Son yıllarda, Danca “hygge” (“hu-geu” olarak telaffuz edilir) kelimesi uluslararası bir fenomen haline geldi. Ancak modaya uygun havası ve İskandinav cazibesinin ötesinde, bu terim gerçekten ne anlama geliyor? Bir kelimeden daha fazlası olan hygge, bir yaşam sanatını, küçük şeylerde mutluluk ve rahatlık bulmanın bir yolunu temsil ediyor. Popüler kültürde hızla büyüyen bir kavram olan hygge, giderek daha yüksek tempolu bir dünyada sadeliğe ve insan sıcaklığına duyulan ihtiyaca yanıt veriyor.
Hygge genellikle İngilizceye “cocooning” veya “cosy” olarak çevrilir, ancak rahat bir atmosferden çok daha fazlasıdır. Günlük yaşamın telaşlı temposundan kopabileceğiniz ve basit zevklerin tadını çıkarabileceğiniz sıcak bir ortam yaratma sanatıdır. Mumların yandığı bir kış akşamı, yumuşak bir battaniye ve dumanı tüten bir fincan sıcak çikolata hayal edin. Bunlar hygge'nin özünü somutlaştıran türden görüntüler. Ancak bu kavram somut nesnelerin çok ötesine geçiyor. Her şeyden önce, bu bir ruh hali: kendini güvende, sakin ve başkalarıyla uyum içerisinde hissetmek.
Hygge, genellikle belirli bir program olmaksızın, sadece birlikte olmanın keyfi için arkadaşlarla veya aileyle paylaşılan anlara dayanır. Bu, evde bir akşam yemeği, bir fincan çay eşliğinde sohbet ederek geçirilen bir öğleden sonra veya arkadaşlarla ve aileyle masa oyunları oynanan bir akşam olabilir. Buradaki fikir, insan ilişkilerine yeniden odaklanmak, içinde bulunduğumuz anı takdir etmek ve sadelik içinde pillerimizi yeniden şarj etmek.
“Hygge” kelimesinin kökeni 16. yüzyıldan kalma "rahatlatmak" veya "teselli etmek" anlamına gelen Norveççe bir terime dayanıyor. Sözcük Danimarka'ya ulaşmış ve burada kısa sürede bir şenlik ve esenlik kültürünü tanımlamak için benimsenmiştir. Hygge yüzyıllardır Danimarka kimliğinin bir parçası olmasına rağmen, modern anlamını ancak 19. yüzyılda kazanmış, sert iklime ve uzun İskandinav kış gecelerine bir yanıt haline gelmiştir. Bugün, yerel kültürde derin köklere sahiptir ve dünyanın dört bir yanındaki zihinleri büyülerken günlük yaşamı etkilemeye devam etmektedir.
Genellikle stresli bir dünyada yavaşlamaya, iyi hissetmeye ve denge bulmaya yönelik evrensel bir ihtiyacı yansıtıyor. Üretkenlik arayışının, her yerde bulunan ekranların ve her zamankinden daha hızlı bir yaşam temposunun damgasını vurduğu bir çağda hygge, modern strese karşı bir panzehir gibi görünüyor. Bizi telefonun fişini çekmeye, bildirimleri kapatmaya ve bizi mutlu eden basit şeylerle yeniden bağlantı kurmaya davet ediyor. Hygge, Danimarka'nın neden düzenli olarak dünyanın en mutlu ülkeleri arasında yer aldığını açıklıyor olabilir.
Hygge'yi genellikle soğuk kış aylarıyla ilişkilendiririz, ancak bu kavramın güzelliği esnekliğinde yatıyor. Yaz ayları da parkta piknikler, arkadaşlarla barbeküler, açık hava konserleri ve güneş ışığında bisiklet gezintileri ile hygge anları sunar. Hygge her mevsime uyarlanabilir, yeter ki temel şey orada olsun: zaman ayırmak, sadeliğin tadını çıkarmak ve birlikte olmanın keyfini yaşamak.
Hygge genellikle ruh sağlığı üzerinde de olumlu etkileri olan bir esenlik hissiyle ilişkilendirilir. Sevdiklerinizle çevrili nazik, yatıştırıcı bir atmosfer yaratmak, stresi azaltmaya ve yaşam kalitesini artırmaya yardımcı olur. Yeniden odaklanmak, sahip olduklarınızı takdir etmek ve dışarıdaki gürültüden kopmak için bir fırsattır. Hygge aynı zamanda bir minnettarlık biçimidir, basitlikte bile bulunacak mutluluk olduğunu söylemenin bir yoludur. Hygge'i siz de denemek ister misiniz? İşte size kendi rahatlık ve şenlik balonunuzu yaratmanız için birkaç ipucu:
Hygge'nin popülaritesinin artmasıyla birlikte, birçok moda tasarımcısı ve marka bu konsepti ürünlerine dahil etmeye çalıştı. Kitaplar, dekoratif objeler, yumuşak, rahat giysiler... her şeyin bir hygge dokunuşu var. Ancak dikkatli olun, gerçek hygge satın aldığınız ürünlerde değil, yarattığınız atmosferdedir. Kokulu bir mum ya da yünlü bir battaniye rahatlık hissi uyandırabilir, ancak farkı yaratan ayrıntılara gösterilen özen, hissedilenler ve orada bulunan insanlardır.
Hygge popüler kültürde de kendine yer bulmuştur. Başarılı Danimarka dizilerinde, The Billionaire filminde Marilyn Monroe'nun giydiği ünlü İrlanda kazağı gibi rahat kıyafetlerle yabancı modada ve iyi bir güveç veya taze pişmiş ekmek gibi basit ama sıcak yemeklere değer veren İskandinav mutfağında bulunabilir.
Ancak sizin de fark etmiş olacağınız gibi hygge sadece bir moda değil: karmaşık bir dünyada bile sadeliğin yeri olduğunu hatırlatan bir yaşam biçimi. Yavaşlamaya, anın tadını çıkarmaya ve küçük şeylerde huzur bulmaya yönelik bir çağrıdır. Belki de Danimarkalıların mutluluğunun sırrı budur.
BU İÇERİK İLK OLARAK GQ FRANSA WEB SİTESİNDE YAYINLANMIŞTIR.