Tuba Ünsal İklim Konusunda Sözünü ve Hareketlerini Bir Kılmaya Çalışıyor
Dergi Konuları

Tuba Ünsal İklim Konusunda Sözünü ve Hareketlerini Bir Kılmaya Çalışıyor

Artık kapımıza dayanan iklim kriziyle ilgili hatırı sayılır adımlar atan Tuba’dan GQ İklim sayısında mesajınız var: Senin işine gelen en minik adım neyse onları değiştirerek başla…

Fotoğraflar: Koray Parlak

10 seneye yakındır tanırım Tuba’yı. Dünyanın ücra köşelerine baş başa tatillerle pekişti dostluğumuz. Bol kahkahalı, derin sohbetli, doğa içindeki kamplara, mütevazi kaçamaklarımız oldu. Bu kızın ayakları yere sağlam basar.. Öyle ki, altından halısını da alsanız bir yolunu bulur ve uçmaya devam eder. Kalbi pır pır atar, kırılır. Kırıldığı yerden kuvvetlenir. Kendi kalbine bakma ve kendini derinine tanıma cesareti gösterir benim arkadaşım. Kendi içine dönerken, dışarıyı da unutmaz. Çevresi kalabalık olsa da bazılarının elini sıkı sıkı tutar. Dertleriyle dertlenir, kol kanat gerer. Dostlarına ve ailesine gösterdiği şefkatin yarısıyla bile doğaya, insanlığa dokunsa harikalar yaratır. Yaratıyor da. WWF’in iyi niyet elçisi sıfatı, meleksi tanımlarından yalnızca biri.

• WWF’in “iyi niyet” elçisi olarak şu ana kadar hangi “saha” çalışmalarına katıldın? En çok hangisi sende iz bıraktı? 

Ben WWF ekibine katıldıktan altı ay sonra pandemi başladığı için henüz kısıtlı saha çalışmasına katılabildim. Dolayısıyla sosyal medyadan desteklemeye devam etmem gerekti bir müddet. Gönüllü saha ekiplerine ulaşmak, maddi yardım toplamak ve WWF Market’e destek vermek gibi konularda elimin uzandığı, nefesimin yettiği her an destek oluyorum.  

Bugüne kadar; Adana’daki Karataş bölgesindeki yeşil deniz kaplumbağalarını kurtarma çalışmalarına ve Alaçatı Azmağı’ndaki kuş gözlemi platformunun açılışına katıldım. Bu vesileyle de Türkiye’de 500 küsür kuş türü olduğunu öğrenmiş oldum. 

Bende en çok iz bırakan yeşil kaplumbağaların yumurtalarını kurtarma çalışmaları oldu. Düşünsenize 1000 tane yumurtadan ancak bir tanesi yetişkin olabiliyor. Ve 1000’de bir ihtimal için canla başla çalışan, çoğu doğa bilimiyle uğraşan pırıl pırıl üniversite öğrencilerinin arasında olmak beni çok mutlu etti. Kamptaki gönüllülerin mücadeleleri, o zorlu kamp şartlarında, 50 derece sıcağın altındaki inanmışlıkları bana hayata dair o kadar ilham oldu ki. Herkes bir binanın çatısında yatıyor, sabahın köründe kalkılıyor, günün ilk ışıkları kaplumbağa yuvalarını tespit ediliyor ve denize ulaşmaları sağlanıyor. Hayvan ve doğa sevgisini bu kadar beklentisiz, bu kadar kalpten yaşayan ve yaşatan gençlerle birlikte olmak beni öyle tatmin etti ki, daha günlerce kalabilirdim aralarında. Şart ve koşulları, azimleriyle güzelleştiriyorlar resmen. Ve hepsi 1000’de bir ihtimal için. Sonuca değil, sürece odaklanan gençlerle olunca bir başka parlıyor insanın gözleri. 

• Sahadayken genelde yaşadıklarını, hissettiklerini şu an hatırladığın halleriyle paylaşabilir misin? 

Türkiye’de çalışmalarına en çok güvendiğim sivil toplum örgütü; WWF. Markanın başındaki Aslı Pasinli zaten çok sevdiğim bir arkadaşım. Aslı’nın başarılı iş hayatını bırakıp, kendini WWF’e adaması, birikimini topluma ve doğaya fayda sağlayacak bir yöne akıtması bana ilham oldu. Ve Aslı’ya ekibine dahil olmak istediğimi söyleyerek teklifi ben yaptım. Enerjim yettiği, kollarım uzandığı sürece de gönüllü olmaya devam edeceğim. 

Sahada gördüğüm birlik beraberlik hissi, adanmışlık, azim, şefkat, paylaşım, tutku o kadar etkileyici ki. Gençlerin arasında olmak ve bizim jenerasyona nazaran yardım, hayır işlerine kendilerini bu denli adamalarını görmek bana geleceğe dair umut verdi. Bu yeni nesillerin ileride başaracakları, yaratacakları yeni meslek alanları için heyecan doluyum. Bana öyle geliyor ki, ‘ne kadar para kazanabilirim?’ sorusundan ziyade ‘topluma fayda sağlayabileceğim neler yapabilirim?’ sorusunu sorarak iş fırsatları kovalayan gençlerin sayısı gün geçtikçe artacak.

tuba ünsal

• Harvard Edx'te küresel ısınmanın insan sağlığına etkilerini konu alan 16 haftalık mini MBA yaptın. Öğrendiğin bilgiler arasında seni en çok şaşırtan neler oldu? Günlük hayatına uyarlayabildiğin bilgiler hangileri? 

Öğrendiğim ilk bilgi iklim krizinin sanıldığından çok daha yakın gelecekte büyük bir problem teşkil edeceğini fark etmek oldu. Dünya atmosferinin iklimini koruyan karbondioksit, metan ve azot gazlarının dengesi çok daha yakın zamanda şaşacak. Bununla ilgili bir şeyler yapmam gerektiğinin bir tercih değil, zorunluluk olduğunu fark ettim. Bu vesileyle kendi evimde ve tüketim alışkanlıklarımda minik adımlar atmaya başladım. Ve zamanla bu adımlar daha büyük adımlara dönmeye başladı.

Şehirlerde serinlik sağlayan yeşil alanların azalmasıyla binaların çatılarına yeşil alanlar yapılma işi yaygınlaşacak. Böylelikle yazın serinlik sağlarken, kışın da izolasyon sayesinde daha az ısı kaybı olabilecekmiş. 

Vektör tabanlı hastalıkların sayısının artacağını, ikinci dünya savaşı sonrası yapılan çoğu şehir kanalizasyonlarının yoğun yağmurlarla çökeceğini ve bu suların denize döküleceği gerçeğini öğrendim. Dolayısıyla da balıkçılık mesleğinin ilk tükenen mesleklerden biri olacağı… 

• “Ufak da olsa bir adım at” diyoruz ya hep… Senin attığın ilk adımlar nelerdi mesela? Nelere daha fazla dikkat edebilirsin?

En minik adımla başlamak her zaman en mantıklısı. Yoksa insan atılacak çok fazla adım olduğunu düşündükçe hiç adım atamaz ve sürekli bir şeyleri ertelerken buluyor kendini. Bu yüzden de hep büyük hayaller kur ama en minik adımla başla derler. Herkes sadece kendi işine geldiği değişiklikleri yapsa bile o kadar fark eder ki…

Benim işim görsel dünyayla. Bu yüzden de ‘’giyim kuşam benim işimin bir parçası olduğu için alışverişten vazgeçemem’’ diye kendimi kandırırken yakaladım. İnsan kendine söylediği yalanları yakaladıkça kendi içinde bir farkındalık olmaya başlıyor. Farkındalıkta dönüşümü getiriyor. Bu bahanenin altına sığınmak yerine bir formül bulmaya baktım. En azından elimdeki fazla kıyafetleri satabilirdim. Ve kendime bir koşul koydum: Yeni aldığım her ikinci el eşyayla birlikte elimdeki bir diğer eşyayı da satacaktım. Senelerdir uyguluyorum bunu ve gidişatından çok da memnunum. Bu süreçte sıfırdan üretilmiş bir ürünü almışlığım gerçekten epey azdır. Bunun dışında yeni kıyafet almak yerine yakın kız arkadaşlarımla birbirimizin dolaplarından giyinir olduk.

Daha az hayvan ürünü tüketmeye dikkat ediyorum. Dünya çapındaki ciddi iklim aktivistleri, duşu bile haftada bir alıyor artık. Bu benim yapabileceğim bir şey değil ama ben de kendimce gerek sifon, gerek duş kullanımlarında dikkat ediyorum. Bulaşık makinasının, durulama suyunun fazlasını biriktiriyorum ve bitkileri onunla suluyorum. Böylelikle su tüketimini epey bir azaltmış oldum.

Türkiye, dünyada en fazla yemek israfı yapan ülkeler sıralamasında ilk sıralarda yer alıyor. Ben de bir süredir haftalık alışveriş yerine, 2-3 günlük yapmaya bakıyorum. Bunun dışında, filanca bölgeden gelen meyve ve sebzelerdense yerel tüketmeye bakıyorum. Hem böylelikle kendi ülkemin üretenine daha fazla destek olabiliyorum. Hem de karbon ayak izimi azaltmış oluyorum.

Plastik tüketimi hatırı sayılır seviyelerde azalttım. Bunun için ilk adım güzel bir termos edinmek olabilir. Çünkü marifet çöplerimizi ayırmaktan çok çöp çıkarmamakta. 

İş birliği yaptığım markaların çevreciliğini sorguluyorum. Temeline geri dönüşümü koyan, doğayla uyumlu olan markalarla işbirliği yapmaya bakıyorum. Kayıtsız kalan markalar ne kadar büyük bütçeler teklif etseler de önceliğimi doğaya çevirdim. 

Sosyal medyadan link verme olaylarına 2.5 senedir hiç yapmıyorum. WWF’le çalışmaya başladıktan sonra hayatımdan tamamen çıktı, bilinçsiz tüketimi fark etmeden destekleme halim. Anlayacağın sözümü ve hareketlerimi bir kılmaya çalışıyorum.

tuba ünsal 

• Peki WWF’le olan iş birliklerin ve kişisel çabaların haricinde, başka ne gibi faydaların öncüsü oldun?

İki buçuk sene önce Avrupa Birliği Delegasyonu’yla birlikte, Türkiye’de plastik poşetlerinin yasaklanması konusunun yüzü oldum. Basın toplantısını yazar Christine Berger’le birlikte yaptık. İlk saha çalışmasındaki hedefimiz plastik torbaların yasaklanması ve gerektiği takdirde parayla satın alınmasını sağlamaktı. Sonrasında bir bez çanta tasarımı yaptık ve marketlerde insanlara ücretsiz olarak dağıttık. Evimin, arabamın, çantamın içinde bez çantalar var. Çocuklarımı bu konuyla ilgili bilinçlendirmekle kalmayıp onların da kendi arkadaşlarına bunun önemini aktarmasını sağlıyorum.

• Erken yaşlarda doğayla nasıl bir ilişki kurduğunu hatırlıyor musun? Doğada ne kadar, nasıl vakit geçirirdin?

Çocukken Kırklareli’nde oturuyorduk, doğayla iç içe olduğum bir hayatım vardı. Anlayacağın kaynak sularından su içerek, ağaç dallarından meyve yiyerek büyüdüm. Ben şanslıydım çünkü materyal dünyadan kopuk bir çocukluk geçirdim, çünkü paramız yoktu. Tatillerimizde yıldızlı otellerde kalamadığımız için çadır tatilleri yapardık. Babam askerdi ve biz de askeri bölgelerde kamplara giderdik. İnsanoğlunun en zalim olduğu dönemlerde yani 15-18 yaş arasındayken yoksulluğumuzdan ötürü ailemi suçluyordum. Rahat bir hayat sunamadıkları için içten içe kızıyordum onlara.

Regresyon terapileriyle çocukluğuma baktığımda başıma gelen her şeyin koca bir “iyi ki” olduğunu, bugünkü Tuba’da büyük etkileri olduğunu fark ettim. Zamanında paramızın olmamasını bir dezavantaj olarak görsem de bugün geri dönüp baktığımda “şans” olarak tanımlayabiliyorum. Ve insan zorlukların içindeyken üzülebiliyor ama geri dönüp baktığında bugünkü Tuba olabilmemdeki rollerinin ne kadar büyük olduğunu görüyorum. Zamanında çektiğim bu yokluk bugün bana “hayat bilgisi” olarak geri dönüş sağlıyor.

• İnsanın kendisiyle kurduğu ilişkinin derinliği, niteliği ve gerçekliği çevresiyle ve doğasıyla kurduğu ilişkiyi de şekillendiriyor. Son yıllarda zamanını daha çok okumaya, araştırmaya ve öğrenmeye ayırdığını biliyorum. Kendini anlamaya çalıştıkça neler çıktı karşına ve bu çevrenle, doğayla kurduğun bağa nasıl yansıdı?

İnsanlık hali gençliğimizde bir dönem doğadan kopabiliyoruz. Topluma ayak uyduracağız diye aslında özümüzde olmadığımız bir insan haline bürünebiliyoruz. Ben de gençliğimde materyal dünyanın epey bir içindeydim. Henüz daha 16 yaşındayken çalışmaya başladım. Hayattaki varlık anlayışım daha büyük arabalara binmek, daha büyük dairelerde oturmak, daha gösterişli kıyafetler giymekti. Bir yerden sonra çan eğrisi tersine döndü. Egom da kariyerimle aynı oranda büyürken, artık ben büyüdükçe egomu küçültmeye başladım. Ve gün geçtikçe daha da sadeleşmeye bakıyorum.

• Yeni kuşağın çok daha bilinçli ve duyarlı olduğunu görüyoruz. Çok küçük yaştan iklim krizinin bir numaralı gündem maddesi olabildiği bir dönem bu. Sare’nin, Civan’ın bu konulara yaklaşımı nasıl? Sen onlardan neler öğreniyorsun “iklim” ile ilgili?

Bizim kültürümüzde; ‘komşun açken, tok yatılmaz’ diye müthiş bir deyim vardır. Çocuklarımı da elimden geldiğince bu kültürle büyütmeye çalışıyorum. Benim kendi hayatımda uygulamaya çalıştığım birçok şeyi çocuklarım da benden görerek kendi hayatına uygulamaya bakıyor. Kompost yapmayı bile biliyor her ikisi de.

Sare, elindeki eski eşyalarını satmadan yerine yenisini almıyor. Geçenlerde babası ona okul açılıyor diye ihtiyacı olmadığı halde yeni bir spor ayakkabı almış. Çok beğendiği her halinden belli olduğu halde, çekinerek gösterdi bana. Resmen başka bir ayakkabısını satmadan aldığı için minik bir utanç içindeydi. O rahatsızlığını görmek bile mutlu etti beni. Demek ki zamanında ektiğimiz tohumlar şu an karşılığını bulmaya başladı. İkinci el kıyafetlerini, arkadaşlarının annelerinin eski kıyafetlerini bile satıyor ve para biriktiriyor. Parasının bir kısmıyla hayvanlara destek oluyor.

WWF’in çalışmalarına Sare de gönüllü olarak katılıyor. Özellikle hayvanlarla olan ilişkisi benden çok daha iyi. Hayvanlara olan zaafından ve ilişkisinden çok fazla şey öğreniyorum. Ben bazen hayvan yardımını yapmış olmak için yapabiliyorum ama Sare öyle değil. İçgüdüsel olarak yapıyor. Harçlıklarının bir bölümüyle mamalar alıyor. Her gördüğü sokak kedisine bir şekilde eli dokunuyor. Ben hayvan sevgisini resmen Sare’den öğreniyorum.

Civan, pandemi dönemindeyken ‘’bizden sonraki çocuklar çok şanssız. Baksana evden çıkamayacaklar’’ gibi bir cümle kurdu. Ben de bu sürecin sonsuza kadar sürmeyeceğini açıklarken, bakış açısını olumluya çevirmeye çalıştım. Doğanın temizlenmesi, Boğaz’ın renginin düzelmesi, yunusların gelmesinden konuştuk. Beni dinlerken kurduğu cümlelerle bir noktadan sonra o benim içimi rahatlatmaya başladı. Gelecek nesillerle ilgili umut doluyum. Kesinlikle bizden çok daha farkında ve bilinçli bir nesil geliyor.

• Gelecekle ilgili yeni projeler planlar var mı?

İşin biraz daha tarım tarafına odaklanacağım. Dünyayı en çok kirleten unsurlar; tekstil ve tarım. Biz bu hızla suyu tüketmeye devam edersek, yiyeceğe de ulaşamayacağız. Bu yüzden de dikey tarım yapabilmek için bir proje hazırlıyorum.

Yiyecek ve içeceğimizi üretirken dünyaya bu kadar zarar vermeden yapabiliriz, dünyada bunun çok güzel örnekleri var. Bu projeyi önce Avrupa Birliği Delegasyonu’na sunacağım sonrasında da Türkiye’deki hem içine kadın istihdamını da ekleyeceğim ve dikey tarım alanları yaratacağız.

İZLE
#Harekete Geç | GQ İklim Sayısı
İlgili Başlıklar
Daha Fazlası