İster inanın ister inanmayın, (henüz yaşamamış olsanız dahi) bir gün siz de ortada bırakılacaksınız. Kısacası reddedileceksiniz. O kaçınılmaz gün gelecek. Ve daha da acısı ne biliyor musunuz? Bakmayın bu yazıyı yazdığımıza, o gün geldiğinde hepimiz hazırlıksız olacağız. Her şeye rağmen, birkaç öneriden zarar gelmez. Terzi kendi söküğünü dikemez misali, işinize yaramasa bile belki birilerine anlatırsınız.
Kural 1: Yaşadığınızı küçük görmeyin
Hoşlanmak, ilgi duymak ya da sevmek önemlidir ve sırf devamı gelmedi diye bu duygularınızı gözünüzde değersizleştirmeyin. Sizin tarafınızda her şey tamamdı ancak karşılığını bulamadı. Bu doğal. Bazen olmaz. Bazen olmaz ve bu durum ne sizin yetersiz olduğunuzu ne de karşınızdakinin gaddarlığını gösterir. Üzülmek mi istiyorsunuz? Spotify melankolik çalma listeleriyle dolu, her yanımız üzgün filmlerle dolu. Elinizdeki sanat ürünlerini istediğiniz gibi sömürün. Hatta o kadar abartın ki, onlardan sıkılın. Sıkılın ve normal hayatınıza dönmek için bir sebebiniz daha olsun.
Kural 2: Kafanızda kurmayın
Denemek veya zorlamak istiyorsanız size dur diyen yok, en kötü ihtimalle karşınızdakiyle bir daha görüşmez ve konuşmazsınız ama eğer işi kısa yoldan çözmek ve uzatmamak taraftarıysanız, ne diyorlarsa ona inanın. Altta bir anlam aramayın, umut parçalarına tutunmayın. Bugüne kadar yaşadıklarınız size olumlu bir gelecek hayali kurdurmuş olabilir ancak çoğumuzun aynı eylemleri yaparken farklı düşünebildiğini anlamaya çalışın. Sonuçta hepimiz spor yaparız ama herkesin ulaşmak istediği hedef farklıdır.
Kural 3: Bir zamanlar siz de karşınızdakiydiniz
Yani siz de birilerini reddettiniz. Belki o an farkında bile değildiniz ya da bugün üstüne düşünmeseniz aklınıza bile gelmeyecek ilişkilerdi fakat hepimizin bu hayatın farklı dönemlerinde iki rolü de üstleniyoruz. Yaşadığınız her şeye özel bir deneyim, sizi reddedenlere de size bundan sonraki hayatınız için bir şeyler katan insanlar olarak bakmaya çalışın.
Çünkü nihayetinde insan her şeye alışıyor. Her şeye.