Şu sıralar, 21’inci yüzyıl bilimsel araştırmaları sayesinde, mutluluğun tam olarak ne olduğunu, nasıl işlediğini ve onu nasıl daha fazla yaşayabileceğimizi keşfediyoruz. Dünya kötüleştikçe ve hayat zorlaştıkça, insanların mutluluğu bulma ve neşelerini artırma çabaları da artıyor, hatta bu yıl mart ayında kutlanan Uluslararası Mutluluk Günü’nde Birleşmiş Milletler (BM) bunun için bir organizasyon bile düzenledi. BM danışmanı Jayme Illien’a göre “Mutluluk artık her zamankinden daha çok sosyoekonomik bir hedef, kültürel bir öncelik ve bilimsel araştırmaların ana konusu.”
Nasıl olmasın ki? Bu his, bağışıklık sistemini harekete geçiriyor ve kan dolaşımını iyileştiriyor. Eğer mutluysak daha yaratıcı, enerjik ve yardımseveriz. O halde artık işin formülünü paylaşmanın zamanı geldi.
Columbus, Ohio’da 2012’de yapılan bir araştırmada insanların mutluluklarının trajik filmler izlerken geçici olarak arttığı gözlendi. Belki biraz sapkınca ama ekranda gördükleri felaketler, izleyicilerin aslında ne kadar güzel bir hayat yaşadıklarına dair düşünmelerini sağladı ve bu da çevrelerine mutluluk hissi yaymalarına sebep oldu. Araştırmanın başında bulunan Silvia Knobloch-Westerwick bu durumu şöyle açıklıyor: “Trajik hikayeler genelde sorunlu aşk çevresinde döner; bu da izleyicilerin sevdikleri hakkında düşünmelerini ve onlar için şükretmelerini sağlar.”
Bakacak bir bitkinizin olması mucizeler yaratabilir. Exeter Üniversitesi’ndeki son araştırmalar ofislerinde bitki bulunan çalışanların daha verimli olduğunu ortaya koydu. Bu konuda Amerika’da yürütülen başka bir araştırma da huzurevlerinde bitki yetiştirenlerin sadece daha mutlu değil, aynı zamanda daha sağlıklı ve aktif olduğunu da ortaya çıkardı.
Belirli renkleri görmek, beynin çeşitli kimyasallar salgılamasını ve hislerin değişmesini sağlıyor. Kırmızı nabzı hızlandırıp kişiyi daha enerjik ve iştahlı yaparken, mavi huzurlu hissettiriyor. Lila ve mor yaratıcılığı artırıyor, yeşil rahatlatıyor, pembe sakinleştiriyor. Turuncu sıcaklık anlamına geliyor ve insanlarla iletişime teşvik ediyor. Fakat araştırmacılar optimistik, umutlu ve neşeli hissettiren rengin, bize güneşi hatırlatan sarı olduğunda hemfikir.
Avrupa’nın en etkili bilim yazarlarından Stefan Klein, 2002 yılında çok satanlar listesine giren The Science of Happiness (Mutluluk Bilimi) kitabının da yazarı. Geçenlerde bu kitap İngiltere’de tekrar yayımlandı, peki son 13 yılda ne değişti? Klein anlatıyor:
“İki yıl önce Alman yayıncım kitabımın güncel bir versiyonunu oluşturmamı istedi ve bu, bütün kitabı gözden geçirmemi sağladı. Ne kadar az şeyi değiştirmem gerektiğini görünce çok şaşırdım. İlk versiyonda yazdığım neredeyse her şey, hâlâ geçerliydi. Fakat mutluluğun sosyal ve politik uygulamalarla etkileşimi hakkında yeni bir bölüm ekledim. Artık mutluluğun bulaşıcı olduğunu biliyoruz. Mutlu insanlarla bir arada olmak seni de mutlu eder; bir salgın gibi. Bu veri, bize insanlarla etkileşimin mutluluğumuz üzerinde ne kadar etkili olduğunu gösterdi. İşbirliği ve mutluluk hakkında da birçok şey öğrendik; insanlar bir şeyi birlikte başardıklarında, tek başına başardıkları zamanlara kıyasla daha mutlular. Bu durum, şirketlerimizin organize edilme şeklineyse tamamen zıt.”
Peki bu kitabı yazması, onun hayata bakışını etkiledi mi? “Kendi hayatınızla başkalarınınkini karşılaştırmanın mutluluğunuz için çok kötü bir fikir olduğunu öğrendim. Ayrıca mutluluğun aslında fiziksel aktivitelerle de çok ilgili olduğunu... Bu yüzden artık çok daha fazla hareket halindeyim. Mutluluk, gereksiz ve işlevsiz şeyleri gözü kapalı biriktirmekle ortaya çıkan bir şey değil. Mutluluk, yanınızda oturan insana, sizin onunla konuşma yetinize, empati kurmanıza ve iletişiminize de bağlı.”
Kanepeye yapışmış, saatlerce dizi izlerken mutlu olduğunuzu düşünebilirsiniz ama beyniniz sizden daha fazlasını istiyor. Egzersiz modumuzu yükseltir ve özgüvenimizi artırır; kaslarımız hareket ederken, vücut tarafından serotonin hormonu salgılar ve bu da mutlu olmamızı sağlar. The Science of Happiness’ın yazarı Stefan Klein, “Egzersiz adeta doğal Prozac” diyor.
Dokunmak gerçek anlamda daha iyi hissettiriyor. Seks de bu işlemin şahı olduğu için, bulutların üstüne çıkarması şaşırtıcı değil. Seks esnasında salgılanan oksitosin ve endorfin de çok yararlı.