Her şey maksimumda

Her şey maksimumda

Şükrü Özyıldız’ı belki Uçurum’dan, belki Benim Hâlâ Umudum Var’dan tanıyorsunuz. Yok eğer ikisi de değilse yeni oyunuyla tanıyacaksınız.

Başlarda kendisinden “Uçurum’da oynayan yakışıklı eleman” olarak bahsediliyordu. Benim Hâlâ Umudum Var’daysa adını bilmeyenlerin sayısı hızla düştü. Kadınlar yakışıklılığından dem vururken, erkekler dizide sergilediği oyunculuğun hakkını vermeden konuyu saptırmayı başaramıyor.

Gelin itiraf edelim; bütün bunlar sizin, bizim başımıza gelse bir ince havalanabiliriz. Ama Şükrü Özyıldız’da böyle bir durumun yansımaları görülmüyor. Hatta “Dizi iyi gidiyor, performansın beğenildi, kadınlar da sürekli yakışıklılığından bahsediyorlar” dediğimizde hafiften de gerilerek “Sağ olsunlar” demekle yetiniyor. Hasılı kendisi mütevazı bir arkadaş.

İşin aslı, karşı cins üzerindeki bu popülerlik şu aralar çok da meselesi değil. Hayatın kendi açısından iyi gittiğini kabul ediyor ama seyrin büyük kısmı işten oluşuyor: “Genel olarak bu aralar böyle. Ama kendimi işkolik olarak tanımladığım için bundan çok da rahatsız değilim. Mesleğimle yatıp kalkmak bana kötü bir ruh hali vermiyor.”

Kendisini “Sevdiği işi yapan şanslı azınlığa mensup biri” olarak tanımlıyor. Ama buraya gelene kadar yolu biraz araması gerekmiş. Daha önce İTÜ Gemi Makine Mühendisliği ve Ege Üniversitesi İşletme’nin kapılarından girmiş: “Maymun iştahlı bir insanım ama çok okul değiştirmem, bununla doğrudan alakalı değil. Her iyi film, her iyi oyun bana kuvvetli şeyler hissettiriyordu. Oyuncu olmayı da hep istiyordum. Ama o zamanın şartları sebebiyle ÖSS’ye girmek zorunda kaldım. Ve kendimi Gemi Mühendisliği’nde buldum. Aslında nasıl olduğunu ben bile tam anlayamadım. Sonra zamanla oraya ait olmadığımı anladım. İzmir’de aile şirketimiz vardı. Oraya dönerek çalışmaya ve bir yandan da Ege Üniversitesi’nde işletme okumaya başladım. Gündüz işe, akşam okula gidiyordum.”

Haberin devamı GQ Türkiye Eylül sayısında ve iPad edisyonunda

İlgili Başlıklar
Daha Fazlası