Botsvana’da Sessizlik Bir Erdemdir
Dergi Konuları

Botsvana’da Sessizlik Bir Erdemdir

Kalahari Çölü’nden Okavango Deltası’na uzanan bir safari, tezat yaşam alanları arasında kendini bulma macerasıdır.

Botsvana’ya gitmeden önce, coğrafi zıtlıkların insan ruhunda dramatik etkiler yaratabileceğini aklımdan dahi geçiremezdim. Bir Afrika safarisinden beklentim, tutkuyla sevdiğim yaban hayatının başka kıtalarda göremeyeceğim zenginliğini yakından izleyip fotoğraflamaktan öte değildi. Beş yüz bin kilometrekareye yayılan bir ülkede önce kuraklığa mahkum tuz havzalarında, ardından su basması sonucu deltaya dönüşmüş çöl topraklarında kah ciplerle kah kanolarla bata çıka yaşadığım macera ise ancak filmlerde görebileceğim türdendi. İşte size bu yaşadıklarımın hikayesini anlatmak isterim.

Botsvana, safari turizminde son yılların yükselen yıldızı... Afrika’nın güneyinde kalan elmas zengini topraklarda aynı zamanda kıtanın en yırtıcı hayvanları, en büyülü kuşları ve en zarif antilopları yaşar. Örneğin çoğunuzun mirket olarak hatırlayacağı kuyruksürenleri, belgeseller dışında sadece Kalahari Çölü’nde görebilirsiniz. Kızıl leçve olarak bilinen muhteşem zariflikteki ceylan türü dünyada sadece Okavango Deltası’nın sularında koşturur. Kıtanın en kalabalık fil sürülerine aynı zamanda eşsiz gün batımlarıyla tanınan Chobe Nehri’nde rastlanır. Tüm bunlar ve daha fazlasıyla misafirlerine elmastan daha değerli şeyler sunan bir Afrika ülkesidir Botsvana... Coğrafi olarak zorluklar diyarıdır. Denize kıyısı olmayan ülkenin bütününe baktığınızda, Kalahari’nin çorak topraklarına mahkum gibi görünür. Oysa ki her yaz komşu ülke Angola’nın haşmetli dağlarından eriyip gelen kar sularının adeta bir taşkın gibi çölü basması sonucu oluşan Okavango Deltası, ülke için hayat demektir. Taşkınla birlikte bir anda çöllük alan dört tarafı sularla çevrili adacıklarla kaplanır, bitkiler ve hayvanlar suya kavuşur, hayat adeta yeniden canlanır. UNESCO’nun dünyanın denize dökülmeyen bu en büyük iç deltasını doğa mirası ilan etmesi bu sıra dışı oluşumdandır.

kalahari_colu

○ Siyah Yeleli Kalahari Aslanları

İdeal bir Botsvana safarisi, ülkenin kuzeydoğusunda, Kalahari Çölü ile çevrili Makgadikgadi tuz düzlüklerinden başlar. Kuş uçmaz kervan geçmez diyebileceğim bölgenin dünyayla tanışması, hüzünlü bir hikayeyi de içerisinde barındırır. Safarim sırasında birkaç gün geçirdiğim Jack’s Camp’e adını veren Jack Bousfield, Afrika’nın en azılı timsah avcılarından ve en ünlü doğa rehberlerinden biridir. Uzun yıllar Zambiya’da av turizmiyle uğraşan, 50 binden fazla timsah öldürdüğü bilinen bu efsane adam, Sahraaltı Afrika’da 1980’lerde avcılığın yasaklanmasıyla fotoğraf safarilerine yönelmeye karar verir. Ancak oğlu Ralph ile Botsvana’ya kamp kurmak için arazi bakmaya gittiklerinde bindiği pırpır uçağın düşmesi sonucu hayatını kaybeder. Aynı kazadan yaralı kurtulan Ralph, babasından devraldığı mirası sürdürmekte kararlıdır. Uzun uğraşlar sonucu, Makgadikgadi’de ilk kampını açar.

Jack’s Camp, çoğu insan için, tıpkı Botsvana gibi, cesaretin öyküsüdür. Botsvana’ya safariye gelenler, kolayca ulaşabilecekleri ve sayısız hayvan türünü görebilecekleri Okavango Deltası’nda rahatlıkla bir hafta vakit geçirebilecekken, ufukta tek bir canlının gözükmediği Makgadikgadi’ye mutlaka vakit ayırır.

kalahari_colu

“Bunun pek çok sebebi var” diyor Ralph. Uzun sohbetlerimiz sırasında anlattıklarını süzgecimden geçiriyorum: 360 derece doğa manzaraları sunan bir vahada geceleri gökyüzünde gerçek anlamda bir yıldız şöleni izleyebileceğiniz başka yer yok. Kuyruksürenlerin üzerinize çıkıp saçlarınıza dolandığı bir habitat daha bulamazsınız. Siyah yeleli Kalahari aslanlarını, kahverengi sırtlanları burada görebilirsiniz. Dünyanın sayılı hayvan göçlerinden biri olan zebra göçü, her yıl burada gerçekleşir. Afrika’da hala otantik yaşamlarını sürdüren San Bushmen halkı burada varlık gösterir. Ve tabii bir de sessizlik var. Gece gündüz peşinizi bırakmayan, bir hiçliğin ortasında size an’da kalmayı öğreten sonsuz bir sessizlik... “Uzak kaldığımda ben de en çok bu sessizliği özlüyorum” diyor Ralph. “Ve beraberinde getirdiği huzur duygusunu...”

Makgadikgadi’de günler Ralph’in bahsettiği sessizlikte geçerken etrafınızı çevreleyen sonsuzluğu iliklerinize kadar hissetmek tarifi zor bir mutluluktur... Bir efsanenin adını taşıyan Jack’s Camp, uçsuz bucaksız tuz düzlüklerinde, adeta bir hiçliğin ortasında bir vaha gibi yükselir. Yeşil kanvas çadırlar, kırmızı müslin kumaşlardan duvar perdeleri, sayvanlı yataklar, vintage haritalar ve kıta tarihine ışık tutacak antika eşyalarla dekore edilen kamp, sadece Botsvana’nın değil, tüm Afrika’nın en ünlü çadır konaklamalarından biridir. Burada gündüzleri farklı aktivitelerle bölgeyi keşfedersiniz. Dileyen quad bisikletlerle çölde sırtlan peşine düşerken dileyen at sırtında ya da dört tarafı açık arazi araçlarıyla siyah yeleli aslanları kovalar. Geceleri kamp ateşinin etrafında diğer konuklarla sohbet etmek istersiniz, ama gözlerinizi sonsuz yıldızlı semadan alamadığınız için sessiz kalmak tercihiniz olur. Odanıza çekilip başınızı yastığa koyduğunuzda, çadıra vuran rüzgarın sesini bir yırtıcının hırıltıları zanneder, uykusuzluktan baygın düşene kadar Kalahari’den esen yelleri dinlersiniz...

kalahari_colu

○ Sosis Ağacından Kanolarla Safari

Makgadikgadi’ye veda etmek hiç kolay olmaz. Ancak ideal bir Botsvana safarisinin ikinci durağı mutlaka Okavango Deltası olmalıdır. Sudan hoşlanmadığı bilinen aslan ve leoparların bile tutunacak bir kara parçası bulmak için yüzmek zorunda kaldığı, fillerin sabahtan akşama sevinçle banyo yaptığı deltada yaşam; tüm yaz boyunca suya kavuşmanın getirdiği mutlulukla geçer. Kalahari’nin sessiz sonsuzluğu Okavango’nun kuş sesleriyle bölünür. Beş yüze yakın sıra dışı kuş türünün yaşadığı sulak alanda mokorolarla safariye çıkmak, maceranın diğer adıdır.

Mokoro, Afrika sosis ağacı ya da abanoz ağacından elle oyularak yapılan geleneksel bir kano çeşididir. Okavango’nun sığ sularında yerli halkın ulaşımı sağlamak için kullandığı bu küçücük kanoyla sazlıklarla kaplı dar su kanallarının arasından ilerleyerek safari yapılır. Su kenarına serinlemeye gelen filler, zebralar, zürafalar, suda yüzen antiloplar derken az ötede, suyun biraz derinleştiği noktada bir timsah ya da suaygırının sizi bekliyor olabileceği gerçeği aklınızdan hiç çıkmaz. Okavango’da nadiren de olsa suaygırlarının kanoları devirdiği tatsız olaylar yaşanır. Korku, buraya gelmeden geride bırakmanız gereken tek duygudur. Yerine koymanız gereken ise, mokoroyu kürekle idare eden rehberinize güvenerek, UNESCO korumasındaki bu doğa harikası deltada saatlerce yol alabilmenin eşine az rastlanır bir deneyim olduğunu bilmenin verdiği şükür duygusu olmalıdır.

Mokoro_safari

Okavango’da tabii ki kara parçalarında 4 x 4 araçlarla klasik safarilerinize devam edebilirsiniz. Ancak mokoro deneyimi yaşamadan buradan ayrılmak büyük eksiklik olur. Deltada her kampta mokoro aktivitesi sunulmaz. Planlama yaparken bunu dikkate almanız, suya yakın konumlanan kamplardan birini seçmeniz elzemdir.

Ralph Bousfield için Okavango en az Makgadikgadi kadar değerli... Tıpkı babası gibi çok ünlü bir rehber olan Ralph, yılın belli bölümlerinde, Botsvana’ya gelen Hollywood yıldızlarını, top modelleri, kraliyet ailelerini safariye çıkarır. “Botsvana, bazı Afrika ülkelerinin aksine, hiçbir zaman kolonileşmedi” diye anlatıyor evim dediği ülkeyi. “Bu sayede her noktasında derin bir kimlik duygusu hakimdir. Misafirlerine de bu özelliğiyle transformatif bir seyahat deneyimi yaşatır. Bizler ülkemizi hem daha geniş kitlelere tanıtmak hem de sahip olduğumuz eşsiz doğayı bozulmadan korumak için gereken her çalışmayı yapıyoruz.”

Mokoro_safari

Bousfield, bu yüzden hem Jack’s Camp hem de Okavango’da yeni hizmete açtığı Duke’s Camp için, safari turizminde doğal çevrenin korunmasını hedefleyen bir işletme anlayışı sunan Natural Selection Travel ile çalışmayı seçtiğini söylüyor. Natural Selection (Doğal Seleksiyon), Botsvana, Namibya ve Güney Afrika’da tamamen sürdürülebilir turizmi hedefleyen 22 sıra dışı kamp işletiyor. Bunların en yenisi olan Okavango’daki Duke’s Camp, deltanın el değmemiş bölgelerinden biri olan kuzey topraklarında yer alıyor. Sadece sekiz çadırdan oluşan Duke’s, Eskidünya safarilerini anımsatan dekoru ve bizzat Ralph tarafından eğitilen rehber kadrosuyla deltada otantik maceralar vaat ediyor.

Mokoro_safari

○ Afrika Yaban Köpeklerinin Kurtuluşu

Ralph gibi son derece profesyonel bir ismin işbirliği yapmayı seçtiği Natural Selection Travel için safariye gelenlerin karbon ayak izinin sıfıra indirilmesi ve doğanın sonsuza dek korunması, ticaretten daha önemli. 2017 yılında bu bilinçle kurulan şirketin bana göre en büyük başarılarından biri, Okavango’nun tam ortasında, uzun yıllar av turizmine hizmet etmiş ve büyük ölçüde hayvan popülasyonunu kaybetmiş Khwai Concession’ı yok olmaktan kurtarması oldu. Son birkaç senede tekrar tekrar ziyaret ettiğim bu imtiyaz alanında nesli kritik derecede tehlike altındaki Afrika yaban köpeklerini gördüğüm safariler yaptım. Sayıları çok azaldığı için Afrika’da her yerde karşınıza çıkmayan bu türün yeni bir yaşam alanına kavuşmuş olması ve bu sayede nüfusunun artması, Okavango’da bugüne dek yaşadığım en değerli tecrübelerden biri oldu. Mutluluğumu Khwai’nin yeni safari kamplarından Sable Alley’de gün batımına karşı kadeh kaldırarak kutladım. Gezegenimizin büyük ölçüde tahrip olduğu bir tuhaf modern çağda, her şeye rağmen bir canlı türünün daha varlığını sürdürdüğünü görmek ve insanların yaban hayatıyla bir arada nasıl huzurla yaşayabileceğine şahit olmak, Botsvana’nın uzun yıllardır bana verdiği en değerli hatıralar arasında yer alacak.

Mokoro_safari

İZLE
TRAVEL by VOGUE & GQ
İlgili Başlıklar
Daha Fazlası