Jeff Bezos 2012'de, Teksas'taki Sierra Diablo Dağı'nın içine, 70 metre boyunda, 10 bin yıl boyunca çalışacak bir saat inşa etmeyi düşündüğünü açıkladığında, bu konuyla ilgili verdiği röportajlardan birinde, kendisini deli olarak addedenlere hitaben şöyle diyordu: “Bu saat, uzun vadeli düşünmenin bir sembolü. Uzun vadeli düşünürsek, başarılamayacak şeyleri başarmamız mümkün. Beş yıl içinde dünyada açlığın son bulmasını hedeflediğinizi söylerseniz, bu kulağa abartı olarak gelebilir. Ancak bunu 100 yıl içinde başarmayı hedeflerseniz, inandırıcı olur. Burada yaptığımız şey, zamanın ufkunu değiştirmek. Yoksa hedef, bütün zorluğuyla orada duruyor. Zamanın ölçüsü önemlidir. Hem de çok önemlidir.”
Jeff Bezos, kurduğu Amazon.com'la internet üzerinden kitap satmakla başlayıp uzun vadede, Amazon markasını e-ticaretin en başarılı platformuna dönüştürmüş isim, malum. Kindle'ı piyasaya sürdüğünde, bildiğimiz anlamda ‘koklaya koklaya kitap okumanın sonunu getirme ihtimali olan adam’ sıfatıyla, kimilerinin öcü gibi gördüğü bir müteşebbis. Bunun yanında 2013 yılında The Washington Post'u satın aldığından beri gazete patronu ve uzay araştırmaları yapan Blue Origin'in sahibi...
Bezos, dünyaya gözünü 12 Ocak 1964'de, Albuquerque, New Mexico'da, Jeff Jorgensen ismiyle açtı. Annesi Jacklyn ve babası Ted, o henüz bir yaşına gelmeden ayrıldılar. Jeff, belli bir yaşa gelene kadar, Jacklyn'in o dört yaşındayken evlendiği ve kendisini yasal olarak evlat edinen Kübalı mülteci Mike Bezos'u öz babası sanıyordu, kendi babasının sirkte çalışan biri olduğundan tamamen bihaberdi. Ergenlik dönemine geçtiği yıllarda Mike Bezos'un biyolojik babası olmadığını öğrenmesi de durumda bir fark yaratmadı. Bir röportajında, babasının öz babası olmadığını öğrendiği dönemde aynı zamanda gözlük kullanması gerektiğinin fark edildiğini ve ikinci bilginin fena hâlde ağırına gittiğini söylemişliği var. Jeff Bezos'un üvey babası da dahil olmak üzere, aile bireyleriye bağları hep güçlü oldu, hâlâ da öyle...
Tarihi değiştiren teknoloji devlerinin çoğu gibi o da ‘garajdan çıkma’. Küçük yaşlarından beri, aletlerin nasıl çalıştığını merak eden, kurcalayan bir çocuk. Ebeveyninin garajını laboratuvara çevirip, evin türlü yerlerine mekanizmalar kuran bir tip. Çocukken, okuldaki öğretmenlere, insanlığın geleceğinin bu gezegende olmadığını söyleyecek kadar öngörülü ve cüretkar. Bilgisayarlara olan ilgisi, Miami'ye taşındıkları ergenlik yıllarına tekabül ediyor. Dördüncü, beşinci ve altıncı sınıflar için bir eğitim kampı oluşturmak suretiyle ilk işini kurması lise yıllarına denk geliyor. Tolkien gibi yazarları okuttukları 10 günlük kampa, kişi başına 600 dolar fiyat biçmesine rağmen, altı öğrenciyi bağlamayı başarmak, öyle her benim diyen öğrencinin yapabileceği bir iş değil.
Bilgisayar eğitimi aldığı Princeton'dan yüksek onur derecesiyle mezun olduğu yıl 1986. Mezun olduktan sonra Fitel, Bankers Trust gibi Wall Street'in prestijli firmalarında ve yatırım şirketi D.E. Shaw'da, yüksek mevkilerde ve iyi maaşlarla çalışabilmiş olması, onu kendi işini kurma düşüncesinden alıkoyabilmiş değil. Eşi Mackenzie’yle tanıştığı D.E. Shaw'da, 1990 yılında, şirketin en genç başkan yardımcısı olmayı başarmış biri oysa...
Eşinin de onayı ve desteğiyle risk almayı tercih ederek, internet sektörünün gelişiminde rol oynamak planıyla Seattle'a taşınmak üzere, kalması için edilen onca ısrara rağmen çalıştığı şirketten istifa ettiği yıl 1994.
Amazon.com'u kurmak üzere ofisini kurduğu garaj, bu kez kendi evine ait. Kaderin cilveli ve işin ironik yanı şu ki, Amazon.com'un kuruluşu için yaptığı toplantılar için seçtiği yer, sonraki yıllarda canına okuduğu kitapçı zinciri Barnes & Noble. İlk kurulduğunda internet üzerinden kitap satmayı hedefleyen Amazon.com'un tabiri caizse ‘deneme sürüşünü’ yapmak üzere 300 arkadaşını davet ettiği beta sürümünden aldığı sonuçtan memnun kalarak siteyi açtığı tarih ise16 Temmuz 1995. Bugün internetin hayatımızda yer almadığı bir zaman hiç olmamış gibi gelse de, amazon.com'un yaşı hepi topu 22...
Amazon.com kısa zamanda, ismini aldığı nehir gibi çağlamaya başladı. İlk 30 gün içinde, ABD haricinde 45 ülkede daha satış yapmayı başardılar. İlk iki ayda, haftalık 20 bin dolarlık satış oranına ulaştılar. Şirket, 1997 yılında halka arz edildi. İki yıl içinde, internet üzerinden satış yapan rakiplerinin karşısında var olmayı başarmakla kalmayıp, sektörün lideri konumuna gelmişti.
Amazon.com, 1998 yılında CD ve video satışına başladı; ardından giyim kuşam ünitesi, elektronik cihaz, oyuncak gibi farklı ürünler geldi. 2011 yılında, şirketin değeri 17 milyar doların üzerindeydi. Bugün plazma televizyondan köpek mamasına, ihtiyacınız olan hemen her şeyi satın alabileceğiniz bir platform. Geleneksel mağaza satışlarına ket vurduğu için herkes tarafından çok sevilmediği de muhakkak.
Jeff Bezos, Forbes'un geçtiğimiz ay açıklanan listesine göre, Bill Gates'in ardından ikinci teknoloji zengini. Dolar milyarderleri arasında da durumunun acıklı olduğu söylenemez; 83.5 milyar dolarla, dünyanın üçüncü zengini olarak yer alıyor listede... Bunda, kendi şirketleri kadar, doğru şirketlere yaptığı yatırımların da payı var: Hisseleri bugün hâlâ duruyor mu bilinmese de Google'ın ilk küçük yatırımcılarından biri.
Sert bir patron olarak tanınması, çalışanlarına tadından yenmez bir çalışma ortamı hazırlamamakla nam salması gibi, imajını olumsuz etkileyen faktörler de mevcut. Gel gelelim, 2013 yılında, şirketin bütçesinden değil, kendi cebinden 250 milyon dolar nakit para bastırıp yan yayınlarla birlikte The Washington Post'u da ihtiva eden The Washington Post Co.'yu, dört kuşaktır gazetecilik yapan Graham ailesinden satın aldığından beri, bir nevi kahraman olarak da algılanıyor. Zira The Washington Post, Bezos'un iktidardansa müşteri memnuniyetine önem veren yaklaşımı sayesinde, mevcut ABD Başkanı Trump'ın tüm yüklenmelerine rağmen, doğru düzgün ve çatır çatır gazetecilik yapmaya devam ediyor.
Medya patronu olur olmaz gazetenin çalışanlarına gönderdiği mesajda, gazetenin, tüm diğer medyumlar gibi, çağın gerektirdiği bir takım teknik değişiklikleri yaşayacağını, ancak gazetenin değerlerinin değişmesi hususunda herhangi ihtiyaç bulunmadığını belirtmişti nitekim.
Aynı yıl, paket teslimatlarını beş yıl içinde drone'larla yapmayı hedefledikleri Amazon Prime Air fikrini açıkladı Bezos. İnsan gücüne ihtiyaç bırakmayan bu ‘gelişme’nin çok sıcak karşılanmadığını ayrıca belirtmeye gerek yok.
Ne zaman olumsuz tepki alsa, hemen akabinde olduğu üzere, bu kez yeni bir sektörün ve iş alanının müjdesi geldi; Amazon Stüdyoları, orijinal içerik üretmeye başladı. İlk büyük başarısını 2015 yılında ‘Mozart in the Jungle’la elde eden yapım şirketi, ilk uzun metraj sinema filmi olarak da Sipke Lee'nin ‘Chi-Raq'ını seçti.
Bezos'un Hollywood'u sevdiği kadar, Hollywood da Bezos'u seviyor. 2016'da ömrü boyunca büyük hayranı olduğu ‘Star Trek’ serisinin ‘Star Trek Beyond’ filminde, uzaylı rolünde konuk oyuncu oldu. Zaten, artık 80'lerdeki, 90'lardaki ‘geek’ görünümünden hayli uzak. Geçtiğimiz haftalarda FBI ajanı rolündeki Van Diesel'ı andırdığı bir fotoğrafında kendini belli eden kasları, sanal alemde geyik malzemesi olmalara doyamadı. Artık fiziği de rekabetçi tabiatına ahenkle eşlik ediyor velhasıl. Rekabet, Bezos'un göbek adı gibi zira...
Bloomberg'in verilerine göre, Temmuz ayında, sadece sekiz saatliğine de olsa Bill Gates'i zenginlik konusundaki tahtından indirmeyi başaran Bezos'un uzay araştırmaları konusundaki en büyük rakibi de Tesla'nın patronu Elon Musk. Uzay araştırmaları yapan şirketi Blue Origin’le, ileride uzay turizmine girmeyi planlıyor. Gözü hâlâ yükseklerde anlayacağınız ve yüksek derken, stratosferden ötesini kast ediyoruz.
Bir dağın içine 10 bin yıl boyunca durmadan çalışacak, mühendislik harikası bir saat yerleştirilmesi için, tuz serpiştirircesine para dökmeyi göze almış birinden söz ediyoruz neticede.
Bezos'un 2010 yılında, çocukluk yazlarını çiftliklerinde geçirdiği büyükanne ve büyükbabasından kalan bir hikâyeyi anlattığı Princeton'daki mezuniyet konuşması, sanal alemin ilham verici söylevleri arasında çok popüler. Karavanla seyahat ettikleri bir seyahatte, matematik zekasını kullanıp büyükannesinin yol boyunca içtiği sigaralarla ömrünü kaç yıl kısalttığını hesaplayarak onu ağlatmayı başarınca, karavanı yolun kenarına çeken büyükbabasının “Bir gün, kibarlık sergilemenin zeka sergilemekten daha zor olduğunu anlayacaksın Jeff” dediğini anlatıyor, “Hayat seçimlerden ibarettir” dedikten sonra yeni mezunlara soruyordu:
“Becerilerinizi nasıl kullanacaksınız? Nasıl seçimler yapacaksınız? Rehberiniz durağanlık mı olacak yoksa tutkularınızın izinden mi gideceksiniz? Dogmaya mı saplanacaksınız, orijinalliğin peşinde mi koşacaksınız? Rahat bir hayatı mı seçeceksiniz yoksa hizmet ve macera mı kovalayacaksınız? Eleştirilerden dolayı cesaretinizi yitirecek misiniz yoksa görüşlerinize sahip mi çıkacaksınız? Hatalarınızda üste mi çıkacaksınız, özür dilemeyi mi bileceksiniz? Reddedilme ihtimaline karşı kendinizi korumaya mı alacaksınız yoksa cesaretle harekete geçip aşık mı olacaksınız? Güvenli yoldan mı gideceksiniz yoksa biraz farfaracı mı olacaksınız? İşler zorlaştığında pes mi edeceksiniz yoksa yılmadan yolunuza devam mı edeceksiniz? Kinik bir eleştirmen mi olacaksınız yoksa bir şeyler mi inşa edeceksiniz? Başkalarını üzmek pahasına zekanızı mı konuşturacaksınız yoksa onlara zarafetle mi yaklaşacaksınız? 80 yaşınızda, kendi hikâyenizi gözden geçirirken, yaptığınız seçimlerden mutlu olmanızı dilerim. Bol şans...”
Duyan da şansa inanan biri olduğunu sanır...