Yeni Albümünü Yayınlayan Solomun: Müzik Herkesi Sever
Dergi Konuları

Yeni Albümünü Yayınlayan Solomun: Müzik Herkesi Sever

“Kim olursanız olun, nasıl görünürseniz görünün veya neye inanırsanız inanın; müzik herkesi sever.” Yeni albümü “Nobody Is Not Loved” kapsamında buluştuğumuz Solomun elektronik müzik sahnesine kazandırdığı yeni işi anlatmaya böyle başlıyor. Müziğin insanların sadece bedenine değil ruhlarına da dokunmak ve onları uyandırmak gibi kutsal bir gücü olduğuna inanıyor.

Yeni albümün ismi “Nobody Is Not Loved”, bu ne demek?

Her şey birkaç yıl önce Londra’da bir evin duvarında gördüğüm grafitiyle başladı. Graffitide “Nobody Is Not Loved” yazıyordu. Bu cümle aklımdan hiç çıkmadı ve içten içe ve gelecek albümümün isminin bu olmasını istediğimi biliyordum. İlginçtir ki yıllar içerisinde bu cümle hakkında düşünmeye hep devam ettim ve bir süre sonra bu cümle benim için gerçek anlamını buldu: müzik herkesi sever. Çeşitliliğe ve topluluğa her zaman ihtiyacımız var, bizi her zaman insan yapan şey de buydu zaten. Çünkü bunu ezelden beri yapıyoruz: farklı insanlar olarak toplanıp enstrümanların ritmi eşliğinde dans ediyoruz ve dans ederken beraber bir şeyler içiyoruz. İnsanlık tarihi açısından da her zaman var olan bir şeyden bahsediyorum. Ben müziği kutsal bir düzeye koyuyorum. Biz insanların müziğe ihtiyacı var. Koronavirüs bitecek ve insanlar kulüplere veya festivallere geri dönecek. Ama bu dijital izolasyon, insanlarla beraber olmadığınız ve yerine sadece kendinizle ve kendi çözüm yolunuzla deneyimlediğiniz senaryolar hakkında dikkatli de olmak gerekiyor. Bu tehlikeli bir durum haline gelebilir. Çünkü insan olarak her ne kadar tekrar beraber olabilsek de beraberken de hala yalnız olup olmadığımıza bakmak lazım.

  

Sevgi senin için ne anlama geliyor?

Müziğin insanların sadece bedenine değil ruhlarına da dokunmak ve onları uyandırmak gibi kutsal bir gücü var. Müziğin bu gücü var çünkü müzik karşısındaki kişileri ayırmaz ve bir ayrım yapmaz. Bu durum onu her zaman daha da güçlü kılmıştır. Müzik kötü ya da iyi demez, herkesi sever. Yani burada tüm insanların deneyimleyebileceği ve hissedebileceği karşılıksız bir sevgiden bahsediyoruz. Bu karşılıksızlık prensibi benim için de sevginin tanımıyla alakalı. 

 

Peki müzik gerçekten ama gerçekten herkesi sever mi?

Evet ama bunu açıklamak için konuyu biraz daha detaylandırmak lazım. Uzun süredir müzik sektöründeyim. Bir DJ olarak dünyayı geziyorum ve insanları müzik aracılığıyla birleştiriyorum ki bu da hayal edebileceğim en tatmin edici işlerden biri. Müzik bir anahtar çünkü müziğin her şeyi aşma gücü var. Üçüncü single’ım olan “Tuk Tuk”un klibinde de anlatmaya çalışmıştım: müziğin insanları uyandırma, canlandırma gücü var. Bunu herkes bilir. Çocukluğunuzdan kalma bir melodi duyarsınız ve o an bir anda eskiye ışınlanırsınız. Küçük bir parça bunun için yeterlidir ve geçmişiniz bir anda gözünüzde tekrar belirir. O zamanki hissinize dönersiniz. Örneğin ilk aşkınızla bağdaşan bir şarkıyı süpermarkette duyarsınız ve bam! Bir anda 15 yaşınızdaki âşık halinize geri dönersiniz. Müziğin insanları gerçekten iyileştirebileceği artık bilimsel olarak kanıtlanmış durumda. Birkaç yıl önce müziğin ağır Alzheimer hastalarını kısa bir süreliğine bu hastalıktan uzaklaştırabildiğini okuduğumda şaşırmıştım. Çünkü insanlar müzikal anıları tekrar gündeme getirerek hafızaları tarafından yeniden uyandırılırlar. Çünkü müziğin anı bir bakıma dondurma gücü vardır, bu yüzden de kıymetli anıların bir soundtrack’i var çoğu zaman. İşte bu yüzden partilerde veya konserlerde anılar yaratmak ve yaşanmasına izin vermek önemli. Çünkü bu anlar daha sonra sizi hayata döndürebilir. 

 

Bu albümü özel kılan şey ne?

Bu albümün müzik kavramının kendisiyle alakalı olduğunu anlatmak istedim. Müzik benim hayatımdaki tartışmasız en büyük kahraman. Bununla birlikte yıllardır gözlemlediğim ve insanla müzik arasındaki bağı tehlikeye atan ve benim için önemli olan bir konu var: Büyüyen dijitalleşme. Bu albüm biraz da bu konuyu konuşuyor. Büyüyen dijitalleşme derken de en çok konunun dijital izolasyon noktasına dikkat çekmek istiyorum. Görünüşe göre tercihe dayalı bu izolasyonda, çoğu zaman aynı şeyi duyuyoruz ve algoritma sizin duymanızı istediğiniz şeyi size söylemekten çekinmiyor. Çeşitliliğinizi azaltıyorsunuz ve hissizleşiyorsunuz çünkü artık bir bakıma her an ilham alamıyorsunuz. Ya da sen de “Discover Weekly”nin senin ilgilerini her yönde temsil ettiğinin etkisinde oluyorsun, ne dersin? Müzisyen David Byrne bu durumu “entelektüel bir ucuza satma savaşı” olarak adlandırmış. Çoğumuzun kendi yarattığımız dijital yankı odalarımızda hareket ettiğimizi hissediyorum bazen. Buna karşın bir DJ olarak olayın diğer yüzünü de iyi biliyorum. Bir sesi az çok çalmaya başlarsınız ve birden başka bir parça aklınıza gelir, o anda size bir rahatlama gelir ve BAM! Her şey bir bomba gibi oracıkta patlar ve bir bakıma o duygu her şeyin üstesinden gelir. Dünyadaki hiçbir algoritmanın bize bu tür önermeler yapamayacağını düşünüyorum. Beni harekete geçiren şey, bu tür deneyimlere duyulan arzu.

 

banner

 

Bu özel albüm için farklı isimlerle çalışmak nasıl bir duyguydu?

Jamie Foxx, Anne Clark, Atna ve diğer isimlerden bahsediyoruz dostum! Jamie Foxx sadece bir oyuncu değil, aynı zamanda bir şarkıcı. Ortak bir arkadaşımız olan film yönetmeni Ariel Vromen aracılığıyla tanıştık ve her şey böyle gelişti. Anne Clark’ın çok uzun süredir hayranıyım, özellikle şiiri ve eşsiz sesinin birleşiminin. Bu yüzden onunla birlikte bir şeyler yapabilmek uzun zamandır kalbimde bir arzuydu. Söylemem lazım ki çok uzun süredir onlara hayranlık duyuyordum ve şimdi onlarla çalışmak çok güzel bir his.

 

Prodüksiyon sürecine dair unutamadığın bir şey ya da bizimle paylaşmak istediğin özel bir an var mı?

İkinci single “Kreatur der Nacht” ses olarak biraz sıra dışıydı. Indie grubu ve tabii ki sesin ilham kaynağı 80’lerin New Wave’in birlikte çalışması. En çok hakkını vermem ve takdir etmem gereken kişi ise 20 yıldan fazladır en yakın ve eski arkadaşlarımdan biri. Bu albüm serüvenimde beni çok destekledi ve bana ilham verdi: Jakob Grunert’e milyon kere teşekkürler. 

Jakob’tan bahsediyorsam beni bu projeye dâhil eden ve destekleyen birinden de bahsetmeliyim. Jakob’ın uzun süredir arkadaşı ama benim için elektronik müzikte tanıdığım en iyi yapımcılardan biri olan ve yıllardır hayranı olduğum Moritz Friedrich yani namı diğer Siriusmo. Onunla albüm süreci boyunca fikir alışverişi ve ilham için fikirleri defalarca değiş tokuş edebildim. Bu yüzden çok teşekkür ederim sevgili Moritz. 

Kreatur der Nacht’ın klibini Fatih Akın yönetti. Fatih’le Hamburg-Altona’da aynı mahallede beraber büyüdük. Ve o da benim gibi 80’ler çocuğu olduğundan Kreatur der Nacht’ı sevebileceğini umdum. Ve tam olarak öyle oldu: gerçekten sevdi ve hemen bunun için bir video yapmak istedi. Aslında klibin daha asi ve illegal gotik-punk partisi olması niyetlenilmişti ama Koronavirüs yazı sırasında aklımızda olan hikayeyi anlatmak o kadar kolay değildi.

Bu röportaj #GQyaz21'de yayınlanmıştır. 

 

GQ SONBAHAR 21: THE WEEKND VS. ABEL TESFAYE

weekndWEB

İZLE
Dilara Gönder & Caner Cindoruk kamera arkası
İlgili Başlıklar
Daha Fazlası