GQ Tanıtım

Başarının İzinde

Gastronomi alanında danışmanlık hizmeti veren CP Consultancy’nin kurucusu Cemal Polat’la gastronomide NFT yatırımların geleceğine uzanan geniş bir söyleşi gerçekleştirdik.

cemal polat

Danışmanlık şirketiniz, işletmeleriniz ve yazdığınız kitaplar... Hikayenin nerede başladığını merak ediyorum.

Türkiye’de doğdum ama üç yaşındayken babamın ticari yatırımları için İngiltere’ye taşındık. 32 yıldır dünyanın ticaret ve kültür başkentlerinden olan bu muhteşem şehirde yani Londra’da yaşıyorum. Her ne kadar Türkiye’den ayrı olsam da ailemin bana öğrettiği ve kültürümüze ait olan değerlerden hiçbir zaman taviz vermedim. Bunlar dürüstlük, paylaşım, özveri ve inanç. Türk insanının DNA’sında çalışkanlık, misafirperverlik ve dostluk gibi muhteşem değerler var. Bu değerlerin hepsine hayranım. Türkiye’ye dair bende hayranlık uyandıran bir diğer konu ise gastronomi. Türk mutfağı dünyanın en iyi üç mutfağından biri. Sanırım içinde büyüdüğüm değerlerin farkında olmam benim böylesine bir mesleği seçmemi ve gastronomi alanında danışmanlık şirketi kurmamı sağladı.

 

Nasıl bir evde büyüdünüz?

Ailem her zaman ticaretle uğraştığı için girişimcilik ruhu evimizde her zaman vardı. Yeni fikirler ve fırsatlar her daim aile ortamında paylaşılır ve görüş alışverişi yapılırdı. Maddiyattan çok başarı konuşulurdu. Bu sebeple küçük yaşta iş dünyasını gözlemleyerek ve özellikle babamı takip edip örnek alarak bazı şeyleri öğrenmeye başladım. Evimizde Türk mutfağı ve Türk misafirperverliği de her zaman yer bulmuştur. İngiliz konuklarımıza geleneklerimizi aktarmayı, mutfağımızın lezzetlerini sunmayı ve o meşhur Türk ev sahipliğini göstermeyi her zaman görev bildik. Bu süreçte tüm bu kültürel birikimi eğitimle taçlandırarak University College London’dan mezun olup ardından University of Hertfordshire ekonomi bölümünü dereceyle tamamladım. CP Danışmanlık şirketini kurup dünyanın dört bir köşesinden firmalara gastronomi danışmanlığı verirken dönüp geçmişe baktığımda ailemin bende ektiği tohumların ne kadar doğru ve faydalı olduğunu görebiliyorum.

 

İlk iş tecrübeniz neydi? Ne kadar sürdü?

İlk profesyonel iş deneyimim Londra’da restoran ve kafe işletmeciliği oldu. İngiltere’nin birçok ünlü ismiyle bu sayede tanışma ve dost olma imkanı yakaladım. Uzun süre bu alanda çalışarak hem gastronomi alanındaki yatırımları hem işletmeciliği hem de insan kaynağı yönetimini deneyimlemiş oldum. Hiçbir mesleği işin mutfağına girmeden tam olarak öğrenemiyorsunuz.

 

Kariyerinizdeki ilk büyük kırılma noktası neydi?

Açıkçası üniversiteden mezun olduktan sonra çok sevdiğim bir akademisyenin vefatı benim kariyerimde oldukça etkili oldu. Kendisi hem hocam hem de mezuniyet sonrası rehberimdi. Bana her zaman mutlu olduğum işi yapmamı ve vazgeçmemeyi öğütlerdi. Onun ani vefatı hayatın ne kadar kısa olduğunu ve esasen mutlu olduğun işi yapmanın gerekliliğini şok edici bir seviyede bana hatırlattı.

 

Gastronomi konusunda danışmanlık veren bir şirkete ihtiyaç olduğunu size düşündüren şey neydi?

Restoran işletmeciliği yaparken hem kendi yaşadığım sorunları hem de sektördeki markaların hatalarını gördüm ve bu alanda bir desteğe ihtiyaç duyulduğunu bizzat gözlemledim. Neticede birçok bileşeni olan kompleks bir sektörden söz ediyoruz. Başka işletmecilerin yaşadığı sorunları, yapılan hataları öğrendiğimde bu alana girmeye karar verdim. İlk müşterim Londra'nın merkezinde ufak bir kafe oldu. Ufak bir işletme olsa da karşı karşıya kaldığınız kanunlar ve geçirilen süreçler aynı. Bu ilk başarı bana cesaret verdi ve referanslar yeni işleri beraberinde getirdi.

 

Kitap yazma süreci nasıl gelişti? Kariyerinizin ilk yıllarında siz tavsiyelere ihtiyaç duymuş muydunuz?

Paylaşım kültürüyle büyümüş bir insanım. Yediğiniz bir yemekten sahip olduğunuz bir kitaba, güzel olan her şey paylaşılmalı. Bilgi de aynen böyle bir şey. Bilgi eğer kişide kalırsa esas değerini bulamamış oluyor. O yüzden tüm deneyimlerimi gençlere ve girişimcilere aktarmak için bu kitapları yazmaya karar verdim. İlk kitap gastronomi işletmeciliği ile ilgili oldu, diğeri ise stratejik liderlikle alakalıydı. Oldukça güzel geri dönüşler aldık; okuyucularla buluştum, üniversitelerde konuşmalar yaptım. Hatta bir fon oluşturarak girişimci gençlere burs sağlayan bir yapı bile kurduk. Gençliğimde ben de tavsiyelere ihtiyaç duyduğum için bu kitapları yazmak istedim. Tüm başarılı iş insanlarına bilgi ve deneyimlerini gençlerden esirgememelerini ve buna zaman ayırmalarını öneriyorum.

 

NFT yatırımlarınız olduğunu biliyorum. İlk satın aldığınız NFT neydi? NFT piyasasının geleceğini ve çevresel endişeleri nasıl yorumluyorsunuz?

NFT çok yeni ve hala bilinmezleri olan, dinamik bir konu. Daha çok yeni, yerel sanatçıların ve genç isimlerin eserlerine yatırım yapıyorum. Koleksiyonerlikte yeniyim ama gün geçtikçe ilgim ve satın almak istediğim eser sayısı artıyor. Dünyanın block chain teknolojisine doğru kaydığını düşünecek olursak NFT’lerin sanat piyasası için de değer kazanacağını net bir şekilde söyleyebiliriz. Ancak her yeni teknoloji beraberinde soruları da getiriyor. Sürdürülebilirlik günümüzün en önemli kavramı. Doğayı korumak, tüm kazanç ve edinimlerden önce gelmeli. Bu yeni kavramlar hayatımızda yer ettikçe daha çevreci yöntemler de ortaya çıkacak.

 

Sizden daha gençlerle sık vakit geçiriyorsunuz. Şirketinizdeki yaş ortalaması nasıl? Z kuşağı ile ilgili genel kanılar hakkında ne düşünüyorsunuz? Genelleyebileceğimiz özellikleri gerçekten var mı?

Şirketimizde Z kuşağı çalışanlar var ve sayılarını her yıl artırmayı hedefliyoruz. Hayata bakış açıları, fayda ve hizmet anlayışları farklı. Adeta bu yüzyıla uyumlular. Deneyim ve bilgi olarak kat etmeleri gereken uzun bir yol olmasına rağmen oldukça pratikler ve algıları çok açık. Bu yüzden hızlı yol alıyorlar. Bence esas konu şirketlerin Z kuşağının hızına ve beklentilerine yetişebilmeleri. İnsan kaynağının niteliği ve doğası değişirken şirketler ve patronları kesinlikle aynı kalamaz. Kalanlar ise elenir. Bu çok net.

 

Yaptığınız konuşmaları bir araya toplayacağınız dijital bir projeniz var; videoların dışında bu platformda neler olacak?

Dijital platform projesi oldukça heyecan verici. Dediğim gibi bilginin esas değerine paylaşıldığı zaman erişildiği düşüncesindeyim. Videolar bu anlamda bu amacımıza hız ve fonksiyonellik katacak. Platformda kendi sohbetlerim dışında eğitici videolara ve analizlere de yer vereceğiz. Dünyayı dolaşırken başka iş insanlarıyla yaptığım fikir alışverişleri ve sohbetleri de yayınlayacağız. Keza takipçilerle farklı ülkelerde düzenleyeceğimiz buluşma günlerimizi de yayınlayacağız.

 cemal polat

İş dışındaki tutkularınız neler?

İş dışındaki en büyük tutkum spor. İş insanlarının en çok ihmal ettiği konulardan biri de kanımca bu. Sağlık yoksa maddiyatın ve başarının bir anlamı da yok. Bu sebeple sabah 05:30’da kalkıp muhakkak sporumu yapıyorum. Bu tutkumu bir girişime de dönüştürüp kendi GYM markamızın ilk şubesini Londra’da açtık. Sporun paralelindeki bir diğer tutkum ise spor otomobiller. Özellikle doğada araba kullanmayı özgürlük ve insanlığın teknoloji ile buluştuğu en keyifli ortam olarak tanımlıyorum. Bunun dışında, yeni restoranlar keşfetmeyi ve workshop’lara katılıp yemek yapmayı çok seviyorum. İddialı olmasam da iyi bir şef olduğum söyleniyor. Ayrıca Londra’da üyesi olduğum kulüplerdeki etkinlikleri takip etmek ve yeni insanlarla tanışmak her zaman keyif veriyor.

 

Araba yarışlarına da ilginiz var. Favori yarış pistiniz neresi?

Bir F1 tutkunu olarak bu alanda yapılmış hemen hemen tüm belgeselleri izledim diyebilirim. Monako pisti hem güzergahı hem teknik özellikleri hem de yarışların tarihi geçmişi sebebiyle benim için ayrı bir yere sahip. Üniversite yıllarımdan beri keyifli katıldığım bir etap. Burası dışında son yıllarda Bakü etabını da beğeniyorum. Şehri Monte Carlo’ya benzettiğim için de olabilir. Pisti oldukça iddialı. Hazar Denizi kıyısındaki yarışın ortamı oldukça mistik ve yine her zamanki gibi heyecanlı.

 

Normal bir iş gününüz nasıl geçiyor? Rutinlerinize bağlı mısınızdır?

Sabah insanıyım diyebilirim. Oldukça erken kalkıp sporumu yapıyor ve güne başlıyorum. Rutinlerime bağlı ve bu rutinleri geliştiren bir insanım. Spor saatim gibi kahve saatime ve ailemle sabah telefonda yapacağım kısa konuşmalara her zaman sadığım. Yoğun bir gün sonrasında ise kesinlikle kendime ait vaktim olmalı. Aşırı yoğunluklar sonrası hemen sosyal ortamlara girmeyi tercih etmiyorum. Önce biraz dinlenip şarj olmam ve arınmam gerekiyor. Ardından arkadaşlarla vakit geçirmek ve yeni mekanlar keşfetmek hafta içi rutinlerimden. Akşamları ise mümkün olduğunca erken yatıyorum. Spor kadar iyi uyku da sağlığın bir diğer sırrı.

 

Bu aralar sizi en çok heyecanlandıran proje ne?

Şu anki en büyük heyecanım Türkiye’deki global bir gastronomi markasını Londra’ya taşıyor olmak. Danışmanlığını verdiğim restoran Ortadoğu’dan sonra ilk kez Avrupa’ya açılıyor. Açıkçası Londra dünyanın hiçbir şehriyle kıyaslanamayacak dinamiklere ve avantajlara sahip. Türk markalarına Londra’ya girmelerini ve doğru kişilerden danışmanlık almalarını öneriyorum. Çünkü buradaki başarı sizi her daim bambaşka bir noktaya taşıyor. Bu cesareti ve vizyonu ortaya koyan bu Türk gastronomi markası için tüm izinleri ve mimari konsepti tamamladık. Londra’nın en prestijli lokasyonlarından birinde açılışa hazırlanıyoruz. Markanın ve mekanın büyüklüğünden dolayı kolay bir süreç yaşamadık. Her güzel şey gibi bu da zor oldu. O yüzden açıkçası bebeğinin doğmasını bekleyen bir baba gibi açılışın heyecanını taşıyorum.

İZLE
Kaan Yıldırım Yaz 2022'de Yolda
İlgili Başlıklar
Daha Fazlası