facebook.com/decentraland
Bu hafta 2016 yılına kadar Dünya Bankası’nda Şehir Ekonomisti olan, daha sonra da Blockchain’e yönelmiş, ekonomi ve data bilimi uzmanı Matt Steele’le görüştüm. Geçtiğimiz bir kaç boyunca gözlemlediğimiz milyon dolarlık NFT sanat eseri patlamasının, bir arz yokluğundan kaynaklandığını düşünen Steele, sistem yerleştikçe fiyatların düşeceğine kesin gözüyle bakıyor.
Hasılat Neden Düştü?
Sebebi, arzın atması ve herkesin NFT sanatçılığına soyunmaya başlaması mı, cicim aylarının bitişi mi bilinmez, bu hafta kripto odaklı pek çok haber sitesine göre NFT piyasaları resmen çöktü. Protos.com’a göre 3 Mayıs 2021’de toplam 102 milyon dolarlık NFT ürün (sanat dahil) satılmış. Geçtiğimiz haftanın toplam hasılatı ise 19,4 milyon dolara düşmüş. Bu düşüş NFT alımlarının azalmasına mı yoksa NFT fiyatlarının düşmesine mi bağlı, henüz belli değil.
Sanat dünyasının çok konuşulmayan kurallarından biri, yaz mevsimi alımların azalmasıdır. Sebebi belki de geleneksel olarak Haziran ortası gerçekleşen Art Basel fuarı sonrasında, koleksiyoner kitlenin birkaç ay tatile çıkmasıdır, ancak Temmuz ve Ağustos ayları genelde galeriler için sakin geçer. Kim bilir, belki kripto sanat pazarı için de paralel kurallar geçerlidir? Sonbaharda alınıp satılacak olan NFT eserleri görmeden, Aralık ayında pandemi-sonrası sanat dünyasının nabzını ölçecek olan Art Basel Miami’de yağlı boya eserlerin yanında dijital olarak ne alındı ne satıldı incelemeden, NFT balonu söndü demek için çok erken.
Protos’a göre istikrarlı bir şekilde satın alınmaya devam eden NFT’ler ise sanat eserlerinden ziyade, aralarında dijital basketbol oyuncu kartlarının ve dans eden küçük gif karikatürlerin bulunduğu “collectibles” kategorisi. Bu biraz da internet kültürünün, kendi kendine hayranlığının çağdaş sanattan daha ağır bastığı şeklinde de yorumlanabilir. Yani belki de kripto-sever dijital topluluk birbirlerine orijinal ve matrak gif’ler gönderebilmeyi, çok da aşina olmadıkları sanat eserlerinden daha uzun vadeli bir yatırım olarak görüyor.
Metaverse Nedir?
“Collectibles” kategorisinin hemen ardındaysa, karikatürlerden çok daha ilginç olan "Metaverse" geliyor.
2003’te çıkan Second Life’ı belki hatırlayanlar vardır. Bir nevi gerçek dünya uzantısı ve pek çok gerçek şirketin şubelerini barındıran, The Sims-vari bir platform olan Second Life hala hayatta(!). Kendi karakterinizi oluşturup dijital sokaklarda gezebildiğiniz, toplantı yapabildiğiniz, çalışabildiğiniz, ürün tasarlayabildiğiniz, kısacası dijital olarak evcilik oynabildiğiniz bir dünyadan bahsediyoruz. NFT’lerin öncüsü diyebileceğimiz bir online satış platformu bile var. Şubat ayında Quartz’un yayınladığı bir habere göre Second Life kullanıcıları bu evren içi üretip sattıkları ürünlerle 2019’da 65 milyon, 2020’deyse 73 milyon dolarlık hasılat yapmışlar. Linden Dollar adlı kripto öncüsü Second Life para birimini, Paypal üzerinden banka hesabınıza geçirmek mümkün ve birileri bu neredeyse 20 senelik ,yani antika, dijital ortamda köşeyi dönmekle kalmayıp, boşanmaya sebep olacak romanslar bile yaşıyor.
Second Life için ilk popüler ve öncü Metaverse diyebiliriz. Peki Metaverse tam olarak nedir? Birbiriyle irtibat halinde olan elektronik cihazların ortaklaşa oluşturduğu bir dijital gerçeklik. Mesela Twitter’ı içine girip çıkabildiğiniz bir meydan olarak hayal edin.
Başkalarıyla konuşurken sizi temsil eden, gözle görünür bir avatar’ın olduğu, mekanlar, yollar, belki dağlar taşlar içeren bir dijital evren de düşünebilirsiniz. World of Warcraft oyunu için de bir Metaverse diyebiliriz, sonuçta içinde yarattığınız kahramanlar, ziyaret edebildiğiniz kasabalar ve en önemlisi muhatap olduğunuz insanlar barındırıyor. Matrix filmini hatırlarsanız, filmin ortaya attığı fikre göre yaşadığımız dünya da aslında bir Metaverse.
Giderek büyüyen, kriptoya bağlı Metaverse’ler ise Second Life veya World of Warcraft’ten biraz daha farklı. En popüler Metaverse’lerden biri olan The Sandbox, biraz tepeden bakarak şehirler inşa edebildiğiniz oyunlara benziyor fakat bu dünyada bir şey inşa edebilmek için önce arsa satın almanız lazım. 2012’den beri iPhone ve Android üzerinden oynanabilen bu oyunun kripto-bazlı versiyonu daha çok yeni ve bu versiyonda sembolik paralarla da değil, gerçek kripto para birimleriyle, dönüm dönüm arazi alarak başlıyor maceranız.
Görsel olarak Minecraft oyununa çok yakın, hatta Minecraft’te tasarladığınız bir obje veya peyzaj varsa, hop oyundan Sandbox’a geçirebiliyorsunuz. Orman yapacaksınız ve ağaç mı lazım? Hemen başkalarının tasarladığı ve üç boyutlu pixel olarak bilinen Voxel’lardan oluşan hazır ağaç çeşitlerinden satın alabiliyorsunuz veya kendi ağacınızı kendiniz çizebiliyorsunuz. Her şey Lego’ları andıran bloklardan oluşuyor. Zaten The Sandbox kendisini bir sanal gerçeklik sosyal medya ortamı olarak değil, bir oyun olarak sunuyor.
Bu işin oyun tarafı. Bir de içinde defilelerin, festivallerin sanal olarak gerçekleşebileceği ve NFT eserlerin sergilenebileceği "metaverse’ler" var.
Sadece dijital ortamda var olan bir müzeyi gezmek aslında çok da çılgın veya hiç denenmemiş bir fikir değil. 2009’da Second Life’ta gerçekleşen çağdaş Çin sanatı odaklı müze sergisi DSL Cyber MoCA, bu tür dijital sergilerin öncüsü. Beeple’ın eserlerini 70 milyon dolara alan Metapurse adlı fon şirketi bile alınan eserleri sanal olarak deneyimleyebileceğiniz bir metaverse müzesi üzerinde çalışıyor.
Dijital Sahiplik Önemini Kaybeder mi?
Decentraland ise önümüzdeki yıllarda sık duyacağımız Metaverse’lerden biri. Buradan bir dönüm araziyi yüzbinlerce dolar karşılığı alabildiğiniz gibi, o araziye yerleştireceğiniz binaları, mobilyaları, dekorasyonları satın almak da mümkün. Oyun bazında düşünmeye devam edecek olursak, tüm içeriğini gerçek parayla satın aldığınız veya profesyonellere tasarlattırdığınız bir Sims evi hayal edin, sonra da yan evi bir arkadaşınızın aynı şekilde yarattığını ve giderek büyüyen bir dijital mahallede birbirinizin evlerini gezebildiğinizi.
NFT teknolojisinin biraz oyun, biraz yatırım şeklinde sunduğu bu olasılıklar diyarı, fiyatlar düşse de yok olacağa benzemiyor. Tam tersi, 2000’lerin başlarında kapış kapış giden internet sitesi isimlerinin daha sonra milyon dolarlara satıldığını düşünürsek, belki de sanal bir tablodan önce, sanal bir kaç dönümlük arazi almanın tam vakti.
Dijital tablo furyası şimdilik dindi, sıra dijital emlak furyasında.