Deniz Tortum’un son filmi Maddenin Halleri bu cümleyle ve ithafla başlıyor. Film böylece ilk dakikasından meramını açıkça belli ediyor: Hala vakit varken, babasının 1985’ten beri çalıştığı, Deniz’in de hayata gözlerini açtığı ve çocukluğundan gençliğine günlerini geçirdiği Cerrahpaşa’ya bir saygı duruşu.
Saygı duruşu, kulağa fazla mesafeli duyulabilir. Oysaki durum tam tersi. Deniz’in yola çıkış sebeplerinden ve “Maddenin Halleri”yle belgelemek istediklerinden biri, hastanedeki pek de bahsedilmeyen mizah duygusu. “Hastanede hem beraberce çalışmak hem de eğlenerek çalışma hali vardı.” diyor ve gözlemlediği kolektif dayanışmadan çok etkilendiğini söylüyor.
Doktor bir ailede büyüyen Deniz, doktor olarak dünyayı algılamanın ve hastanede çalışmanın nasıl olduğuna dair bir merakla çıkmış yola. “Hastanenin görmediğimiz, karanlık ve kasvetli olduğunu düşündüğümüz bir yerin arka planında olan o eğlenceyi ve neşeyi gösterecek bir film yapma isteğim vardı. 2015’te başladım çekimlere, o yıl başlama sebebim de 2015’te Cerrahpaşa’nın yıkılacağını ve taşınacağına dair haberlerin çoğalmasıydı.”
Deniz ve ekibi 2018’de dek çekmeye devam etmişler. Hastanede geçen üç yıl ve üstüne üç yıl süren kurgu süreci nihayetinde “Maddenin Halleri”, 2020’nin başında Uluslararası Rotterdam Film Festivali’nde dünya prömiyerini yaptı, seyircisiyle buluştu. Ancak Cerrahpaşa’nın akıbeti bugün hala belirsiz.
Pandemiyi de düşününce, Maddenin Halleri’nin hem sağlık çalışanlarının gündelik hayatlarını belgelemesiyle çok güncel ve merak uyandırıcı bir yanı varken hem de hastane ve hastalık kavramlarını çok yoğun yaşadığımız şu günlerde, izlemesi zor bir yanı da var. Bu anlamda filmin tesirinin, her izleyende farklı olacağını ve nasıl tepkiler alacağını Deniz de kestiremiyor. Dediğine göre 15. dakikada filmi izlemeyi bırakan da olmuş, doktor ve hastane korkusunu film sayesinde yenen de. Ne zaman ve nasıl bir ruh haliyle izlendiğinin belirleyici olduğunu düşünüyor.
Sürekli tıbbın konuşulduğu bir evde ve sık sık hastanelerde geçen bir çocukluk sonrası, bugün dönüp baktığında bu durumun film ve belgesel dilini nasıl etkilediğini merak ediyorum. “Hastanelerde çok vakit geçirdiğimden dolayı, genelde babamı da annemi de beklediğim çok zaman oldu. Bir şeyler beklerken insan çok sıkılır, ama o sıkılmayı aştıktan sonra da sabırla bir gözlemlemeye başlarsın… Ve bence bu his, yaptığım filmlerde bana çok eşlik eden bir his oldu. Sıkılmaktan gücenmemek ya da sessizliği garip bulmamak… Bu benim çok önemli bulduğum bir his.”
Bazı kavramların, belki karakteriyle ilgili olarak belki de filmin ondaki etkisiyle, oldukça baskın bir yeri var Deniz’de. “Hayatı olumlama” bunlardan biri. “Hekimlerde sürekli olarak hayatı olumlama hali var. Çünkü hayat bir anda bitebiliyor. Bir anda hasta olabiliyorsun ya da bir yakınını kaybedebiliyorsun. Ve bunu sana her gün hatırlatan bir meslek yaptığında, o zaman hayatın gerçekten geçiciliği ve hem ne kadar değerli hem de ne kadar da çabuk bitebileceğini öğreniyorsun.” Ve bir diğeri, belirsizlik kavramı. Belirsizlikle barışık olmak, Deniz’e göre hekimlerin hayatlarının bir parçasına dönüşüyor. İyi bir tevekkül hali olarak adlandırıyor bu durumu.
Deniz’in bir film ve belgesel yaparken temel motivasyonlarından biri, keşfetme hali. “Bir film yapmak, bir belgesel yapmak bir şeyi hem öğrenmek hem de o dünyanın içine girmek için çok güzel bir bahane oluyor. Ben hastaneye kamerasız gitseydim mesela, o kadar uzun süre geçiremezdim. İnsanlar beni yadırgardı belki. Ama kamerayla gittiğinde o dünyanın parçası oluyorsun, aynı zamanda orayı araştırman ve keşfetmen için de sana bir araç oluyor. Çekimden sonra da, çektiğin ne varsa onları tekrar tekrar izleyerek anlamlandırıyorsun.” “Maddenin Halleri”nin kurgusunun üç yıla yayılması da, Deniz’in çektiği görüntüleri sürekli olarak yeni bir gözle ve yeniden anlamlandırarak izlemek istemesinde yatıyor.
Deniz Tortum bir yandan VR çalışmalarını da sürdüren bir sanatçı, “Eylül 1955” ve “Selyatağı” gibi işleriyle VR’ı film ve belgeselle buluşturuyor. Ona VR’ın sinemayla olan ilişkisini sorduğumda konu dönüp dolaşıp yeniden “Maddenin Halleri”nde anlam kazanıyor. “VR’ın sunduğu deneyim, sinemadan farklı olarak birinci kişi deneyimi. Sinemada bir özdeşleşme ya da perdedekilerle bir empati kurma hali varken VR’da gerçekten bir deneyim yaşama ve kendi bedeninin içinde olma hali var. Ve bunun da getirdiği bir kapsayıcılık hissi var. Ben, “Maddenin Halleri”nin hissinin de o kapsayıcılığa yakın olduğunu, kameranın bazen birinci kişi gibi bakıp hastaneyi öyle algılamaya çalıştığını düşünüyorum.”
“Maddenin Halleri”, dile kolay Deniz için beş-altı yıla yayılan bir süreç, başta da dediğimiz gibi kişisel bir yolculuk. Film bugünlerde MUBI’de gösterimde ve Deniz de bir buçuk yıl sonra filmi ilk kez yeniden izlemiş ve filmden ona kalanları hatırlıyor: “Filmde hastanedeki hayata tanıklık ediyoruz ve orada gerçekten çok yoğun bir hayat var; insanların doğduğu, öldüğü, iyileştiği ve sürekli pek çok insanın, insanları iyileştirmek için çalıştığı, dayanıştığı bir ortam var. Ve gerçekten hayat orada bir şelale gibi akıyor. Bu filmde de o şelalenin belki bazı yerlerine elimizi uzatıyoruz ama o suyu tutabilmemizin hiçbir imkanı yok. Sürekli o yakalayamamanın hüznü ve hiçbir sahneye tam olarak alışamadan yeni bir sahneye geçmenin mutluluğu var filmde.”
Bu yazı #GQyaz21 sayısında yayınlanmıştır.