Aşk ve Diğer Sakıncalı Şeylerin Kimyası! Getty Images
Dergi Konuları

Aşk ve Diğer Sakıncalı Şeylerin Kimyası!

İhanet, aşkla başlar... Ne ikirciklidir ki, aşk her şeyin sebebi olduğu gibi, aldatmanın da sebebidir. Gerçi sürpriz değil, yaşam paradoksal bir şey, tüm boşanmaların sebebi de evliliklerdir! Kabul edin komik bir mantıktı! Konuya geçelim ve aldatmanın kimyasına bakalım.

“To Fall In Love” deyimini bilirsiniz. Doğrudan çevirisi “aşkın içine düşmektir. Ego, kendini farklı bağımlılıklarla gösterir. Ölüm korkusunu da böyle yenmeye çalışır. Oysaki bu çaba beyhudedir. Her beden ve beyin bu dünyaya aittir. Aşk deneyimi ise egonun aynadaki tezahürüdür. Nörolojik olarak egonun hormonlara bağımlı olduğunu gözlemliyoruz. Her türlü bağımlılık zihni (egoyu) memnun edecek bir hormonla ilişkilidir. Statü, testosteron salgılatır; tehlikeli sporlar, adrenalin; alışveriş ise dopamin ve serotonin... Daha sonra korkarız. Aşk dünyada başınıza gelen en mükemmel şeydir, bunu bilirsiniz ve ona ulaşmaya, sonra da ondan belki de kurtulmaya çalışırsınız!..

Aşkın Nörobiyolojisi

Milyonlarca farklı teori yaratabiliriz bu konuda ancak ne dersek diyelim aşk bir kalp macerasından ziyade beynin kimyasal aktivitesidir. Aşkın ilk fazı, büyüleyici fazdır. Bu faz bir nevi etki fazı ya da amfetamin fazıdır. Bu dönem aşkın ilk hissedildiği dönemdir ve bu dönemde üç kimyasal rol oynar: Feniletilamin, dopamin, norepinefrin. İkinci faz, endorfin fazı yani sevgi ve bağlılık fazıdır. Üçüncü faz oksitosin fazıdır. Kalbi aşka açan anahtar kimyasaldır. Arzu, ödül, iştahsızlık, uykusuzluk, soluk alma hızında artış, iştah azalması, dikkat ve haz sistemleri ile ilişkili olan dopaminin bu etkileri, aşkın insan üzerindeki etkilerini açıklayabilmektedir.

Tüm çocukluğumuz bilinçaltımıza gönderilen mükemmel kadın ve mükemmel erkek birlikteliği imajları ile teşkil edilir. Bu imaj en temelde anne-baba birlikteliği imajıdır. Herkes için hayal edilen mükemmel bir modelden söz edebiliriz. Bir gün işte bu mükemmel model karşımıza çıkar ve o an karar anı gelmiştir: Kalbimiz standart olandan hızlı atmaya, sesimiz titremeye, ağzımız kurumaya, bedenimiz titremeye, aklımız uçmaya başlar. Bu çok ilginçtir ama “upper” durumu gibidir. Upper nedir diye sorarsanız bildiğiniz uyuşturucu sonrası yaşanan beyin hareketidir. Uyuşturucuda bu yapay bir durumdur da, aşk, birliktelikte beyinde kendiliğinden oluşur. Beyin, upper denilen bu hali yaşatacak nörotransmitter maddelerden otuz tanesini kendi başına üretebilir. Mesela dopamin ve norepinefrin bunlardan ikisidir. En idealle karşılaşıldığında beynin salgıladığı bu nörotransmitterler artık “aşk” olarak kalbimizdedir!

Aşktan Sonra İhanet Gelir!

Evet aynen öyledir. İnsanlar binlerce yıldır aşk ile kalbimizi ilişkilendirse de aslında aşk; beynin yarattığı ve belirlediği bir olaydır.İnsan beyni aşkın hormonlarını üretmeden önce çevre ve doğa vazifesini yapar ve bireyi “aşk”a hazırlar. Daha sonra “aşk” olması gerektiği gibi biter ve ardından ihanet gelir! İhanetin kimyası artık harekete geçmiştir ve durdurulması çok zordur. Çok açıktır ki, yeni bir ilişki veya kaçamaklar, dopamin salınımını artırarak zevk ve ödül duygularını devasa tetikleyebilir. Söyleyelim, memelilerin sadece yüzde 3 civarı tek eşlidir ve biz insanlar hangi kategoriye giriyoruz yılların tartışma konusu. Evrimsel biyoloji perspektifinden tek eşlilik avantaj gibi duruyor. Konu basit: Bir partner, evi ve yavruları korur, diğeri yiyecek arar! Bunu kanıtlayan en önemli deneylerden biri de bir tarla faresiyle yapılmıştır. Hınzır fare, aslında kendi yaşam alanında, işte belki tarlasında sadakatiyle bilinen bir türdür. Öyle ki ergenliğe ilk girişte çiftleştiği eşinden ayrılmıyor ve hatta ömrü boyunca başka bir fare ile çiftleşmiyor. Daha abartılısını söyleyelim; gerçekleştirilen pek çok deneyde çifti öldükten sonra bile diğer başka bir farenin hiçbir cazip mesajına cevap vermiyor. Bunun müsebbibi iki şey var: Sosyal davranışları etkileyen oksitosin hormonu ve hafızayı etkileyen vazopressin hormonu. 

İnsan davranışlarının tümü beyin kimyası bağlantılıdır. Aynı aldatmada olduğu gibi. Dopamin reseptörlerindeki gen kodu, erkekler ve kadınlarda aldatma konusunda kilittir. Dopamine aslında “mutlu hormon” da deriz ama konu onun ne zaman neyle mutlu olup olmadığıdır! Aldatmada vazopressin hormonu seviyesi de bir faktör. Bağlanma hormonu oksitosine yakın davranan vazopressin eğer bünyede düşükse, güven, empati ve sosyal bağları zayıflatıyor. Bazı deneylerde ilk çiftleşmeleri sırasında bu farelerin beynindeki oksitosin ve vazopressin hormonu üretimi rekor seviyeye ulaşıyor ve bu sürdüğü sürece sadakat sonsuza kadar devam ediyor. Deneyde suni olarak ilgili hormonların seviyesi düşürüldüğünde, sadakat yerini ihanete bırakıyor. Diğer taraftan sadakatinden söz edemeyeceğimiz tarla faresi dışındaki diğer fare türlerine yine yapay olarak verildiğinde ise çok eşliliğiyle ünlü olan fareler bile eşlerine son derece sadık hale geliyor. 

İşte bu, ihanetin insan için de formülünü ortaya koyuyor. Aşk bölümünde anlatmıştık, aşk nasıl hormonlarla ilgili kimyasal bir süreçse, ihanet de bunun paralelinde başka bir kimyasal süreçtir. Haydi bir çıktı daha verelim: Son yıllarda gerçekleştirilen önemli bir araştırmada, bir genin uzun çiftine sahip olan insanların (yüzde 50), kısa çiftine sahip olanlara (yüzde 22) göre partnerlerini daha çok aldattığını görüyoruz. Efsane bir soruyu gündeme getiriyor bu: Aldatma genetik mi? Bu konu çok uzatır ama diyelim, bu uzun gen çiftine sahip olan katılımcıların risk almaya ve alkol tüketimi gibi bağımlılık yapıcı davranışlara yenik düşmeye daha eğilimli oldukları görüldü. Al bir de buradan yak derler ya!

Aşk ve Nefret O Kadar Yakın ki!

Nefretin de kimyası vardır. Hatta aşk çabucak nefrete bu nedenle döner! 

İlk başta “İyi ki oksitosin var” diyebilirsiniz! Bu hormon sayesinde sevgilinize ya da eşinize bağlısınız. Ancak o kadar da basit değil. Sevdiğimiz insanlarla karşılıklı pozitif duygular ve sosyallik sebebiyeti bir yana, bazı insanlara dair negatif görüşlere ve davranışlara neden olan da bu hormondur. Dışlayıcı olabilir. Nefrete de neden olan hormondur. Tabiri caizse sadece kestane balı değildir. O nedenle aşk ve nefret bıçak sırtıdır, bu duygulardan biri çabucak diğerine dönüşebilir.

Bu içerik GQ Türkiye Bahar24 sayısında yayınlanmıştır.

İLGİLİ İÇERİKLER ilişkiler
İlgili Başlıklar
Daha Fazlası