Hangi Protein Tozu En Az Kurşunu İçerir? GQ; Getty Images
Wellness

Hangi Protein Tozu En Az Kurşunu İçerir?

Kurşun gibi ağır metallere maruz kalma, bitki bazlı mı yoksa hayvansal protein tozları mı tükettiğinize göre değişiyor mu? Bunu öğrenmek için uzmanlara sorduk.

Sabah rutininizin ya da antrenman sonrası alışkanlığınızın bir parçası protein tozuysa, geçtiğimiz hafta Consumer Reports tarafından yayımlanan bir inceleme sizi bir an durup düşündürmüş olabilir. Test edilen 23 popüler protein tozu ve içeceğin yaklaşık yüzde 70’inde, kurşun için belirlenen “endişe düzeyinin” yüzde 120’sinden fazla miktar tespit edildi. Bitki bazlı protein tozlarının, ortalama olarak whey bazlı olanlara kıyasla dokuz kat, sığır eti bazlı proteinlere kıyasla ise iki kat daha fazla kurşun içerdiği görüldü. Kurşun tek sorun değildi. Arsenik ve kadmiyum da daha düşük seviyelerde olmak üzere tespit edildi.

Protein tozunun sağlıklı yaşam kültürüyle neredeyse eş anlamlı hale geldiği düşünüldüğünde, bu bulgular hassas bir noktaya dokunuyor ve bazı haklı soruları gündeme getiriyor. Özellikle sürekli kullandığınız marka “kaçınılması gerekenler” listesine girdiyse, bulunan seviyeler hakkında ne kadar endişelenmelisiniz? Hayvansal protein takviyeleri gerçekten bitki bazlı olanlardan daha mı güvenli? Yoksa işi garantiye alıp kutuları çöpe atmak mı daha mantıklı?

Protein Tozlarındaki Kurşun Seviyeleri ve Maruziyet Riski

Paniğe kapılmadan önce, bu sayıların gerçekte ne anlama geldiğine biraz daha geniş açıdan bakmakta fayda var.

Consumer Reports, kurşun için endişe düzeyini Kaliforniya’nın Proposition 65 sınırına dayandırıyor. Bu sınır, günde yarım mikrogram, yani bir tuz tanesinden bile küçük bir miktar. Teknik olarak hiçbir kurşun maruziyeti tamamen güvenli kabul edilmese de, bu standart Gıda ve İlaç Dairesi’nin kendi ölçütlerinden çok daha katıdır. FDA’nin geçici referans seviyesi, yani gıdalardaki bir kirleticinin potansiyel risk oluşturmaya başladığı nokta, çocuklar için günde 2,2 mikrogram, doğurganlık çağındaki kadınlar için ise 8,8 mikrogramdır. Bu referans seviyeleri zaten kurşun toksisitesiyle ilişkilendirilen düzeylerin on kat altında olacak şekilde önemli bir güvenlik payı içerir.

Karşılaştırma yapmak gerekirse, Consumer Reports tarafından “kaçınılması gereken ürünler” olarak işaretlenen ürünler sırasıyla 7,7 ve 6,3 mikrogram kurşun içeriyordu. Buna karşın, 2019 tarihli bir FDA çalışması, ortalama bir yetişkinin yalnızca yiyecek ve su yoluyla günde 5,3 mikrograma kadar kurşun tükettiğini tahmin ediyor. Her iki şirket de ürünlerinin güvenliğini savunan açıklamalar yayımladı. Bir firma, mevcut bilgileri incelediklerini ve bağımsız üçüncü taraf testleriyle FDA referans alım seviyelerinin yetişkinler için aşılmadığını doğruladıklarını belirtirken, diğeri ürünlerinin dünyadaki en katı güvenlik kriterlerinden bazılarını karşıladığını ifade etti.

Ayrıca kurşun ve diğer ağır metal seviyelerinin partiden partiye öngörülemez şekilde değişebildiğini de belirtmek gerekir. Consumer Reports, çalışmasında farklı tedarikçilerden alınmış birden fazla partiden örnekleri test etti ve sonuçlarını ortalama ölçümlere dayandırdı.

Tekrar etmek gerekirse, kimse bilerek kurşun almak istemez. FDA’ye göre, anne karnında başlayan ve erken çocukluk döneminde devam eden maruziyet, öğrenme güçlükleri ve davranış sorunları gibi nörolojik problemlere yol açabilir. Yetişkinlikte kronik kurşun maruziyeti ise bilişsel gerileme, böbrek fonksiyon bozukluğu ve hipertansiyonla ilişkilendirilir. Buna rağmen, protein takviyesi kullanmasanız bile belirli ölçüde kurşuna maruz kalmak kaçınılmazdır.

Michigan State University’de Gıda Güvenliği, Toksikoloji ve Risk Değerlendirmesi alanında John A. Hannah Seçkin Profesörü olan Felicia Wu, PhD’ye göre kurşun maruziyetini tamamen ortadan kaldırmak imkânsızdır. Wu, “Kurşun, bulunduğu yer, endüstriyel faaliyetler ve diğer faktörlere bağlı olarak farklı yoğunluklarda toprakta, suda ve havada doğal olarak bulunan bir elementtir,” diyor. Kurşun içeren borular, pişirme kapları ve tabaklar da bu ağır metalin farkında olmadan tüketilmesine katkıda bulunabilir.

Kısacası, protein takviyeleri tek suçlu değildir.

Bitki Bazlı Protein Tozları Neden Daha Fazla Kurşun İçerir?

Consumer Reports analizinde, bitki bazlı protein tozları ve içeceklerin hayvansal bazlı olanlara kıyasla, ortalama olarak dokuz kata kadar daha fazla kurşun içerdiği görüldü. Bu sonuçlar, ocak ayında Clean Label Project tarafından yayımlanan Protein 2.0 Çalışması ile de örtüşüyor. Bu çalışma, ABD protein takviyesi pazarının yaklaşık yüzde 83’ünü kapsayan, 70 markaya ait 160 ürünü test etti. Bitki bazlı protein tozlarının yüzde 77’si Prop 65 kurşun sınırını aşarken, whey bazlı ürünlerde bu oran sadece yüzde 28’di. Organik ve çikolatalı protein tozları da olumsuz sonuçlar verdi. Sırasıyla yüzde 79 ve yüzde 65’i sınırın üzerinde çıktı.

Mendocino Food Consulting’in kurucusu ve baş gıda danışmanı olan gıda bilimci Bryan Quoc Le, PhD’ye göre bu bulgular çok da şaşırtıcı değil. Çünkü bitki dokuları, topraktaki ağır metalleri emme konusunda oldukça etkilidir. Le, “Bu proteinlerin birçoğu, topraklarındaki ağır metal seviyelerine dair düzenlemelerin daha zayıf olduğu ülkelerden gelebiliyor,” diyor. Whey proteini ise genellikle birkaç ek koruma katmanına sahiptir.

Le, süt proteinlerinin çoğunlukla yerel kaynaklardan temin edildiğini ve süt ürünlerinde ağır metallere yönelik güçlü kısıtlamalar bulunduğunu açıklıyor. Ayrıca hayvan dokularının ağır metalleri metabolize edip vücuttan atma konusunda bitkilere kıyasla daha başarılı olduğunu, bu nedenle kurşunun inekte ve dolayısıyla protein tozunda daha az kaldığını ekliyor. Buna rağmen, acil tıp uzmanı ve tıbbi toksikolog Michael Policastro, MD, hayvansal ürünlerin de hayvanın yemi gibi faktörlere bağlı olarak yüksek seviyeler içerebileceğini söylüyor.

Bu durum, tüm bitki bazlı protein tozlarının riskli olduğu anlamına gelmez. Ancak beslenme tercihlerinize uygunsa, hayvansal bazlı seçenekleri tercih etmek maruziyet olasılığını bir miktar azaltabilir. Kontaminasyon riskinin ötesinde, whey ve bitki bazlı proteinler amino asit profili, sindirilebilirlik ve emilim hızları açısından da farklılık gösterir. Whey proteini, kas sentezi için kilit bir amino asit olan lösinden daha zengindir. Bitki proteinlerinin çoğu ise, karıştırılmadıkları sürece bazı temel amino asitler açısından daha düşüktür. Ayrıca 2024 yılında yayımlanan ve 31 çalışmayı inceleyen bir meta analiz, sağlıklı yetişkinlerde bitki proteinlerinin atletik performansı artırmada hayvansal proteinler kadar etkili olmadığını ortaya koymuştur.

Peki Protein Tozu Gerçekte Ne Kadar Riskli?

Favori protein tozunuzun ya da hazır içeceğinizin herhangi bir miktarda kurşun ya da ağır metal içerdiğini öğrenmek elbette rahatsız edici olabilir. Ancak uzmanlar durumun tamamen karamsar olmadığını söylüyor.

Le, Kaliforniya’nın Prop 65 sınırlarının o kadar katı olduğunu, gerçek hayattaki riskin ötesinde korku yaratabildiğini belirtiyor. “Proposition 65 tarafından belirlenen seviyelerin üzerindeki ağır metallerin uzun süreli tüketiminin ortalama bir yetişkin üzerindeki etkileri net değil,” diyor. “Kurşun ciddi bir endişe kaynağı olsa da, insan vücudunun onu bir miktar vücuttan atabilme kapasitesi vardır.”

Wu da buna katılıyor ve protein tozunun maruziyetin en büyük kaynağı olmasının pek olası olmadığını belirtiyor. İki kırmızı bayraklı ürün hariç tutulursa, “Doğal olarak en fazla kurşun içeren gıdalar kök sebzelerdir. Buna pancar, patates, tatlı patates, havuç, şalgam ve pastırnak dahildir,” diyor. Bunun nedeni, kurşunun toprakta kalması ve özellikle dikkatlice soyulmadığında ya da yıkanmadığında bu sebzelerin yüzeyini kirletebilmesidir.

Yine de Wu, bu gıdaları tamamen hayatınızdan çıkarmanızı önermiyor. Aksine, durum nüanslı bir değerlendirme ve fayda risk dengesini gözetmeyi gerektiriyor. Kök sebzeler, yapraklı yeşillikler, baharatlar, protein tozları ve su dahil olmak üzere birçok kurşun kaynağı, dengeli ve sağlıklı bir beslenmenin parçası olmaya devam ediyor.

Sonuç

Michael Policastro, Consumer Reports’un zaten hafif düzenlenen takviye endüstrisindeki potansiyel toksin sorunlarını vurgulamakta önemli bir iş yaptığını söylüyor. Hamile veya emziren kadınlar, genç sporcular ve kronik böbrek hastalığı olan kişiler gibi hassas gruplar için ekstra dikkat öneriyor ve bir takviye seçmeden önce bir spor diyetisyeni ya da doktora danışılmasını tavsiye ediyor.

Güvende kalmak için Policastro, NSF ANSI 173 ve NSF Certified for Sport gibi üçüncü taraf kuruluşlar tarafından denetlenen markalara öncelik verilmesini öneriyor. Bu kuruluşlar kalite, saflık ve kontaminasyon açısından düzenli testler yapıyor. Ayrıca tek bir markaya uzun süre bağlı kalmak yerine protein kaynaklarını dönüşümlü kullanmak da maruziyeti azaltmaya yardımcı olabilir.

Habere Alyssa Bereznak katkıda bulunmuştur.

BU İÇERİK İLK OLARAK GQ US WEB SİTESİNDE YAYINLANMIŞTIR.

İZLE
Men of the Year 2025: Late Checkout
İLGİLİ İÇERİKLER
İlgili Başlıklar
Daha Fazlası