Günümüz dünyası bizden hep daha fazlasını talep ediyor. Bunun için giderek ağırlaşan yüklerimizi sağlıkla taşımamız şart. Kendi temelinde ne olduğunu ve onların bugünle ilişkisini kuramazsan bu yüklerin altından kalkamazsın. Öyleyse, bir öz benlik yolculuğuna çıkmaya hazır mısın?
Bu yazıyı altı ay önce yazıyor olsaydım, sanırım konuyu bambaşka bir bakış açısıyla kaleme alacaktım. Ancak bakış açımız veya ele alacağımız konular değişirken, üslubumuzun ve yaklaşım tarzımızın aynı kalması çok kıymetli.
Örneğin Yahudiler ticarette, Afrikalı atletler koşuda, İskandinavlar denizcilikte, Almanlar otomobil üretiminde dünyanın geri kalanına göre daha iyi ve avantajlı. Çünkü dünyanın gerekleri, teknoloji ve imkânlar değişmesine rağmen, onların bu konulardaki üslupları değişmiyor. İş yapış tarzları istikrarlı; bir yandan da dünyanın sunduğu yenilikleri, işlerini daha da geliştirmek için kullanmaları, onları belli konularda önder yapıyor. Diğer deyişle, yapraklar yenilenirken, köklerine bağlı kalmayı ihmal etmiyorlar.
Bunu yapmak kolay değil. Günümüzde hayat o kadar hızlı değişiyor ki ayak uydurmak gerçekten zor. Tüketim hızımız, bağımlılıklarımız, mecburiyetlerimiz her geçen gün biraz daha artıyor. Üzerimize aldığımız duygusal, sosyal ve ekonomik yükler her geçen gün biraz daha ağırlaşıyor. Yükler arttıkça omuzlarımız biraz daha düşüyor; telefona bakmaktan boynumuz biraz daha eğiliyor. Tıpkı bir apartmana çıkılan ekstra katlar gibi, temelimizin güçlü ve sağlam bir zemine oturması gerekiyor ki, üzerimize aldığımız yeni yükleri fiziksel ve duygusal çöküş yaşamadan sağlıkla taşıyabilelim.
Bugün ve dün arasında yolculuk
Aynı bir telefona indirilen uygulamalar gibi zihnimize ve ruhumuza gerekli gereksiz bilgileri, kişileri ve hisleri kaydediyoruz ve bu yüklemeler günlük yaşamda gösterdiğimiz tepki ve aksiyonlarımızı şekillendiriyor.
Hafızamız bazen o kadar dolu oluyor ki telefona yüklediğimiz yeni güncellemeler işlemcimizin çökmesine yol açıyor; kaş yaparken göz çıkartabiliyoruz. Yani kendimizi güncel tutmaya çalışırken bir yandan da güncellemeleri işleyebilecek sağlıklı ve uyumlanabilir bir yapıya sahip olmamız gerekiyor. Yeterli kapasiteye, mümkünse bizden çok daha ulvi ve büyük bir güce bağlı olmamız gerekiyor (aynı telefonun bir ağa bağlı olmadan güncelleme almadığı gibi). Değişime adapte olabilmek, güncellemeleri alabilmek için önce sistemimizde hâlihazırda kayıtlı versiyonumuzu yani bugünümüzü anlamamız gerekiyor.
Bugünkü aksiyonlarımızı, olaylara verdiğimiz tepkileri anlamak (bitkinin verdiği çiçekler gibi) için ise yakın geçmişimizi anlamamız şart. Günlük hayatımızda tekrar ettiklerimiz, tahtayı yavaş yavaş oyarak şekil vermek gibi bir döngü yaratır. Oluşturduğumuz paternleri fark edebilmek içinse daha derinlere inerek köklerimize, ailemize, anne babamıza, çocukluğumuza dönmeliyiz. Ancak buralarda dolaştıkça, bizi değişime adapte olmaktan geri tutanları görebiliriz. Onlarla barışmaya ve kendimize merhamet göstermeye ihtiyacımız var bence.
Yazının devamı GQ Türkiye Sonbahar 2020 Köklerden Göklere koleksiyon sayısında...
Özgür'ün 'Erkeklerin Yoga ile İmtihanı' yazısını da buradan okuyabilirsin.