Başta çok merak ettiğim hem annen hem baban tekvandocu olduğu için heralde bu sporla tanışman ve bu sporu tercih etmen belki de çok sürpriz sayılmamalı. Nasıl yaşadın, en başında neler hatırlıyorsun ?
Dediğiniz gibi ailem de bu sporun içinde olduğu için ben hayata geldiğimde sporun içine geldim. Tekvando benim ilk seçeneğimdi. Kaçınılmazdı, babam yapıyor annem yapıyor o yüzden tekvandoya başladım, severek ilerliyorum. Pişman da değilim.
13-14 yaşlarında TM Hastalığı sebebiyle adeta bir nevi felç ve yürüyemediğin bir dönem oluyor. 2-3 sene bu hastalıkla mücadele ediyorsun ve gerçekten de belki bugüne kadar kazandığın bütün madalyalar ve dünya şampiyonluklarından daha önemli bir zafer kazanıyorsun. Tekrar spora geri dönebiliyorsun. Uzun vadede faal sporculuğu bıraktıktan sonra bu alanda bir sosyal girişimin, çalışman olabilir mi ?
Çok isterim çünkü bu hastalığa yakalanan insanlar genel olarak kurtulamıyorlar, bir daha yürüyemiyorlar.
Bu hastalığı yendikten sonra bana da çok mesaj geldi, nasıl yaptın gibi. Birçok kişiye de yol gösterdik. Biz ne yaptıysak aynılarını onlara da söyledik ama bana ulaşamayanlar da vardır. Ben bunu yaşamış biri olarak ileride böyle bir girişim neden olmasın. Çünkü kimsenin ben öyle bir şey yaşamasını istemem. Ben yaşadım, gördüm. Bunun için ne gerekiyorsa yaparım.
Büyük hedefler sonuçta bir baskıyla geliyor. O baskıyı yönetmek için antrenmanlar ve müsabakalardan artakalan zamanında nedir mesela senin kafanı dağıtmak için yaptığın şeyler ?
Müzik dinlerim, arkadaşlarımla vakit geçiririm. Bunlar benim kafamı dağıtır. Bir yerlere gitmek, gezmek benim kafamı dağıtır.
Yabancı rap dinlemeyi severim. Beni de motive ediyor çok. Migos çok severim. Türkçe rap de dinlerim. Maçlardan önce Travis Scott dinlerim. ‘Sicko Mode’ şarkının adı, çok rahatlatır.
Hayatının önemli bir kısmı kamplarda geçiyor. Oradaki ortamla ilgili düşüncelerin nedir, vakit nasıl geçiyor ?
Kamp bizim için kurulmuş bir şey. Antrenmanlarımız oluyor, yoğun geçiyor açıkçası. Pek kendimize vakit ayıramıyoruz. İşimize konsantre oluyoruz genelde. Yemesi, içmesi sürekli belli saatlerde. Antrenman düzeni var, günde 2 tane oluyor genelde. Yoruluyoruz. Serbest değiliz o kadar, belli bir disiplin var ama tabi bunların hepsi bizim için, bizim başarımız için. O yüzden şikayetçi değiliz. Bazen izin alıp ailemizi görebiliyoruz. Bu konuda hocalarımız anlayışlı. Kamplardan memnunuz, bir sıkıntı yok.
İlk Dünya Gençler Şampiyonası'nda da sonuçta baban ve annen uzaktan, televizyondan seyrettiler. Burada da aynı şey olacak ve babanın bir röportajda anlattığı kadarıyla neredeyse onun yüksek sesle televizyon önünde sana taktik olarak söylediklerini sen orada uyguluyormuşsun. Aranızda özel bir bağ olduğunu düşünüyorum.
Babamın gelmesine de gerek yok maçlara, babama da söylüyorum yanımda hissediyorum gerçekten onun varlığını.
Genelde maç aklımız aynı olduğu için arkamda çıktığı maçlarda da pek bir şey konuşmaz benimle. Ben gerekeni yaparım, onun istediği şeyleri otomatik olarak yapıyor oluyorum ben zaten. O dünya şampiyonasında da evden izledi. Annem kamerayı koymuş, ben orada maç yaparken. Ben mesela bir hata yapıyorum oradan bağırıyor sanki duyuyormuşum gibi. Hem hocam hem babam. Mutluluklarını öyle paylaşıyorlar. Çok büyük bir gurur benim için de onlar içinde.
Onlarla bugüne kadar hiç unutamadığın bir hatıranı bize anlatırsan bu hatıran hangisi olurdu ?
Dünya şampiyonasında bu evden çekim var demiştim, o olur. Çünkü cidden ben onu döndüğümde izlediğimde çok güldüm, çok duygulandım. Gözlerim de doldu. Kamerayı koymuşlar, televizyondan maçımı açmışlar. Oradan izliyorlar ama sağa gidiyorlar sola gidiyorlar yere yatıyorlar. Bir de maçlar çekişmeli geçiyor. Mutlu oluyorlar, seviniyorlar bağırıyorlar. Bazen yenildim sanıyorlar erken bırakıyorlar sonra geri dönünce tekrar seviniyorlar. O anları hiç unutamıyorum. Hala açıp açıp izlerim onu.
Aslında bilmeyen dinleyicilerimiz için tekvando netice olarak oyun zekası içinde satranç hamleleri gibi çok derin stratejiler barındıran bir branştır. Sen maç anında neler düşünürsün, mesela maçı evvelden kafanda yaşamış mısındır yoksa maç anında doğaçlama bazı hamleler, stratejiler mi geliştirirsin ? Nasıl yaşanır bir müsabaka ?
Ben maçı önceden yaşarım, hayal ederim. Akşam uyumadan hayal ederim hatta o yüzden uyuyamadığım maçlar bile olmuştur. Zaten bir de müsabaka içinde rakibimin mimiklerinden ne yapacağı biraz anlaşılıyor. Ona karşı hemen teknik üretmesi de kolay oluyor anladığın zaman. Tabii anlamadığım zamanlar oluyor, tekme yediğim zamanlar oluyor ama bu da doğal. Ama maça çıkıp doğaçlama dövüşmüyorum. Ondan önce maçı kafamda kuruyorum, rakibimi izliyorum önceki maçlarını.
Başka ilgilendiğin, takip ettiğin spor branşları var mı ? Beğendiğin sporcular kimler ?
Basketbolu yakından takip ediyorum. Seviyorum ve oynuyorum da aynı zamanda. Küçükken de futbola çok merak salmıştım hatta 2 yıl oynadım. Babam bir seçim yapmamı istedi ben de tekvandoyu seçtim. Çünkü birbirine ters sporlar. Şu an basketbol ve futbolu takip ediyorum. Hobi olarak da yapıyorum özellikle basketbolu.