İmposter Sendromu, sizi yeterince iyi olmadığınıza veya başarılarınızı hak etmediğinize inandıran psikolojik bir olgudur. Ancak bu mutlaka kötü bir şey olmak zorunda değil ve aslında başarıya ulaşmak için de kullanılabileceğiniz bir durum.
Aslında bazı kişiler, zaman zaman kendinden şüphe duymanın iyi bir şey olabileceğini söylüyor, çünkü bu bizi kendimizi geliştirmenin gerekmediğini ve öğrenebileceğimiz başka bir şey olmadığını hissetmekten alıkoyuyor. Kendimizi ve gelişimimizi sorgulamazsak zamanla stabil ve eski kafalı bir bireye dönüşebiliriz.
İmposter Sendromu, kontrolden çıkarsa gerçekten bir sorun olabilir, ancak aynı zamanda, büyümeyi ve gelişmeyi sürdürmek için motive edici bir unsur, bir destek ve bir basamak taşı olarak da kullanılabilir. Hatta Harvard Business Review'dan Eben Harrell, Basima A. Tewfik adlı bir MIT profesörünün bu konuda bir çalışma yaptığını ve inanması zor olsa da bu sendromun birçok faydası olabileceğini keşfettiğini söylüyor.
Tewfik, Harrell’e yaptığı açıklamada "Araştırmalar, bu fenomeni deneyimlemenin; sizi başarılı bir kariyer için önemli bir bileşen olan ilişki yönetiminde daha yetenekli hale getirebileceğini gösteriyor" diyor. Tewfik, bu sendroma sahip olmanın daha fazla soru sormanıza, başkalarının duygu ve düşüncelerine karşı daha duyarlı ve dikkatli olmanıza, daha fazla empati yapmanıza yol açabileceğini, bunun da sizi daha fazla sevilen biri haline getirebileceğini söylüyor.
Ayrıca uzmanlar, İmposter Sendromu’nun bir kişinin performansını etkileyebileceğine veya daha az başarılı olmasına yol açabileceğine dair bir kanıt olmadığını, ancak hedeflerinize ulaşmak için daha çok çalışmanıza yardımcı olan küçük bir stres faktörü olabileceğini söylüyor.
İşte Harvard'a göre İmposter Sendromu'nu kendi yararınız ve başarınız için nasıl kullanabileceğiniz
İmposter Sendromu'ndan yararlanmak için, onu bir sorun olarak görmek yerine, onu doğru kullanmayı ve sizi iyileştirme-geliştirme arayışına götüren bir faktör olarak görmeyi öğrenmeniz gerekiyor ve bu tamamen sizin elinizde.
Başkalarını daha fazla dinleyin.
Harvard Business Review'a göre Tewfik, İmposter Sendromu olan kişilerin başkalarının duygu ve düşüncelerine karşı daha dikkatli olma eğiliminde olduğunu söylüyor. Bu da birçok nedenden dolayı iyi bir şey. Bu sayede daha iyi ilişkiler kurarsınız, daha iyi geri bildirimler alır, insanların farklı ihtiyaçlarını keşfedebilir, çalışmak için daha iyi yollar bulabilir ve işyerinde iyi iletişimi teşvik edebilirsiniz.
Daha fazla danışmanlık alın.
İmposter Sendromu, insanlara yeterince iyi olmadıklarını veya başarılarını hak etmediklerini hissettirme eğilimindedir. Ancak bu, öğrenmeyi ve gelişmeyi teşvik etmenin bir yolu olarak kullanılabilir. Bu güvensizlikleri kullanmalı ve iyi olmadığınızı düşündüğünüz alanlarda daha yetkin olmanıza yardımcı olacak kurslara, atölyelere gidebilirsiniz. Bu sayede bu sendromun gücünden iyi yönde yararlanırsınız, güncel kalır ve daha fazla iyi fikir ve çalışma yöntemi keşfedebilirsiniz.
İstediğiniz şey için savaşın.
Sahip olduğunuz başarıyı hak etmediğinizi mi düşünüyorsunuz? Kendinizi işinize adayarak, öncelik vermeyi öğrenerek, sahip olduğunuz becerileri geliştirmeye çalışarak ve yenilerini edinerek bunu değiştirmek için savaşmalısınız. Konu aslında tamamen vazgeçmemek, başarısızlıkları ders olarak kullanmayı öğrenmek ve işler zorlaştığında bile ilerlemeye devam etmekle ilgili.
Etrafınızda sizin için doğru insanlar olsun.
Son olarak, İmposter Sendromu’nu kullanmanın iyi bir yolu; bir şeyler öğrenmek, tavsiye ya da geri bildirimlerini almak istediğiniz kişileri kendinize yakın tutmanız ve doğru zamanda onlardan yardım istemekten çekinmemeniz. Hiç kimse tek başına başarıya ulaşamaz, mutlaka bir işbirliği gerekir. Sizin aradığınız şeyi zaten elde etmiş olan kişilerle işbirliği yapmaktan daha iyi bir şey de yoktur.
Öz-yeterlilik
Yönetici koçu ve Harvard Business Review uzmanı Amanda Reill'e göre “kendi kendine yeterlilik", İmposter Sendromu’nun “kriptoniti”dir. Reil bunun "bireyin bir görev için kendi yeterliliğine olan olumlu inancının performansını olumlu yönde etkilediği" fikrine atıfta bulunduğunu söylüyor. Bu işe yarıyor; çünkü insanları başarısızlığı, doğru becerilere sahip olmadığının bir işareti olarak almak yerine, yeniden denenerek düzeltilebileceğine inanmaya yönlendiriyor.