Netflix'in gerçek suç dramalarına yeni bir öz farkındalık getirdiği Apple Cider Vinegar'ın çeşitli karakterleri her bölümün başında bize “Bu, yalan üzerine kurulu gerçek gibi bir hikaye” diye hatırlatıyor. Böyle bir dördüncü duvarı yıkma anında halkla ilişkiler uzmanı Hek'i canlandıran aktör Phoenix Raei,"Umurunuzda mı? Umursamalı mısınız?” diye soruyor. Dizinin amacının, The Staircase, The Dropout gibi belgesel dizilerin istediği gibi gerçek olayları düzgün bir zaman çizelgesinde yeniden bir araya getirmek değil, gerçek ile kurgu arasındaki çizgileri şakacı bir şekilde bulanıklaştırmak olduğu öne sürülüyor. Bununla birlikte, hikaye büyük ölçüde gerçek. Ya da en azından gerçek gibi.
Hikaye, Netflix dizisinde Booksmart'tan Kaitlyn Dever tarafından canlandırılan sözde sağlıklı yaşam uzmanı Belle Gibson'ın yalanlarını ilk kez ortaya çıkaran gazeteciler tarafından yazılan kurgusal olmayan The Woman Who Fooled The World kitabından esinlenmiş. Şimdi hüküm giymiş bir dolandırıcı olan Gibson, hem beyin kanseri olduğu hem de 2010'ların başında Instagram'da yüz binlerce takipçisine sattığı bir diyet rejimi ve mucizevi tedavisi hakkında yalan söyledi. Influencer, 2015 yılında Australian Women's Weekly'ye verdiği bir röportajda (The Guardian aracılığıyla) “Bunların hiçbiri doğru değil” dedi. “Affedilmek istemiyorum. Ben sadece [konuşmanın] yapılacak en sorumlu şey olduğunu düşünüyorum. Her şeyden önce insanların 'Tamam, o da bir insan' demesini istiyorum.” diye ekledi.
Sahte teşhisini ve iyileşmesini, 200.000 takipçili Instagram varlığının yanı sıra bir yemek tarifi kitabı, web sitesi ve The Whole Pantry adlı bir uygulamayı da içeren geniş bir sağlıklı yaşam portföyüne dönüştürdü ve kendisini internette önde gelen bir yaşam tarzı gurusu olarak konumlandırdı. Bu, Netflix'in önceki dolandırıcılık draması Inventing Anna'da işlendiği gibi, zengin bir mirasçı olduğu iddiasıyla Amerikan sosyetesine sızan Rus doğumlu dolandırıcı Anna “Delvey” Sorokin'inkine benzer bir hikaye. Her ikisi de sosyal medyayı kandırmak ve dolandırmak için silah olarak kullandı; Apple Cider Vinegar , Gibson'ın karakter çalışması olduğu kadar, artık eski hissi veren o dönemi de hatırlatıyor. Ama yine de, imaj saplantısı ve sahte haberlerle dolu şu anımızda, aynı derecede güncel hissettiriyor.
Netflix
Sizinin yaratıcısı Samantha Strauss Netflix blogu Tudum'a verdiği röportajda, izleyicilerin diziden sadece Gibson'ın hikayesini öğrenmesini istemediğini, aynı zamanda Gibson'ın ikiyüzlülüğünden etkilenenleri de düşünmelerini istediğini açıkladı. Bu nedenle dizi, Gibson'ın çevrim içi tuzağına yakalanan kadınların kurgusal bir karışımı olan Lucy (Tilda Cobham-Hervey) gibi çeşitli başka bakış açılarını da içeriyor. Strauss, “Lucy gibi birini göstermeden bu hikaye var olamazdı,” diyor. “O gerçek dünyadaki sonuçları temsil ediyor.”
İşte dizinin etrafında dolandığı bir başka soru: ama neden? İkinci bölümde, Gibson'ın Geraldine Davis tarafından canlandırılan annesiyle olan gergin ilişkisine bir pencere açılıyor. Gibson ve yeni partneri Clive (Succession'dan Ashley Zukerman) birlikte ilk kez ziyarete gelirler ve akşam yemeğinde Gibson'ın annesi kızıyla sohbet etmek ister gibi görünür; Gibson'ın sağlığıyla pek ilgilenmezken, kendi multipl skleroz geçmişinden bahsetmekten mutluluk duyar.
Öyleyse annenin günahları? Yine gerçeği kurgudan ayırmak zor. Ancak yukarıda bahsi geçen Australian Women's Weekly profilinde Gibson, davranışlarının suçunu zorlu bir çocukluk dönemine yüklüyor gibi görünüyor ve beş yaşındayken nasıl ev işleri yapmaya zorlandığını anlatıyor.
“Birdenbire okula tek başıma yürüyerek gidiyor, okul yemeği hazırlıyor ve her gün evi temizliyordum” diyor. Yazarın Gibson'ın çocukluk anekdotları hakkındaki ikna edici olmayan yorumu ise oldukça komik: “İnanılmaz derecede Dickensvari”. (Sefiller'deki küçük Cosette'i de hayal edebilirsiniz.) Gibson'ın yayın organına ayrı yaşadığı annesinin iletişim bilgilerini, hatta ilk adını bile “verememesi” de manidar. Ayrıca otistik erkek kardeşine baktığını da iddia etmiş.
Daha sonra Australian Women's Weekly'nin görüştüğü Gibson'ın annesi - adı Natalie Dal-Bello, kızlık soyadı Gibson olarak açıklandı - kızının iddiaları karşısında kendisini “derinden incinmiş ve inanılmaz derecede üzgün” olarak açıkladı. “Ne kadar da saçma” dedi. “Belle benimle hiç ilgilenmedi, kardeşi otistik değil ve hayatı boyunca bir dakika bile ev işi yapmadı. O kıza hayatta istediği her şeyi verebilmek için neredeyse kendimi erken mezara soktum... Ve o da bana borcunu böyle ödüyor.” diye ekledi.
Mart 2017'de bir Avustralya mahkemesi Gibson'ın kanser hikayesiyle yasaları ihlal ettiğine karar verdi, ancak teşhisine “gerçekten” inanmış olabileceğini de kabul etti. BBC'nin haberine göre, Avustralya Federal Mahkemesi yargıcı Debbie Mortimer, “Tüm insanlar her zaman rasyonel ve makul değildir” dedi. Yargıç, Gibson'ın “sağlık durumuyla ilgili bir dizi sanrıdan” muzdarip olabileceğini savundu. Bununla birlikte, 410,000 AUD para cezasına çarptırıldı. Nisan 2019'a kadar bu cezayı ödeyemediği için tekrar mahkemeye çağrıldı; 2021'e gelindiğinde, daha fazla ceza ve faiz tahakkuk eden ve hala ödenmemiş olan para cezasını geri almak için evine iki kez baskın yapıldı.
Belle Gibson'ın katıldığı 60 Minutes programından (Nine Network)
Gibson o zamandan beri radardan düşmüş gibi görünüyor, o zamandan beri çok az haber yapıldı - Melbourne'deki Etiyopyalı bir topluluk tarafından evlat edinildiğine dair tuhaf 2020 raporları dışında, daha sonra Victoria'daki Avustralya Oromo Topluluğu Derneği başkanı Tarekegn Chimdi tarafından reddedildi. Ancak Gibson, hakkında yeni bir Netflix dizisi yapılmasının ardından yeniden ortaya çıkacak mı? Eski bir atasözü balın sinekleri yakalamak için sirkeden daha uygun olduğunu söyler. Ama belki de elma sirkesi de aynı derecede tatlıdır.
BU İÇERİK İLK OLARAK BRITISH GQ WEB SİTESİNDE YAYINLANMIŞTIR.
