Uykuya dalmanıza yardımcı olabilecek birçok yöntem ve destek arasında müzik, en iyilerinden biridir. Uyku müziği, akşam saatlerinde yavaş yavaş gevşemekten yatağa uzanıp bilincinizi yitirmeye hazır olduğunuz ana kadar, gece rutininizin her aşamasında size yardımcı olabilir.
Bazı faydaları zaten ortada: Ambient müziğin yumuşak, dalgalanan tınıları uykulu bir hâlin tam karşılığıdır; üstelik müzik dinlerken — okumak ya da ekrana bakmak yerine — gözlerinizi kapatabilir ve gerçekten gevşemeye başlayabilirsiniz. Çoğu müzik platformunda döngü ve zamanlayıcı gibi işlevlerin bulunması da müziği gece rutininize daha faydalı bir şekilde dahil etmenizi kolaylaştırır. Eğer gece sizi huzurlu bir uykuya taşıyacak bir ses balsamına ihtiyacınız varsa, işte tam da bu iş için seçilmiş en rahatlatıcı uyku müzikleri. Şimdiden tatlı uykular…
Bu Japon besteci, ambient müziğin ustalarından biriydi ve türün birçok önemli albümüne imza attı. Ancak Flora, 80’lerde kaydedilmiş olmasına rağmen, ölümünden ancak üç yıl sonra yayımlandı. Diğer albümlerine kıyasla biraz daha yapılandırılmış ve tam anlamıyla bir “albüm” hissi verse de, bu hiç de kötü bir şey değil — sonuçta uyku, bilincin farklı bir haline yolculuk etmekse, sizi bir yolculuğa çıkaran müzik bunun için faydalı olabilir. Yine de burada “Adelaide” gibi, yaylılarıyla son derece yumuşak ve huzurlu klasik parçalar da mevcut.
DJ ve prodüktör Anthony Naples, kariyerinin büyük bir kısmını kulüpleri ayağa kaldıran türden house ve techno parçalar yaparak geçirdi. Orbs ise frene basıp daha sakin bir yola girdiği bir albüm; geniş, dub etkili sesler ve yankılı ritimler, sizi dans etmeye zorlamaktansa usulca sürükleyip götürüyor. Albümde hissedilen 90’lar trip-hop esintisi ise fazlasıyla hoş bir detay — ve tam anlamıyla dingin müziklerde olduğu gibi olmasa da, bazı parçalarda davul ritimleri yer alıyor; ama sesi biraz kıstığınızda, uykuya yaklaşırken dinlemek için gayet uygun, hoş bir sersemlik hissi yaratan bir fon müziği haline geliyor.
Alice Coltrane, sadece John Coltrane’in eşi değil, başlı başına olağanüstü bir caz müzisyeniydi. Hayatının ikinci yarısını bir aşram (manevi arayıcıların bir guru ile yaşadıkları yer) yöneterek ve Hindu ruhaniyetine odaklanarak geçirdi. Bu da müzik yapmayı bırakmasına değil ama müziğinin çok daha dinsel ve mantra benzeri bir hal almasına yol açtı. Kirtan: Turiya Sings, 1981’de kaydedilmiş ve sadece kaset formatında yayımlanmış bu dua şarkılarının yeniden basımı. Bu versiyon, yalnızca Coltrane’in orguna ve sıcak, titreşen sesine indirgenmiş. Yarattığı derin ruhani huzur, adeta ruh için bir merhem ve akşam saatlerinde zihninizi dinginleştirmeniz için birebir.
Film müzikleri, klasik, dingin müzikler, techno, deneysellik... Ryuichi Sakamoto’nun son derece üretken ve etkileyici kariyeri tüm bu alanlara dokundu. (Ayrıca oyunculuk da yaptı; özellikle Merry Christmas, Mr. Lawrence filminde David Bowie ile birlikte rol aldı.) Hayatının sonuna kadar müzik yapmaya devam etti: 12, yani 20. ve son stüdyo albümü, ölümünden sadece iki ay önce yayımlandı. Neredeyse ürpertici bir sadeliğe sahip olan albüm, piyano tınılarından oluşan, öylesine duru ve acele etmeyen besteler içeriyor ki, bazen Sakamoto’nun mikrofona yansıyan nefes alışını bile duyabiliyorsunuz.
Bir albümün adının Sleep (Uyku) olması, onu listeye almak için fazla mı bariz olur? Hayır, çünkü tam da bu amaçla yapılmış. Max Richter’in sekiz saatlik bir ninni olarak tanımladığı bu konsept albüm, müziğin uyuyan bir beyin üzerindeki etkilerini keşfetmeyi amaçlıyor ve bu süreçte nörobilimci David Eagleman ile birlikte çalışılmış. Tahmin edilebileceği gibi, piyano, yumuşak yaylılar ve düş gördüren melodilerle dolu, yavaş ve rahatlatıcı bir dinleme deneyimi sunuyor. Albüm çıktığında, Richter bu albümü birkaç kez canlı olarak da çaldı — üstelik hepsinde gece boyunca sahnede kalarak, yatağa uzanmış dinleyicilere seslendi. Bu da gösteriyor ki, derin bir uykuya eşlik edecek en iyi müziklerden biri karşımızda.
Brian Eno’nun Music for Airports albümü, ambient türünün tanımlayıcı çalışmalarından biri. Aslında havaalanının kaotik ortamında dinginlik hissi yaratmak için tasarlanmıştı, ama bu, yalnızca seyahat ederken dinlemeniz gerektiği anlamına gelmiyor. Dört besteden oluşan albümde, Eno, koro vokallerinin döngülerini, ritmik piyano partisyonlarını ve synth katmanlarını üst üste bindirerek sizi tam anlamıyla sakin ve hipnotize olmuş bir boşluk hissine sürüklüyor — iyi bir uyku için de bundan iyisi yok.
Doğanın seslerinden daha iyi bir huzur kaynağı pek az şey vardır — kuş cıvıltıları, yağmurun tıkırtısı, cırcır böceklerinin ötüşü. Hiroshi Yoshimura’nın beşinci albümü ise dinleyiciyi tam olarak bu ses dünyasına davet ediyor; ya da onun kendi deyimiyle, “Green’in doğal döngüsünün konforlu manzarasına.” 1985 ile 1986 yılları arasında Tokyo’da kaydedilen Green, Yoshimura’nın minimalist seslerle, stüdyo ortamında şehir yaşamının koşuşturmasına tezat oluşturan, sıcacık ve durgun bir atmosfer yaratmasını sağlıyor — öyle bir durgunluk ki, kendinizi akışına bırakırsanız dünya tamamen ortadan kaybolabilir.
Moby’nin 12. albümü Long Ambients 1: Calm. Sleep. — onun deyimiyle “gerçekten, gerçekten, gerçekten sessiz müziklerden” oluşuyor — aslında tamamen kendi kişisel dinlemesi için yapılmıştı. Özellikle yoga, uyku, meditasyon ve hatta panik anlarında eşlik etsin diye tasarlanmıştı. Sonunda dört saatlik huzurlu ve dingin tınılar ortaya çıkınca, Moby 2016’da albümü ücretsiz olarak yayımlamaya karar verdi; böylece herkes kendisi kadar sakinleşebilsin diye.
William Basinski’nin The Disintegration Loops I-IV serisi — döngüsel, meditatif ve drone benzeri seslerden oluşan huzurlu bir dizi — aslında 80’lerde yaratıldı ama şimdiki haline 2000’lerin başında Basinski bu kayıtları dijital ortama aktarırken ulaştı. Bu sırada bantlar yavaş yavaş bozulmaya başladı ve bugünkü dokulu, duygusal seslerin temelini oluşturan çatlamalar ve bozulmalar ortaya çıktı. Basinski, kayıtları tamamladığı gün, Brooklyn’deki çatısından 11 Eylül saldırılarına tanık oldu. Gün batımının son saatlerinde çektiği görüntülerden kareler, dört albümün kapaklarında kullanıldı. Basinski, The Disintegration Loops’u 11 Eylül kurbanlarına adadı ve “bu olaylar, birkaç hafta önce stüdyomda kaydettiğim ve felaketle bozulmuş bu müzik parçalarına yeni bir anlam kattı” dedi. Albümler 2002 ile 2003 arasında tek tek yayımlandı ancak 2012’de 296 dakikalık dev bir toplu albüm halinde bir araya getirildi.
Besteci Robert Rich, müzik kariyerine insanları uyutarak başladı ve bu da onu bu konuda tam bir uzman yapıyor. 80’lerde San Francisco’da, uykulu ya da yorgun dinleyicilere gece boyunca canlı performanslar veriyor ve amaç olarak onların REM uyku döngülerini etkilemeyi hedefliyordu. Yıllar sonra yayımlanan Somnium — yedi saatlik, tek bir kesintisiz müzikal besteden oluşan bir albüm — kısmen bu erken dönem konserlerden ilham aldı. Ambient elektronik sesleri, sakinleştirici, rüzgarı andıran efektler ve doğadan alınmış ses dokularını harmanlayarak huzurlu bir gece uykusu için tasarlandı.
Besteci Suzanne Ciani’nin sesleri eşliğinde uykuya dalmak isteyenler için, sanatçı bu konuda yardımcı olmuş ve ismine yaraşır bir derleme albüm hazırlamış: Meditations for Dreams, Relaxation, and Sleep. Bu albüm, 20 yıllık kariyerinden seçilmiş, en huzur verici 14 parçayı bir araya getiriyor. Elektronik ve akustik arasında dolaşsa da, ağırlıklı olarak Ciani’nin 1990 tarihli solo piyano albümü Pianissimo’dan besleniyor. Ortaya çıkan ise yumuşak, dokunaklı ve özenle derlenmiş bir ses rüyası.
Steve Roach’un büyüleyici Structures From Silence albümünü dinlerken, müziğin adeta nefes aldığını düşünmeniz çok doğal. Büyük ölçüde ince ve hafif tınılardan oluşan atmosferik sesler, rahatlatıcı ve tanıdık bir ritimle yükselip alçalıyor. Gözlerinizi kapatın ve göğsünüzün de müziğin ritmiyle birlikte kalkıp inmesine izin verin.
Julianna Barwick’in üçüncü albümü Nepenthe ise labirent gibi katmanları, zengin yaylıları ve hipnotize edici koro vokalleriyle dinleyiciye neredeyse ruhani bir deneyim sunuyor. Amerikalı müzisyen, albümü kışın ortasında, İzlanda’da kaydetti. Sigur Rós’un yapımcısı Alex Somers’ın davetiyle gittiği bu süreçte, Somers yalnızca albümün yapımcılığını ve kaydını üstlenmekle kalmadı, Barwick’i albümde önemli bir rol oynayan bazı yerel müzisyenlerle de tanıştırdı. Nepenthe, melodik ve kışa yakışan bir albüm; eğer hemen sizi huzurlu bir uykuya daldırmasa bile, uyku öncesindeki o derin içsel yolculuğu mutlaka başlatacaktır.
Bu albüm oldukça doğrudan bir isme sahip ama keyif almak için illaki astral düzlemde gezinmeniz gerekmiyor. Elektronik prodüktör Jon Hopkins’in altıncı albümü, Ekvador yağmur ormanlarının derinliklerinde bir mağaraya yaptığı ziyaretten ilham aldı ve birbirine ustaca bağlanan dokuz parçadan oluşuyor. Ritüel havası, zihni genişletmeye yönelik gibi görünebilir ama gündelik bir ritüel olan uykuya dalmak için de en az o kadar iyi işliyor.
Bu biraz alışılmadık bir öneri: bir caz albümü ve içinde davul ile bas var — ki genelde bunlar uykuyla pek bağdaştırılmaz. Ama yatmadan önceki o ilk aşama, yani günü geride bırakıp yavaş yavaş gevşediğiniz anlar için kusursuz. John Coltrane ve grubunun seslendirdiği, balad ağırlıklı caz standartlarından oluşan bir seçki. Coltrane’in dehasını anlatmaya zaten gerek yok; ayrıca bu albümde, cazda sıkça karşımıza çıkan sert çıkışlar ya da keskin köşeler de yok. Onun yerine hoş melodiler ve yumuşak ritimler sizi karşılıyor.
Charlotte Wells’in yönettiği ve Paul Mescal’ın sorunlu bir babayı canlandırdığı Aftersun, 2022’nin en iyi filmlerinden biriydi. Filmin müzikleri de en az kendisi kadar etkileyiciydi — İngiliz müzisyen Oliver Coates imzasını taşıyan bu albüm, sade ama bir o kadar etkileyici bir beste örneği ve filmin o yürek burkan yalınlığına kusursuz bir şekilde eşlik ediyor. Bazen neredeyse varla yok arasında kalıyor — ardından yumuşak, heykelsi bir tını ya da hafif bir beyaz gürültü dokunuşu devreye giriyor ve sizi alıp götürüyor. İşte bu incelik, albümü uykuya dalarken dinlemek için de fazlasıyla uygun hale getiriyor.
Nils Frahm, benzeri olmayan bir piyanist. Klasik eğitim almış olmasına rağmen, kariyerinde synth’lerle, davul makineleriyle ve üzerinde oynanmış akustik piyanolarla çalışarak, klasik, elektronik ve dingin sesleri bir araya getiren bir diskografi yarattı. 11. stüdyo albümü Empty, en sade işlerinden biri; öyle ki, bu albümde piyano kayıtları o kadar hassas ki, enstrümanın iç mekanik seslerini bile duyabiliyorsunuz. Parçalar, tıpkı bilincin açıkla kapalı arasında gidip geldiği o uykulu hal gibi, yavaşça belirip kayboluyor — öyleyse neden bu albümü o ana eşlikçi yapmayasınız?
William Basinski’nin The Disintegration Loops I-IV albümleri — döngüsel, meditatif ve drone benzeri seslerden oluşan sakinleştirici bir seri — aslında 80’lerde yaratıldı, ancak bugünkü haline 2000’lerin başında Basinski bu kayıtları dijital ortama aktarmaya çalışırken ulaştı. Bunu yaparken, bantlar bozulmaya başladı ve bugün albüme karakterini veren dokulu, duygusal sesi tanımlayan çatlamalar ve parazitler ortaya çıktı. Basinski, kayıtları tamamladığı gün Brooklyn’deki çatısından 11 Eylül saldırılarına tanıklık etti. Gün batımının son saatlerinde çektiği görüntülerden aldığı kareleri dört albümün kapağında kullandı ve The Disintegration Loops’u 11 Eylül trajedisinin kurbanlarına adadı. Bu albümleri kaydederken “birkaç hafta önce stüdyomda meydana gelen felaketvari bir bozulmayla ortaya çıkan müzik parçaları, yaşanan olaylarla birlikte yeni bir anlam kazandı" dedi. Albümler 2002 ile 2003 yılları arasında tek tek yayımlandı, ancak 2012’de 296 dakikalık dev bir toplu albüm halinde bir araya getirildi.
BU İÇERİK İLK OLARAK BRITISH GQ WEB SİTESİNDE YAYINLANMIŞTIR.