Farkında mısınız, bilmiyoruz ama 1962’den bu yana James Bond olarak eline silah alan her aktör en az bir kez istifa etti. Misyonlarını tamamlamak şöyle dursun, bazıları sözleşmenin yenilenmesini dahi beklemedi. Bazılarının da sözleşmelerinin yenilenmesine izin verilmedi. 007 koduyla Bond’a 2006’da hayat vermeye başlayan Daniel Craig de rolüne daha fazla devam etmeyeceğini açıklayınca – ki kendisi yıl bakımından Roger Moore’u geçip, görevde en uzun kalan Bond ajanı – eski defterleri karıştırmak farz oldu tabii.
İlk göz ağrımız, James Bond’un efendisi Sean Connery’den başlayalım... Bond devri onunla açıldı ve kimine göre ondan iyisi de gelmedi. Düşünsenize, dünyanın peşinde koştuğu bir ajansınız. Tüm meslektaşlarınız oynadığınız rolü kovalıyor. Şöhret ışıkları her daim üzerinizde. Daha ne ister insan dediğimiz bir noktada, burun kıvırarak Bond’u bırakacağınızı açıklıyorsunuz. “Üzerimde müthiş bir baskı vardı. Benliğimden çıkıp, tamamıyla James Bond olmuştum. Rolüm üzerime yapıştı ve çok sıkıldım.”
1967’de You Only Live Twice ile Bond serüvenini noktaladığını düşünen Connery’nin yerine geçen aktör George Lazenby, On Her Majesty's Secret Service ile devralıyor 007 misyonunu. Böylesine büyük bir prodüksiyonda ilk kez boy gösteren çiçeği burnunda aktör şeytanın bacağını kırdığına inanırken, işler pek umduğu gibi gitmiyor. Dönemin söylentilerini anımsamak isteyenler için eski dedikoduları yeniden gündeme getirmekte fayda var. Bir yanda sette huzursuzluk çıkardığı iddiaları alıp başını gidiyor, diğer yanda arkadaşlarının ‘yanlış’ yönlendirmelerinin etkisi altında kalıyor. “Devir 68 kuşağının, çiçek çocukların devri. İnsanlar savaş değil, aşk görmek istiyorlar. James Bond devri bitti!” diyen dostları istifasına tuz biber oluyor. Sözleşmesini yenilememe kararı alıyor ve kariyerini kendi elleriyle baltalıyor. Hikayenin devamı hazin. Bond karakterini geçebilecek ne bir rol, ne de daha iyi bir senaryo çıkıyor karşısına. George Lazenby unutulmuyor ama hatırlanmıyor da...
Lazenby’den sonra 45 yaşındaki Roger Moore devralıyor Bond bayrağını. 58 yaşına geldiğinde ise, A View to a Kill ile Bond’u canlandıran en ‘olgun aktör’ unvanına nail oluyor. Allah’tan aklı selim... Torunu olabilecek genç kızlarla başrol oynadığını fark ettiği anda, Bond macerasını sonlandırıyor. "Saçma bir hal almaya başlamıştı" diyor.
Ve Timothy Dalton... Teklifi kabul etmeden önce çokça düşündüğünü söylüyor. Neredeyse bir ömür süren sözleşmeden sıkılmaktan korkuyor. Neyse ki, şanslı. Korktuğu başına gelmeden yasal bir anlaşmazlıktan dolayı işi bırakıyor. Prodüksiyon şirketleri Eon Productions ve MGM’in 4 yıl süren davaları filmin çekimlerini erteliyor. 1994’de çözülen dava sonrasında Dalton ile 5 filmlik bir anlaşma imzalamak isteyen Albert Broccoli, hayatını James Bond’a adamayı reddeden aktörü ikna edemiyor ve ihale Pierce Brosnan’a kalıyor.
Bond tarihinin en sansasyonel ismi doğuyor böylelikle: Pierce Brosnan. Kendi rızasıyla ayrılmayan, işine son verilen tek aktör. 2002’de, Die Another Day’in kırdığı gişe rekoruna rağmen bir sonraki film için alacağı ücrette anlaşamıyor. Bahama Adaları’nda tatildeyken telefonu çalıyor. Arayan filmin prodüktörleri Barbara Broccoli ve Michael Wilson. “Harika bir James Bond oldun Pierce. Emeklerin için teşekkür ederiz” deyip kapatıyorlar.
Bir sonraki telefon Daniel Craig'e açılıyor. Bir telefonla aktörlerin işine son veren prodüktörler, yine bir telefonla yeni bir aktöre rol teklif edebiliyor.
Aradan 12 yıl geçmiş. Craig, 2020'de beşinci ve muhtelemen son 007 misyonuyla karşımızda olacak. Verdiği röportajlardan miadının dolduğunu hissettiriyor. Tıpkı diğer aktörler gibi, onda da benzer bir yılgınlık ve bıkkınlık söz konusu ama nafile. James Bond, canlarından bir parça olmuş artık. Bıraksa da içinden silip atamıyor...