Cennetin Tam Ortasında
Röportaj

Cennetin Tam Ortasında

İtalyan mimar Massimiliano Locatelli, hayal kurmaktan çekinmiyor. Onu bu kadar yenilikçi yapan da bu zaten: Hayallerin ulaşılmazlığı karşısında yılmaması ve bu hayallere başka insanları da ortak etmesi…

Çocukluğunda, büyüyünce papa olmanın hayallerini kuruyordu ama günün birinde kendini bir kilisenin içinde mimar olarak buldu. “Kral olamadım, papa oldum” diyordu gülerek poz verirken. Kimsenin cüret edemediği altarın üstüne çıkıyordu Massimiliano Locatelli.

“Cüretkarsın” demem çok hoşuna gitmişti; daha da yükseğe çıkıyordu. Kendini gerçekten de papa gibi hissediyordu.

Hayal ettiği her şeyi gerçekleştirmek için çalışan Locatelli doğal olanı fantastikle harmanlayıp, mimarların en çılgın hayallerinde bile göremeyeceği alanlar yarattı; hatta Victor & Rolf’un baş aşağı gibi görünen mağazasını tasarlamaya, kocaman bir kiliseyi ofis haline getirmeye, Nina Yashar’in sahip olduğu Nilufar Depot’yu Teatro alla Scala’dan etkilenerek inşa etmeye, dünyanın en minimal anaokulunu tasarlamaya, en yakın arkadaşı olan Franca Sozzani’nin bütün evlerini dekore etmeye kadar uzanıyordu imzasını taşıyan işler. Ayın 10 gününü Milano’da, diğer 10 gününü New York’ta ve kalan günlerini de dünyanın başka şehirlerinde geçiren ünlü İtalyan mimar Massimiliano Locatelli ile 16. yüzyılda Milano’da inşa edilmiş olan San Paolo Converso Kilisesi’nde buluştuk. Kilise aynı zamanda, sahibi olduğu mimarlık şirketi CLS Architetti’nin ana üssü. Kilisenin içinde bir ofis. 

Sonunda altardan aşağı inmişti ve karşılıklı oturabilmiştik. Çocukluğunu merak ettim; küçük bir çocukken geleceğe dair kurduğu hayalleri… “İtalya’da artık kral olmadığını öğrendikten sonra kral olmaya karar verdim. Sonrasında da papa olma hayalleri kurmaya başladım. Vatikan’da Sistina Şapeli’nde yaşamak istedim hep. Sistina Şapeli’nin tavanındaki Michelangelo fresklerine bakarak uyuyakaldığımı hayal ederdim. Tabii sonrasında bu meraklar beni dedemin dergilerine, kitaplarına yönlendirdi. Kendisi mimardı. Bir şeyler oluşturma, üretme merakım ondan geliyor. Hep yeni şeyler inşa ederdim kafamda ve gerçek hayatta.” Ünlü mimar için objeler kadar, objelerin barındığı mekan ve alanlar da önemli olmuş. Kralın kendisinden çok nerede yaşadığı ilgisini çekmiş.

Peki ofisini bir kilisenin içinde kurmak da çocukluk hayallerinin bir devamı mıydı? “Bunu hiç hayal etmemiştim fakat papa olmayı hayal etmiştim. Aslında ofisimin bir kilisenin içinde olması benim açımdan hiç sıra dışı değil.” Locatelli bu kiliseyi bir cennete benzetiyor. Haksız da değil; burası bir cennet derken çan sesleri kilisenin atmosferini daha da büyüleyici kılıyor. “Yüzyıllardır içinde barındırdığı ruhsal birikimi hâlâ hissedebiliyorsunuz, sizinle birlikte buradalar, içerideler” diye ekliyor.

Massimiliano’yu tanımlarken “klasik bir İtalyan” demek gelmez aklınıza. Karşınızda yeniliklere ve farklılıklara açık, tüm bunlara kolayca uyum sağlayan bir adam var. Sürekli yolda, seyahat halinde olması da biraz da bundan kaynaklanıyor belki de: “Yurtdışında aktif bir sürü projemiz var ve ben hepsine bizzat gitmeyi tercih ediyorum. Değişik ülkelerde farklı kültürlerle kendini harmanlayabiliyorsun. Daha çok gezip daha çok öğreniyorsun.” Bu esnada, son seyahatinde gittiği Şanghay’dan getirdiği yöresel bir zili alıyor eline ve sallamaya başlıyor. Bunları yaparken hep gülümsüyor. O kadar az vakti olmasına rağmen kendini rahatlatmayı, kendine ilgi göstermeyi seviyor ve ekliyor; “Bebeğini dışarı çıkarıp onun ne kadar güzel olduğunu anlatman gerek. Ben yaptığım işlere böyle bakarım." Üç boyutlu yazıcıdan çıkan bir ev. 

Massimiliano son olarak 2018 Milano Tasarım Haftası için üç boyutlu yazıcı kullanarak bir ev inşa etti ve 3D Housing 05 adlı bu çalışması Milano Design Award tarafından sürdürülebilirlik alanında ödüle layık görüldü. Üç boyutlu yazıcıların geleceğin tasarımlarına yön vereceği aşikar ama yine de Massimiliano’ya, bu işe kalkışırken kafasında neler olduğunu soruyorum. “Aslında çok basit bir fikir vardı kafamda: insanların içeri girmesini ve hayal etmesini istedim. Bu prototip insanlarla iletişime geçecekti. Üç boyutlu bir yazıcının bir ev de üretebileceğini insanlara göstermek ve onları, bu projenin birer parçası olduğuna inandırmaktı esas hedefim. Yeni teknolojilerin zararlı olmadığını, onlara zarar vermediğini göreceklerdi bu sayede.”

“Bir evi sadece beton kullanarak üç boyutlu yazıcıyla üretmek benim için, sizin için güzel bir fikir olabilir çünkü teknolojinin farkındayız ve bu sektördeyiz fakat genel olarak baktığımızda, insanlara beton bir evin içinde yaşama fikrini benimsetmek çok zor. Le Corbusier’de de olduğu gibi, insanlara soğuk gelen bir düşünce bu. Amacım betonu yumuşak ve cezbedici göstermekti. Sonuç olarak da insanlar kendilerini böyle bir projenin içine yakıştırdı. İçinde yaşamak istediler. Onlara yapmak istedikleri evi tamamen kendi zevk ve ihtiyaçlarına göre modifiye edebileceklerini aktardım. Ne yapmak istediğiniz tamamen sizin elinizde. Bu fikre çabucak uyum sağladılar.”

Uzun süren şantiyeleri, yıllarca ödemek zorunda olduğunuz konut kredilerini ve yeniden yapılanma için gerekli ulaşılmaz paraları unutun diyor İtalyan mimar.

Kullanılmış olan teknoloji ve bu ev hayal değil. Tam 100 metrekarelik ev bir hafta içerisinde tamamlanmış. Fiyatı normal bir evin masrafının dörtte biri kadar. Avrupa’da türünün ilk örneği olan bu prototip ev, aynı zamanda depreme ultra dayanıklı. Dilediğinizde, evi başka bir alana taşıyıp rahatlıkla yıkabiliyorsunuz ve yeniden inşa edebiliyorsunuz.

Gelecek çok da uzak değil artık. 

İlgili Başlıklar
Daha Fazlası