İnsan kılığında efsane
Röportaj

İnsan kılığında efsane

Didier Drogba için hiç tanımayanların bile söyleyeceği şeyler aşağı yukarı belli: Bir futbol efsanesi, bir başarı simgesi, bir cesur yürek...

Ölmeden önce yapmak istediğiniz 10 şey nedir hiç düşündünüz mü? Yedi yıl önce bir pazar günü, kahvaltının ardından yudumladığımız kahvelerimizden başımızı kaldıran bu fikir olmuştu. Gece seyredilen filmin etkisi sabaha geçmemiş olacak ki “bucket list”lerimizi tartışırken bulmuştuk kendimizi. Hatırlarsınız; Jack Nicholson ve Morgan Freeman’ın başrollerini oynadığı film adını, hastanede tanışan ve sayılı günleri kaldığını öğrenen iki kanser hastasının ölmeden önce yapmak isteyip de yapamadıklarını içeren bir listeden alır. Türkçeye Şimdi Ya da Asla diye çevrilen filmde, ikili bu listelerini hayata geçiriyordu. Bizse işi daha da büyütüp, listelerimizi gerçekleşme ihtimali gözetmeksizin hazırlamıştık.

Didier Drogba ile röportaj için Florya Metin Oktay Tesisleri’ne girerken zihnimde bu anım canlandı. Çünkü listemdeki maddelerden birini yaparak Galatasaray’da futbol oynamayı başarabilseydim şu an pekala saat 15.00’teki idmana gelmiş olabilirdim.

Fark ettim ki Drogba benim gerçekleşmesi neredeyse imkansız, “sadece birini bile yapsam gözüm açık gitmem” listemdeki maddelerin çoğunun yanına bu genç yaşında çarpı koymuştu bile. Hem de hep bir fazlasıyla. Galatasaray’da oynadığı yetmemiş, bir de şampiyonluk yaşamıştı. Şampiyonlar Ligi seremonisinde boy göstermesi onu kesmemiş, finalinde takımı Chelsea’ye kupayı getiren golü atarak maçın adamı da seçilmişti. Birçok farklı yayına defalarca kapak olmayı başarıp, Time dergisi tarafından dünyanın en etkili 100 kişisinden biri seçilmişti.

Ama beni en etkileyeni, 2006 Almanya Dünya Kupası’na gitmeyi garantiledikleri Sudan maçının ardından, soyunma odası kutlamaları canlı yayınlanırken, takım kaptanı olarak dizlerinin üstüne çöküp söyledikleri olmuştur: “Fildişi’nin hanımları, beyleri... Kuzeyinden güneyine, merkezinden batısındakilere... Biz bugün tüm Fildişililerin bir arada var olabileceğini ve Dünya Kupası gibi ortak bir amaç uğruna oynayabileceğini gösterdik. Kutlamaların insanları birleştireceğinin sözünü verdik. Dizlerimizin üstünde sizlere yalvarıyoruz: Affedin! Affedin! Affedin! Afrika’nın bunca zenginliğe sahip ülkesi savaşa sürüklenmemeli. Lütfen silahlarınızı bırakın. Seçimlere gidelim. Her şey daha iyi olacak. Biz futbol oynamak istiyoruz, bu yüzden silahlarınızı ateşlemeyi bırakın!”

Drogba’nın milyonları ağlatan bu konuşması, ülkesi Fildişi’nde iç savaşın bitmesinde çok büyük rol oynamıştır. İtiraf etmeliyim; bunun hayalini kurmayı bile akıl edemezdim! Tarihte büyük savaşlar kazanmış çok önemli liderler vardı. Gel gör ki savaşları sadece süper kahramanlar bitirebilirdi. Nihayetinde ben sadece bir insandım. Peki ya Drogba?

Birini tanımak istiyorsanız çocukluğuna inin derler. 1978’de Fildişi’nin en büyük kenti olan ve Afrika’nın Paris’i olarak bilinen Abidjan’da doğar Drogba. “Varlıklı insanlar olduğu gibi fakir insanlar da var” diye bahsediyor doğduğu şehirden: “Ben şanslıydım çünkü Avrupa’ya taşınma fırsatım oldu. Bu bana daha iyi koşullarda yaşama imkanı verdi ama hayat oradaki çocuklar için kolay değil. Günde sadece bir öğün yemek yiyebilen çocuk o kadar çok ki! Bir sonraki yemek 24 saat sonra. Bu nedenle onlara yardım etmek istiyorum.”

Aileme daha yakın olmak istiyorum

Beş yaşında ailesinden ayrılarak Fransa’da yaşayan amcasının yanına yerleşen küçük Didier, her fırsatta doğduğu şehre gider. Annesini, babasını ve kardeşlerini gördükten sonra dönmek hep ıstırap olmaktadır: “Aile benim için her şey demek. Hatta bence herkes için aile her şeydir. Bir probleminiz varsa onlarla çözersiniz. Mutluluğunuzu onlarla paylaşırsınız. Onların çevremde olması çok önemli. Çünkü beni eğittiler ve insan sevgisini öğrettiler.”
Ona Bucket List filminden bahsediyorum. “Çocukken bu listeyi yapma şansın olsa neler yazardın?” diye soruyorum: “Ailemle beraber Fransa’ya taşınmak istiyordum. O zamanlar tek yapmak istediğim futbol oynamaktı. Ama profesyonel olarak değil. Doktor olmak istiyordum. Bu şekilde insanlara yardım edebileceğimi düşünüyordum.”

Doktorluk hariç çocukluk hayallerini gerçekleştirmiş 20 yaşındaki Didier’nin listesine bakıyoruz sonra: “Artık profesyonel takımda oynamak, iki-üç yıllık kontrat yapmak istiyordum “diye hatırlıyor o günlerini. Sonra 25 yaşında başardığı bir diğer hayalinden söz ediyor: “Marsilya’da oynamak ve orada kahramanlarım Maradona, Papin, Van Basten gibi efsane olmak istiyordum.” Konuştukça listelerimizde ortak bir madde fark ediyorum: “Henry, Zidane, Ronaldo, Raul, Van Nistelrooy’u seyrediyor, kendime Şampiyonlar Ligi’nde ben de olmalıyım diyordum. Başardım ve çok mutlu oldum.” Küçük bir fark var tabii, o bunu da başarıyor.

 

İnsan kılığında efsane

Kendimi tutamayıp “Benim hayalini kurduğum o kadar çok şeyi başardın ki” diyorum, “Galatasaray’da oynamak için nelerden vazgeçerdim, sen o takımla Şampiyonlar Ligi’nde Real Madrid’e gol bile attın. Herkesin yerinde olmak istediği bir adamsın.

Birçoklarımızın hayal edemeyeceği işler başarmış bir kahramansın. Peki senin ölmeden önce yapmak istediğin ne kaldı?” Bir saniye bile duraksamadan yanıtlıyor: “Futbol kariyerim bitene kadar, kazanabildiğim kadar kupa kazanmak. Ben yarışmacı ruhluyum, onun için elde ettiklerim asla beni tatmin etmez, daha fazlasını isterim. Futbolculuktan sonra da başarılı olmak istiyorum. Antrenör veya işadamı olarak, fark etmez. Aileme daha yakın olmak istiyorum. Kariyerim nedeniyle son 10-15 yıldır onlara yeterince zaman ayıramadım.”

Aslında hepimizin hayattan aynı şeyleri beklediğini düşündüren bu sözlerinden sonra, ağzından baklayı çıkarıyor: “Ama asıl Didier Drogba Vakfı’mın daha çok büyümesini, daha çok tanınmasını istiyorum.” Anlıyorum ki ailesinin ona verdiği insan sevgisi, hayatı boyunca en büyük hayali olmaya devam edecek.
Yoksulluğu görmüş ama şimdi çok parası olan biri olarak, maddiyat hakkında ne düşündüğünü merak ediyorum. “Para diğer insanlar için fark yaratacak gücünün olmasıdır. Bu kadar param olmasa da çok iyi bir hayatım olacağına eminim. Zaten iyi maaşlar kazanmaya başladığımda 23-24 yaşındaydım. O yüzden zengin olmamanın ne demek olduğunu iyi bilirim. Beni tanıyan herkese o zamanlar ne kadar mutlu olduğumu sorabilirsin. Şimdi daha çok param, daha çok problemim var. Ama daha çok paran varsa çevrendeki insanları daha çok mutlu etme şansın da oluyor.”

Futbol topu çok güçlüdür, insanları birleştirir

Bugün politikaya atılsa Afrika’nın en büyük liderlerinden biri olabilecek güce ve karizmaya sahip bir adam Didier Drogba. Gücün insanları delirttiği konusunda ne düşündüğünü soruyorum. O karakteristik gülüşüyle “Güç sadece etrafında iyi insanlar yoksa delirtebilir. Eğer etrafındakilerin sana doğruyu söylemelerine izin vermezsen işte o zaman… Evet, belki delirebilirsin” diyor.
Bu konuda tecrübeli biri olduğu için, “Tarih boyunca yaptığımız en büyük delilik olan savaşları durdurabilir miyiz?” diye soruyorum: “Futbol bir elçidir. Birçok ülkeye gittiğinde top peşinde koşan insanlar görürsün. Futbol topu insanları birleştirir. Çok güçlüdür. Siz bunu gerekirse savaşı durdurmak için kullanabilirsiniz.” Onun en büyük bilgisi, belki de süper yeteneği işte futbolun bu birleştirici kudretini fark etmesi. O manevi gücü maddi desteğe dönüştürmeyi başarmış biri. 2007’de kurduğu Didier Drogba Yardım Derneği, Afrikalı çocuklara sağlık ve eğitim desteği sunmak için kuruldu. “Eğitim en önemli şeydir. Savaşları, fakirliği, açlığı durdurabilecek bir şey varsa bu, kesinlikle eğitimdir. Ne kadar bilgin varsa başarma şansın o kadar yüksektir” diye özetliyor amacını.

Şu sıra tüm dikkatini bu ay itibarıyla hayata geçecek ve tam da bu anlattıklarımızı özetleyen projeye vermiş durumda. Ekim 2013’te HOM markasıyla yapılan özel anlaşma gereği kendi adını taşıyan erkek iç çamaşırı ve mayo kreasyonu, onun gibi Fildişili olan genç tasarımcı Elie Kuame tarafından maskülenliği ve rahatlığı ön plana alarak dizayn edilmiş. Didier’nin sırt numarası olan 11’le özdeşleşen kreasyon tişört, atlet, boxer, slip ve mayo olarak, Didier Drogba and CO by HOM markasıyla satışa sunulacak. Tek tesadüf, tasarımcıyla aynı memleketten olmaları da değil. HOM, Drogba’nın 20 yaşındayken efsanelerinden biri olmak istediği Marsilya Futbol Kulübü’nün şehrinde kurulmuş bir firma. Markanın daha sonra uluslararası Triumph International bünyesine girmesini de, Didier’nin Chelsea kariyerine başlayarak çok bilinen bir markaya dönüşmesine benzetiyorum.

Didier’ye “Üstünde adının yazdığı bir markaya sahip olmak nasıl bir şey?” dediğimde biraz kızıyor sanki. Ama haklı: “Maçlara sürekli üstünde adımın yazdığı bir formayla çıkıyorum zaten. Ürünlerde de yazmasının kişisel hiçbir tatmini yok. Konu tamamen farklı bir amaca hizmet ediyor. Bizimki diğer oyuncuların yaptığından farklı bir proje.” Satılan her ürünün 1 euro’sunun hastane yapımı için Didier Drogba Yardım Derneği’ne bağışlanacağını öğreniyorum. Ünlü futbolcunun tüm sponsorluk gelirleri de buraya aktarılıyor. Şu an Abidjan'da bir kliniğin inşası sürüyor, dört tane de sırada. HOM koleksiyonu bu projelerin tamamlanması için kaynak yaratma sürecinde de büyük önem taşıyor. Drogba ürünlerin ileride Afrikalılar tarafından Afrika’da üretilmesini istiyor. Ürünler 1 Mayıs'ta satışa çıkacak. hom.com/didier-drogba adresinden sipariş vermek de mümkün.

Süper kahramanlar tanınmamak için kostüm giyerler. Hatta tayt üzerine külot giymelerinin saçma olduğu hakkında onlarca espri yapılmıştır. Ama hiçbiri, tanınmamak için giydikleri kostümlerinin üstüne gerçek adlarını yazdıracak kadar saçma bir şey yapmamıştır. Bu bir ilüzyon, formalar bunun parçası ve anlıyorum ki futbol, onu insan sanmamız için Drogba’nın bize oynadığı bir oyun.

Drogba özel koleksiyonuna ait parçalara bu linke tıklayarak sahip olabilirsiniz: Didier Drogba & Co. by HOM

 

İZLE
Mario Gómez Kamera Arkası
İlgili Başlıklar
Daha Fazlası