Kadın suikastçılar hakkındaki filmler, erkek suikastçılarla ilgili olanlar kadar yaygın olmasa da, sinema tarihinde iz bırakmış ve erkek versiyonları kadar şiddetli, kanlı ve patlayıcı birkaç önemli örnek var.
Hikâye genelde şöyle ilerler (ya da buna yakın): Bir kadın, en sert ve acımasız sistemlerde ölüm makinesine dönüşecek şekilde eğitilir. Sonra dünya üzerine salınır ve kaos yaratmaya başlar; fakat işler ters gider ve kendini intikam, ihanet ve sırlarla dolu bir hikâyenin ortasında bulur. Bu da onu çok daha tehlikeli biri hâline getirir.
Bu hikâyeler adrenalinle doludur ve en önemlisi, birini küçümsemenin ya da “kitabı kapağına göre yargılamanın” ne kadar tehlikeli olabileceğini bizlere gösterir.
Ana de Armas’ın başrolünde yer aldığı John Wick evreninin yan hikâyesi Ballerina, kadın suikastçıların erkek muadilleri kadar ölümcül ve şaşırtıcı olabileceğinin kanıtı niteliğinde. Eğer bu filmi beğendiyseniz —ya da eğitimli suikastçıların yer aldığı aksiyon filmleri favorileriniz arasındaysa— mutlaka izlemeniz gereken birkaç film daha var.
Yarı casus gerilim filmi, yarı aile draması olan Black Widow, Scarlett Johansson’ın canlandırdığı, Avenger ailesini kaybetmenin acısını yaşayan Natasha Romanoff’un hikâyesini takip ediyor. Bu süreçte Natasha, her şeyi geride bırakıp Nick Fury’e katılarak hayatını değiştirmeye karar verdiğinde arkasında bıraktığı ailesiyle yeniden bir araya gelmek zorunda kalıyor. Bu da onu, kız kardeşi ve “ebeveynleri”yle tekrar buluşmaya götürüyor; hep birlikte, Natasha gibi başka kadınları kirli işlerini yapmaları için kullanan tehlikeli bir suikastçiyi durdurmaya çalışıyorlar.
Saoirse Ronan’ın Cate Blanchett ve Eric Bana ile birlikte rol aldığı bu film, dağlarda yalnız yaşayan bir baba ve kızının hikâyesiyle başlıyor. Baba, kızına hayatta kalmak ve iz bırakmadan yaşamak için gereken her şeyi öğretiyor. Ancak bir gün keşfediliyorlar ve baba gerçeği açıklamak zorunda kalıyor: Kızı, mükemmel suikastçılar yaratmayı amaçlayan bir programın parçası. İkili, bu programın eline düşmemek ve onları takip eden ajanlardan kurtulmak için kaçmaya başlar.
Luc Besson’un yönettiği 90’ların bu Fransız sinema klasiğinde Anne Parillaud başrolde. Bir soygunun ters gitmesi sonrası ölüm cezasına çarptırılan bir hırsız olan Nikita, ikinci bir şans elde eder. Hayatta kalmak için gizli bir programa katılmayı kabul eder. Burada ölümcül bir suikastçıya dönüştürülür ve baştan çıkarıcılığı da kullanarak hedeflerine yaklaşması ve onları fark edilmeden ortadan kaldırması beklenir.
David Leitch’in yönettiği, Charlize Theron ve James McAvoy’un başrollerde yer aldığı bu patlayıcı aksiyon ve casusluk filminde muhteşem bir soundtrack de yer alıyor. Film, bir ajanı gizli görevdeki bir diğer ajanın ölümünü araştırmak ve başka ajanların isimlerinin bulunduğu çok tehlikeli bir listeyi ele geçirmek için Berlin’e gönderilen bir casusun hikâyesini anlatıyor.
Karen Gillian, Lena Headey ve Michelle Yeoh’un başrollerini paylaştığı film, gizli bir kadın suikastçılar organizasyonunu konu alıyor. Yıllar önce annesi tarafından terk edilen Sam, artık bir kiralık suikastçıdır. Ancak kötü sonuçlanan bir görev sonrası patronlarından kaçmaya karar verir. Bu, annesi ve onun suikastçı arkadaşlarıyla tekrar bir araya gelmesine ve kendilerini yok etmek isteyen düşmana karşı birlikte savaşmalarına sebep olur.
Bu efsanevi intikam hikâyesinde çok sayıda ölümcül kadın ve erkek suikastçı yer alıyor. Uma Thurman’ın canlandırdığı karakter, komadan uyanıp, bir zamanlar dostu olan insanlar tarafından ihanete uğradığını hatırlıyor. Hayatta ikinci bir şans elde ettiğine inanan kadın, onu sırtından vuran herkesi tek tek öldürmeye karar veriyor. Nihai hedefi ise, her şeyin arkasındaki adamı bulmak ve ondan intikam almak.
Jennifer Lawrence ve Joel Edgerton’un başrolünde yer aldığı film, casus ve suikastçılar eğiten sözde gizli bir programı konu alıyor. Filmde, çaresiz bir durumda kalan bir balerin, Red Sparrow adlı programa katılmak zorunda kalır. Burada acımasız bir eğitimden geçer ve Rus istihbarat servisi için mükemmel bir casus ve suikastçıya dönüştürülmeye çalışılır. İlk görevi, bir CIA ajanını baştan çıkararak bilgi toplamaktır. Ancak zamanla öğrendiklerinden şüphe duymaya ve programı sorgulamaya başlar.
Brad Pitt ve Angelina Jolie’yi bir araya getiren bu film, casusluk ile aile dramını birleştiriyor. Jolie, tehlikeli bir düşmanı ortadan kaldırma görevi alan yetenekli bir casustur. Ancak görev karmaşık bir hal alır çünkü hedefi kendi kocasıdır —ve o da aynı görevi almıştır. İkili önce birbirini öldürmeye çalışır, sonra da tüm bu kargaşadan sağ çıkmanın başka bir yolu olduğunu keşfeder.
Jung Byung-gil’in yönettiği bu Kore yapımı film bir intikam hikâyesidir. Sook-hee daha çocukken öldürmek üzere eğitilmiştir. Akıl hocası öldüğünde ve ona özgür bir hayat vaat edildiğinde, nihayet kendi hayatına sahip olabileceğine inanır. Ancak iki gizemli adam ortaya çıkıp yeni hayatını tehdit edince, Sook-hee intikam almaya ve gerçekten özgür olabilmek için savaşmaya karar verir. Bu yolculukta ardında kanlı bir ölüm zinciri bırakır.
Yarı casus gerilim filmi, yarı aile draması olan Black Widow, Scarlett Johansson’ın canlandırdığı, Avenger ailesini kaybetmenin acısını yaşayan Natasha Romanoff’un hikâyesini takip ediyor. Bu süreçte Natasha, her şeyi geride bırakıp Nick Fury’e katılarak hayatını değiştirmeye karar verdiğinde arkasında bıraktığı ailesiyle yeniden bir araya gelmek zorunda kalıyor. Bu da onu, kız kardeşi ve “ebeveynleri”yle tekrar buluşmaya götürüyor; hep birlikte, Natasha gibi başka kadınları kirli işlerini yapmaları için kullanan tehlikeli bir suikastçiyi durdurmaya çalışıyorlar.
BU İÇERİK İLK OLARAK GQ MEXICO Y LATINO AMERICA WEB SİTESİNDE YAYINLANMIŞTIR.