Gerçekten öznel olan bir şey varsa o da komedidir. Birinin size tüm zamanların en komik filmini izlemek üzere olduğunuzu söylemesi ve sizin de kibarlık olsun diye zar zor gülüyor olmanızdan daha kötü bir şey olamaz. Ancak yine de, komedi filmleri dünyasında inkâr edilemeyecek bazı cevherler vardır.
Komedi, fars ve hicivden skeç ve doğaçlamaya kadar geniş bir spektrumdur. Bunun içinde de romantik komediler ve aksiyon komedileri gibi pek çok farklı alt tür vardır. Belli bir kalıba sokmak zordur, bu da zamanımızın en komik filmlerinin bir listesini yapmaya çalışmayı biraz saçmalık haline getirir. Ama deneyeceğiz - çünkü komedi ciddi bir iştir.
İşte GQ'nun seçtiği eşsiz komedi filmlerinden bazıları.
Superbad (Çok Fena) (2007)
Her nesil, klasik bir lise komedisine yeni bir yorum getiriyor. 80'lerde The Breakfast Club, 90'larda Clueless ve 2000'lerde Superbad. İneklerin bakış açısından lise deneyimine alternatif bir bakış açısı sunan Superbad, aslında sevmememiz gereken insanlarla bir buçuk saat boyunca takılmamızı sağlayarak cesur bir hamle yapıyor. İğrençler, ahlaki açıdan belirsizler ve biraz da sinir bozucular. Özetle lise deneyimi bu değilse, nedir bilmiyorum. Bir noktada McLovin tüm dünyadaki en komik şeydi ve dürüst olmak gerekirse bugün hala güldürüyor. Bizi Jonah Hill ve Emma Stone gibi yeteneklerle tanıştıran Superbad, komedide 2000'lerin sonu ve sonrasında gelecek olanlar için gerçekten bir başyapıt.
Easy A (2010)
Başrole hoş geldin Emma Stone. Superbad ve The House Bunny gibi filmlerde rol alan aktris için ilk başrol olan Easy A, komediye yeni bir soluk getiriyor. Dedikoduların hüküm sürdüğü lise deneyimine yüksek bir bakış sunan film, Stone'un eşsiz performansıyla replikleri kraliçesi statüsünü sağlamlaştırırken, Amanda Bynes ve Thomas Hayden Church gibi yardımcı oyuncular da onun seviyesine kolaylıkla ulaşıyor.
Bununla birlikte, Stanley Tucci ve Patricia Arquette'ten bahsetmeden Easy A'den bahsetmek eksik olur. Ekranda şimdiye kadar canlandırılmış en iyi anne-baba performansı sergileyen film olmaya aday Easy A, aynı zamanda Tucci çekiciliği döneminin de gerçek başlangıcına işaret ediyor. Ona çok şey borçluyuz!
The Great Dictator (Büyük Diktatör) (1940)
Şimdi geriye dönüp baktığımızda Hitler ve Nazilerin entrikalarını yerden yere vuran bir komedinin kolay lokma olduğunu düşünmek basit ama Charlie Chaplin'in 1940'ta, iktidara gelmesinden sadece birkaç yıl sonra lidere bu kadar açık bir şekilde gülerek parmak göstermesi inanılmaz derecede cesurcaydı. Bunun Chaplin'in sessiz sinemaya hükmettikten sonraki ilk gerçek sesli filmi olduğu düşünüldüğünde daha da cesur bir seçim olduğunu anlıyoruz. Tabi komedi kralınun bugün hala devam eden mirasını düşündüğümüzde o yapamazsa kimse yapamazdı diyebiliriz. Filmde iki rol birden canlandıran üstat, sadece Chaplin'in mükemmel bir şekilde hazırlayabileceği bir kokteyl olan fars ve siyasi hicvin keskin bir karışımını sunuyor.
Mean Girls (Kötü Kızlar) (2004)
Çok az gerçek gençlik komedisi zamana dayanabilir - kültür değişir, mizah gelişir, espriler yaşlandıkça solar - ama Mean Girls iyi bir şarap gibidir. Gösterime girmesinden neredeyse 20 yıl sonra bugün bile, okul koridorunun mikrokozmosunda gerçekliğini koruyor. O dönemde SNL'in kurtarıcılarından biri olarak yükselişe geçen Tina Fey'in dümende olduğu filmde diyaloglar keskin ve komik. Amanda Seyfried, Rachel McAdams ve Lacey Chabert mükemmel bir komedi grubuyken, Lindsay Lohan ekrana çekici bir karakter olarak çıkıyor, sanki o konuşurken etrafında bir şeyler silikleşiyor, baştan aşağı sihirli.
Popstar: Never Stop Never Stopping (2016)
Yıllar boyunca SNL kadrosundan çıkan filmler, en hafif tabirle, isabetli oldu, ancak eğer görevi başaran birinden bahsedeceksek o da dijital gençliğin nabzını tutan ve filme alınan skeçleriyle şovu sonsuza dek canlandıran The Lonely Island'dı. Andy Samberg'in Conner4Real'ı, 2010'ların popstar belgeselleri furyasından yararlanarak Justin Bieber ve Justin Timberlake'in cehennemden gelen bir karışımı. Macklemore, Katy Perry, Lady Gaga ve Kanye West'e yapılan göndermelerle, ekranın her pikselinden bir tür göndermeli gözlemsel mizah damlıyor ve her iyi Lonely Island ürününün yaptığı gibi aşırıya kaçıyor.
Bu kadar akılda kalıcı olmaya hakkı olmayan şarkılar ve sayamayacağınız kadar çok tanıdık yüzle harmanlanmış Popstar: Never Stop Never Stopping zaman geçtikçe daha da komikleşiyor.
The Birdcage (Kuş Kafesi) (1996)
La Cage aux Folles müzikalinin yeniden çevrimi olan The Birdcage, “straight” adam komik adama karşı kinayesini alır ve kelimenin tam anlamıyla hikayeyi yukarı taşır. Yaptığı her şeyde kesinlikle muazzam olmasına rağmen asla çok büyük olmayı başaramayan eşsiz bir yetenek, Robin Williams… Onun yer almadığı herhangi bir komedi listesi işimize saygısızlık olurdu. The Birdcage, en iyi ihtimalle büyüleyici bir şekilde kitsch ve en kötü ihtimalle bazen biraz sorunlu görünen klişelerle desteklenen, geçmiş bir döneme ait bir film. Ama öylesine büyük bir kalbe sahip bir film ki, oyuncu kadrosunun zenginliğiyle de başka bir havası var.. Nathan Lane, Gene Hackman ve Dianne Wiest, en beklenmedik kayınvalidelerin bir araya gelişinin öyküsünü tamamlıyor.
Dr Strangelove / How I Learned to Stop Worrying and Love the Bomb (Dr Garipaşk) (1964)
Stanley Kubrick tam olarak kahkaha attıran bir yönetmen olarak bilinmez, ancak elini attığı her türün - bilim-kurgu, korku, melodram - bir şekilde en iyi versiyonlarını sunması dikkat çekicidir. Komedi türündeki filmi Dr. Strangelove ya da How I Learned to Stop Worrying and Love the Bomb, çılgınca sinematik ve biraz da ulaşılmaz olması bakımından klasik bir Kubrick filmidir. Chaplin'in The Great Dictator’ünde olduğu gibi Kubrick de komedisini savaşın, hatta nükleer bir soykırımın içine yerleştirir. Kara komedinin gelebileceği en kara komedi olan bu film, Kubrick'in tartışmasız en büyük eserlerinden biri.
Blazing Saddles (Gümüş Eyerler) (1974)
Hollywood'dan çıkan en iyi komedilerden bazıları kendileriyle dalga geçebilenlerdir ve Mel Brooks, Hollywood işleyişini en şakacı yollarla nasıl alt edeceğini çok iyi bilir. Blazing Saddles, Amerikan batısının ve Hollywood'un onu ne kadar "beyaz" görmeyi sevdiğinin bir hicvidir. Beyaz bir kasabadaki ilk siyahi şerifin bakış açısından anlatılan film, müstehcen, kaba, zevksizliğin dibine vuran ve zaman zaman her şeyi yerden yere vuran mizahıyla neredeyse insanın içini sızlatan bir filmdir. Ancak yine de Gene Wilder ve Cleavon Little gibi oyuncuların desteğiyle iyi niyetli bir komedi klasiği olarak anılmasını sağlar.
Shawn of the Dead (Zombilerin Şafağı) (2004)
Komedi ve korkuyu bir araya getirmek bir tencere muhallebi pişirmek gibidir, doğru yapıldığında sorunsuz bir şekilde kıvamı tutar ancak usta bir el olmadan ne komik ne de korkutucu bir şeye dönüşebilir. Gelmiş geçmiş en yumuşak muhallebi ise Shaun of the Dead (Ölülerin Şafağı), türün mihenk taşlarından biri ve Simon Pegg ile Nick Frost bir şekilde bir zombi parodisini tüm zamanların en iyi zombi filmlerinden biri haline getirmişler. Film, hayatta kalma mecazını neredeyse acı verici bir şekilde ilişkilendirilebilir hale getirerek yeni bir alana taşıyor.
Elbette hepimiz bir kahraman olmak isterdik ama dürüst olalım, yarın zombiler beynimizi yemeye gelse biz de muhtemelen bir barda saklanmayı tercih ederdik.
Ghostbusters (Hayalet Avcıları) (1984)
Kimi arayacaksın? İsmini söylememize bile gerek yok, çünkü hepiniz biliyorsunuz. Bir filmden bir şarkı ve kostüm, neredeyse 40 yıl önce gösterime girdiği zamanki kadar kültürel olarak güncelse, karşınızda bir klasik olduğunu bilirsiniz. Ağırlıklı olarak komediye yaslanan bir bilimkurgu-komedi olan Ghostbusters, güncelliğini korumak için çocukluk anılarına bel bağlamaya ihtiyaç duymayan bir nostalji festivali. Bill Murray, Dan Aykroyd, Harold Ramis ve Ernie Hudson'ın komedi yetenekleriyle, hayaletlere karşı aptalların mazlum hikayesi. Filmin ne kadar iyi olduğuna dair en iyi örnek, sayısız devam filminin ve yeniden çevrimin başarısını taklit etmeye çalışmış olması ve hiçbirinin onun büyüsüne yaklaşamamış olmasıdır.
Zoolander (Zırtapoz) (2001)
90'ların sonu ve 2000’lerin başı yeni bir komedi gücünü ön plana çıkardı: The Frat Pack. 80'lerin ekibi The Brat Pack'in eğlenceli bir dönüşü olan bu grup, kanka mizahının bir tür mikrokozmosunu yapmak için sık sık birbirleriyle iş birliği yapan oyunculardan oluşan bir sistemdi. Sürünün liderleri Ben Stiller ve Owen Wilson, kültürel hakimiyetlerini bugün bile hafızalardan silinmeyen bir film olan Zoolander ile pekiştirdiler. Erkek modellerin kof dünyasını hedef alan film, 2000'lerin başında mükemmel bir şekilde absürt oldu; aynı zamanda mümkün olduğunca çok şeyin parodisini yapmak için masraftan kaçınılmadığını hissettiren bir dönemi de anlatıyor.
Monty Python and the Holy Grail (Monty Python ve Kutsal Kase) (1974)
Açıkçası, eğer bu listede bir Monty Python yer almasaydı, İnzgiliz boomer nostaljisine karşı işlediğimiz suçlardan dolayı kendimizi ihbar etmemiz gerekirdi. Sade ve basit bir şekilde bir başyapıt olan Monty Python and the Holy Grail bizi bir Arthur efsanesinin dünyasına götürüyor. Film tek satırlık repliklerinden şarkılarına ve gülünç gerçeküstücülüğüne kadar Monty Python'ı kendi efsane statüsüne yükseltiyor.
Bridesmaids (Nedimeler) (2011)
Bu kadar kadın patron karakteri yeter. Ölçülemeyecek kadar başarısız kadınlar sahnede. Bridesmaids, Kristen Wiig'in bir gecede komedi tarihinin önemli sesleri arasına yükselişi gibi. SNL mezunlarının filmlerinden hiçbiri Bridesmaids kadar etkili olmadı.
Film, özellikle düğünlerin hassas zamanlarında kadınlar arasındaki çok gerçek ve benzersiz ilişkilere değiniyor, arkadaşlık gruplarını bir araya getiriyor. Bridesmaids'in 2011'de yarattığı ve bugün hâlâ hissedilen dalgası bir abartı değil.
Some Like It Hot (Bazıları Sıcak Sever) (1959)
Komedi üretimimizin ve duyarlılıklarımızın çoğunun izi 1950'lerin screwball komedisinin altın çağına kadar sürülebilir ve bu filmlerden biri diğerlerinden çok daha öne çıkar. Başrollerinde Jack Lemmon ve Tony Curtis, mafyadan kaçmak için kadın kılığına girip tamamı kadınlardan oluşan bir gruba katılmak zorunda kalan bir çift tanığı canlandırıyor. Marilyn Monroe'nun flörtöz performansı ve Curtis'in esmer cazibesi sayesinde film formunda bir 'oooer' olan klasik bir seks komedisidir. Monroe, ne yazık ki mirası hakkında konuşulurken hâlâ neredeyse hiç bahsedilmeyen bir yetenek olan, her şeyden habersiz adeta bir “bomba” rolünde kesinlikle ışıl ışıl.
Anchorman: The Legend of Ron Burgundy (Anchorman: O Bir Efsane) (2004)
Haber ekibi, toplanın! Bir filmin kalıcı değerini, gösterime girdiği dönemde ergen erkeklerin ne kadar hoşuna gittiğine bakarak değerlendirmek muhtemelen hiçbir zaman en iyi seçenek değildir, ancak bir genç kuşak üzerinde gerçekleştirdiği mutlak biyolojik ve kimyasal savaşa rağmen, Anchorman tüm esprilerin toplamından daha fazlasıdır. SNL'in tartışmasız kralı olmasına rağmen, film Will Ferrell'ı bir komedi süperstarı olarak güçlendirdi ve bize Paul Rudd ve Steve Carrell'ı içeren yeni bir arkadaş grubu dinamiği sundu.
2000'ler parodiyi ve bir şeyin sıradanlığını kesinlikle gülünç hale getirmeyi severdi. 1970'lerin San Diego'sundaki haber spikerlerinin hayatı buna örnektir. Film çok ama çok aptalca. Kesinlikle aptalca ve saçma ama yine de her yönden mükemmel. Filmin mirasını berbat bir devam filmiyle lekelememeleri iyi olmuş, değil mi? Klas kal, San Diego.
Bu içerik British GQ sitesinde yayınlanmıştır.