James Baldwin'in Güvenli Limanı İstanbul
Argüman

James Baldwin'in Güvenli Limanı İstanbul

Eğer var oluşun tümüyle bir savaşa dönüşmüşse, ruhunu dinlendirmeden kazanamazsın. 60’lı yılların büyük bölümünü İstanbul’da geçiren Baldwin için bu şehir nefes alabildiği yegane yerlerden biriydi.

Fotoğraf: Charles Shaw/Getty Images

Haftalardır Amerika’yı kasıp kavuran ‘Black Lives Matter’ hareketi, yıllar içinde giderek biriken ve farklı formlar kazanarak kendini sürekli olarak yeniden üreten ırkçılığın pek de şaşırtıcı olmayan bir sonucu. Yasalarla on yıllar önce sağlanan eşitliğin günlük yaşamda pratiğe dönüşememesi yetmezmiş gibi siyahların hala sistematik olarak polis şiddetine maruz kalması, ırkçılık tartışmalarını Amerika’dan başlayarak tüm dünyada yeniden alevlendirdi. Minneapolis’te nefessiz kalarak öldürülen George Floyd’un görüntüleri hala hafızalarımızdayken, zihinlerimiz ister istemez bu topraklardan aşina olduğumuz başka bir ‘siyah’a yöneldi.

James Baldwin, 60’lı yıllarda şiddetini iyice artıran ırkçılığa karşı başlatılan sivil hak mücadelesinin ön saflardaki isimlerinden biriydi. Belki de yazar olmasının getirdiği empatiyle, mücadelede yer alan diğer arkadaşlarına göre Baldwin daha 'romantik' ve hassastı.

‘’Doğduğun ve kimliğini taşıdığın ülkede sana yer olmadığını öğrenmek, hele genç yaşlarda, insanda şok etkisi yapar. Ben büyürken bana Afrika’nın tarihi yoktur diye öğretildi’’. Arkadaşı Zeynep Oral'ın deyimiyle, ''Baldwin siyahtı ve eşcinseldi; siyahların hakları için savaşırken aslında kendiyle de hesaplaşıyordu. Kendisiyle yüzleştikten sonra toplumsal mücadelesini sürdürmeye hız verdi''.

'’Kişinin kim olduğu, ne olduğuyla ilgili imgesiyle gerçek kişiliği arasında hep bir çatışma vardır. Bu çatışmayı yok saymak sizi boğup yok edecek bir fantezidir. Çatışmayı göğüslemek sizi gerçek kimliğinize kavuşturabilir’’ demişti Baldwin.

Sürekli savaş halinde olmaktan yorgun düşer insan; ölen, yaralanan, savrulan yine kendisidir. Ara sıra durup dinlenmelidir ki güç toplayabilsin. 60’lar Baldwin için kolay geçmedi. Amerika’daki siyahi özgürlük hareketine yaklaşımları her ne kadar birbirinden farklı olsa da Martin Luther King, Medgar Evans ve Malcolm X gibi mücadelenin sembol isimlerinin arka arkaya hayatını kaybetmesi Baldwin’in hassas ruhunu iyice hırpalamıştı. Kimliğine karşı yapılan saldırılardan nefes alamaz hale geldiği dönemlerde İstanbul’a geldi Baldwin.

Baldwin’in yarım kalan eseri ‘’Remember This House’’tan uyarlanan ‘’I am not Your Negro’’ belegeselinde de sıklıkla belirttiği gibi, ırkçılık öğrenilen bir şeydi ve 60’lı yılların Türkiyesi'nde yaşayan insanların büyük çoğunluğu için ne Amerika’daki sivil hareket ne de renge dayalı ırkçılık pek bir anlam ifade ediyordu. Belki de bu yüzden burası Baldwin için güvenli bir limandı. Baldwin, Actor’s Studio’da beraber çalıştığı yakın arkadaşı Engin Cezzar ve eşi Gülriz Sururi sayesinde İstanbul’un entelektüel kalabalığının merkezinde kendine konforlu bir alan yarattı. En bilinen romanlarından biri olan ‘Bir Başka Ülkede’ dahil birden çok eserini İstanbul’da, Boğaziçi Üniversitesi'nin denize nazır özgür ortamında kaleme aldı. Baldwin kendini yalnız hissettiği zamanlarda ''Engin Cezzar’ın kan kardeşi, Yaşar Kemal’in 'Arap' Jimmy’si'' oldu.

Kitlesel hareketlerin, kişisel bir perspektiften yaklaşılmadığı sürece doğru bir biçimde özümsenemeyeceğini düşünenler yıllar sonra yeniden Baldwin’e yöneldi. Güzel haber, Baldwin’in yarım kalan eseri ‘’I am Not Your Negro’’, ‘’Ben Senin Zencin Değilim’’ ismiyle ve Sevin Okyay çevirisiyle geçtiğimiz günlerde raflardaki yerini aldı. Kendi hayatının şiirini yazabilmiş insana ve onun hassas ruhuna saygıyla…

İlgili Başlıklar
Daha Fazlası