Uyarı: Only Murders in the Building için küçük çaplı spoiler içerir.
Toplumsal olarak gerçek suçlara olan takıntımız birçok dönemi atlatmayı başardı; podcast patlamasından, Netflix belgeselleri için tükenmek bilmeyen trajedi kaynaklarına ve nihayetinde bu türün bir eğlence ürünü olarak etik boyutlarının sorgulanmasına kadar. Bugünlerde ise genel fikir ortada bir yerde duruyor — hâlâ çok popüler, ama artık insanlar bu türe olan sevgilerini eskisi kadar açık şekilde ifade etmiyor, çünkü genel hava biraz rahatsız edici olduğu yönünde. İşte burada devreye Only Murders in the Building giriyor. Şimdilerde 5.sezonu çekilen dizi, bu karanlık merakımıza mükemmel bir vekil olarak ortaya çıktı.
2021’de prömiyerini yapan dizinin temel fikri, gerçek suç podcast’lerine takıntılı üç kişinin (Steve Martin, Martin Short ve Selena Gomez tarafından canlandırılıyor) lüks New York apartmanlarında tam da burunlarının dibinde bir cinayet işlenmesiyle adeta piyangoyu tutturmalarına dayanıyordu. Sonrasında ise klasik bir "katil kim?" hikayesi gelişti — ama bu, soruşturma, anma ve sansasyonellik arasındaki garip çizgiye pek çok göndermeyle süslenmiş bir versiyondu. Ardından benzer bir hikâyeyi takip eden ikinci sezon geldi, şimdi ise, tahmin edebileceğiniz gibi, kapılarının önünde başka bir cinayetle üçüncü sezon başladı. Bir şekilde, bunca cesede rağmen, hikâye hâlâ abartı gibi gelmiyor.
Dizi ilerledikçe, televizyonun konforlu dizilerinden biri olarak ün kazandı; Meryl Streep, Paul Rudd, Tina Fey gibi isimlerin ve New Yorklu karakter oyuncularının konuk rolleriyle parlamaya devam etti. Aynı zamanda da gerçek suçun rahatsız edici yönlerini daha da derinlemesine işlemeye başladı. Üçlü, çevrelerinde cinayet işlenmesine adeta sevinir hale geliyor çünkü bu, bir sonraki bölüm için podcast mikrofonlarını çıkarma fırsatı demek. Apartmanlarının çevresinde kamp kuran, hiç tanımadıkları insanlar hakkında satranç taşları gibi teoriler üreten ve cinayet olayını neredeyse kutlarcasına neon renkli ürünler giyen takıntılı hayranlar ediniyorlar. Hatta kendi suç trendleriyle dalga bile geçiyorlar; Steve Martin’in karakteri 3. sezonun başında “Yine mi kadın katil? Artık bayatladı!” diyor.
2020’lerde "katil kim?" türü kültürde yeniden bir zirveye ulaştı; bu durum büyük ölçüde Knives Outun başarısı ve Bodies Bodies Bodies gibi göndermeli korku filmleri sayesinde oldu. Ancak Only Murders in the Building’i farklı kılan, suç tüketimine dair şu anki halimizi muhtemelen en doğru şekilde yansıtması. Cinayetleri bir eğlence biçimi olarak tüketmenin nasıl insanlıktan uzaklaştırıcı olabileceğini eleştirirken, aynı zamanda da sürükleyici bir gizemi merkezine alıyor — ki bu da aslında gerçek suç podcast’i dinlemenin tam karşılığı. Eğer gerçek suçun ahlaki boyutlarına dair tartışmaları az çok takip ediyorsanız, muhtemelen trajedilerin ticarileştirilmesine ortak olmamanız gerektiğini biliyorsunuzdur, özellikle de kurbanların ailelerinin sömürülmesi ve katillerin efsaneleştirilmesi artık daha çok fark edilir hale gelmişken. Ama büyük ihtimalle yine de dinliyorsunuz, çünkü şok edici detayların yarattığı heyecan vazgeçilemeyecek kadar güçlü. Bu insan doğası — bir araba kazasına bakmaktan kendini alamamak gibi, kulağınızın içine enjekte edilen hızlı bir adrenalin akışı.
Only Murders, gerçek suç için neredeyse bir nikotin bandı gibi. Sekiz bölüm boyunca iyi bir gizemin tüm iniş çıkışlarını sunarken, cinayeti eğlenceli ve hatta bir nebze rahatlatıcı yapan tüm klişeleri de oynuyor. Bu, bağımlılığı yavaş yavaş gideren bir yöntem ama yeni bir podcast’e abone olmanın ya da hayat değiştiren trajedilerle ilgili eğlenceli ürün reklamlarını duymanın beraberinde getirdiği etik çelişkiler olmadan. Elbette sonsuza dek cinayet işleyemezler, ama Only Murders in the Building’in elinde hâlâ birkaç ceset daha varsa, buna hayır demeyiz — çünkü popüler kültürün gerçek suça olan bağımlılığı hâlâ nüksetmeye hazır bir noktada duruyor.
BU İÇERİK İLK OLARAK BRITISH GQ WEB SİTESİNDE YAYINLANMIŞTIR.