan 500.000 dolar kazandığını iddia ettiği videolarla dönüşümlü olarak paylaşıyor. 10.7 milyon takipçili Gary Vee ise geleceğin yapay zekâ influencer’larında olduğunu ve bu teknolojinin “dünyadaki tüm değerin artık düşünürlere gideceği” anlamına geldiğini söylüyor.

Ama belki de düşündüğü gibi değil. Çünkü teknoloji meraklısı erkeklerin yapay zekâ övgüleri teoride “akıllıca çalış, çok değil” fikrinin yansıması olsa da, pratikte bu daha çok “akılsızca çalışmak” anlamına gelebilir. Massachusetts Institute of Technology tarafından Haziran ayında yayımlanan bir çalışmada, 50 öğrenci üç gruba ayrıldı ve onlardan birer deneme yazmaları istendi. Bir grup hiçbir dış yardım alamadı, bir grup Google kullanabildi, diğer grup ise ChatGPT’den yararlandı. ChatGPT kullanan grubun yazdığı denemeler, diğer iki gruba kıyasla dikkat çekici biçimde birbirine benziyordu. Çalışma sonrasında, ChatGPT grubundaki öğrencilerin yüzde 80’inden fazlası, yazdıkları metinden herhangi bir alıntı yaparken zorlandı. Diğer iki grupta bu oran sadece yüzde 10 civarındaydı. Araştırmacılar bunun, yapay zekâ araçlarına fazla bağımlılığın yol açtığı “bilişsel bedel”in bir örneği olduğunu söylüyor.

2024 yılında Santa Clara Üniversitesi’nde yapılan başka bir araştırma ise katılımcıların yaratıcı düşünme görevlerine ChatGPT kullandıklarında, Brian Eno’nun sıra dışı fikirleri tetiklemek için geliştirdiği “Oblique Strategies” kartlarına kıyasla çok daha tekdüze yanıtlar verdiğini ortaya koydu. Bu pek de şaşırtıcı değil, çünkü ChatGPT gibi büyük dil modelleri özünde gelişmiş tahmin makineleridir – beklenmedik değil, ortalama cevabı vermek üzere tasarlanmışlardır.

Yapay zekâya olan bu teknoloji tutkusu, daha önce de stoacılığa olan hayranlıkla önceden şekillenmişti. Stoacılık, klasik dünyanın “katlan ve dayan” felsefesi olup, en iyi örneği Roma İmparatoru Marcus Aurelius’un Meditasyonlar adlı eserinde görülür. En azından popüler kültürdeki haliyle stoacılık, değiştiremeyeceğin dış olayları sakinlikle kabul etmek, ama kontrol edebileceğin şeyler üzerinde – yani kendin üzerinde – tam hakimiyet kurmakla ilgilidir. Bu anlamda, yapay zekâ destekli araçlara fazla bel bağlamak, kişinin kendine hâkim olma çabasına adeta bir ihanet gibidir. Marcus Aurelius’un sıkça alıntılanan şu sözü buna iyi bir örnektir: “Hayatının mutluluğu, düşüncelerinin kalitesine bağlıdır.”

Yapay zekâ, bir denemeyi, bir e-postayı ya da başka bir metni çok daha hızlı yazmana yardımcı olabilir. O kadar hızlıdır ki sen biyolojik beyninle yavaş yavaş yazarken seni binlerce kez sollar. Ama daha zeki ve yaratıcı metinler yazmana yardım edebilir mi? Yapısal bazı önerilerin ötesinde, muhtemelen hayır. Hatta belki de seni daha aptalca ve daha az yaratıcı yazılar yazmaya yönlendirebilir. Yapay zekâ verimliliğin için harika olabilir. Ama kişisel gelişimin için pek de iyi değil. Kullandığın program bir gün çevrimdışı olabilir ya da modern sosyal medyayı bir işkenceye çeviren aynı “çürütme sürecine” (enshittification) yenik düşebilir. Ve eğer verimlilik ile kişisel gelişim birbirinden kopuyorsa, o zaman aşırı üretkenlik kültürünün merkezindeki ilk ilke – kişisel gelişim daha iyi verimlilik getirir – çökmüş demektir. Daha iyi çalışamayacaksan neden kendini geliştiresin ki?

Bu ilkenin ikinci yarısı, yani daha iyi verimliliğin zenginlik ve statü getireceği iddiası da artık geçerliliğini yitirmiş durumda. Cluely’ye geri dönelim. Web sitesindeki manifestonun sonuna doğru şirket bugüne ya da geleceğe dair şu vizyonu sunuyor: “Neden bilgi ezberleyesin, kod yazasın ya da araştırma yapasın, bir model bunları saniyeler içinde yapabiliyorken? En iyi iletişimci, en iyi analist ve en iyi problem çözücü artık doğru soruyu sormayı bilen kişidir. Gelecek çabayı ödüllendirmeyecek. Kaldıraç gücünü ödüllendirecek.”

Bu cümlelerin ChatGPT’ye özgü ritmini ve bilgi ezberlemenin genellikle doğru soruyu sormaya yardımcı olduğunu bir kenara bırakırsak, burada “kaldıraç” kelimesiyle tam olarak ne kastediliyor? Etki mi? Güç mü? Eğer bu kelimenin bir anlamı varsa, o da artık yalnızca saf insanların liyakat sistemine inandığıdır. Sistem adil değil ve onu kendi lehine çeviren kişi sen olmalısın. aşırı üretkenlik kültürünün “çok çalışırsan zengin olursun” vaadi zaten bozulmaya başlamıştı. Anna Delvey ve Elizabeth Holmes gibi dolandırıcılara duyulan ilgi, aslında aşırı üretkenlikın çoğu zaman hile anlamına geldiğinin örtük bir kabulü değilse nedir? Yapay zekâ bu gerçeği daha da görünür hâle getirdi. Makine kadar çok çalışamazsın, o zaman boşuna uğraşma. Geç kalk, komutlarını bilgisayara gir, ve senden biraz daha etkili yalan söyleyen bir sonraki kişiden daha iyi olmaya çalış.

BU İÇERİK İLK OLARAK BRITISH GQ WEB SİTESİNDE YAYINLANMIŞTIR.

İZLE
Denge 2025 Kapak Yıldızı Hakan Kurtaş
İLGİLİ İÇERİKLER
İlgili Başlıklar
Daha Fazlası