TAM ZAMANLI BİR İŞ
Los Angeles’ta saat öğlen 12. Finn Wittrock’un kameranın karşısında oturduğu odaya güneş vuruyor. Üzerinde siyah bir t-shirt var. Arkasındaki masada bir kahve makinesi. Zoom üzerinden benimle konuşuyor ama gözü bir yandan da sağ tarafa kayıyor. Sebebi sağlam. 2 yaşına girecek bebeği kameranın göremediği bir açıda onun sağında duruyor. Pandemi, Finn’e tam zamanlı bir baba olma şansı vermiş: “Babalıkta hafta sonu diye bir şey yok. Ama kesin bir şey varsa o da bebeğimizin olmasının şu süreçte ruh sağlığıma yaptığı pozitif etki.”
SEN KİMSİN FINN WITTROCK?
Küçük yaşından beri oyunculuk yapan Finn’e bütün sıfatları ve mesleğini bir kenara bırakınca kendini nasıl tanımladığını soruyorum. Çünkü genelde bunu yapıyoruz, kendimizi tanıtmaya kalktığımızda ilk söylediğimiz şeylerden biri mesleğimiz oluyor. Meslek illa ki bizi hayatta kısmen tanımlayan araçlardan biri olabilir, ama ne ölçüde? O da kendine bunu soruyormuş son aylarda, pandeminin ona kendisi hakkında düşünmek için verdiği zamanlarda. Kendini nasıl bildiğini, sıfatlar ve meslekler olmadan kim olduğunu, ona bu arayışta en çok neyin yardımcı olacağını... Şöyle diyor: ‘‘Gürültü yapmadan iyilik yapmaya çalışan biriyim. İnsanlar sosyal medyada çok sesli, bu güzel bir şey ama orada kendin hakkında bir şey mi var yoksa gerçekten iyilik yapmak için mi o mecradasın? Bunu gerçekten irdelemen gerekiyor. Kendin için. Oyunculuk dışında kim olduğum hakkında daha çok düşünmemi sağladı bu süreç. Uzun süredir oyunculuk yapıyorum ve karakterim bu meslekle örülü. Belki de uzun zaman sonra ilk defa bunu kendime sordum, ben oyunculuk dışında kimim? Bir karakteri canlandırmadığımda ben aslında kim? Bunu keşfetmesi kolay değil.”
BÜTÜN BİLDİKLERİNİ UNUTABİLMEYE NE KADAR HAZIRSIN?
“Bu mesleğin cool tarafı. Her yeni rolle yeni bir şey öğreniyorsun, yeni bir dil, yeni bir enstrüman, yeni bir endüstri. Oynayacağın karakterler için sıfırdan araştırma yapıyorsun. Mesela Daniel Day Lewis merakımı takip ediyorum ve beni götüreceği yere bakıyorum. Oynadığın karakterler seni nasıl etkiliyor diye bakıyorsun. Kendinin karanlık tarafını keşfediyorsun bazen. Bazen hiç bilmediğin bir tarafını... Yargısız bir şekilde hiçbir şey bilmeden başlamaya cesaretin var mı bunu sorguluyorsun. Sıfırdan başlayabilmek, daha önce bildiklerini unutup her şeyi sıfırdan keşfedebilmek içinde olması gereken bir dürtü”
FÜTURSUZ OYUNCULUK
American Horror Story ve en son Ratched ile gündeme oturan bu beyefendiye herkesin dilinde olan Ratched’ın ona getirdiklerini soruyorum: “ Canlandırdığım karakter zor da olsa eğlenceliydi, oyunculuğa dair işçiliğimde ne kadar uzağa gidebileceğimi gördüm. Bir sonraki adımını bilmediğin bir karakter fütursuz bir oyunculuk getirdi bana. Karakterin seni bir şekilde esir almasına izin veriyorsun ve bu da sana yeni şeyler öğretiyor. Önünü görememek sana ders notlu oluyor, fütursuzluğun ganimetlerini tadıyorsun. Karakter sayesinde çocukluk travmaları hakkında öğrendim. Evde zor bir çocukluk geçirdiğinde bu bütün hayatını etkiliyor, ne yaparsan yap etkileri bir yerlerde kalıyor, bu durumları irdelemek benim için çok zihin açıcı bir süreçti.”
Mesleğimizin ötesinde bizi en çok ne tanımlayabilir ve kim olduğumuza dair cevapları en çok nerelerde, hayatın hangi anlarında bulabiliriz? Bu sorunun belki herkes için tek bir cevabı yok ama Finn kendisi için cevabın bu arayışın kendisinde olduğunun sinyallerini fazlasıyla verdi.
Yazı: Can Remzi Ergen
Fotoğraf : Marcus Cooper
Prodüksiyon Tasarımı : Isaac Aaron
Işık: Evadne Gonzalez
Styling: Yael Quint
Styling Asistanı: Austin Sather , Lauren Hayden
Saç & Makyaj : Rachel Burney
Mekan: MG Studio LA