Bizim Neslimizin Şiiri: Kalben
Dergi Konuları

Bizim Neslimizin Şiiri: Kalben

Bir Kalben şarkısıyla sıradan öykülerimize yadigar gibi sarılabiliriz. Kalbimiz iyi ki kırılmış, o hoyrat insanlar da bir işe yaramış, façalarımızın da bir anlamı olmuştur. Kalben insana delicesine umut verebilir. Bu yüzden sadece dünya güzeli aşk şarkılarının yazarı, dev yetenekli bir müzisyen değil, paylaştığımız büyük yükün ortağı, neslimizin en nadide ozanı. Kalben’le pandeminin herkesi toplu depresyona sürüklediği günlerde çok uzaklardan buluşup, uzun uzun konuştuk.

Kalben bazen, durup dururken İkinci Dünya Savaşı’nda Rusya’nın buz gibi ayazında, Alman askerlerinin altında ölen atları düşünüyor. “Atlar aralarında konuşmuşlar mıdır acaba? Abi bana Rusya’ya geldiğimizi söylemediler, burası çok soğuk filan…”

Bazen balkona konan karga hep aynısı mı ya da “Kediler bir baltaya sap olup olmayacaklarını düşünürüler mi” diye geçiriyor içinden. Ağaçlara, kasımpatılara, boş İstanbul sokaklarına, vapurdan görünen Adalar’a, evinde nazik güneş hüzmeleriyle serpilen bitkilerine bakıyor. Sevgiyle, tüm canlılara müthiş bir empati ve misafirperver kabulle… Kalben’in hayatının her hücresini yöneten biyofili, bazen yaşamın yaralarla dolu olması engellenemediğinden onu tarifsizce üzüyor. Hepimiz yerine kederlenebilir, hepimizi düştüğümüz yerden ayağa kaldıracak kadar coşkuyla neşelenebilir gibi güçlü bir yaşam tutkusu bu.

Dünya en tuhaf zamanlarından geçerken, Kalben de belki kendi sıra dışı dönemlerinden birini yaşıyor. Yoğun bir aydınlanmanın, dönüşümün içinde en üretken günlerini geçiriyor.

21-01/03/moty_ig_fotolar52.jpg

“Biri var, hastanede insanları iyileştirdi; biri var, eczanede ilaç, maske sattı; biri var, işadamıydı maskelerin üretiminden sorumlu oldu. Ben de bu dönemde sanat ürettim” diye anlatıyor. Evlerimize kapandığımız bu dönemde romanını ve ona eşlik edecek soundtrack’i bitirmiş. Üstüne de 20 şarkı daha yazmış. “Kedimle vakit geçirdim, çok fazla kitap okudum, çok fazla müzik dinledim, gizli gizli bomboş İstanbul sokaklarında yürüyüşler yaptım” diyor.

Bu sırada son albümü Kalp Hanım’dan Avrupa Var Amerika Var’a cep telefonuyla klip de çekti. 

Kalp Hanım’ı ‘bir sancı albümü’ olarak tanımlıyor: “Albüm çıktığında, Kalp Hanım’daki ben de artık ben değildim. O da geride kalmış oldu. Uyum sağlamak isteyen, mutlu bir aile fotoğrafının içine kendini kopyalayıp yapıştırmak isteyen, bir eşle ya da bir partnerle tamamlanacağını düşünen, o zaman geleneksel toplum yapısının içinde aidiyet bulacağına inanan Kalben insanının bunların hiçbiriyle tatmin olmadığını kabul etmem gerekti. Bunlar beni enterese etmemeye başladı. Kimi zaman yine sevgilim olmadığı için kendimi yalnız hissedebiliyorum, birileriyle buluşabiliyorum, bir şeyler yaşamayı deneyebiliyorum ama bunu bir mecburiyetle sürdürme ihtiyacı hissetmiyorum artık.”

21-01/03/moty_ig_fotolar45.jpg 

Aynı yaraları, mahremi, utancı paylaşıyoruz

2014’te, o SoFar konserinde, kazağıyla, gözlükleriyle içli içli ‘Sadece’yi söyleyen kız başka bir yerde şimdi. Bütün kızlara hep acımasız davranan dünyada kendine kabul görür bir yer oymak için hırpalandığı yılları biz onunla birlikte geçtik. Bu hikâyeye ortak olduk. Kalben ‘yalakanım bebeğim’ demediği, yaranma çabasını üzerinden sıyırıp attığı bir yere yolculuk etmek istiyor.

Bu yolculuğu sırasında bize melankolimizde eşlik eden bir kedi gibi davranmak zorunda değil. Fakat hâlâ bu beklentinin başının üstünde sallanmaya devam ettiği de açık.  “Gözlüğünü taksın, kazağını giysin, bize aşk şarkıları söylesin. Küçük bir düzeni olsun orada takılsın. Çok büyük şeyler söylemesin, sesini fazla çıkarmasın…”

“Bu sadece bana yapılan bir şey değil ama şunu fark ettim” diye anlatmaya başlıyor: “Ben zaten dişil kelimeleri olmayan bir dilde konuşuyorum. Her ay regl olduğum için utanmam gerekiyormuş gibi yaşıyorum. Memelerimi, tüylerimi saklamak zorunda kalıp, kendimi hep daha güzel hale, daha bakılır, daha kabul edilebilir hale getirmem gerekiyormuş gibi yaşıyorum yıllardır.

Bir şey söylediğimde bunu gücümle ve yeteneklerimle söylediğimde cadı, şirret, gıcık olabiliyorum. Spektrumun diğer ucunda naif, kırılgan, duygusal, mantıksız ya da saçmalıyor olabiliyorum. Bunu o kadar fark etmemeye çalışarak yaşamışım ki yıllarca.Mesela bir iş yerinde aynı işi yaptığım bir erkekle aynı maaşı almayışımı sorgularken, aslında ne kadar derin bir problemi sorguladığımı fark etmemişim. Milyonlarca kadının deneyimlediği bir şeyin parçası olduğumu anlamamışım. Esas aidiyetin bir aile, aşk ya da toplumun kabul ettiği popüler figür kavramı içinde değil de, zaten doğduğum ruh, doğduğum vücut içinde olduğunu o kadar anlayamamışım ki…”

 21-01/03/moty_ig_fotolar34.jpg

Biz erkeklerin dünyasında yaşıyoruz. Ortak bir adaletsizliğin içindeyiz. Bu zamana kadar kimseden çıt çıkmayan sessizlik bugün Kalben’in sesini duymamıza yol açtı belki de. “İşte tam da bu!” diye içimize su serpen şeyin ne olduğunu o da çok gönülden hissediyor. 

“Ben çok fazla insanla aynı yarayı paylaşıyorum. Mahremi, utancı, yükü paylaşıyorum. O yüzden bir yerde bir genç kız taciz edildiğinde, bir insan tecavüze uğradığında, bir kadın öldürüldüğünde, bunu hissetmiyor olmam, bunu bir parçası olmuyor olmam, bu konuda sessiz kalabilmem mümkün değil” diyor.

Etrafımız hep aynı hikâyenin, temcit pilavı kurgusuyla örülü. Aynı erkekler, aynı trajedilerden muzaffer çıkıyor, kahramanların isimlerini tarih kitapları ve Türk dizileri yazıyor. İşte hep bu ‘heteronormatif, kırık dökük hikâyeleri olan, biraz kötü ve iblis olmaları haklı sebeplere bağlanan ama hep kendilerince kahramanlık edip bir şekilde dünyayı kurtarmaya kalkan erkekler’ diyor Kalben. “Ben de bir kurguda yaşadığımı fark ettim ve bu bana ait bir kurgu değil, bunu ben yazmadım.”

Sadece dünya düzeni değil, kadınların bedeninin kontrolü de erkeklerin elinde değil mi? “Evet, mesela biriyle flört ediyorum, ikinci buluşmamızda spora gitmem gerektiğini söylüyor. Oysa ben bir erkeğe bir yerlerini daha fazla büyütürse onu daha çok seveceğimi söyleyemiyorum!”

21-01/03/moty_ig_fotolar49.jpg

Kabul edilebilir bir kadın olmak

Kalben sekiz yaşından beri müzikle uğraşıyor. Ama çocukluğundan beri ‘mutlaka çok ünlü bir şarkıcı olacağım’ demediği, birçoğumuz gibi sabahlara kadar çalışarak üniversite sınavını kazandığı, sonra para kazanmak zorunda kaldığı, kimi zaman hiç sevmediği işleri yaptığı bir öyküsü var.  

“28 yaşında ilk defa büyük bir kitleye konser verdiğim anı hatırlıyorum. Yıllardır bir şey için o kadar sevgi ve aşk biriktirip, sonra onu icra edebildiğini görmek çok tuhaf. Hiç beklemiyordum böyle bir şeyi. Çünkü bazı insanlar vardır, yeteneklerini bilirler, o yeteneklere göre çeşitli eğitimler alırlar, derler ki ben bunu olacağım. Ben hiç öyle olmadım” diye anlatıyor. 

“Yetenekli insanlar ‘Ne yapmalıyım?’ diyor mesela. Ben hiçbir şey yapmadım. Sadece yaşadım, ürettim, çalıştım, para kazanmaya, iyi bir vatandaş, iyi bir evlat olmaya çalıştım. İyi, çekici ve kabul edilebilir bir kadın olmaya çalıştım. Bir şeyleri becermeye çalıştım yani. O yüzden insanlara akıl verecek pozisyonda olduğumu düşünmüyorum. Sadece içimden gelen şeyleri yapmaya özen gösterdim. Ne zaman öyle yapmasam da çok kötü patladı bir yerimde!”

21-01/03/moty_ig_fotolar50.jpg 

Annesini kaybetmesi Bilkent Üniversitesi’ni kazanıp, Ankara’ya geldiği ilk gençlik yıllarına rastlıyor. Ankara’nın kederli ayazına yakışır biçimde Cure, David Bowie, Patti Smith ve Velvet Underground’a sığınan bu genç kız, özgür olup olmadığını anlamaya çalışıyor.

“Güzel miyim? Ne olacağım? İyi bir öğrenci miyim? Ailemi hak ediyor muyum? Onlara layık bir evlat mıyım? Bir şey başarabilecek miyim hayatta, bir baltaya sap olabilecek miyim?” diye sorarak kendine. Bir baltaya sap olmanın ne kadar da saçma sapan, tuhaf bir şey olduğunu da sorgulayarak bir yandan. 

“Annemin rahmetli olmasıyla çok ciddi bir kırılma oldu hayatımda” diye devam ediyor. 

'O benim kontrol kulemdi. Hep onu mutlu etmek, gururlandırmak için çalışkan ve onun dediği her şeyi yapan bir insan oldum. Hatta genç bir kız olduğumu, hormonlarım olduğunu, benim de yükselen arzularım olduğunu, bir libidom olduğunu baya uzun yıllar reddettim. Annem daha ziyade benim cinsiyetsiz bir insan olarak var olmamı istedi. Çünkü cinsiyetimin başıma iş açacağını düşünüyordu ve haklıydı da. Bir kadındı ve kadın olmaya dair bir sürü acı çekmişti.

Benim o acıları çekmemi istemedi, erteledi sağ olsun. Çocukluğum uzun sürdü benim yani. Genç kızlığa daha yeni geçtiğimi düşünüyorum.’

 

 

Yazının tamamı GQ MOTY 2020 Özel Sayısında... 

 

Yılın Kadını: #Kalben


Yazı: @cerensehirlioglu
Fotoğraf: @emredogru
Styling: @erkanaltunay
Kıyafet: @sudietuzofficial
______

Genel Yayın Yönetmeni: @alitufankoc
Projeler Koordinatörü: @alarakap
Moda Direktörü: @gunesguners
Moda Editörü: @erkanaltunay
Prodüktör: @ahmedcayli
Fotoğraf Asistanları: @mratkahya @omerserifkuru İbrahim Erdal, Murat Demir
Moda Asistanı: @can.busenurz @hackanyildirim
Sanat Yönetmeni: @ovapu
Sanat Ekibi: Abdül Kerim Taşcı, @ttdamla
Prodüksiyon: @ppristanbul Melis Özçelik, Zeynep Altunkut
Prodüksiyon Asistanları: Demirhan Sander, Gökhan Özkan, Tayfun Keskin
Set Gripim: @setgripim
Makyaj: @samaraji
Saç: @aliyilanci
Saç Asistanı: @hamzasaraa

İlgili Başlıklar
Daha Fazlası