Fotoğraf: Getty Images
UEFA Şampiyonlar Ligi’nin en efsanevi golleri, en unutulmaz anları genellikle Nisan ayında yaşanmıştır. Çeyrek final dediğimiz bu kısımda kupaya erişmek için can atan sekiz takımın sekiz maçı bizi bekliyor. Büyük takım küçük takım demeden kimsenin gözüne yaşına bakmayan Şampiyonlar Ligi’nin kupaya en çok yaklaşan sekiz takımını ve eşleşmelerini gelin beraber inceleyelim.
Manchester City - Borussia Dortmund
Porto, Marseille, Olympiakos… Manchester City’nin C Grubu’nda dişine göre bir rakibi yoktu, o yüzden güle oynaya gruptan lider olarak çıktı. 0-0’lık Porto deplasmanı hariç favori olduğu her maçı zorlanmadan kazandı. Premier Lig’de Manchester City tehlikeden çok uzak bir şekilde şampiyonluğa yürüyor fakat Borussia Dortmund için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Şampiyonlar Ligi’nde son sekize kalmalarına rağmen önümüzdeki sene için kendilerini zora soktular. O yüzden bütün odaklarını bu eşleşmenin iki maçına vermeleri kimseyi şaşırtmaz. Manchester ekibi hiç final bile görememişken Dortmund ekibinin müzesinde 1997’den kalma bir kupa var. 8 yıl önce de finalde Bayern’e kaybetmişlerdi. İkisi de şeytanın bacağını kırmak istiyor.
Real Madrid - Liverpool
Bu iki takımın 2018 finalindeki çekişmesi hala hafızalardaki yerini koruyor. Sergio Ramos’un Salah’ı omzundan sakatlayışı sonrası Real Madrid 2018 yılında kupayı müzesine götürmüştü. Liverpool elinden kaçan bu fırsata öyle bilenmiş olacak ki 2019’da coşkulu bir şekilde Şampiyonlar Ligi şampiyonu olmuştu. 6 ve 14 Nisan’da erken final diyebileceğimiz iki eleme maçı izleyeceğiz. İkisi de motivasyon açısından sahada tartışma getirmeyecek kulüpler. Real Madrid son 10 yılda 4 kez müzesine götürdüğü kupayı bir kez daha müzesine götürmek için ne kadar açsa, Premier Lig’de şampiyonluk yarışından kopan Liverpool da yeniden hayata tutunmak için üst tura bir o kadar aç. Real Madrid için grup aşaması alıştığımız gibi geçmedi fakat Şampiyonlar Ligi onların kendi evi. Çeyrek final maçlarında Sergio Ramos ve Mohamed Salah eleme boyunca kameraları üstüne çekecek. Eminim medya da onları kızıştırmak için şimdiden parmaklarını ovuşturuyordur.
Bayern Münih - Paris Saint-Germain
Geçtiğimiz sezon futbol tarihinin gördüğü en olağan dışı sezondu hiç şüphesiz. Mart ayında liglerin tatil edilmesinin ardından hiç de tadı olmayan bir şekilde Şampiyonlar Ligi tamamlandı ve finalde bu iki takım vardı. Bavyera ekibi tam anlamıyla silindir gibi tüm rakiplerini ezip geçti ve kupaya uzandı. Bu finalden sadece 8 ay sonra bu kez çeyrek finalde karşı karşıya gelecekler. 2020 finalinde PSG tarafında mental kopukluk gözden kaçmıyordu, Bayern ise her zamanki gibi diriydi. Bu kez PSG daha diri dememiz belki zor ama mental olarak bu eşleşmeye hazır oldukları görülebiliyor. Kupayı daha önce hiç kazanamamış olmaları da isteklerini kat be kat artırıyor. Artık iyice ayakları yere sağlam basan Kylian Mbappe ve Ballon d’Or 2020 ödülünün sahibi Robert Lewandowski’nin düellosunu izleyeceğiz. İlki Münih’te, ikincisi Paris’te oynanacak maçların finale giden en önemli köprü olduğu öngörebiliriz.
Porto - Chelsea
Sadece birer kez bu kupayı kazanmış iki takım. Porto 2004’te, Chelsea de 2012’de mutlu sona ulaşmıştı. Aradan çokça zaman geçti, kurallar değişti, oyuncular gelişti. Manchester City’nin ardından gruptan ikinci sıradan çıkan Porto, Şampiyonlar Ligi’nin müdavimlerinden adeta. Onları buralarda görmek hiç de anormal değil. Ellerinde her zaman olduğu gibi parlatılacak çok oyuncu var. Diğer yanda ise transfer yasağının ardından takımı baştan yaratan Chelsea’nin sahibi Roman Abramovich, tekrar başarılı işlere imza atmak istiyor. Geçtiğimiz sezon çok da parlak olmayan bir kadroyla çeyrek final göremeden Bayern’in gazabına uğramışlardı. Yeni teknik direktör Thomas Tuchel ve Chelsea’nin yeni yüzleri Timo Werner, Kai Havertz, Hakim Ziyech ve Thiago Silva gibi isimlerle çeyrek finalin en zayıf halkası olarak görülen Porto’yu devirmeye çalışacaklar. Kolay diyebilir miyiz? Tabii ki hayır. Mesele Şampiyonlar Ligi’yse her an her şey olabilir.