MOTY

GQ Türkiye Master Class: Boran Kuzum ile Eşitlik

Samsung Galaxy Z Fold2 Sponsorluğundaki GQ Türkiye Men Of The Year 2020 Özel Kategorilerinden 'Eşitlik' Ödülü Sahibi, aktör Boran Kuzum, Eşitliği ; temel haklar ve hoşgörü, eşit davranmak ve cinsiyet açılarından anlatıyor.

Hoşgörü

Bu yolculukta aslında bizim için ilk öncelik hoşgörü, hoşgöründen geçiyor. Biz her birimiz bu dünyaya gelirken bizim kendi seçimimiz olmadan bazı farklılıklarla dünyaya geliyor. Bunlar din, ırk, cinsiyet, gelenek ve görenekler gibi kavramlar. Bunun dışında da hayat yolculuğunda kendi kendimize oluşturduğumuz farklılıklarda var. İnançlarımız, var oluşlarımız, fikirlerimiz ama tüm bu farklılıkların özünde aslında her birimiz insan olma vasfında eşitiz ve bu farklılıklara aslında kabul edebilmek için öncelikle hoşgörüyle birbirimize yaklaşabilmemiz gerekiyor. Hoşgörü biraz da tabii yargılamanın daha olumlu bir şekilde şekil değiştirmiş hali. Yargılama nasıl oluyor günümüz dünyasında? Bir insan kendini eksik gördüğü bir noktada karşıdakinin hep eksikleri ve farklılıklarını ötekileştirerek kendini üstün bir konuma getirmeye çalışıyor. Aslında bu çok büyük bir yanılgı.

Bir gün sokakta yürürken bir arkadaşımızla, karşıdan giyim tarzı çok farklı olan birisi geldiği zaman bile “aa baksana nasıl giyinmiş” diyebiliyoruz, aslında bu da bir yargılama. Bütün bunların özünde aslında bu farklılıkları kabulleniş bir insanın ne kadar erdemli olduğunun göstergesi oluyor. Bu yargılamaları hoşgörüye çevirmek için aslında hepimizin yapabileceğini bazı basit egzersizler var. Demin de söylediğim gibi; karşımızdan bizim için çok farklı olan, bizim gibi giyinmeden bambaşka bir şekilde giyinen çok farklı biri gelirken onu küçük görmek yerine, aslında cesaretine bak ne kadar güzel kendini bir şekilde giyimiyle ifade edebiliyor diyebilmek aslında bu yargılamayı hoşgörüye çevirebilecek bir egzersiz. Hepimiz bunu kendi içimizde sorgulayabiliriz gündelik

yaşamımızda. Karşılaştığımız bütün farklılıkların özelinde onu direkt yargılamak yerine, aslında kendi içimize yönelip bunun iyi taraflarını görebiliriz. Böylece daha saygı çerçevesinde ve eşitlik kavramına giden temiz yolda yürümeye başlayabiliriz. Şimdi bu farklılıkları yargılarken aslında bir önce dönüp bir kendimize bakmamız lazım neden yargıladığımıza dair.

 Kendimizden farklı olan fiziksel olarak ya da düşünsel olarak farklı olan birini bizim için doğru olmadığımız özelliklerini yargılarken, bunu bir kabullenişe çevirmek aslında toplumsal yaşam için en sağlıklı yol, birlikte yaşayabilmek için ve farklılıkları kabullenebilmek için. Bunu hoşgörüye çevirebilmek eşitlik kavramına gitmemiz için ilk yapmamız gereken belki de anahtar eylem…




Eşit Davranmak

Ben henüz daha konservatuara girmeden önce konservatuar sınavlarına hazırlanırken bir tiyatro oyunu okumuştum. John Osborne’un Öfke isimli oyunu ve bu oyunun ana karakterlerinden biri oyunun başından sonuna kadar sürekli öfkeyle karşılık veriyor hayatındaki her şeye bunu bir savunma mekanizması olarak geliştirmiş. Eşine, en yakın arkadaşına, her şeyin tepkisini öfkeyle veriyor ve asla empati kuramıyorsunuz karakterle. Niye böyle davrandığını düşünüyorsunuz ve sürekli yargılıyorsunuz. Sevemiyorsunuz karakteri bir türlü. Sonra oyunun bir noktasında o karakter İkinci Dünya Savaşı zamanı yaşadıklarını anlattığı zaman, o öfkesini bir savunma mekanizması olarak geliştirdiğini anlıyorsunuz. Ben bunu okuduğum zaman aslında orada kendi hayatımda anlayamadığım insanlarla büyüklerimle aramızdaki kuşak farkından dolayı anlayamadığım o farklılıkları anlamaya başladım ve bu da bana bu mesleği yapmakta aslında büyük bir güç verdi. Çünkü empati aslında benim de bu mesleği yapmamdaki temel motivasyonlardan biri. Ben bir karakteri oynarken hayatı başka bir perspektiften bakarak insanlara kendilerinden farklı olan bir perspektifi açabiliyorsam bu benim için her zaman bu meslekteki en büyük tatmin noktası oldu. Empati tabii sadece kendini bir başkasının yerine koymak değil bu biraz da tabii merhamet kökenli. Üstünün mağdura bakış açısını oluşturan bir şey. Empati biraz da kendinden farklı olanı görüp de onun da hak ve özgürlüklerini korumayı gerektiren bir şey. Empati kuramayan bir insan zaten yalnız kalmaya mahkum çünkü kendinden farklı olanı kabullenmeyen bir insan empatiden yoksun bir insandır.

 

 Empatiyi nasıl geliştirebiliriz? Dediğim gibi, insanın önce kendisini tanıması lazım. Kendi göremediği yerleri görerek başlaması lazım. Başka insanlarla empati kurmadan önce. Hepimizin zihninin derinliklerinde kendimizin bile tanımadığı ya da tanımayı reddettiğimiz yanları var. Maske dediğimiz, gerek sosyal yaşamda gerek kendimize karşı. Öncelikle insanın bir kendi içerisine yolculuk yapıp kendinden sakladığı ya da başkasından sakladığı yerlerle yüzleşip önce kendine karşı o empatiyi açması lazım. Daha sonra başka insanlara karşı empati kurabilmesi lazım diye düşünüyorum. Bu kendi içimize yaptığımız yolculuktan sonra da dışarıyla empati kurmak için yapabileceğimiz şeyler insanlarla iletişim halinde olmak olabilir.

Hayatta iyi ve kötü olarak indirgenen belirli kişilik özellikleri var ve bu eşitlik kavramına ulaşabilmek için kötü olarak düşündüğümüz şeylerin de altında neden öyle olduğunu düşünebilmek aslında bütün bu yolu daha basit bir yoldan ilerleyebilmemiz için temel adım diye düşünüyorum. Hepimize toplumsal bazı roller yükleniyor, cinsiyetler üzerinden. Kadın böyledir, kadın şunu yapar, erkek böyledir, erkek evi geçindirendir, kadın evde çocuk bakandır. Artık böyle bir şey yok, hiçbir zaman da olmamalı. Herkes her şeyi yapabilir. Rol dağılımı diye bir şey ancak kişilerin kendi özgürlüğünde olabilir. Kimse bunu size dikte edemez. O yüzden de aslında bütün bu farklılıkların özünde dediğim gibi cinsiyet, din, inançlar, fikirler, ırk, en önemli olan şey hepimizin insan olma vasfında eşit olduğumuzun farkında olmamız.



Cinsiyet

Toplumsal cinsiyet kalıp yargılarından kurtulmak sadece kadınları değil, erkekleri de özgürleştirecek. Bu kadın hakları ve insan hakları meselesi sadece kadınları ilgilendiren bir şey değil. Erkeklerinde bu konuda gerekli sorumlulukları alması, eyleme geçmesi, bu konu üzerinde düşünmesi lazım beraber bir toplum içerisinde yaşadığımız için. Bu kişisel farkındalığa ulaşabilmek için hepimizin bireysel olarak yapabileceği şeyler var tabii ki. “He for She”nin hazırladığı bazı maddeleri paylaşmak istiyorum.

Eşitlik kavramına ulaşabilmek için bazı temel yollardan bahsettik. Bunlar tabii cümleye dökülünce ve böyle anlatınca kolay birer cümle gibi görünebilir ama hepsi tabii ki kişisel birer yolculuk ve herkesin bunu deneyimleyişi coğrafyasına ve çevresine göre farklılık gösterecektir ama tecrübeyle sabit şunu söyleyebilirim ki; bütün bu yolları gerçekten yaşayan, sindiren ve eşitliği hayatının merkezine alan bir insan aynı zamanda çok da erdemli bir insan oluyor ve inanın bana zaten gün geçtikçe yalnızlaşan dünyamızda kendinden farklı olanları da kabul ettikçe ve onları kendi dünyamıza aldıkça daha kalabalık bir çevre yaratıyoruz kendimize ve içinde yaşamak daha mutlu ve huzurlu oluyor…



 

İlgili Başlıklar
Daha Fazlası