Amazon, 2013 yılında kitap, mobilya, diş macunu vb. içeren geniş envanterine ek olarak sanat eserleri satmaya başlayacağını anons etmişti. Aslında, 2000’lerin başından beri çevrim içi sanat eseri satışını tekelinde tutan ünlü İngiliz galeri Saatchi’nin internet sitesi Saatchi Online’a bir meydan okumaydı bu. Bugüne kadar Amazon’dan eser alan tek bir kişiyle tanışmadım. Saatchi gibi sanat dünyasından gelen platformlara kıyasla, Amazon’da satılan eserlerin çoğu zaten ucuz motel duvarlarını süsleyen suluboya gün batımlarından hallice.
Bugün Amazon’da sanat eseri almak istediğinizde açılan sayfa önce içerik ve malzeme türü şeklinde kategoriler sunuyor, sonra da eserleri ebatlarına ve renklerine göre listeliyor. Kültürel anlamda sanata yatırımdan ziyade, bir dekorasyon hizmeti sunuyor aslında. Kurulduğu 2013 yılından beri Amazon’a rakip pek çok dijital sanat satış sitesi türemiş olsa da, çağdaş sanat dünyasına rakip veya paralel bir pazar yerinden söz etmiyoruz. Bu siteler daha çok üniversiteden yeni mezun, belki ilk defa maaş kazanmaya başlayan 20-25 yaş arası kitleye, poster almaktan bir tık daha ilginç ve bir lokma daha “sanatsal” bir alternatif sunuyor.
Günümüzün NFT sanat pazar yerleri için de benzer bir yorum yapmak mümkün. Sonuçta “haftanın en iyi basket smaçı” türevi spor odaklı kısa videoları ve Pokemon misali oyun kartlarını da açık arttırmayla satan bir dijital pazara, sanat galerisi veya müze diyemeyiz. Aynı şekilde geçtiğimiz haftalarda bahsettiğim gibi, NFT olarak çok pahalıya 3-5 saniyelik animasyon satabileceklerini keşfeden dijital çizerler bu pazar yerlerine akın ettiğinden beri, baktığınız şey sanat mı, veya sanatsal mı, kestirmek çok güç. NFT siteleri halen kendilerini sanat odaklı göstermeye çabalıyorlar. Ancak sundukları ürün yelpazesine baktığımızda görülen o ki, bu sitelerin hepsi giderek dijital alışveriş merkezlerine, bilemediniz Kapalıçarşı’ya dönüyor.
Bu kaosu ayıklamaya nereden başlarız diyemeden, NFT pazarına bir de rönesans tabloları girdi. The Art Newspaper’a göre 2019’da 4,4 milyon ziyaretçi ağırlamış olan Floransa’nın ünlü müzesi Uffizi Gallerie’yi pandemi esnasında sadece 1,2 milyon kişi ziyaret etti. Belki bu zararın açığını kapamak için, belki de NFT piyasasını bir fırsat olarak gördüklerinden, kendi koleksiyonlarındaki orijinal rönesans eserlerinin NFT kopyalarını yaptırıp satışa çıkarmaya karar verdiler. İlk satılan eser, Michelangelo’nun 1505 tarihli Doni Tondo adlı tablosuydu. $170,000’e satılan NFT kopyanın teknik adı NFT değil, DAW. Digital Art Work’ün kısaltması olan DAW, Cinello adlı bir şirket tarafından yapılıyor. Henüz sadece İtalyan müzelerle çalışıyor olsalar da, Cinello veya benzeri şirketlerin, 2021 bitmeden MoMA, Tate, veya Louvre ile proje anons etmeleri kimseyi şaşırtmayacaktır. Sonbahara kalmadan Mona Lisa’nın, Guernica’nın, Yıldızlı Gece’nin dijital kopyalarının satış haberlerini görebiliriz.
Sanat tarihinin en çok konuşulan eserlerinden Mona Lisa’nın bire bir kopyasını satarlarsa, Louvre’a saygımız düşer mi? Teknik olarak satılan şeyin çok pahalı bir dijital poster olduğunu düşünürsek, belki de omuz silkmek daha doğru. Fakat gün gelir de gerçek dünyadaki Mona Lisa’ya bir şey olursa, tek dijital kopyasının, elinde kripto para birikmiş olan bir bilgisayar dehasının elinde olması, kültürel mirasımızın korunması açısından biraz olsun insanı ürkütüyor. Ortada, giderek büyüyen ve anonim bir dijital koleksiyoner kitlesi var.
Ortam Kapalıçarşı’ya dönmüşken, Kapalıçarşı’dan Mona Lisa alınır mı, belki de doğru soru değil. Esas sormamız gereken soru, Kapalıçarşı’dan Mona Lisa’nın kopyasını kim, neden alır?