Doğru Kişiyi Bulmak İçin Kullandığın Eşleşme Aplikasyonu Nasıl Yanılıyor?
Dergi Konuları

Doğru Kişiyi Bulmak İçin Kullandığın Eşleşme Aplikasyonu Nasıl Yanılıyor?

Doğru kişiyi nasıl buluruz? Sosyal medya uygulamasında mı? En doğru seçilmiş profil fotoğrafına bakarak mı? Eskiden bu işler nasıldı nerelere geldi seks editörümüz Özgür Uysal Sonbahar 2020 sayısında irdeledi listeledi, en doğru yolu yazının sonuna sakladı.

Google arama konsoluna ilişkiler hakkında en çok yazılan sorular şöyle: “Doğru kişiyi nasıl bulurum? Aramızda ten uyumu olduğunu nasıl anlarım? Birini nasıl kendime âşık ederim? Beni sevmesini nasıl sağlarım?” Benim de en çok sorduğum sorulardı bunlar. Birini nasıl etkilerim? Yazının ana fikrini buraya yazıyorum ki, arkadaşa bakıp çıkacaklar için kolaylık olsun. Hepsine tek bir cevabım var: Hiçbiri senin kontrolünde değil. Şu omuzlarımızın üzerinde taşıdığımız 60 watt’lık, ışıldayan ve kendini çok önemli sanan organımızın bizi soktuğu çıkmaz sokaklar bunlar. Eğer beynin en önemli organ olduğunu sanıyorsanız, “Bunu size kimin söylediğini bir hatırlayın” derim. En önemli mi bilinmez ama hayatımızı, kiminle sevişeceğimize kadar şekillendirdiği kesin. Üstelik biz daha farkına bile varmadan. Partnerinizin vücudunda en çok önemsediğiniz yer neresi? Araştırmalar kadınların, omuz açıklığı, göz büyüklüğü ve çene yapısına, erkeklerin de kalça genişliği, göğüs büyüklüğü ve bacak boyuna dikkat ettiğini gösteriyor. Tesadüf mü? İzlediğimiz erotik video ve reklamlar mı nedeni? Hayır. Pek sevgili atalarımız. Hiç görmediğimiz, bize göre daha kıllı, kısa ve sürekli göçmek zorunda olan sevgili köklerimizin araba, ev, sosyal sigorta gibi dertleri yoktu. Tek bir dertleri vardı: Soylarını devam ettirmek. Bunun için de karşı cinste para, romantizm, iyi bir profil resmi değil de çocuklarına miras bırakacakları doğru geni arıyorlardı. Erkekte geniş omuzlar iyi bir iskelet yapısı demekti. Büyük gözler ürkütücü olduğu için düşmana korku, aileye güven verecekti ve geniş çene çiğ ya da az pişmiş yiyecekleri, kemikleri daha iyi çiğneyeceği, gerekli besini alabileceği anlamına geliyordu. Bunlar kadın için hamilelikte kendisini koruyacak bir erkek, çocuğunu ise güçlü genetik mirasıyla hayatta tutacak bir baba demekti. Kadınlarda ise geniş kalça pek çok bebeğe kanat gerebilecek bir çatı anlamına geliyordu. Büyük göğüslerse çatıdan çıkan bebeklerin beslenebileceği iki oda bir salonluk ev... Uzun bacaklar, tehdit anında hızla ortamdan uzaklaşabilecek hayatta kalma araçlarıydı. Bunlar birleştiğinde erkek için ortaya, soyunu devam ettirecek, hem kendini hem de bebeği koruyabilecek mükemmel bir partner çıkıyordu. Araştırmalara bakılacak olursa son 200 bin yıldır değişen pek bir şey yok. Başka nelerden içgüdüsel olarak etkilendiğimizi anlamak için Desmond Morris’in ‘Çıplak Maymun’ isimli kitabını tavsiye ederim. Bize genetik olarak çok benzeyen şempanzeler bu konuda pek çok ipucu veriyor. Gelelim ‘medenileşmeyle’ birlikte eşleşme yöntemlerimizin nasıl şekillendiğine…

 

ÖNCE EŞİN Mİ YOKSA ÜLKEN Mİ?

Göbeklitepe’ye bakınca sevgili atalarımızın 14 bin yıldır bir arada yaşadığını görüyoruz. Yani açlığa, soğuğa, vahşi hayvanlara ve sürekli göç etme haline karşı hayatta kaldıktan hemen sonra birlikte hareket etme sürecini, birlikte medeniyet inşa etme sürecine taşıyorlar. Tarıma geçip besinlerini kendileri üretmeye başladıkları andan itibaren de artık çiftleşme konusuna sadece bireylerin değil, ailelerin karar verdiği bir döneme giriyoruz. Ne de olsa artık ömür uzamış; yiyecekler bir sonraki mevsime kalabiliyor. Artık, “Buralar kurudu göçelim başka diyarlara” süreci de bittiği için toprak mülkiyeti hızla önem kazanıyor. Dolayısıyla Antik Mısır itibarıyla toprak alışverişi, savaş, barış gibi nedenlerle yapılan eşleşmeler ortaya çıkıyor. İlk evlilik yüzüğünün ortaya çıkışı da bu döneme rastlıyor ve derebeyliklerle birlikte giderek önem kazanıyor. Yüzüğün amacı, “Bu kişiler bir aile ve onlar da bizim aileden haberiniz olsun. Onlara yapılan yamuk, bizim aileye yapılmıştır” demek. Yani doğaya karşı hayatta kalmayı çözdükten sonra artık başka insanlara, başka medeniyetlere karşı hayatta kalmak için eş seçilmeye başlanıyor. Çocuğun doğması için gerekli fizik koşullar değil de medeniyetin savaşsız, kazasız, belasız devamı için politik evlilikler trend oluyor.

 

HAMAMDA DOĞAL SEÇİLİM

Derebeylikleri yıkılıp, imparatorlukların hükmettiği dünya düzenine geçilince, bizim dedeler de hem eşleşme kararını ailenin verdiği hem de kalçaların eski önemine kavuştuğu yeni bir ataerkil sistemi benimsiyor. Buna ‘Gelin Hamamı’ ya da ‘Hamamda Doğal Seçilim’ diyebiliriz. Osmanlı’da tüm sosyal hayatın merkezindeki hamamlarda düzenlenen, zaten evlenmiş olan gelinle, erkek ve kız tarafının kadınlarının cümbür cemaat katıldığı özel bir ritüel. Gelin Hamamı'nda gelin, kese ve masaj yapılarak, güzel kokular sürülerek evliliğin ilk gecesine hazırlanıyor. Gelin Hamamı'na kadınlar ve genç kızlar süslenerek, takılar takarak gidiyor. Çalgı çalınıp şarkı söylenen, dans edilen bu ortamda diğer anneler de bekâr oğullarına kız beğeniyor. Bugünkü reality şovlar kıvamında bir âdet aslında. Bir başka deyişle ‘Hamamda Ne Giymesem’ programı. Bugün gelinler hamamlarda seçilmese bile ‘aileyle tanıştırma ritüeli’ hâlâ bâki. Özellikle bizim gibi bir arada yaşamaya alışkın Orta Doğu ve Akdeniz toplumlarında aile onayı hâlâ en önemli kıstaslardan biri. Dünyanın en büyük ciddi ilişki odaklı arkadaşlık uygulamalarından biri olan OKCupid’in Türkiye’deki kullanıcılarına yönelik “Ailenizin onaylamadığı biriyle birlikte olmakta zorlanır mısınız?” sorusuna kadınların yüzde 88’i, erkeklerin de yüzde 80’i “Evet” cevabını vermiş. Söz arkadaşlık uygulamalarına gelmişken, bugün seçilimin nasıl yapıldığından bahsedeyim.

 

MÜKEMMEL PROFİL Mİ MÜKEMMEL YALAN MI?

“Kâbile, hamam, okul, muhallebici, iş yeri, partiler” derken artık yeni partner bulma mahallemiz online arkadaşlık uygulamaları haline geldi. Her şey, internetin hayatımıza girmesi ve mIRC’de attığımız “Slm, nbr, asl” mesajlarıyla başlıyor. O zamanlar profil resmi yok. Bir şarkı bile kimi zaman bir günde iniyor. Sadece chat odaları var. Orada rumuzlar var. Birini seçip mesajlaşıyorsun. Sadece rumuzunu beğenmen yeterli. Konuştuğun kişi ‘kız mı erkek mi, kaç yaşında, nerede oturur’ tamamen konuşanın beyanına bağlı. Yüzünü hiç görmediğin biriyle konuşuyorsun ve belki buluşuyorsun. Yani seçilim, yazı yazma kabiliyetine bağlı. Ardından kendimize profil açabildiğimiz Yonja, Zuka filan derken olay Facebook’a kadar geldi. Buralar artık yüzünü gördüğümüz ancak hâlâ arada bir tanıdık referansına ihtiyaç duyduğumuz mecralar. Ortak bir arkadaş olması konuşmayı başlatmak için en önemli faktör. Zaten tek amaç da partner bulmak değil, daha çok ilkokul arkadaşlarını bulmak. Yani eşleşmeden çok köklere hizmet ediyor. Sonrasında Instagram’ın açtığı yoldan ilerleyen Tinder, Happn, Gleeden gibi uygulamalar gelince, sadece partner bulmak için kullandığımız uygulamalar hayatımızın merkezine oturdu. Stanford Üniversitesi’nde Michael Rosenfeld’ın yaptığı araştırmaya göre bugün dünyanın yüzde 39’u online mecralar üzerinden tanışıyor. Bu sefer doğru eşleştirmeyi hamamda anneler değil, algoritmayla yapay zekâlar yapıyor. Artık OKCupid gibi arkadaşlık uygulamaları sana sorular soruyor, verdiğin cevaplara ve ilgilendiğin profillere göre sana en uygun kişiyi buluyor. Hatta daha da ileriye götüreyim: Şu anda demo olarak geliştirilen bazı yazılımlar, sosyal medyadaki etkileşimlerine göre kiminle sevgili olacağını bile tahmin edebiliyor. Yani artık dijital profilimiz, aile profilimizden daha önemli. 

 

FİLTRESİZLEŞTİREBİLDİKLERİMİZDEN MİSİNİZ?

Tabii bu sizi, köklerimizden koptuğumuz yanılgısına düşürmesin. Hâlâ sosyal medyada biriyle tanışmanın ilk koşulu profil fotoğrafını beğenmiş olmamız. Gleeden araştırmasına göre biriyle buluşmak için önce profil fotoğrafına (yüzde 56) sonra da biyografide yazdığı ilk cümleye (yüzde 30) bakıyoruz. Yani aslında 200 bin yıl içinde yine önce fiziğe, sonra da zekâya bakar noktaya geri dönmüşüz. Sadece bir ek var. Bolca yalan. İngiltere’de yapılan bir araştırmaya katılanların yüzde 89’u profillerinde yalan söylediklerini itiraf ediyor. Erkeklerin yüzde 43’ü yaşam tarzları, kadınların yüzde 48’i fiziksel özellikleri (yaş, boy, vb.) yalan beyanda bulunduklarını söylüyor. Atalarımızın ciltlerini pürüzsüz yapan filtreleri yoktu. Hamamda fotoşopla bacak uzatmak mümkün değildi. Şimdi partner bulmak için sadece kalçalara değil, bel fotoğrafta inceltilmiş mi diye arkadaki duvarın kıvrımlarına da bakmamız gerekiyor. Seçilim şartları değişmedi ancak değişen araçları bizi biraz daha zorlu bir ortama soktu anlaşılan. Bir klişeyle kapatalım mı? Siz hamamı, kalçayı, algoritmayı boş verin, sezgilerinize güvenin. Genetik miras yanılmaz. Sevgiler.

 

'Eşleşmenin Kökeni: Hmamdan Telefona başlığı ile Sonbahar 2020 sayısında yayınlanmıştır.' 

 

Özgür Uysal'ın 'Gökten Üç Elma Düşmüş' yazısını buradan okuyabilirsin.

İlgili Başlıklar
Daha Fazlası