Gökten Üç Elma Düşmüş
DAHASI+

Gökten Üç Elma Düşmüş

“Beyaz atlı prensini bekleyen prensesler, öpünce güzelleşen kurbağa masallarıyla uyumuş bir nesil, sonsuz aşkın yolunun pırlantanın karatından geçtiği hikâyeleriyle ayık tutuldu. Sonuç: Karantina döneminde rekor seviyeye ulaşan boşanma davası rakamları. Masal bitti. Herkes muradına nasıl ereceğini hâlâ merak ediyorsa size gökten düşen üçüncü elmanın nerede bulunacağını anlatayım.” GQ’nun yeni yazarı Özgür Uysal ile ince işler üzerine...

Masal Vakti

19’uncu yüzyılın başından itibaren dolardan daha hızlı yükselen bir masal furyası başlıyor. Pamuk Prenses, Rapunzel, Kurbağa Prens, Güzel ve Çirkin, Sindirella… Aradan 200 sene geçmiş. Hâlâ çizgi animasyonları bile yapılmaya devam ediyor. Tüm kız ve erkek çocuklarına anlatılan bu masalların iki ortak özelliği var: Birincisi, hepsinin aynı ikili tarafından yazılmış olması. Wilhelm Grimm, Jacob Grimm. İki erkek. Wilhelm Alman bir edebiyatçı, Jacob’sa bir hukukçu. Diğeri de masallarda ya uykudan uyandırılan, kuleden, zulüm gördüğü evden kurtarılan bir kadın olması ya da yakışıklı ve varlıklı bir prense dönüşen kurbağa ya da ucube bir erkek olması. Grimm kardeşlerin 100’den fazla dile çevrilmiş 100’den fazla masalı milyonlarca çocuğa bir şekilde anlatıldı. Hepimiz bir kere dinledik bu masallardan en az birini. Birimiz de sorgulamadık, ‘Neden Rapunzel saçlarını kuleden aşağıya uzatıp elin adamını kuleye alacağına saçını sağlam bir yere bağlayıp kendisi inmiyor?’ diye. Ya da ‘Bu kralın kızı neden rızası olmadan, sırf babası söz verdi diye ısrarcı ve konuşan bir kurbağayı öpüyor?’ diye. Mesela koca prens tüm gece dans ettiği Sindirella’yı ayağından tanıyorsa bu herifte ayak fetişi mi vardır, gözleri mi bozuktur? Yoksa bizim Külkedisi’ni dönüştürürken peri 12’den sonra yok olan botoks da mı yapmıştır?’ Hadi onu anladım. Sihir mihir… İşi gücü bırakıp, elinde cam pabuçla kapı kapı gezen bir herife ülke mi emanet edilir? Ya da Güzel ve Çirkin diye ayrımı masalın başından yapılmış bir adamı, kadın neden olduğu gibi kabul edemez? Neden adam hikâyenin sonunda ille de yakışıklı bir prens olmalıdır? Peki, bizim Pamuk kendine o kadar zaman bakmış, yataklarını birleştirip yerlerde yatmış cücelere uyuma taklidi yapıp prensini bekleyerek ayıp etmiş olmaz mı? İlle de prens öpünce mi uyanmalıdır Pamuk? Uykucu bir buse kondursa neden çalışmaz? Tüm bu soruları şunun için soruyorum. Hepsinin cevabı aslında masalların ana fikri. Kadınlar kurtarılmak zorundadır. Çirkin ve fakir erkekler kadınlara sahip olamaz. Bu kadar. Şu an garip geliyor olabilir ama her gün sana bu masalları anlattıklarında gün gelir sana anlatılan masallar iç sesin olur.

Uykudan Uyanmaya Başladık mı?

Masal anlatmayı bıraktık ama masallar bitmedi tabii. ‘Sonsuza kadar mutlu’ masalları bu sefer de dizilerde, filmlerde, reklamlarda anlatılmaya başlandı. Sonsuza kadar mutlu! Hani ilk uyandığında bir an vardır. Boş boş halıya, tavana ya da duvara bakarsın. Bu karantina bizde bu etkiyi yarattı diye düşünüyorum. Aynı evde bu kadar uzun süre baş başa kalınca hepimiz aynı şekilde ilişkimize bakmaya başladık. Dünya boşanıyor. Kavga ediyoruz, tartışıyoruz ve fark ettik ki aslında sonsuz kadar mutlu yaşayamıyoruz. Bunun psikolojide bile adı var. Külkedisi Sendromu. Mükemmel prensi ya da prensesi arayan, sürekli mutluluğu kovalama, bulamadığı için sürekli huzursuz olup hem kendisiyle hem de partneriyle ilişkilerinde dikiş tutturamamama durumu. Şu ana kadar kara komik bir şey anlatıyorum gibi düşünebilirsiniz. Aslında size sadece mutluluğa değil, kaliteli bir ilişkiye giden yolu anlatmak için yabani otları temizliyorum. Son kalan kökleri de sökelim sonra size üçüncü elmanın nerede olduğunu söyleyeceğim.

Nerede Bu Üçüncü Elma?

İyi bir ilişkinin yeşerebilmesi için insanların iki şeyi kavraması gerekiyor. Birincisi mutlu olmak için çok yakışıklı, çok güzel, çok zengin filan olmaya gerek yok. Eğer mutlu olmak için birine ihtiyacın olmadığını, kimsenin seni kurtarması ya da kurtarılması filan gerektiğine inanmıyorsan, zenginliği içinde bulduysan önce kendinle ilişkinde sonra da partnerinle ilişkinde mutlu olursun. Diğeri de sürekli mutlu olma yalanını şu bünyeden söküp atın artık kene gibi yapıştı kişisel gelişimle de harmanlanınca üzerimize. Dostlar korku, üzüntü, öfke, mutluluk… Bunların hepsi insana dair hisler. Sürekli birini yaşamak diye bir şey yok. Birlikte korkmamız, birlikte üzülebilmemiz, birbirimize öfkelenmemiz de gerekiyor. Bir duyguyu anlamak için diğer duyguyu yaşamak gerekiyor. Sonsuza kadar tek bir duygu sadece reklamlarda olur. Onlar da 15 saniye sonra biter. Kimse reklamdan sonra o kadın ve adam kavga etti mi? Kurbağa prens parasız kalınca depresyona girdi mi? Pamuk Prenses tabakları yıkamak zorunda kaldı mı? Bunları görmüyor. Çünkü masallar aslında bittiğinde asıl ilişki başlıyor. Hayat boyu birlikte olmak fedakarlık yapmak ve problem çözebilmekten ibaret. O yüzden gökten düşen bir elma siz bu yazıyı okuyanların ve bendeniz yazanın başına düşsün. Düşsün de Newton gibi aydınlanma yaşayalım. Üçüncü elma da yasak olan elmadır aslında. Bir ısırık alırsanız ırmaklarından bal akan, her şeyin mükemmel olduğu cennetten düşersiniz ama düştüğünüz yerde doya doya yaşayacağınız bir hayat başlar. Kalın sağlıcakla…

 

İZLE
GQ ile 1 Dakika - Seçkin Özdemir
İlgili Başlıklar
Daha Fazlası