Bugün “Mevzu”’yu konuşmak istiyorum. Önce dinleyicilerimize bir küple bir şey okumak istiyorum: “Bak hayat bundan sonra ne bugünden daha masum ne daha memnun olacak gibi. Yarın ölürsem size zaferlerim değil, gülüşlerim kalsın.” Bu şarkı mesela nereden çıktı? Önce cümleyi mi yazdın yoksa müzikle mi başladın?
Bu şarkı gitarı elimde kurcalarken nakarata kadar olan kısmı çıktı bir şekilde. Özellikle şarkı yazmaya çalışmıyordum, en sevdiğim hali de o zaten kendi kendine çıkan. Çoğu kişi için böyledir diye tahmin ediyorum ama zaten benim için “bu şarkı olsun” çok sonra bir iş.
Malzeme biriktirme benim özelliğim. Zaten günlük hayatta, sabah uyandığımda akşam yatana kadar benim mesaim başlıyor. Bir noktada aklıma bir şey gelip not alıyorsam, herhangi biri de bir şekilde şarkıya dönüşebiliyor. Gitarı tıngırdatırken melodi derken uzadı gitti ve sanki Yalnızlık Senfonisi’nde nakarata kadar serbest söylüyormuş gibi bir havası vardır ya halbuki onun ince ince yapılmış bir melodisi vardır onun. Böyle hissettirdi, çok hoşuma gitti. Daha sonra bir nakarat melodisi geldi aklıma.
Ben de önce müziği yapıyorum, en son söz. Böyle ilerledi galiba sende de?
Bu şarkı böyle ilerledi. Zaten bu şarkıyla hayatıma, geçen sene, kendi adım altında bir solo kariyere başladım. Tıpkı Caddemiz adı altında yayınladığım şarkıların çoğu gibi nereye gideceğini bilmeden veya kenara aldığım notlardan bir şekilde ortaya çıkan şeylerdi. Hatta “ben bir daha Türkçe şarkı yapmayacağım” gibi bir döneme girmiştim kendi kendime. Onu çoğumuz yaşıyoruz ama çok iyi gelen bir dönemdi çünkü o baskıyı üzerinden atmak insana şunu dedirtiyor: “Ben neyden hoşlanıyorum?”.
Bu işi profesyonel olarak bir kere yapmaya başladıktan sonra o profesyonel dünyanın kültürü, koşulları, matematiği hatta kurallarına kadar o kadar sıkışmış hissediyorsun ki neyi sevdiğini unutuyorsun ve işin daha kötüsü bu garip gelmiyor sana. Dolayısıyla “yapmıyorum hiçbir şey” dediğim noktada birden neleri yapmayı sevdiğim ortaya çıkmaya başladı. Bu da o zamanlardan çıkan şarkılardan biriydi.
Zaten bu biraz yolculuk gibidir ya. Hani ilk yazdığın şarkı ve son yazdığın şarkı arasındaki seyahati düşününce. Hala da bitmemiş bir şey bu bence. Onu yaşaman, bunu yaşaman gerekmiş. Şimdi böyle sesinde de sözlerinde de içe hoş geldin şeklinde dönmüşsün.
Bir kere “Ne yapmam gerekiyor?” lafını kafandan temizlemeye başladığında “Ne yapmak istiyorum?” kalıyor ve bu çok önemli hakikaten.
Şarkının en böyle uhrevi bir koro var. Ne kadar iyi bir fikir, Türkçe bir şarkıda ilk defa böyle bir şey var herhâlde?
Olabilir. Artık bu da işin inekliği oluyor. Bu şarkı ilk başta sözü bile olmayan garip, avangart bir şeydi. Koroda söylediğim melodiyi o şarkının bir yerine çingene korosu olarak koymak istemiştim. Goran Bregovic melodileri ve düzenlemeleri çok yaratıcı ve dâhiyane gelir her zaman. O havayı biraz katmak için çingene korosu olmasını istemiştim. Bu arada şunu düşündüm şu an çingene korosu bulmak istesen Çekoslovakya’ya mı Romanya’ya mı gitmen gerekiyor. Bunları da yapamayacağımıza göre… Galiba yapanlar da Türk’müş, bir yerden bulduk bunu.
Sonra tonu değişti benim vokal yapacağım anlaşıldığı zaman. Benim tonuma çektiğimizde tekrar uğraşmamak için çingene korosuna benzer şeyi düşürdük. Düşürünce baya erkek kilise korosu gibi duyulmaya başlandı. Hani demode bir şeyi şimdilik dursun diye kenara koyarsın ve insanlar o kadar alışır ki “Tamam kalsın böyle” olursun.
Kayıt için ne yaptın, evde mi kaydettin?
Can Temiz şarkılarını ben de Ali Rıza ile yapmaya başladım. Benim elimde şarkılar var, birçoğunu Ali Rıza o gün stüdyoya gelene kadar bilmiyor. Bir yerden sonra artık yolda çıkan şeylere ben daha çok güvenmeye başladım.
Gün geçtikçe kafamda bir şey yokken gitmeye çalışıyorum stüdyoya. Çünkü sonsuz olasılıklar arasında kendini de kasıyorsun.
Planlamak başka bir şey. Ali Rıza ile öyle bir ilişkimiz gelişti ve bu şarkının da gidişatı bu şekilde oluştu.
'Nasıl Yazdım' podcasti Spotify, Apple Podcast, Amazon Music ve diğer platformlarda her pazartesi yayında !