Organize suç dostum! Filmler için mafyanın güç mücadeleleri, bölge savaşları ve ahlaki ikilemlerinden daha baştan çıkarıcı çok az şey var. En iyi gangster filmleri son derece eğlenceli ve şık.
Tartışmayı sonlandırmak için, film bro'su arkadaşlarınızın kolayca uşalukan listelerinde bulmakta zorlanacağınız bariz filmlerin yanı sıra daha alışılmadık, adı duyulmamış klasikleri de içeren en iyi 15 gangster filmini derledik. Scarface'in ünlü sahnesinde söylendiği üzere 'Say hello to my little friend.'
Robin Hood'un hikayesi, organize suçla ilgili pek çok film için doğal bir ilham kaynağı - ne kadar çarpık olursa olsun, teraziyi dengeledikleri ve seçkinler ile sokaktakiler arasında bir düzen sağladıkları düşüncesiyle suçla uğraşan küçük bir ekip. King of New York, Christopher Walken'ın hain imparatorluğunu yoksullar için bir hastanenin masraflarını karşılamak adına kullanan bir uyuşturucu kralını canlandırdığı bu fikirden doğrudan esinleniyor. Laurence Fishburne, Wesley Snipes ve CSI'ın güneş gözlüklü adamı David Caruso'dan oluşan yardımcı oyuncu kadrosuyla 90'ların en iyi mafya filmlerinden biri ortaya çıkıyor.
Bazı gangster filmleri vardır, bir mafya örgütünün göbeğindesinizdir, bazıları da vardır ki kendinizi onun tehditkâr yörüngesine çekilen bir kahramanla birlikte onun sınırlarında bulursunuz. Quentin Tarantino'nun yazdığı, Tony Scott'ın yönettiği, Christian Slater ve Patricia Arquette'in başrollerini paylaştığı True Romance tam da böyle bir film. Şansları yaver gitmeyen bir dolandırıcı ve eskort kız, yanlışlıkla kokain dolu bir çanta çaldıklarında büyük bir uyuşturucu anlaşmasına karışır ve sonunda paralarını geri isteyen bir grup gangsterden kaçmak zorunda kalırlar. Şiddetli bir polis ve gangster çatışmasının ateşlediği en iyi aşk hikayesine tanık olacaksınız.
İçinde bolca Scorsese olmayan bir gangster listesi, içinde "Gimme Shelter" olmayan bir Scorsese filmi gibidir: Hayal bile edilemez ve muhtemelen bir suçtur. Son dönem gangsteri Scorsese, Robert De Niro, Al Pacino ve Joe Pesci'yi Philadelphia mafyasında bir adamın yükselişini anlatan, on yıllara yayılan, neredeyse dört saatlik bir maraton destanı olan The Irishman için bir araya getirdiğinde oldukça iddialıydı. Elbette, De Niro'nun mavi kontakt lensleri gibi yaşlandırma teknolojisi de oldukça dikkat dağıtıcı (genç Bobby D'nin neye benzediğini biliyoruz!). Ama bu ustaları tekrar bir arada, en iyi yaptıkları şeyi yaparken görmek insanda ayağa kalkıp selamlama isteği uyandırıyor.
Pulp Fiction inkar edilemez. John Travolta ve Bruce Willis'in başarısız kariyerlerini canlandırdı ve Samuel L. Jackson ile Uma Thurman'ı süperstar yaptı. Quentin Tarantino'nun üst üste binen, çok anlatılı destanında çok şey var ama belki de en kalıcı mirası Travolta ve Jackson'ın öldürülmeden günlerini geçirmeye çalışan bitkin tetikçileri.
Guy Ritchie'nin Lock Stock and Two Smoking Barrels'ı onun yerini belirledi, bize Vinnie Jones'u (aktör) sundu ve modern Londra gangster filmini ortaya çıkardı. Film, mafyaya borçlu olan ve kellelerini (ya da en azından parmaklarını) kurtarmak için bir banka soygunu yapmak zorunda kalan talihsiz bir grup adamı anlatıyor. Ritchie'nin alamet-i farikası olan morukların şakalaşması, küfürler ve silah namlusu POV salınım çekimleri güçlü ve heyecan vericiydi.
Sürpriz, sürpriz! Aslında her şeyden önce The Godfather'a saygılarımızı sunmamak suç olurdu. Tüm zamanların en iyi filmleri listesinde yer alan Francis Ford Coppola'nın Baba'sı bir gangster filmi. Çok az filmin sahip olabileceği türden muazzam bir mirasa sahip bir sinema devi olan film, Corleone'leri ve aile reisini suç, aşk, savaş, şiddet ve İtalyanlardan oluşan geniş aile işlerini yürütürken izler.... Ama zaten muhtemelen izlediniz ve biliyorsunuz.
Park Chan-wook'un Oldboy'u "gangster filmi" dendiğinde hemen akla gelmeyebilir, çünkü film 15 yıl boyunca kimliği belirsiz kişiler tarafından psikolojik işkence gören, bir otel odasına kapatılan ve bilmediği nedenlerle her gün aynı köftelerle beslenen bir adamın bakış açısından anlatılıyor. Ancak aniden serbest bırakıldığında intikam almaya kararlıdır: ve bu onu, diğer şeylerin yanı sıra, sinemanın tüm zamanların en büyük dövüş sahnelerinden birinde dar bir koridorda düzinelerce gangsterin canına okuduğu şiddetli bir suç ağına sokar.
Gangster filmleri panteonunun bir başka ağır topu olan Martin Scorsese'nin Goodfellas'ı, Ray Liotta, Robert De Niro ve Joe Pesci'den oluşan ikonik üçlü ile özdeşleşmiştir ve birçok kişi tarafından Scorsese'nin şimdiye kadar çektiği en iyi film olarak kabul edilir. Brooklyn'de yaşayan ve Sicilya mafyasında yükselmeyi kendine görev edinmiş genç bir adam olan Henry Hill'in gerçek hikayesini anlatıyor. Bu mafya başyapıtı baştan sona heyecan verici. De Niro en iyi yorumu yapıyor: "Hadi, pislikler, bir gezintiye çıkalım!"
Wachowskilerin heyecan verici ilk uzun metrajlı filmi Bound'da poker efsanesi ve çığlık kraliçesi Jennifer Tilly tarafından canlandırılan, yıkıcı bir femme fatale olan gangsterin mollası Violet, "Dışarı çıkmak istiyorum," diyor. Mafyadan çalmak için bir plan yapan ve mafyanın maço şiddet ağından kurtulmanın yolunu satın alan iki sevgiliyi takip eden lezbiyen bir neo-noir olan bu film, zincirlerinden kurtulmak isteyenlerin bakış açısından anlatılan şık bir mafya hikayesi. Şimdiye kadar yapılmış en seksi filmlerden biri.
Jean-Pierre Melville'in ultra şık Le Samourai'ında Alain Delon, polis peşindeyken bilinmeyen işverenlerinin kimliğini ortaya çıkarmaya çalışan profesyonel tetikçi Jef Costello rolünde. Bir grafik romanın dramatik kontrastıyla sade tonlarda boyanmış Le Samourai, az kelimeli bir film - ancak nefes kesici tarzı, soğuk bakışları ve katil içgüdüsü derinden etkiliyor.
Hong Kong, keyfini çıkardığımız en iyi mafya filmlerinden bazılarını yapıyor ve Infernal Affairs de bunlardan biri. Andy Lau ve Tony Leung'un başrollerini paylaştığı Infernal Affairs, farkında olmadan birbirlerinin yörüngesine girmiş iki genç adamı anlatıyor: Biri mafyanın içine sızmış bir polis memuru, diğeri ise polisin içine sızmış genç bir mafya üyesi. Martin Scorsese bu büyüleyici önermeyi 2006 yapımı Köstebek (The Departed) ile yeniden çekecekti ama siz yine de orijinal filmin büyüleyici ve şaşırtıcı derecede dokunaklı güzelliğine bir göz atın.
Bir Andy Lau gangster filmi daha! Ancak Wong Kar-Wai'nin ilk yönetmenlik denemesi olan As Tears Go By, çok daha farklı bir nedenle burada: bazen gangsterler gerçekten de sadece kaybedenlerdir. Cazibeyi ve kurnazlığı unutun, çünkü bu kaba saba küçük çete hikayesi samimi, insanlıkla dolu ve iyi film yapımcılığının en küçük riskleri tamamen sürükleyici hale getirmekle ilgili olduğunu hatırlatıyor. Ayrıca, Andy Lau çok kısa şortlar giyen gangsterlerin hakkını fazlasıyla veriyor!
Stil sahibi Brian De Palma'nın Dokunulmazlar'ı bizi İçki Yasağı dönemine, kötü şöhretli gangster Al Capone'un ve onu adalete teslim etmek için bir araya gelen polis memurlarından oluşan ayak takımı ekibin arka bahçesine götürüyor. Kendilerine filmin de adı olan çok havalı bir isim veriyorlar ve "Kevin Costner bu filmde iyi mi yoksa berbat mı?" tartışmasının hangi tarafında olursanız olun, izlemesi inkar edilemez derecede eğlenceli.
David Cronenberg'in adının özdeşleştiği ölüm korkusundan oldukça farklı bir damarda yer alan Eastern Promises, Kanadalı ünlü auteur'ün mafya filmi - ve her ne kadar yönetmenin külliyatında aykırı bir yerde dursa da, bazı Cronenberg hayranları bu filmi yönetmenin en iyilerinden biri olarak görüyor. Yönetmenin inanılmaz derecede içgüdüsel vahşete olan tutkusunu bilimkurgudan uzaklaştırıp Londra'daki Rus mafya şiddetinin cesur bir şekilde gerçekleştirilmesine yönelten Eastern Promises, tüm zamanların en gerçekçi, ayrıntılı ve heyecan verici gangster filmlerinden biri olarak lanse ediliyor. Film, doğum sırasında ölen bir gencin bebeğini dünyaya getirdikten sonra kendisini Rus mafyasının faaliyetlerinin içinde bulan ve ardında tecavüzcüsüne dair ipuçları bırakan bir ebeyi konu alıyor.
Çete politikaları, Johnnie To'nun Wo Lin Shing gangster üçlüsünün başkanı olmak için güç mücadelesi veren iki çete liderini konu alan Election filmindeki kadar büyüleyici olmamıştı. Çılgınca eğlendiren film, aynı zamanda demokrasi, gelenek ve onurun kaba kuvvet ve açgözlülük karşısında içi boş idealler olduğuna dair keskin bir yorum niteliğinde; mafya ya da başka türlü olsun, her türlü devlette iktidarın nasıl sinsice işlediğinin kasvetli bir mikro kozmosu.
BU İÇERİK İLK OLARAK BRITISH GQ WEB SİTESİNDE YAYINLANMIŞTIR.