#GQKolektifGunluk: Hazal Yılmaz
DAHASI+

#GQKolektifGunluk: Hazal Yılmaz

#GQKolektifGunluk bu kez blogger ve yazar Hazal Yılmaz’a emanet.

Eser: Eser Gündüz

Sevgili GQ günlük,

Bugün dünün hemen hemen aynısı. Brokoli yerine ıspanak var sadece. Yarın da bugünün benzeri olacak. Belki bezelye yaparım yeşillik olarak. Dün Danniel Pennac- Silahlı Peri kitabını alıp birkaç sayfa çevirmiş, çok da ilerleme kaydedememiştim. Bugün Engin Geçtan- Rastgele Ben. Dün on sekiz satır rüya yazmışım, bugün yirmi yedi. Dün arka sokağa bakan pencerenin önünde oturmuştum, bugün denize. Olduğum yerde duruyorum. Bugünlerde. Durarak, bekleyerek ilerleyen dünyanın yörüngesindeyim. Sakinim. Ve bazen hayatın akışına katılmak için durmak gerektiğinin bilincinde.

Her ulaştığımızda çoktan düne dönüşen bir yarını kovalıyoruz. Hemen herkes geleceğin peşinde, bundan sonra olacaklarda, ileride bizi bekleyenlerde, olası hayatlarımızın ihtimallerinde. Yaşamımızın bir sonraki bölümünü yazmak için olasılıklar içinde gezinmekteyiz. Daha çok şey bilen, daha eğitimli, daha iyi yemek yapan, kişisel olarak daha eğilmiş bireysel insanlar topluluğu mu olacağız; toprağa, havaya, köpeğe, denize daha iyi bakan toplumlara mı dönüşeceğiz? Bilemiyorum. O yüzden bildiklerimin dünyasında geziniyorum çoğunlukla. Korkularım, yapamadıklarım, tutulduklarım, hayal ettiklerim arasında. Düşündüğümde hâlâ orada yaşayan kokular, gözümü kapadığımda gidebildiğim anlar var hâlâ. Onlar, benimle birlikte duruyorlar. 

Dünya şu anda bize olmayı öğretiyor. Var olmaktan önce öğreneceğimiz çok şey olduğunu. Kendimizi, bildiklerimizi, bedenimize olan güvenimizi bir kenara atıp kitlesel, küresel, düşünebilmenin önemini. İlk defa bireysel kararlarımızın, tercihlerimizin geleceği şekillendirdiğini an be an görebildiğimiz bir gerçekliğe tanık oluyoruz. Tanık olmanın ötesinde, onun yaşayan, nefes alan parçasıyız. Ve o nefesin en küçük hamlemizle sonlanabileceğinin bilincinde. Umursamadığımız, hoyratça paçavraya çevirdiğimiz dünya, plastik, hava kirliliği, iklim değişikliği gibi görebildiğimiz, dokunabildiğimiz nesnelliklerle değil, varlığını içimizde bile hissedemeyebileceğimiz virüslerle bizden intikamını alıyor. Bu sürecin, yaşamımızın kalanı için de belirleyici olmasını umuyorum. Bu korkuyu, endişeyi, hayatta kalmak için birlikte verdiğimiz mücadeleyi hatırlamamız şart. Ama mutlak değil. Kolektif hafızamızı eğitmeli, karar vermeliyiz: geçmişte pek çok kez olduğu gibi unutacak, kazanılmış zaferlerle bir kez daha kendimizi insan olarak iktidarlı, kudretli mi göreceğiz; yoksa bu süreç, değişimimizin, dünyanın bizden beklediklerine tepkimizin alt yapısı mı olacak? Hayatta olmak için her önlemi göze aldığımız bugün, biz yok olup gittiğimizde de yaşamaya hakkı olan insanların, hayvanların, organizmaların, bitkilerin var oluşunu önemsediğimiz yarının başlangıcı olsun, umalım.

nisan, 2020, evde

İlgili Başlıklar
Daha Fazlası