Özellikle benim için yaz demek, zaten bir hayli hızlı yaşam stilime tam gaz vererek daha da yoğun bir programa balıklama atlamak demekti.
2020 yazı ise kelimenin tam anlamıyla zıttı oldu, tatile çıktık mı desek, bazı şanslılarımız çıktı. Denize de girdik ama her yerde, her şeyde olduğu gibi hep sosyal mesafe ile.
Takvime bakıp ne ara Ağustos’un sonuna yaklaştık diye düşünürken belirli aklıma bir soru belirdi.
Eee Barkın, 2020 yazından ne öğrendin?
İlk olarak yeni bir eve taşındım, hayatımda ilk kez evi sadece otel gibi sadece uyumak için değil, gün içinde de vakit geçirebildiğim bir konuma getirdim. Evde uzunca vakit geçirdim, ev kavramı ile ilgili içimde ilk kez bir bağlantı hissettim. İstanbul’da da yaz geçirilebildiğini öğrendim hatta hayatımda ilk kez İstanbul boğazında yüzdüm.
Bazı şeylerin geçici olduğunu, sabretmeyi ve şükretmeyi tekrardan öğrendim. Artık gezemiyorum diye şikâyet etmek yerine, zamanında ne kadar güzel gezmişim, güzel anılar biriktirmişim dedim. İyi ki hayallerimi ertelememişim dedim. Biz yine yurt dışı seyahatleri yapacağız ama etrafı denizlerle çevrili harika bir coğrafyada yaşıyoruz. Bu yaz Güney’de daha önce hiç gitmediğim yerlere gitme şansım oldu. Örneğin Akyaka’da kitesurfing öğrenmek bu yazın en eğlenceli hareketiydi. Uzun sure boyunca da bu sporu yapacağım gibi duruyor.
Gezerken bir o kadar yeni yerler deneyimlemeye çalışsam da İstanbul’da genelde daha önce gittiğim yerlere gider, yeni yerlere pek de uğramazdım. Bu yaz İstanbul’u tekrardan keşfettim. İstanbul’un kuzeyinde ormanlarda koştum, yeni keşfettiğim rooftoplarda yemekler yedim. Cihangir’deki Tanrı Misafiri, Galata’daki Mavra ve Kızıltoprak’taki Herise çok doğru keşiflerdi.
Roadtrip! Her ne kadar yolda uzun zaman geçirmeyi seven biri olmasam da bu sene bol Ege ve Akdeniz yolları kat edildi!! Uzun playlistler, üçlü beşli arkadaş gruplarıyla bağıra bağıra şarkı söyleyerek yollara çıkmak çok güzel oldu. Bir de dura dura gidip, tostçusundan menemenine, portakalından karpuzuna adeta çocukluğuma dönmüş gibi dura dura gitmek çok güzeldi.
Madem konferanslara gidemiyoruz o zaman farklı seçeneklere yöneleyim diyerek normalde pek yanaşmadığım podcast ve online eğitimlere başladım. Nilay Örnek’in Nasıl Olunur ve Fularsız Entellik podcastlerini bu yaz bol bol dinledim. Ayrıca Masterclass ile online eğitim macerasına başladım. Özellikle Bob Iger’ın “Business Strategy and Leadership” dersi bana baya farklı bakış açıları kattı. Disney gibi büyük firmanın, Pixar’ı satın alması ama Pixar’in kendi içindeki kültürünü aynı şekilde devam ettirmesini izin vermesi bana kendi hayatımda da kullanabileceğim birçok şey kattı. Bir diğer derste Anna Wintour’un “Creative Leadership”ti ve bir konuda benim fikrimi değiştirdi. Normalde çok fazla data odaklı birisiyimdir ama Anna’nın verdiği örnekler: datanın bizi kontrol etmemesi, sadece datanın bizi yönlendirmesi gerektiği, sezgileri ve duyguları da karar alırken hesaba katmamız gerektiğini söylemesi fikrimin değişmesine neden oldu.
Sonunda 2 yıldır uzatmalı kitap maceramı bitirebildim. Yurt dışı seyahatleri olsaydı, yine zaman bulamayacak ya da odaklanamayıp bir türlü kitap için masa başına oturamayacaktım. Seyahatlerin azalması ile, kitabı bitirmek için gerekli vakti buldum ve bir süre eve kapanıp 250 sayfalık dokümanı bitirdim. Ekim’de geliyor!
Kısacası hayatımın en tuhaf yazı bana beklemediğim bir şekilde iyi geldi! 2020 yazı bana durmayı, anda kalmayı ve yetinmeyi öğretti!