SET - BÖLÜM I
Tribünlerin ötesinden bir uğultu yükseliyor: İlkel, vahşi ve av peşindeymiş gibi bir ses... Abu Dabi’deki Yas Marina Pisti’nin pit duvarında bekleyen bizler, sesi duyduğumuz anda başımızı refleksle o yöne doğru çeviriyoruz; sanki bir T-Rex çıkacak ya da Brad Pitt’in Formula 1 aracı start-finish düzlüğünden çığlık çığlığa geçecekmiş gibi.
Vuuuuh! İşte orada, pistin son virajını kayarak dönüyor ve düzlüğe çıkıyor. Üç… İki… Bir… Pitt’in aracı bir savaş uçağının gücü ve hızıyla fırlıyor, egzozundan alevler saçarak birinci virajdan geçip gözden kayboluyor.
Saçlarımız geriye savrulmuşken birinin şöyle dediğini duyuyorum: “Bu sesten asla bıkmam.”
Tulum ve bere Louis Vuitton Men’s. Botlar Saint Laurent by Anthony Vaccarello. Elvidenler Handsome Stockholm from the Residency Experience. Takılar, aktöre ait.
Tulum Prada. Küpeler, aktöre ait. Bileklik ve yüzük Didris.
Vintage tişört Stock Vintage. Ceket ve pantolo Dior Men. Takılar, Hamilton'a ait.
Merak edenler için: Evet, bu filmde arabayı gerçekten Brad Pitt kullanıyor. Aslında Brad Pitt ve Damson Idris’in aracı gerçekten kullanıyor olması, bir bakıma filmin ana fikrine —ya da en azından prodüksiyon sürecindeki duygusal merkezine— dönüşmüş durumda.
Yönetmen Joseph Kosinski’nin bana söylediğine göre F1’in en başından beri ilan edilen hedefi, “şimdiye kadar yapılmış en otantik, en gerçekçi ve en ayakları yere basan yarış filmi”ni yaratmaktı. Kosinski ve ekibinin Top Gun: Maverick’te geliştirdiği mini IMAX sertifikalı kameraları daha da küçültüp yarış arabasının kokpitine monte ederek izleyiciyi dünyanın en büyük yarış serisinin sürücü koltuğuna oturtmak… Bu da doğal olarak başrollerin gerçekten direksiyon başına geçmesi anlamına geliyordu. Bu yüzden Abu Dabi’ye geldiğimden beri ekipteki herkes beni bu seanslardan biri için gazlıyor.
Tribünlerin ötesinden yine o uğultu geliyor, sonra arka plandaki devasa, balık pulu gibi gece ışıklarıyla kaplı otelin altındaki düşük hızlı virajlara giriyor araç ve ardından, Vuuuuh!... Pitt’in aracı yeniden düzlüğe çıkıyor; öylesine güçlü ve kaotik ki, insanın iç organlarını yerinden oynatıyor, hayatında bulduğun en iyi fikir aklına gelmiş gibi!
“Brad’le ilgili en ilginç şey,” diyor yedi dünya şampiyonluğu bulunan ve bu filmle ilk kez yapımcı koltuğuna oturan F1 pilotu Lewis Hamilton, “zaten kalben biraz yarışçı olması.”
“Brad hayatının en güzel zamanını yaşıyor” diyor efsanevi yapımcı Jerry Bruckheimer.
“Bence Brad için bu işin fizyolojik bir tarafı var, hatta ruhani bir zirve noktası” diyor Pitt’in yapım ortağı Jeremy Kleiner, pit duvarında yanıma otururken.
Brad Pitt daha önce bir yarış filminde oynamamıştı ama Missouri’de çocukken çamur motosikleti yaparak büyümüş, ardından hobi olarak pistlerde yarış motorlarına geçmiş. Kendisi ve Tom Cruise, bir dönem Ford v Ferrari hikayesinin bir versiyonuna dahil olmuştu; o zaman da yönetmen Joseph Kosinski’ydi. Pitt ve Cruise gerçek araba kullanmakta ısrar etmiş, Kosinski de bunu istemişti. Ama, Kosinski’nin anlattığına göre, stüdyo onun önerdiği bütçeyi kabul etmemişti.
Vintage ceket Belstaff Archive. Tişört ve pantolon Prada. Kemer Artemas Quibble. Küpeler aktöre ait. Yüzükler Didris.
Kosinski, Formula 1 hakkında bir film yapma fikriyle Pitt’in kapısını çaldığında, Pitt’in ilk sorusu neredeyse şu olmuş: “Gerçekten yapabilecek miyiz bunu?”
Gerçekten kullanacaklardı aracı ama sigorta şirketini, bunu son hızda yapmaları gerektiğine ikna etmek gerekiyordu. “Otoyolda saatte 290 km hızla gitmek kulağa tamamen çılgınca ve tehlikeli geliyor; kesinlikle olmaz gibi...” diyor Pitt, Abu Dabi’deki sürüşten önce bana, “Ama bu araçlarda, hızlandıkça işler yoluna giriyor.” Hız sınırı koymak, Pitt’e göre, daha da tehlikeli olurdu. Yere basma kuvvetini artırmak, lastiklerin ısınmasını sağlamak ve yol tutuşunu korumak için gerçekten çok hızlı gitmek gerekiyor.
Brad Pitt’in ölmesine izin veremeyiz — sigorta şirketinin mantıklı gerekçesi buydu muhtemelen. Ama anlamaları gereken bir şey vardı: Bu Formula 1’di! Sokaklarda geçen sıradan bir araba kovalamacası değil. Antrenman sürecinde, Pitt’in dublörü eski Formula 2 şampiyonu Luciano Bacheta, ona hız limitini hatırlatmış ve Pitt cevap olarak şöyle demiş: “Evet evet, hız limitini görmezden geliyorum.” “Gereksiz yere bayağı tutkuyla bağlandım bu işe” diyor Pitt. “Aslında komikti sonunda. Sonra ne zaman ki bizi serbest bıraktılar, bize güvendiler… Her şey harika oldu.”
Vuuuh! Brad tur zamanlarından saliseler eritiyor ama aynı zamanda arabaya monte edilmiş her kameraya da o esnada oyunculuk yapıyor. Bu geçişinde, ekibin cep telefonlarından izleyebildiği canlı yayınlara göz atıyorum. Işıklar kaskının üzerinde yarışıyor, virajlarda kırılıyor. Aracın virajı kesip tümseğin üstünden zıplarken yarattığı titreşimler, tıpkı bir Grand Prix yayınında olduğu gibi kayda geçiyor. “İşte bu,” diyor Pitt, “herkesi bu işi gerçekten yapmaya ikna eden şey oldu: Bu etkiyi green screen ile elde edemezsiniz.
-
“Arabada oyunculuk yapmanın nasıl bir şey olabileceğini hayal bile edemiyorum” diyor Kim Bodnia. Kim, filmde Pitt’in hayali APXGP yarış takımının takım patronunu canlandıran oyuncu: “O hız! Sürüşte gereken odak, oyunculukta gereken odak… Ve o ikisini aynı anda yapıyor! Onu ilk kez o aracın içinde gördüğümde ödüm koptu. ‘Bu filmi çekemeyiz biz!’ dedim.” Ellerini direksiyonda bir spin taklidi yaparak savuruyor, “Ama şimdi halimize bak.”
“İnsana yeniden çocukken sinemaya gitmiş gibi hissettiren bir şey bu” diyor Sarah Niles; filmde Damson Idris’in annesini oynayan oyuncu.
Vuuuh!..Alevler!.. Canavar yeniden birinci viraja tükürük saçarak dalıyor, gökyüzünde havai fişekler patlıyor.
“Gün sayıyordum” diyor Pitt; o sırada sanki eziyet çekiyormuş gibi görünüyor: “Üç sürüşüm kaldı, sonra iki... Dün gece heyecandan uyuyamadım.”
Brad şimdi son sürüşünde. Devasa, küresel ve grevlerle kesintiye uğramış bu çok yıllı prodüksiyon nihayet sona yaklaşıyor. Ama havada hâlâ bir gerginlik var.
Her şeyden önce: Brad hâlâ pistte. Ve hedef hâlâ aynı: Brad Pitt’in ölmesine izin veremeyiz.
Ama aynı zamanda şu gerçekler de vardı: Bu filme üç yıldır çalışıyorlardı, 18 aydır çekim yapıyorlardı, bir yazar grevi ve bir oyuncu grevi boyunca, üç kıtada ve tam 14 gerçek Formula 1 Grand Prix’sinde... Toplamda 200 milyon dolardan fazla harcamışlardı. Kameraların nereye yerleştirilebileceğini ve neleri çekebileceğini yeniden mühendislikle tasarlamışlardı. İzleyiciyi yarış arabasının içine yerleştirmişlerdi. Film yıldızlarını da aynı şekilde o yarış arabasının içine oturtmuşlardı. Idris’i yeni bir yıldız hâline getirmişlerdi. Brad Pitt’in adını afişe yazmışlardı. Eğer bu film başarılı olamazsa, hangi film olabilir ki? Eğer “Top Gun, ama arabalarla çekileni…” formülü işlemeyecekse, ne işleyecekti bu sektörde?
Vuuuuh! Bir kez daha geçiyor. Bu son tur. Görünüşe göre onu pit alanına sağ salim alacaklar. Bu da demek oluyor ki, geriye endişe edecek tek bir husus kaldı: Bundan sonra olacak her şey.
Pit duvarında Jeremy Kleiner daha doğrudan ifade ediyor: “Amaç, her şeyi kazanmak.”
Gömlek Silk Laundry. Pantolon Phipps. Kemer by Artemas Quibble. Botlar Marsèll. Küpeler Hamilton'a ait. Kolye Tiffany & Co.
YÖNETMEN
Tıpkı dünya üzerindeki birçok insan gibi, Joseph Kosinski de COVID’in ilk dönemlerini F1 belgesel serisi Drive to Survive’ı arka arkaya izleyerek geçirdi. Mekanik mühendislik ve mimarlık eğitimi almış, bu teknik donanımını reklam ve sinema yönetmenliğine aktarmış olan Kosinski, Top Gun: Maverick’in çekimlerini yeni tamamlamıştı ve artık adeta hız bağımlısı hâline gelmişti.
Kosinski daha önce 2010 tarihli Tron’un yeniden çevriminde yarış öğeleriyle oynamış, kendi Ford v Ferrari versiyonunu geliştirmiş, hayatının son bölümünü Top Gun’ı yeniden canlandırmaya adamıştı; hareket halindeki nesneleri (ve yıldızları) yeni ve çarpıcı şekillerde filme alarak. Top Gun: Maverick, nihayetinde 1.5 milyar dolar gişe yapacak ve son beş yılın Hollywood’daki nadir mega başarılarından biri olarak kabul edilecekti. Ve elbette, en iyilerin hikayesiydi bu. Ama Kosinski’yi Drive to Survive ve genel olarak Formula 1’e çeken şey, dizinin sizi en kötü takımlara bile bağlamasıydı, tek bir puan ya da tek bir galibiyet uğruna verdikleri mücadeleyle.
Maverick post-prodüksiyon sürecindeyken, Kosinski Formula 1 filmiyle ilgili ilk konseptini, hâlâ rengârenk aksiyon filmlerinin tartışmasız kralı olan Jerry Bruckheimer’la paylaştı. Bruckheimer 1990’daki Days of Thunder’dan bu yana bir yarış filmi yapmamıştı ve bu yaklaşımı dünyanın en popüler yarış serisine uygulama fikri onu heyecanlandırmıştı.
Days of Thunder, NASCAR’la işbirliği içinde üretilmişti, ancak ortaya çıkan film, hem serinin hem de bazı pilotların umduğu kadar otantik bir spor temsili sunamamıştı. Kosinski ve Bruckheimer, bir Formula 1 filmi için prodüksiyonu gerçekten F1 sezonunun içine entegre etmenin nasıl görünebileceğini merak ediyorlardı. Hem sporun içinden gelenler hem de dışarıdan izleyenler için cazip olabilecek bir film yaratmak mümkün müydü? İşte asıl soru buydu.
Vintage gömlek ve jeans Raggedy Threads. Botlar Visvim. Kemer Artemas Quibble.
Tarihsel olarak Formula 1, kendi hikâaesini anlatmayı tercih eden bir yapıya sahipti. Ama Drive to Survive, dışarıdan gelenlere kapıyı aralamıştı. Üstelik Kosinski’nin elinde gizli bir kozu vardı. Maverick için oyuncu seçimi yaparken, Lewis Hamilton Cruise’dan Kosinski’nin iletişim bilgilerini almış ve ansızın bir e-posta atarak seçmelere katılmak istediğini söylemişti. Kosinski onu pilotlardan biri olan Fanboy rolü için denemeye aldı, ancak Hamilton bu işin gerektirdiği zaman taahhüdünü hafife almıştı. Sezonun ortasındaydı, şampiyonluk mücadelesi veriyordu ve prodüksiyon için kenara çekilmesi mümkün değildi. Ama Kosinski’yle iletişim kopmadı.
2021’in sonlarında, Kosinski ve Bruckheimer, Los Angeles’taki San Vicente Bungalows’ta (hem Lewis hem Jerry’nin üye olduğu) Hamilton’la bir araya geldiler ve onu projeye dahil olmaya ikna ettiler, hem senaryonun yarış dünyasına dair otantikliğini artırması, hem de F1 yönetimiyle iletişim kurması için. Kosinski’ye göre bu projeyi bir stüdyoya satmak istiyorlarsa, ekipteki herkesin “tartışmasız mükemmel” olması gerekiyordu. Pek çok stüdyo projeyle ilgilenmişti ama Kosinski, Apple’ın vizyonu tam anlamıyla anladığını söylüyor. (Yani: Parayı koymaya gönüllülerdi.)
Eğer F1 yönetimi onay verirse; plan, prodüksiyonu gerçek bir F1 sezonuna tamamen entegre etmekti. 10 takımlı bu sporun “11. takımı” olacaklardı; özel tasarlanmış garajlarını, arabalarını, ekiplerini ve sürücülerini toplayıp yarış takvimine tıpkı diğer takımlar gibi devam edeceklerdi. Gerçek takımlar ve pilotlar arka planda doğal akışlarını yaşarken film çekimleri devam edecekti. Filmdeki arabalar pistte, gerçek araçlarla yan yana sıralanacaktı. Pitt’in “underdog” takımı APXGP eğer bir gün zirveye ulaşırsa, gerçek pilotlarla birlikte podyuma çıkacaklardı.
F1 için bu düzeyde bir entegrasyon -yaklaşık 22 milyar dolarlık bir sporun günlük ritmine tam bir sızma operasyonu- büyük bir talepti. Ama bu cesaret, yalnızca Hollywood’un gösterebileceği türdendi. Şubat 2022’de Kosinski, Bruckheimer ve Pitt, F1 Başkanı ve CEO’su Stefano Domenicali’ye projeyi sunmak için Londra’ya uçtular. Top Gun: Maverick henüz vizyona girmemişti. Ama Kosinski, Domenicali ile Pitt’i karşı sokağa geçirip bu filmi IMAX salonunda üç ay önceden özel olarak izletmeyi başardı. “Sanırım o anda Stefano, filmin potansiyelini gördü” diyor Kosinski. Üstelik Hamilton da projeye dahil olmuşken, F1 yönetimi işin doğru ellerde olduğunu biliyordu.
Geriye sadece bir konu kalmıştı: Hamilton, Pitt’in gerçekten araç kullanabildiğinden emin olmak istiyordu. 2022’nin başında Hamilton, Pitt ve Kosinski’yle birlikte Los Angeles’taki Porsche Experience Center’da buluştu. Hamilton, F1 tarihinin en tartışmalı sezon finallerinden biri olan Abu Dabi’deki Verstappen düellosundan beri ilk kez bir yarış aracının yanına gelmişti. Pitt, bir 911 GT3’le pistte dönerken Hamilton onu dikkatle izledi ve hemen anladı: “Brad bu işin altından kalkabilir.” Ona yabancı değildi bu ortam; Hamilton, gençliğinde, belediye evlerinde büyürken, zenginlere pistte nasıl araba kullanacaklarını öğretiyordu — tıpkı burası gibi bir tesiste.
Bir süre sonra Hamilton direksiyona geçti ve Pitt’e dönerek şöyle dedi: “Brad, hadi sana bir tur attırayım.”
Güneş gözlükleri Jacques Marie Mage
“Pistte bir bölüm var,” diye hatırlıyor Kosinski, “uzun bir düzlük geliyor, ardından banketli bir çanak viraj, içine hızla dalıyorsun ve seni sapan gibi geri fırlatıyor. O bölüme girerken hız limiti kaç bilmiyorum ama Lewis’in Brad’i o çanağa, sanırım hız limitinin iki katıyla soktuğunu gördüm. Ve sonra gözden kayboldular; yalnızca havaya savrulan bir toz bulutu gördüm. Sonra geri geldiler, kapı bir anda açıldı, Brad ter içinde dışarı atladı, Lewis’inse yüzünde kocaman bir gülümseme vardı. Belli ki Brad’in ödünü koparacak bir şey yapmıştı ama sanırım ona ‘uçurum kenarında olmak’ hissini tattırmak istemişti. Ve bence Brad tam da o anda bu işe gerçekten tutuldu.”
SET - BÖLÜM II
Üç yıl sonra Abu Dabi’de Jerry Bruckheimer’la birlikte pit yolundan birinci viraja doğru yürüyoruz. Orada, Damson Idris’in (filmde Pitt’in takım arkadaşı Joshua Pearce’ı canlandırıyor) bir kazadan sonra arabasından çıkarak bariyerlerin üstüne tırmanıp Pitt’in aracını çoşkuyla desteklediği ve gece gökyüzünde havai fişeklerin patladığı bir sahne hazırlanıyor.
“Daha önce patlamalı bir sahne çektin mi?” diye soruyorum Armageddon, Black Hawk Down, Con Air ve The Rock’ın yapımcısına. Bruckheimer başını çevirip doğrudan gözlerimin içine bakıyor, şaka mı yapıyorum emin olmak ister gibi. “Evet,” diyor sadece.
81 yaşındaki Bruckheimer, ilk filmini çeken 25 yaşındaki bir yapımcı enerjisi ve hevesine sahip. Çoğu sahnede video alanında, Kosinski’nin tam omzunun arkasında. Orada değilse, kendi kamerasıyla fotoğraf çekiyordur. Bu günlerde, Abu Dabi’deki çekimler öğlen başlıyor ve gece yarısına kadar sürüyor; ve o baştan sona orada, erken gelip geç çıkıyor.
“O zaman bu yıl sette kaç gün geçirdin?” diye soruyorum. Burnundan solur gibi bir kahkaha atıyor: “Kaç gün sette olmadım, onu sor!” Bu bağlılık bulaşıcı. Ekipten, daha önce birçok James Bond ve Mission: Impossible filminde çalışmış bir kişi şöyle diyor: “Bu ekip gerçekten crème de la crème. Jerry’yi sabah 6’da sette gören herkes, kendini ona göre hizalıyor.”
Bruckheimer ilk yarış filmini 1990’da Days of Thunder ile sinemaya taşıdı — Hollywood tarihinin en çılgın setlerinden biri olarak anılır. Yapım sürecinde stüdyonun başlangıçta ayırdığı bütçenin neredeyse iki katı harcanmış. Biyografi yazarına göre, Bruckheimer’ın rahmetli yapım ortağı Don Simpson, Daytona Beach’te kaldıkları otelde kendisi için bir spor salonu ve müzik sistemi kurdurmak için 400.000 dolar harcamış. Bir fotoğrafta Bruckheimer, Simpson, yönetmen Tony Scott (Top Gun’dan), senarist Robert Towne (Chinatown’dan) ve Cruise, Daytona’da bir yarış arabasına yaslanmış şekilde görünüyor. Sanki 4 Temmuz mahalle partisine el arabası dolusu fişek getirmiş bir ekip gibi.
Days of Thunder tam anlamıyla hızı ve kitsch bir ihtişamı temsil ediyordu. Filmin adı ne anlama geliyor, kimse tam olarak bilmiyor. Cruise, Nicole Kidman’la o sette tanıştı. Lewis Hamilton “Bu filmi herhalde bin kez izlemişimdir” diyor, “Sadece bu yıl iki kez...” Ayrıca film, harcanandan çok daha fazlasını kazandırmıştı. F1 filminin prodüksiyonu bunun yanında sakin sayılabilir, ama bariz benzerlikler var.
Bir noktada, saat 19.00’daki “öğle yemeği” molaları sırasında Bruckheimer ve Kosinski’nin sohbetini bölüyorum. “Ah, öylesine geyik yapıyoruz” diyor Bruckheimer. Ortak Top Gun deneyimlerine dayanarak soruyorum: Bu film Cruise’la çekilseydi, Pitt’ten farklı olur muydu?
“Tom her zaman sınırları zorlar ama aynı zamanda inanılmaz yeteneklidir,” diyor Kosinski. “İkisi de doğuştan gelen bir sürüş yeteneğine sahip. Ama evet, Tom olsa muhtemelen biraz daha fazla korkardık.”
Setin başka bir noktasında, filmin aksiyon araçlarından sorumlu süpervizörü Graham Kelly bu kıyaslamayı daha doğrudan ifade ediyor: “Muhtemelen kaza yapardık” diyor gülerek.
Ceket Greg Lauren. Vintage tişört Stock Vintage. Tişört Velva Sheen. Vintage jeans Raggedy Threads. Kemer Artemas Quibble. Botlar Visvim.
“Tom sınırları gerçekten zorlar. Gerçekten sonuna kadar. Bu beni çok korkutuyor. Bir sürü Mission: Impossible projesinde onunla çalıştım, onun için araç üretmek ve dublör sahneleri tasarlamak gibi işler, benim gibiler için aşırı stresli. Brad ise dinliyor ve sınırlarını biliyor. Ve bence herkesten önce kendisi ‘Ben bunu yapmam” der.
Biraz sonra, Idris’in bariyere çıktığı sahneden hemen sonraki sahnenin sırası geliyor. Pitt’in, aracını teknik kontrole gireceği parc fermé alanına sürmesi gerekiyor. Bu sahne için, tüm prodüksiyon boyunca kullandığı aracı bir kenara bırakıp, düşük hızda ve çoklu çekim gerektirebilecek sahneler için özel olarak kullanılan elektrikli araca geçiyor. Bu aracın en dikkat çekici özelliği, elektrikli olmasının yanı sıra, hiçbir F1 aracında bulunmayan bir şeye sahip olması: Geri vites.
Yaklaşık 40 kişilik ekip, bitiş çizgisinde pistte konuşlanmış durumda; tribünler boş, yukarıda podyum törenlerinin yapıldığı platform var. Arka planda F1 yarışlarının gayriresmî marşı gibi çalan techno ritimleri duyuluyor.
“Her seferinde çekime başlayacağımız an birisi dans müziği açıyor” diyor Kosinski.
“Biri kapatabilir mi, bakayım” diyor bir prodüksiyon asistanı ve telsize sarılıyor.
Bir dakika sonra Kosinski yönetmen tarzıyla “Kamera!” diyor.
Hepimiz Pitt’i arabasında izliyoruz. Hiçbir şey olmuyor.
“Elleri ile işaret ediyor” diyor Kosinski.
Pitt’in telsizden sesi geliyor: “Ön camımda kocaman bir leke var!”
Pitt arabayı yavaşça ve üzgünce durduruyor. İnsanlar vizörünü temizlemek için üzerine üşüşüyor.
Tişört ve pantolın Courrèges. Güneş gözlükleri Jacques Marie Mage.
Araç ying-ying-ying-ying ederek, tekerlerini geri döndükçe kurulan bir oyuncak araba edasıyla geri geri gidiyor. Pitt tekrar başladıklarında, start noktasından 30 metre kadar ileride. B kamerası operatörü Natasha Mullan, Pitt’in tam kadraja girdiği noktada yakın plan çekim yapmak için pozisyon almış. Pitt kadraja giriyor, eldivenlerini çıkartıyor, direksiyonu söküyor ve arabadan dışarı atlıyor.
Araba kadrajda belirdiğinde bu sefer leke meke yok. Ama Kosinski’yi gözlerini kısarak bakarken görüyorum. Dublör koordinatörü Gary Powell’a dönüp “Daha hızlı girebilir mi? Biraz daha etkileyici olması lazım” diyor.
Ying-ying-ying-ying ilk pozisyona geri dönüyor. Bu sefer ara hızla giriş yapıyor, sert bir fren yapıyor ve monitörde Pitt’in ekranın merkezine kayarak girdiğini görüyorum. Yüzü -o yüzü- ışığı yakalıyor ve kemerlerini çözüyor, direksiyonunu söküp eldivenlerini çıkartıyor ve arabadan dışarı atlıyor. Bam; tam da gerçek bir yarış pilotu gibi. Film yıldızı...
Mullan bana sonradan B kamerasının yakın plan çekmek için kullanıldığını, bu yüzden de hata payı olmadığını anlatıyor: “Brad ve arabası kadraja doğru uçarken onu takip etmem gerekecek diye düşündüm ama milimetrik bir şekilde durması gerektiği yerde durdu. Milimetrik bir şekilde; muhteşem...”
Bir sonraki sahne için Idris, Pitt’i bitiş çizgisinde buluyor ve ona sarılıyor, birkaç cool diyalog dönüyor, sonra da podyuma yöneliyorlar. Bu sahne, filmin Top Gun ve Maverick’teki uçak gemisi kutlamalarına eşdeğer; Cruise’un bir dolu pilot içinde Val Kilmer’a, ya da Cruise’un Miles Tellar’a sarıldığı o büyük duygusal anlar… Pür adrenaline, yüksek enerjiye ve duygusal bir doruk noktasına ihtiyaç var.
Ama bu sahne pazar günü sezon bitiminde, Abu Dabi Grand Prix’sinin sonunda gerçek seyirciler önünde zaten çekilmişti. 3 gün önceki o kalabalığın coşkusundan sonra bu sessizlik ve boşluk herkesi biraz zorluyor.
Sahne hazırlanırken, suratında natürel olarak beliren ter tabakasının yarattığı görünümü koruyabilmek için Pitt olduğu yerde hiç durmuyor, sürekli hareket ediyor. Uzun zamandır arkadaşı ve makyajcısı olan Jean Black suratına spreyle biraz su sıkıyor.
Idris ve Pitt birbirlerine sarılırken elde tutulmuş kameralar yakınlarına giriyor ve titrek duygusallık yansıtılıyor. Bir, iki kere tekrarlıyorlar. Idris “Kahretsin!” repliğini söyledikten sonra başlangıç pozisyonlarına geri dönüyorlar. Idris kendiyle alay ederek, “Dün daha farklıydı. Seyirci mi vardı, neydi?” diye bağırıyor.
Bir daha deniyorlar ve tam sarılmak üzerelerken Idris çizgiye basıyor. Pitt geri dönüp başlangıç poziysonuna koşuyor, bir yandan kendi kendine gülerek. Idris “Çok güzel bir gülüşün var!” diye Pitt’e bağırıyor. Bir sonraki sefer her şey yolunda gidiyor ama Idris yine de memnun değil. Kosinski’ye “Bir tane daha çekebilir miyiz, ne olur ne olmaz?” diye soruyor. Volta atarken kendini motive ediyor: “Enerji! Enerji!” Bir sonraki sahne en iyisi oluyor. “Buna işaret koyun” diyor Kosinski. Sonra tekrar çekiyorlar aynı sahneyi. “Abu Dabi’deki son seferin!” diye kendine bağırıyor Idris. Bu çekim coşku dolu, organik bir sevinç taşıyor – sanki tribünlerde gerçekten kalabalık varmış ve Brad Pitt gerçekten Abu Dabi Grand Prix’sini kazanmış gibi. Hava hissedilir şekilde değişiyor. İyonlar aynı tarafa yöneliyor. Kimse nefes almıyor. Herkes aynı şeyi hissediyor, biliyor, anlıyor. “İşte bu!” diyor Kosinski. “Bu sahne filmde!”
Dünyanın başka hiçbir yerinde bu kadar çok On spor ayakkabısı giymiş olamayacak olan bu ekip bir sonraki sahne için çalışmalara başlıyor ve Idris’i oracıkta, enerjisini başka atabilecek bir yeri olmadan bırakıyorlar: “Kahretsin! Şu an çok alevliyim!”
Pitt, Abu Dabili yetkililerle kısa bir fotoğraf molası veriyor. “Her şey için teşekkür ederiz… Çok mutluyuz… Gerçekten çok mutluyuz… Şimdi podyuma geçiyorum.”
Ferrari’den Charles Leclerc ve Mercedes’ten George Russel’ın yanında, Grand Prix sırasında çekilen bir sahnenin yine farklı bir versiyonu çekilecek. Aralık ayında bu görüntü viral olmuştu. Prodüksiyon sırasında “Hikayeyi seyirciden saklamaya çalışsak mı yoksa bu konuyla barışsak mı?” diye garip bir soru dönüyor. Sonrasında sezon boyunca ufak tefek sahneleri seyircilere göstermeye karar verip, Pitt’in podyumun tepesindeki görüntüsünün yayılmasının problem olmayacağına karar veriyorlar.
Krem, beyaz, mavi ve toprak tonlarında mükemmel kumaşlar giydirilmiş 150 figüran güneş gözlükleri ve Avrupai lüksü temsil eden takılarla donatılmış bir şekilde VIP bölümüne oturuyor (Takım renkleri yok – VIP’ler için mükemmel ve doğru bir detay). Pitt ile Leclerc ve Russel’ın yerine duran iki kişi etrafa şampanya püskürtüyor. APXGP takımının sahibini oynayan Javier Bardem’i sırılsıklam yapıyorlar. Kosinski ve Bruckheimer podyum direğinin arkasına gizleniyor görünmemeye çalışarak. Yarış pistindeki oyunculardan istedikleri görüntüler alınıyor. Tam isabet.
Üst Rick Owens. Pantolon Marant. Kemer Artemas Quibble. Botlar Saint Laurent by Anthony Vaccarello.
2022-F1 sezonunda Kosinski ve Maverick’in senaristi Ehren Kruger, dünyanın her neresinde olursa olsun Lewis Hamilton’a bu yeni yarış filmlerinden sayfalar gönderiyor. “Ben disleksiyim” diyor Hamilton, “130 sayfayı tekrar tekrar okumak, o yoğun zamanlarda benim için zorlayıcıydı. Ama bir şey yapıyorsam, %100’ümü veririm.”
Tarihte herkesten daha çok F1 yarışı kazanmış olan Hamilton’ın basit ama kritik bir görevi vardı: Filmdeki her yarış sahnesini incelemek. Mesela metin, Idris’in karakterinin pistte kimsenin birbirini geçmeyeceği bir yerde birini geçmesini istediğinde, metne bakan Hamilton bunun nasıl olabileceğini söylüyor. Filmi editlerken Kosinski, Hamilton’a bir yarış sahnesi yolluyor ve Hamilton ‘“Araba dördüncü viteste olması gerekirken beşinci viteste” ya da “Ses altıncı vites gibi ama beş olması gerekiyor” türünden yorumlar yapıyor. Bunun gibi şeyler.
Filmde Pitt’in karakteri Sonny Hayes, APXGP’e, takım sonuncuyken ve arabaları hiçbir şeye benzemezken katılıyor. Arabanın yavaşlığı ile hiçbir şey kazanamayacaklarını bilen Pitt, stratejik hareketlerle kuralları kendi lehine çevirip avantaj kazanmaya çalışıyor. Bu zekice taktikler, ancak 19 sezon yarışmış, 360’tan fazla yarışa çıkmış biri tarafından geliştirilebilecek kıvamda. Hamilton “Gerçekten tüm yarış sekanslarında çok stratejik davranmam gerekiyor” diyor.
Hamilton; Kosinski ve Kruger’a metnin yarış sahnelerinde yardımcı olmuş olsa da, karakter çalışması ve oyuncu seçimi sürecine de dahil olmuş. “Çeşitlilik olduğundan emin olmak istedim. Dış dünyayı yansıtması önemliydi” diyor, “Umarım çocuklar izlerken ‘Vay canına, ben de orada olabilirim’ diyebilir.” Gerçekten henüz pek rastlanmasa da, filmde örneğin bir kadın yarış mühendisi –APXGP’nin teknik müdürünü oynayan, Oscar adayı Kerry Condon– öne çıkıyor. “Bunu çok sık göremezsiniz!” diyor Hamilton.
Hazırlık sürecinde Hamilton, oyuncu seçimlerine yardımcı olmak için LA’a uçmuş: “Ve bir anda kendimi Jerry’nin ofisinde buldum. Efsane bir adam! Harika bir dolma kalem koleksiyonu vardı. O sırada elimizde sadece Brad vardı, Damson henüz yoktu. Oyuncu videolarını izleyip sahne denemelerini değerlendirirken seçim sürecinde yer almak benim için gerçekten bir öğrenme süreciydi.”
Hamilton bunun sıradan bir ‘Hollywood’da sporcu turizmi’ olmadığını özellikle vurgulamak istiyor. Bu onun için gerçekten anlamlıymış: “Ben her gün film izliyorum. Hergün…”
“Dün ne izledin?”
“Troy.”
Filmde Pitt ve Idris gerçek F1 otomobili kullanmasalar da Mercedes tarafından tasarlanan, dışından F1 aracı gibi görünüp, F2 motorları bir araya getirilerek yapılan arabaları kullanıyorlar. Altı film aracının her birine, 15 farklı noktada, dört adede kadar IMAX sertifikalı kamera yerleştirilmiş. Bunlar Maverick’teki savaş uçaklarının kokpitlerine yerleştirilen kameralardan bile küçük. Öyle yerleştirilmişler ki; direksiyon yakınında, burnun üzerinde ya da kokpitin dışında sürücüye bakan, hatta Kosinski’nin bir düğmeyi çevirerek 90 derece döndürebildiği kameralar bunlar. Bu tarz kameralar, sürücünün profilinden pistte gördüğüne, yanındaki rakibe kadar hızlıca geçiş yapabiliyor. Kameraların hem güvenli şekilde hem de yüksek hızlarda yarışı yansıtacak şekilde nasıl monte edileceğini çözmek, adeta bilim kampında geçen yaz günlerini anımsatan bilmeceler. “Sürekli kendine bunun bir yarış olmadığını anımsatmalısın” diyor araç sorumlusu Graham Kelly, “İstediğimiz çekimi yapabilmek önemli, sürat değil.”
Hamilton hiç filmdeki arabaları kullandı mı? “Hayır, hiçbir zaman,” diyor Hamilton. “Bir yarışçı perspektifinden böyle bir şey yapmak istemezsin. Formula 1 otomobili kullanıyorsun, daha aşağısını kullanmak olmaz.”
Idris ve Pitt, 2023 İngiltere Grand Prix’sine, yani filmin ilk kez F1 sezonuyla kesiştiği Silverstone yarışına geldiklerinde, çoktan eğitimlerden geçmişlerdi – Güney Fransa’daki Le Castellet pistinde ve İngiltere’deki çeşitli pistlerde antrenman yapmış, F1’e saygıyla yaklaşmışlardı.
Pitt “O ilk Silverstone başlangıcında yarışçıların toplantısına girdik ve ‘Eğer sizi rahatsız edersek bize kaybolmamızı söyleyin’ dedim” diyor.
Üst Rick Owens
Idris ve Pitt, Silverstone’da 2023 yılında dolup taşan tribünlerin önünde Hamilton ve diğer 19 gerçek pilot ile birlikte piste çıkıp ulusal marş için yerlerini alarak Formula 1 dünyasını sarstıklarında Kosinski kamera arkasında çekimdeydi. Araçlarını grid’in en arkasına çekip bir tur atmaya hazırlandılar. Ama Pitt’in anlattığına göre, arabası çalışmıyor. Bu filmin bir parçası mı yoksa tamamen bir karışıklık mı? (Ekranda izleyeceksiniz.) Her ne olduysa, prodüksiyon için iyi bir metafor oluyor çünkü sadece beş gün sonra SAG – AFTRA (oyuncu ve seslendirmeciler sendikası) grevi başlıyor ve film daha start çizgisinden çıkamadan çekimler duruyor.
“Silverstone’a vardık,” diye anlatıyor Pitt, “ki orası gerçekten muhteşem bir pist ve bize ev gibi oldu bu süreçte; ve hazırdık, bekliyorduk. O gün, gerçek yarışçıların yanında grid’de bekliyoruz. TV yayını bizi almayacak ama kendi kameralarımız çekim için hazır. Harika bir haftasonu geçirmek üzereyiz. Her şey tıkır tıkır işliyor. Her şey şahane. Herkesin adrenalini yüksek. Resmen bunu becerdik diye düşünüyoruz. 80.000 kişinin önünde araba kullandım o gün. Arabayı bozmadım, duvara çarpmadım, bir yere düşmedim, her şey iyiydi! Sonra grev oldu ve mahvoldum.”
“Kendimle ne yapacağımı bilemiyordum. Duvarlara çarpıyordum. Son gaz başlamıştık ve her şey harika gidiyordu ve biri ‘Kestik!’ diye bağırmış gibi oldu.”
“Ama herhâlde hem film hem de benim için olabilecek en iyi şey oldu” diyor Pitt gülümseyerek, “O sayede bir koca yıl daha sürüş yaptım.”
Vintage ceket Belstaff Archive. Boğazlı kazak Saint Laurent by Anthony Vaccarello. Vintage jeans Levi’s. Botlar Visvim. Güneş gözlükleri Jacques Marie Mage.
THE ROOKIE (YENİ YETME)
İşe geri dönmek için beklerlerken Pitt ve Idris yarışmaya devam ettiler ve Idris’in o dönemde kendiyle ilgili öğrendiği ve bana anlatmak için sabırsızlandığı bir hikaye var: “Brad’dan daha hızlıyım.” Gülüyor, gülüyor, gülüyor…
“Belki lastikleri ısıtma ve daha çabuk hızlanma konusunda benden daha iyi olabilir. Ama Austin’de, COTA’da antrenman yaparken ilk kez kendimi ve onu kronometreyle ölçtüm, kesinlikle hiçbir kısıtlama olmadan Pitt benden yavaş. Bunu ona söyle.”
Pitt, “Damson’la beni aynı anda piste bırakmıyorlar, ki bu akıllıca, ben de onunla aynı anda pistte olmak istemiyorum” diyor.
Filmin temeli, en başından beri pistin içinde ve dışında, klasik Color of Money dinamiğine dayanıyor: Atak bir çaylak ile yıpranmış bir veteran arasındaki mücadele. F1’de Pitt’in canlandırdığı karakter Sonny Hayes, 90’ların başında Formula 1’de yıldız bir pilottur ama Ayrton Senna ile yaşadığı bir kazadan (Senna, 1994’te bir kazada hayatını kaybetmişti) sonra fiziksel ve ruhsal olarak çöker ve en üst düzey yarışlardan uzaklaşır. Ta ki Javier Bardem’in oynadığı eski takım arkadaşı, son sıradaki takımını kaybetmemek için bir mucizeye ihtiyaç duyana kadar. Elinde, genç ve yetenekli ama henüz ham olan Joshua Pearce (Idris’in canlandırdığı karakter) vardır, ama Bardem’in karakteri onu dizginleyecek bir kurt arar.
--
“Lewis sete geldiğinde,” diye anlatıyor Idris, “Joshua’yı gördü ve Joe (Kosinski)’ya dedi ki: ‘Dostum, Joshua’nın fazla cool olduğunu düşünüyorum. Çok karizmatik. Oysa çaylak olmalı, biraz daha ezik görülmeli.’’’
“Bir çaylak olarak” diye açıklıyor Hamilton, “Joshua benden ya da çoğu çaylaktan çok daha ileri seviyede. Tarzı, özgüveni çok özel. Ben kendi tarzımı 10 yıl içinde bulabildim.”
Idris devam ediyor: “Ben de dedim ki ‘Lewis’e söyle; Lewis, Joshua’nın en büyük kahramanı olduğunu için Joshua, Lewis’i taklit ediyor ve o yüzden bu kadar cool.’ Sonra Joe, Lewis’e bunu söylemeye gidiyor. Idris burada çenesini tutup düşünür gibi yapıyor: “Lewis, ‘Anladım.. Tamam. Evet, mantıklı’ dedi.”
Alter by Zimmerli.Pantolon Dior Men. Botlar by Savas.
Idris yine kahkahalarla gülüyor. Lewis’in, karakterinin “fazla havalı” olmasına, ancak onu taklit ettiği fikrini duyunca ikna olmasıyla hâlâ eğleniyor. 33 yaşındaki İngiliz aktör, FX dizisi Snowfall’da oynamıştı ama bu ölçekte bir filmde hiç yer almamıştı. Hızlı öğrenmiş ve her ortama uyum sağlayan bir oyuncu olmuş. “Çok karizmatik bir herif” diyor Pitt, “O role cuk oturdu. Hikayemize çok enerji kattı, başka biri o rolü oynayamazdı. Gerçekten oyunculuğuna çok inanıyorum.”
Formula 1’in ortamına, Pitt gibi yılların ünlüsü olmadığı için, Idris çok daha doğal uyum sağlıyor. Bu da filmin başlarında, gerçek yarışçıların bu büyük yapımı kabul edip etmeyeceklerinin henüz belli olmadığı dönemlerde çok işlerine yaradı. Idris, 2024 Macaristan Grand Prix’sinde yaşadığı bir olayı anlatıyor. Hamilton ile Verstappen çarpışmış ve Verstappen öfkeyle pit alanına geri dönmüş: “Yanıma yanaştı, arabadan indi, çok sinirliydi. Ben de arabada oturuyordum, küçük bir fare gibi, sessizce. Burada -mış gibi yapamazsınız. Ve bunu ekranda görmek izleyiciye çok ‘gerçek’ hissettirecek.”
Hamilton’a film setinin F1 ortamına gelişi karşısında diğer pilot ve takımların tepkisini sorduğumda hiçbir homurtu belirtisi göstermiyor. “Sadece meraklıydılar” diyor, “Bizim dünyamıza gelen bambaşka bir dünya ve bazen insanların gelip ortalığı karıştıracağını ve sınırları anlamayacaklarını düşünüyorsun ama film ekibi çok profesyoneldi.”
Amaç başından beri F1’in işleyişine bozmadan içine dahil olmaktı. Ya da F1 ile film yapım ekibi arasındaki resmi irtibat sorumlusu Tim Bampton’ın da söylemeyi sevdiği gibi: “Pistte iki araç var, mümkün olduğunca yakın gitmelerini istiyorsunuz, ama asla birbirlerine dokunmamalılar.”
2024 Temmuz’unda, grevden bir yıl sonra Silverstone’a geri dönüldüğünde, Pitt ve Idris bir yıl daha araç kullanmış ve özgüvenleri yerine gelmişti. “2023’te,” diyor Pitt, “başkasının sahasında gibiydim, başkasının evindeymişim gibi ve bu yüzden çok mütevazı ve utangaçtım. Bu çocuklara ve bu spora büyük saygım vardı. Ama ertesi yıl orada çekim yaparken, artık orası bize evimiz gibi geliyordu. Artık o sisteme tamamen entegre olmuştuk; bu da çok güzeldi.”
Silverstone ve Maceristan’dan sonra, yapım yaz ve sonbahar boyunca Spa (Belçika), Mexiko City, Las Vegas ve en sonunda Abu Dabi’ye taşındı. Bu listeye, daha küçük ekiplerin bağımsız olarak gittiği 2023 Macaristan, 2023 Monza, 2023 Spa, 2023 Las Vegas, 2023 Abu Dabi , 2024 Japonya ve son olarak 2024 Hollanda yarışları dahil değil. Film seti kurulup, çekimler tamamlanıp bir sonrakiyle devam edildi. Bir tür gezici sirk gibi.
Jacket and jeans by Rick Owens.
James Bond ve Mission: Impossible filmlerinde de çalışmış olan lokasyon idaresi süpervizörü Charlie Hayes şöyle diyor: “Biz kendimizi iyi lojistikçiler sanırdık ama F1 ekipleri hepimizi utandırdı. Her haftasonu başka bir kıtaya taşınıyorlar. Gerçekten sihir gibi bir şey.”
Kamera operatörü Natasha Mullan, F1 sezonunun takvimine uymak zorunda oldukları için prodüksiyonun hiç gecikmediğini söyledi. Filmin kurgu unsurlarının gerçek olaylarla iç içe geçerek çekilmesi, bir canlı yayın prodüksiyonundaki gibi olağanüstü bir hassasiyet gerektiriyordu. “Başarısız olmak gibi bir seçenek yoktu, bu yüzden hepimiz sürekli %200 ile çalıştık.”
“Tüm süreç boyunca 11. takımmış gibi davranmak zorundaydık” diyor başka bir ekip arkadaşı.
Abu Dabi’deki o son hafta, o son akşamda ekip günbatımında toplandı. Neredeyse 18 aydır beraber çalışan ekip, hâlâ şakalaşıyordu. “İyi bir film ya da kötü bir film mi olur, harika bir metin mi yoksa korkunç bir şey mi çıkar bilinmez, bir ekip birbiriyle iyi geçiniyorsa, film her zaman daha iyi olur.”
Ropdöşambır, Tom Ford.
Bruckheimer da aynı noktaya değiniyor: “Bu grup var ya!.. Herkes birbiriyle geçiniyor. İnsan Kaynakları’ndan bir kere bile telefon gelmedi. Harika bir şey bu.”
Ekip, Pitt için son bir sahne kuruyor – devasa bir vinç çekimi. Pitt, tribünlerin altından yürürken, pist yönüne ilerleyen seyirciler arasında kamerayla takip ediliyor. Scorpio 45 vinci takılınca, aralarında Oscar ödüllü görüntü yönetmeni Claudio Miranda’nın da olduğu dokuz kişi vinci yerine oturtmak için fiziksel güç kullanıyor.
Sahne şunu anlatmalı: Yalnız kurt gösteriş için burda değil.
Pitt, makyaj artisti Jean Black’ten ter ve şampanya karışımı bir serinletme alıyor. Onlarca figüran, salıverilmişçesine sahneye giriyor – kusursuz giyinmişler, hazırlar; anlarını bekliyorlar.
Birkaç denemeden sonra Kosinski mutlu.
“Bu muazzamdı,” diyor Pitt. “Evet, harikaydı.”
Gece yarısı olmadan, oyuncuların ve ekibin önünde, Pitt için her şey tamamlanmış oluyor.
Idris inanamıyor. “Brad Pitt’in işi nasıl benden önce biter” diye sonrasında alay ediyor o geceyi düşünerek: “’Hey adamım, numaram var sende. Sana mesaj atacağım’ dedi. Ben de ‘Ne demek mesaj atacaksın? Nereye gidiyorsun ki?’ dedim.”
Filmdeki karakterlerinin de benzer bir sahnesi var – kahramanlar sonunda birbirleriyle iyi geçiniyor ama yalnız kurt bir sonraki macerasına devam ediyor. Yeni bir pist, yeni bir yarış arıyor.
Tam anlamıyla ayrılmasından önce, Pitt’i son bir kez daha direksiyona oturtuyorlar. Pitt bana sonrasında, “Sanırım bana bu ânı sadece bu kadar âni ve hüzünlü bir son olmaması için verdiler” diyor, “Lewis bazen anlatırdı: ‘Sürücü öyle bir noktaya gelir ki, zaman onun için yavaşlar; her virajı, her asfalt çatlağını, her tümseği bir fren noktası olarak görür ve kimse bunun yanına bile yaklaşamaz.’ O ânın ne kadar yüce bir deneyim olduğunu söylerdi. Ben de bunun bir versiyonunu yaşadım. Özellikle o son gece. Ekstra bir gecem olunca, kendimi daha özgür hissettim. Birkaç kez piste çıktım ve kendimi hâlâo ânın içinde, arabada hissedebiliyorum. Mutluluğun en saf halini yaşadım. Ve özlüyorum. ”
Abu Dabi’den sonra ekip dağılıyor. Kosinski filmin kurgusunu tamamlayıp ilk versiyonunu hazırlıyor fakat Los Angeles yangınları sırasında bir hafta boyunca her şey altüst oluyor. “Yani filmi ilk, bilgisayarımda, bir otel odasında izledim. Kosinski’nin, IMAX formatında dev perdede izlenmesi gerektiğini söylediği film için pek planlanan türden bir deneyim değil” diyor Pitt. Cape Town’a, yeni bir film prodüksiyonuna giden Idris ise “Hayatımda ana vatanımda olmak istediğim bir döneme girdim” diyor. Hamilton da Ferrari’deki ilk sezonuna başlıyor ve yeni takımıyla Şanghay’daki sprint yarışında bir galibiyet alıyor.
Bahar ayında tekrar konuştuğumuzda Pitt, Yeni Zelanda’nın kırsalındaki doğa harikası bir evde, yeni filmi için çekimdeydi. O gün pazardı; bir tatil günü. Ve o gün, dünyadan uzakta, tek başınaydı. “Yeni bir yeri evin yapmak için ne yaparsın?” diye sordum.
“Biraz mimari takıntılarım var ve doğa âşığıyım” diyor, “Bu yüzden yeniden yaratmaya çalışmak yerine, sadece yepyeni bir deneyim sunacak güzel bir yer ararım. Yani, … çarşaflarımı yanımda getiriyorum, ... yaşlandıkça yumuşak şeylere düşkün oldum sanırım; ama hepsi bu.”
Lewis ve öbür yarışçılarla bu kadar vakit geçirdikten sonra, film yıldızları ile ne ortak yanları olduğunu soruyorum.
“Bir tür yalnızlık var” diyor Pitt, “Her şey yolunda gitmediğinde hissettiğin bir yalnızlık var. Genellikle seni daha iyi bir yere taşır ve içinde bir amaç bulursun. Ama bu, net bir izolasyon; ve her zaman kötü bir şey demek de değil; kendi kendinle sürüp giden bir uğraş bu. Evet bizim de yaşadığımız zorluklar var ama onlarınki çok daha farklı. O spor öyle eleştiriliyor, öyle yüceltiliyor ki, hepimiz sadece otoyolda hızlı araba kullandığımız için onların yerinde olabileceğimizi sanıyoruz. Bin tane şey duyuyorlar kendileri ile ilgili. Bu hâlâ beni şoke ediyor. Bizden daha dayanıklı olmak zorundalar bu eleştirilere.”
---
Otomobil, ne kadar riskli olsa da, F1 pilotları için bir sığınak gibi görünüyor – bu Pitt için de böyle. 30 yılı aşkındır hayatının normali olan bu kargaşadan onu uzaklaştırdı, tam da bir film prodüksiyonunun yaptığı gibi: “Özel hayatım hep haberlerde. 30 yıldır haber yapıyorlar beni dostum. Ya da ‘özel hayatımın bir versiyonunu’ diyelim.”
“Bu film ve araba, bu ilgiden bir kaçış mıydı?” diye soruyorum.
“Pek öyle bakmıyorum” diyor Pitt, “Bu her zaman baş etmem gereken bir rahatsızlıktı. Bazen çok , bazen azdı, lakin hep ama hep mevcuttu. Bu hep böyle zaman çalan ya da zaman kaybı gibi gelebilecek bir şeydi; eğer izin verirsen tabii. Bilmiyorum. Bilmiyorum. Genelde kendimi oldukça … toparlanmış hissediyorum. Hayatım, arkadaşlarım, sevdiklerim, ailem; kim olduğumu bilmek oldukça sıcak ve güvenli bir his yaşatıyor. Yani o mevzu, sadece etrafımda dolaşan bir sinek gibi kalıyor.”
Abu Dabi’deki son sürüşünden birkaç hafta sonra Pitt’in özel hayatı, Angelina Jolie ile olan boşanma davası sonlandığı için yine manşetlerdeydi. “Sonunda boşanabilmiş olmak seni farklı hissettiriyor mu?” diye soruyorum. Bir rahatlama var mı?
“Hayır, öyle büyük bir mesele değildi bence. Sadece yasal bir sürecin tamamlanmasıydı.”
Pitt ve yeni kız arkadaşı Ines de Ramon, 2024 Britanya Grand Prix’sinde ilk kez birlikte bir etkinliğe katıldılar. Yarışı Mercedes ile son sezonunda olan Hamilton kazandı. Pitt’e kız arkadaşıyla ilk birlikte göründükleri yer olarak özellikle mi bir F1 yarışını seçtiklerini soruyorum.
“Hayır dostum, bu o kadar matematiği olan bir şey değil” diyerek gülüyor, “O tarz hesaplar… Aman tanrım, bu ne kadar yorucu olurdu? Bu tarz hesaplar yaparak yaşamak… Yok; hayat ilerliyor . İlişkiler ilerliyor.”
Filmin birçok sahnesinde Pitt ile karakteri arasındaki yankılar yoğun bir şekilde hissediliyor. Belki de dünyanın en tanınmış oyuncusu olan Brad Pitt, insanların, hakkındaki her şeyi bildiğini sandığı bir geçmişe ve gizemli bir ‘şimdi’ye sahip olan yarış pilotu ‘Yalnız Kurt’ Sonny Hayes’i oynuyor. Bir noktada, Sonny nadir bir kırılganlık ânında travmalarıyla, hatalarıyla, pişmanlıklarıyla nasıl başa çıktığını ve neden hâlâ devam ettiğini açıklıyor: “Arabanın direksiyonunun arkasında olduğum sürece, iyiydim.”
Karakterin anlattığı gibi, hayatı boyunca peşinden koştuğu bir his var; bu, onun hâlâ orada olmasının, bu spot ışığında kalmasının, hayatını riske atmasının nedeni. Hamilton’ın Pitt’e anlattığı “akış hâli”ne benzer bir his. Zaman yavaşlıyor. Sessiz. Huzurlu. Bulutları fark ediyorsun. Süzülen bir hâl. Uçuyorsun.
Bahar zamanı konuşurken Pitt camdan dışarı bakıyor ve gözlerini kapatıyor. “Arabada bir huzur var. Bazı günler zihinsel olarak düşüksün ve viraja sadece bir salise ile geç giriyorsun. Ya da huzursuz bir gün geçiriyorsun ve arabaya kendini tam olarak veremiyorsun, ona güvenmiyorsun, her şey karışıyor. Bazı günler de o kadar yüce, o kadar kusursuz oluyor ki bu arabaların neler yapabileceğine inanamıyorsun. Ne kadar iyi yol tutuşları olduğuna, ne kadar geç fren yapabileceklerine ve yine de seni taşıyabileceğine inanamıyorsun. Bu, bir ata binip ona güvenmek gibi. Atı tanımak, onunla bağ kurmak, onunla iletişim kurmak gibi” diyor, “Bazen her şeyi doğru yapıyorsun, her şey yerine oturuyor ve … ah adamım, daha iyi bir kelime bulmam gerek ama … “dünyadaki her şey yerli yerinde” gibi oluyor. Dünkü saçmalıklar yok, yarın uğraşacağın hiçbir şey yok. Sadece bu an var. Ve düzlüklerde –ki aslında en hızlı gittiğin yer orası–; orası dinlenebildiğin tek yer oluyor. Nefes alabiliyorsun, kendini biraz gevşetiyorsun ve zihnin biraz uzaklara kayabiliyor. ‘Ne güzel bir bulut’ diyorsun belki. Ya da ‘Vay be, bu tribünü maviye boyamışlar. Tuhaf bir renk değil mi?’ Sonraki fren noktasına yaklaşana kadar biraz dalmana izin var.”
Bir sığınak mı, adrenalin patlaması mı, rüya mı bilinmez ama Brad Pitt’in tam umduğu şeydi bu: “Dostum bu işi bir süredir yapıyorum ve kendi kendime düşünüyordum: Acaba anlatacak başka hikayelerim var mı? Buna ekleyecek bir şeyim var mı? Burada heyecan duyduğum bir şey var mı?” Bu hikaye, bu film, bu arabanın içindeki coşkulu macera onun için bir yanıt olmuştu: “Benim için her şeyi tekrardan canlandırdı.”
Gözleri başka bir yere kayıyor ve her şeyi tekrardan yaşıyor – bu sefer Belçika’nın Ardenler bölgesinde, Spa pistinde: “Kendimi o arabaya, o koltuğa oturtabileceğim bir başka yer de burası. Hissedebiliyorum. Eau Rouge’a yaklaşmanın, o belli belirsiz virajda tam gaz gitmenin adrenalinini hissediyorum. Pouhon virajının arkasından dönmeyi, o virajın eğimli olmadığını sanıp aşağıya doğru inişte sanki uzaya fırlayacakmışsın gibi hissetmeyi… Ve yine de arabaya güvenmeyi… Otomobilin o yüksek hızlı, çift apeksli virajda nasıl kıvrıldığını hissedebiliyorum.” Gözleri tekrar kapalı: “Ve çok mutluyum.”
Güneş gözlükleri Jacques Marie Mage.
Daniel Riley, GQ’nun global içerik geliştirme direktörü.
Bu hikayenin bir versiyonu ilk olarak GQ US Haziran / Temmuz 2025 Sayısında “The Need for Speed” başlığıyla yayımlanmıştır.
Yapım Künyesi:
Fotoğraflar: Nathaniel Goldberg
Styling: George Cortina
Brad Pitt için Saç & Makyaj: Jean Black
Brad Pitt için Prodüksiyon: Rebecca Vaughan – Our Production Team
Damson Idris için Saç & Makyaj: Matiki Anoff
Damson Idris için Terzi: Sandra Daniels
Damson Idris için Prodüksiyon: Orange Films
Lewis Hamilton Saç: Angela Torio Rivera
Lewis Hamilton için Kuaför: Ainsworth Ramsay
Lewis Hamilton için Cilt Bakımı: Yuko Fredriksson
Lewis Hamilton için Terzi: Florence Lesecq
Lewis Hamilton için Prodüksiyon: Delphine Landes - HVH