Hızlı olgunlaştım
1991 yılında Almanya’da doğdum. Biri kız, ikisi erkek üç kardeşim daha var. Onlardan büyük olduğum için, çocukluğumdan beri evin bir nevi ikinci annesiyim. Kendimden çok onları düşünürüm, herhangi birinin yüzü düşmüşse kendi programımı iptal edip onun yanında olurum. Bu anaç tavrım, beni hızlı olgunlaştırdı. Bundan da şikayetçi değilim.
Türkiye'ye dönüş
Babam bir gün bizleri karşısına alıp Türkiye’ye yerleşmek isteyip istemeyeceğimizi sordu. Bu teklif karşısında hepimiz şaşırmıştık ve açıkçası bu değişikliğe çok da hevesli değildik. Yeni bir hayata alışmaya çalışmak gözümüzü korkutmuştu. Ancak babamdan “Yapamazsak döneriz” sözünü alınca kendimizi bir anda Tekirdağ’da bulduk. Burayı seçmemizin nedeni, hepimizin deniz tutkunu olması ve akrabalarımızın çoğunun bu bölgede yaşamasıydı. Liseye Tekirdağ’da başladım ve gerçekten çok zorluk çektim. Kimseyi tanımıyordum, Türkçe bile konuşamıyordum. Neyse ki kısa sürede her şeye ve herkese alıştım.
Ailem iyi ki beni korumuş
Almanya, siz de bilirsiniz ya, rahat bir ülke. İnsanlar orada 13 yaşında gece dışarı çıkmaya başlıyorlar. Arkadaşlarım partilere giderken ben hep evde oturmak zorunda kaldım. O zamanlar gidemiyorum diye üzülüyordum fakat ailem beni iyi ki korumuş, Türk örf ve âdetlerine göre yetiştirmiş. Şimdi girdiğim her ortamda, bunun meyvelerini topluyorum.
Yarışmaya katılmamı babam istedi
Genelde genç kızlar güzellik yarışmasına katılmak ister fakat aileleri karşı çıkar. Bizde tam tersi oldu. Benim boyum 1.85 m. Babam uzun boyumu bir şekilde değerlendirmemi isterdi hep. Bu nedenle Almanya’da beni voleybola yönlendirdi. Orada dört sene oynadım fakat buraya gelince devam ettiremedim. Babam da uzun boyumu değerlendirmem için güzellik yarışmasına katılmamı önerdi. Açıkçası ben pek hevesli değildim fakat ailem o kadar ısrarcıydı ki, ben yapmasam bile onlar benim yerime başvuracaktı.
Aileden başkası yalan
Daha 22 yaşındayım fakat özellikle yarışmadan sonra hayatın bana öğrettiği bir şey oldu: Hiçbir arkadaş, ailenin yerini tutmaz ve dostlar insanın hayatında ilelebet kalmaz. Hiç çıkmaz dediğim insanlar, yarışmadan sonra birer birer hayatımdan çıktı. O günden beri de arkadaşa ihtiyaç duymuyorum, ailem bana yetiyor.
Anneme sormadan ne giyeceğimi bile seçemezdim
Yarışmadan önce çok içine kapanık bir çocuktum. Okuldan eve, evden okula giden, yeni birileriyle tanışmaktan çekinen... Kendime güvenim hiç yoktu. O kadar ki, anneme sormadan ne giyeceğime dahi karar veremezdim. Fakat yarışma öncesindeki kamp süreci, bana gerçekten çok fazla şey kattı. 45 gün ailemden uzakta, tek başımaydım. Birinci seçildikten sonra ise davetler, televizyon programları ve çekimler sayesinde tamamen yabancı olduğum bir dünyaya adım attım. Hepsinin de bir şekilde üstesinden geldim. Yarışma bana tek başıma da aslında ne kadar güçlü olduğumu öğretti.
Çok ünlü olmak gibi hırslarım yok
Yarışmaya katılanların çoğu, oraya “Türkiye’nin en güzel kızı benim” iddiasıyla giriyor. Oysa benim böyle bir iddiam yoktu. Bu nedenle de birinci olduğumu duyduğumda çok şaşırmıştım. Benim gerçekten ünlü olmak gibi hırslarım yok. Yine de iyi ki yarışmaya katılmışım, ileride çocuklarıma anlatabileceğim esaslı bir hikayem olacak.
İyi niyetim kötüye kullanılıyor
Yarışma sonrası verdiğim ilk röportajda, muhabir arkadaş bana Ekşi Sözlük’te lisede bana “insan irisi” dediklerini okuduğunu söyledi, gerçekten böyle bir lakabım olup olmadığını sordu. Ben de bildiğim kadarıyla olmadığını söyledim. Ertesi gün gazetede şu başlık vardı: “Bana insan irisi diyorlar.” İçeride bu lakaptan utandığım da yazıyordu. Düşünsenize, bu röportajlar insanlarla aramızda bir köprü. Onlar bizi ağzımızdan çıkan cümleler sayesinde tanıyacak. Yine aynı şekilde, geçen günlerde verdiğim bir röportajda “Oyunculuk şartları çok ağır, daha fazla oyunculuk yapamayacağım” gibi bir cümle kurduğum yazılmış. Sanki yıllardır oyunculuk yapıyormuşum ve bu şartlardan bunalmışım gibi gösterilmiş. Böyle bir şey söyleyebilir miyim? Bu kadar şımarmış olabilir miyim?
İşler Güçler dizisinde 17 bölümlük bir deneyimim oldu ve gerçekten çok keyifliydi. Yine bu tarz, iyi bir işten teklif gelirse elbette yer almak isterim. Verim aldığım ve verimli olduğum bir iş için sabah akşam çalışırım. Gerekirse hiç uyumam. Beni olmadığım bir insan gibi göstermeye çalışmalarını hazmedemiyorum.
Röportajın tamamı ve çok daha fazlası GQ Türkiye Nisan sayısında ve GQ Türkiye iPhone/iPad edisyonunda...