Çocukken astronot olma hayali kurardım. Walt Disney Ansiklopedisi’nin Keşifler, Bilim ve Uzay cildi hep yatağımın yanındaki küçük çalışma masamın üzerindeydi. Ödevlerimi bitirince Neil Armstrong, Buzz Aldrin ve Michael Collins’in fotoğraflarına bakarak, büyüyünce, ay yüzeyinde onlarla birlikte yürüyeceğimi, yer çekimsiz ortamda yarasa gibi baş aşağı duracağımı düşünürdüm. Uzun süre kendime sakladığım bu hayali bir gün okuldaki arkadaşlarımla paylaştığımda hiç beklemediğim bir tepki ile karşılaştım. Yıldızımın bir türlü barışmadığı Gökhan, alaycı bir ses tonuyla “Sen hiç uzaya giden kız gördün mü?” dedi. Sinan hemen topu aldı: “Uzayı sen ancak rüyanda görürsün... Otobüs şoförü kız var mı ona bak önce...” Beklemediğim bu tepki karşısında afalladım. Kendimi toparlayıp “Var tabii” diye bağırdım sonra... Kitaplarda, ansiklopedilerde gördüğüm tüm astronot fotoğraflarını hafızamda canlandırmaya çalıştım: “Var... şey var... şey...” Ben “Yok mu acaba?” diye düşünmeye başlamıştım ki Gökhan ve Sinan zafer kazanmış edasıyla, gülerek uzaklaştılar...
Eve gider gitmez uzay cildini ve onunla birlikte astronot olma hayalimi rafa kaldırdım. 8 yaşındaydım. Yıllar sonra İstanbul’da ilk kadın uzay turisti Anousheh Ansari ile tanışıp Uluslararası Uzay İstasyonu’ndaki 9 günlük macerasını dinleme fırsatı bulduğumda o güne geri döndüm. “Keşke...” dedim, “Keşke o zaman da kız çocuklarının sizin gibi rol modelleri olsaydı.” Ansari, tam da bu nedenle, 2006’dan beri dünyayı gezerek kız çocuklarına ve kadınlara ilham vermeye çalıştığını, onlara hayallerinden vazgeçmemelerini, önlerine çıkan tüm fırsatları değerlendirmeleri gerektiğini söylediğini aktardı. Bir yandan da uzay alanında ilerlemek isteyen genç kadınları finansal olarak destekliyormuş.
Bana sorarsanız ‘orada olması’, onu görmeleri en büyük destek. Hayallerimizden vazgeçmemek, “O yaptıysa ben de yaparım” diyebilmek için Anousheh gibi kültürel normların, oynamamız beklenen toplumsal cinsiyet rollerinin karşısında duran, onları sorgulatan bir örnek görmek bile yeterli olabiliyor bazen. Özellikle de her şeyi merak ettiğimiz, çok hayal kurduğumuz çocukluk yıllarında onlarla tanışmamız...
İşte İstanbul Bilgi Üniversitesi toplumsal cinsiyet merkezi BİLGİGender olarak, AstraZeneca Türkiye işbirliğiyle gerçekleştirdiğimiz Derya ve Deniz Hayallerinin Peşinde çocuk kitapları projesine benzer yaşanmışlıklarımız ile çocuk kitaplarının ideolojiler ve kavrayışlar hayata geçiren, sosyal değer ve rol model aşılayıcı araçlar olduğu bulgusu ilham verdi. Önce cinsiyet rollerinin, beklentilerin tam ters yönüne kürek çekmiş, kimi zaman akıntıya karşı durmuş, ezberleri bozmuş kadın ve erkeklerin peşine düştük. Bir liste oluşturduk ve onlarla iletişime geçtik.
Motosikletli gezgin Asil Özbay, oyun yapımcısı Simay Dinç, pilot Elif Güveyler, futbolcu Didem Karagenç, jimnastikçi Ferhat Arıcan, bilim insanı Seda Keskin Avcı ve dansçı Canberk Yıldız gönüllü olarak projemize dahil oldular. Kitapların yazarı, oyuncu, yönetmen Alper Baytekin her biriyle buluşup hikayelerini, çocukken karşılaştıkları tepkileri, onları mesleklerin cinsiyeti olduğuna ikna etmeye çalışan insanları, nasıl cinsiyet kalıplarını yıktıklarını dinledi. Sonra onların ilham veren yolculuklarından esinlenerek hikayelerini yazdı.
Her kitapta Derya ve Deniz ve kitabı okuyan çocuklar bu ezber bozan gerçek kahramanlardan biri ile karşılaşıyor ve nasıl toplumsal cinsiyet kalıplarını kırdıklarına tanıklık ediyor. Kitaplar yayınlandığından beri yalnızca çocuklardan değil ebeveyn ve bakım verenlerden aldığımız geri bildirimler; bir örneğin, tek bir rol modelin bile ne kadar çok insana hayal kurdurmaya ve onların hayallerini canlı tutmaya yettiğine dair tezimizi doğruladı.
Bahsettiğim yedi gerçek kahramanın hikayesini merak ettiyseniz ve ilham almaya hazırsanız Macenta Yayıncılık tarafından yayımlanan kitapları benimadiminsan, jungoedu.com sayfasında ücretsiz bir şekilde okuyabilir ve dinleyebilir, ayrıca “Benim Adım İnsan” ismiyle Apple, Spotify ve Deezer.com.tr platformlarında podcast formatında dinleyebilirsiniz.