Sadece iş güç ve ekonomi değil, futbolun geleceği de Asya’da deniyordu. Öyleymiş. Şubat'ta, transferin son günlerinde 300 milyon dolar civarında para harcadı Çin kulüpleri. Burak Yılmaz üzerinden Galatasaray’ın (ve Trabzon’un), Ersan Gülüm üzerinden Beşiktaş’ın da kasasına giren milyon dolarlar... Öyle emekli olmaya giden isimler değil, nereye koysan oynayacak futbolcular seçiyor artık Çin’i. Sadece onlar da değil! “Ya şu teknik direktör nerede acaba” dediğinizde, Çin’de çıkıyor mesela.
Çin Süper Ligi, mart ayında başlıyor. Doğu’nun adını yeni yeni ezberlediğimiz kulüpleri 26 Şubat’a dek süren transfer sezonunda, kendi ülkelerinin rekorlarını kırarak bir anda 300 milyon dolarlık harcama yaptı. Atletico Madrid’den Jackson Martinez, Chelsea’den Ramires, Shakhtar Donetsk’ten Alex Teixeira’nın üst üste fahiş transfer bedelleriyle Çin’e gitmesi, birçok başka futbolcu hakkında da Çin kulüpleriyle flört ettikleri yönünde dedikodu çıkması, herkesin ilgisini Doğu’nun dev ülkesine yöneltti.
Bu trend yeni değil. Daha önce de Didier Drogba, Nicolas Anelka, Robinho gibi ünlü futbolcular kısa süreliğine de olsa Çin’de top koşturmuştu. Daha geçen sene Demba Ba, Beşiktaş’tan Shanghai Shenhua’ya transfer olduğunda Çin, bizim de gündemimize girmişti. Bu futbolcular orada boş tribünlere oynamıyor. 50-60 binlik stadyumları hıncahınç dolduran seyircilerin önündeler. Ortalama seyirci sayısı 22 bin (geçen sezona göre yüzde 17 artmış; Avrupa ligleri sayısına çok yakın, İtalya ve Fransa’dan sadece birkaç yüz daha az). Bu rakamın bu sene 25 bini aşması bekleniyor. Esas hedefse yakın zamanda Almanya’nın Bundesliga’sı ve İngiltere’nin Premier League’inden sonra dünyanın en çok izlenen üçüncü ligi olmak. 1.4 milyarlık ülke; potansiyeli düşünün artık!
Spor ekonomisi uzmanı, İngiliz profesör Simon Chadwick, bu iş nasıl oldu diye soranlara “Sürpriz değil” diye cevap veriyor: “Futbol sektörü de Çin’deki diğer endüstrilerin yolunu izliyor. Yerel işgücünü nitelikli hale getirmek için yabancı firmaları ve uzmanları satın alıyorlar.”
Ülkedeki futbol motivasyonunun nedenleri sadece ekonomik değil; ardında siyasi irade de var. Çin’in lideri Xi Jinping’in (Şu Cinping) futbola düşkünlüğü, milli takımın aldığı başarısız sonuçlara canının sıkıldığı biliniyor. Bu yüzden 2025’te Çin’i dünyanın en büyük spor ekonomisi yapacağı yönündeki bildirisine futbolu da eklemesi sürpriz değil. Bir başka istediği de, Çin’de düzenlenecek bir dünya kupasında ülkesinin şampiyon olması.
Bu hedef, bir günde gerçekleşecek gibi değil. Çin, 2008 Beijing (eskinin Pekin’i) Olimpiyat Oyunları öncesinde atletizme, yüzmeye ciddi yatırım yapmış, bunun meyvelerini de toplamıştı. En son Houston Rockets’ta oynayan dev Çinli basketbolcu Yao Ming de NBA üzerinden basketbolun popülerleşmesine büyük katkı sundu. Sırada futbol var. Ülkenin handikapı bu alanda geniş nüfusa hizmet verecek altyapının henüz mevcut olmaması. Büyük şehirlerde yaşayanlar dışındaki Çinliler de futbola pek aşina değil. Ünlü futbolcuların, hem altyapı hem de popülerlik açısından motivasyon sağlaması bekleniyor.
Bu iş ters yönlü de işliyor. Ülkeye dışarıdan futbolcuların gelmesi işin bir yönü; Çinli iş insanlarının dışarıya açılması da bir başka boyut. Çin sermayesi geçen sene Hollanda’nın ADO Den Haag, İspanya’nın Espanyol, Fransa’nın Sochaux kulüplerini satın aldı. Çin’in en zengin insanlarından Wang Jianlin (Wanda Group) Atletico Madrid’in yüzde 20’sini satın alırken, China Media Capital grubu ise Manchester City’nin hisselerinin yüzde 13’ünü ele geçirdi.
Ülkedeki kulüplere de yatırımcı eli değiyor. Alibaba’nın kurucusu Jack Ma, son şampiyon Guangzhou Evergrande’nin ortaklarından. Ersan Gülüm’ün gittiği, aynı zamanda Gervinho ve Lavezzi transferlerine de imza atan Hebei China Fortune, bir emlak grubunun eliyle daha bu sene Süper Lig’e çıkan, beş senelik bir kulüp.
Transferler sıklıkla ABD’nin futbol ligi MLS’tekilerle (Major League Soccer) karşılaştırılıyor. Doğru bir yöntem sayılmaz. ABD’ye genelde Henry, Drogba ya da Pirlo gibi ununu elemiş, eleğini asmış futbolcular gidiyor. Sayıları da çok fazla değil. Takımın esas yükünü ABD’nin eğitim kurumlarından bursla gelen genç futbolcular çekiyor. Bu sene Çin’e transferleriyle gündeme gelen futbolcular, dünyanın her kulübünde hemen oynayacak derecede genç ve nitelikli isimler.
Çin’de futbolun gelişimi, Asya’daki genel futbol kalitesini de önemli ölçüde etkileyecek. Bugüne dek Güney Kore Ligi iyi futboluyla, Japonya da zenginliği ve yine Batı’dan spektaküler transferleriyle dikkat çekiyordu. Katar gibi Körfez ülkeleri ise harcadıkları paralarla biliniyordu ama ülke çapında bir futbol hamlesi gerçekleştirmemişti. Çin, dengeleri değiştirecek.
Ülke futbolunun önünde duran en büyük problem şike. Asya futbolunda kangren gibi yayılan bu bela henüz önlenebilmiş değil. En büyük takımların bile geçmişleri şikecilikle kirli. Üstelik şimdi, kara para aklamaya çalışacak yeni zenginlerin futbola da el atacağı düşünülüyor. Çin sermayesi, şüpheli yollardan kazanılan parayı transferler ve kulüp satın alma yoluyla dışarıya çıkarabilir.
Bizde Beijing, Şanghay, Hong Kong bilinir de, Guangzhou’yu haritada gösterecek kişi pek azdır (Çin haritası da harita ama; şöyle bir hakkını vererek asayım dersen bütün duvarı kaplar, bir şey arayıp bulmak hayli zor). Her neyse, bu dev ülkenin güneyinde, Hong Kong’a, Makao’ya yakın, İnci Irmağı üzerinde, Guangdong Eyaleti’nin merkezi bu şehir; inşaat, teknoloji ve ticaret hamleleriyle “yeni Çin”in simgelerinden. Nüfusu 13 milyon civarı.
Nüfus açısından bilmek gereken bir başka unsur daha var: Bu metropol alanı içinde Hong Kong’un da dahil olduğu altı şehir bulunuyor. Hepsi beraber yaklaşık 55 milyonluk bir nüfusa ulaşarak dünyanın en kalabalık şehrini oluşturuyorlar.
İşte Guangzhou Evergrande’ye ev sahipliği yapan şehir böyle bir yer. Son şampiyon Evergrande, transfere en çok parayı harcayan kulüplerden. Geçen sezon Brezilyalı efsane teknik adam Scolari’nin yönetiminde, dört Brezilyalı Robinho, Elkeson, Paulinho ve Goulart’lı kadrosuyla ipi göğüslemişlerdi. Başarıya abone kurt hoca Scolari’nin varlığı önemli; 2002’de yarı finalde Türkiye’yi eleyerek Japonya’da Dünya Şampiyonu olan Brezilya’nın hocası, öğrencilerine o zaman Çinli yazar Sun Tzu’nun Savaş Sanatı’nı okutmuştu; şimdi meseleyi kaynağında gördü; ülkedeki ilk senesinde de belki bu aşinalık sayesinde zirveye çıktı.
Sadece altı aylık kontrat imzalayan Robinho, zafer kazandıktan sonra ülkesine dönerek Atletico Mineiro’ya imza attı. Elkeson, geçen seneki en büyük rakipleri Shanghai SIPG’ye gitti. Ama artık bu senenin flaş transferi, Atletico Madrid’den gelen Kolombiyalı Jackson Martinez var. Asya’nın en iyi defans oyuncusu olarak lanse edilen Güney Koreli Kim Young-gwon da kadroda. Yani takım hâlâ iyi. Böyle kalmaya da muhtemelen devam edecek. Çünkü internet dünyasının en büyük, en kârlı şirketlerinden Alibaba’nın sahibi Jack Ma, Evergrande’nin ortaklarından biri. Paraya acımayacağı ortada!
Eylülde Evergrande ile başa baş giderlerken favorilerdi ama Scolari ne yaptı etti, İsveçli teknik adam Sven-Göran Eriksson’un elinden kupayı kaptı. Bu sene Eriksson işi daha sıkı tutmak istiyor. Geçen sezonun en önemli golcülerinden Elkeson artık onlarda (Shangai’ya 20 milyon dolara patlayan transfer, ülkede kaşların kalkmasına yol açtı, Evergrande’nin en iyi oyuncularından birini neden rakibine kaptırdığını anlamak güç ama devletin “yukarılarından” birilerinin işe karıştığı tahmin ediliyor). Ganalı forvet Asamoah Gyan, Arjantinli oyun kurucu Dario Conca (iki sene Evergrande’de oynamıştı o da) ve ülkenin en iyi hücumcularından Wu Lei de halihazırda kadroda. Rekabet kızışacak.
Bu sene transfer piyasasında esas gürültüyü koparan takım, ne başkentten ne de Hong Kong civarından geldi. Yıllardır orta sıralarda mücadele eden Jiangsu Suning, Jiangsu eyaletinin başkenti Nanjing’in ev sahipliği (biz yıllardır Nankin diyoruz, bu da Pekin gibi değişecek mi, dilbilimciler karar versin) yaptığı bir ekip. Bugüne dek, en çok coğrafi açıdan yakın oldukları Şanghay’ın takımlarıyla oynarken heyecan yaratıyorlardı; bu sene gündemleri değişti.
Rumen teknik adam Dan Petrescu tarafından yönetilen Jiangsu Suning, önce tam 36 milyon dolara Chelsea’nin orta sahadaki dinamosu Ramires’i transfer etti. Bu bile yetmedi! Paraya para demeyen kulüp, Evergrande’nin Jackson Martinez transferiyle gölgede kaldı. Ama son gülen yine Jiangsu oldu. Liverpool’un da uzun süredir peşinde koştuğu, Shakhtar Donetsk’in orta saha oyuncusu Brezilyalı Alex Teixeira’yı 50 milyon dolara bağlayınca, dünya transfer piyasasının tavanı çatladı. Bu gidişle gelecek sene yerinde yeller esecek Çin rekoru da böylece kırılmış oldu.
Bu rekorların ardında perakende mağazalar grubu Suning duruyor. Grup takımı güçlendirip Nanjing’e üç sene içinde Çin Süper Ligi şampiyonluğunu, beş sene içinde de Asya Şampiyonlar Ligi kupasını getirmeyi kafaya koymuş. Bunun için yapmayacakları şey yok gibi görünüyor. Örnekse örnek: Ramires’le Teixeira’yı (ve bir dönem Galatasaray’da da top koşturmuş Brezilyalı Jo’yu) alan Suning, esasen Zlatan Ibrahimoviç’in peşinde koşmuştu. Para pul mesele değil ama anlaşılan Çin piyasası henüz o kadar etmiyor! Henüz Zlatan’ı getirecek seviyede değiller. Zaten bu seviyeye gelirlerse Messi’lerin, Ronaldo’ların’da yolu açılır; dünya futbolu iyice karışır!
Başkentin takımını şimdi biz de yakından takip ediyoruz. Burak Yılmaz’ın Galatasaray’dan ta oralara gitmesi sürpriz belki ama Çinliler ona çok güveniyor. Forvet ve orta saha hattında genellikle Güney Amerikalı yabancı oyuncu tercih eden bir takımın bu seneyi bir Türkiye’den bir oyuncuyla kapatması, işte bu güvenin ifadesi. Karşılığında da şampiyonluğa giden yolu golleriyle açmasını bekliyorlar. Hanesine 2009’da şampiyonluk yazan Guoan, o gün bugün zirvenin civarında dolaşıyor. Dördüncülük, üçüncülük, ikincilik, “o sene bu sene” derken bir türlü olduramıyorlar. İşte Burak, bu stresle de mücadele edecek. Takımda Burak’tan başka, bir dönem Bayer Leverkusen’de izleyenleri büyüleyen Brezilyalı orta saha Renato Augusto’nun da ter döktüğünü not edelim. Oyuncuların başındaysa ünlü İtalyan hoca Alberto Zaccheroni bulunuyor.
Başkent takımı, bu aralar Guangzhou Evergrande’yle yoğun mücadele halinde ama geleneksel rakipleri bir başkası; Beşiktaş’tan geçen sene Demba Ba’yı alan Shanghai Shenhua. Guoan ile Shenhua arasındaki maç Çin’in büyük derbilerinden biri. Ba ile Burak yine bir derbide karşılaşıyor yani!
Eski günlerini arayan bir başka kulüp de Çin’in doğusunda, Shandong eyaletinin başkenti Jinan’da oynayan Shandong Luneng. Büyük paralarla Evergrande ortaya çıkmadan önce Çin’de kupalar daha rahat kazanılıyordu. Shandong Luneng artık zirveyi göremiyor ama yine de hep eteklerinde dolanıyor. Bu sene Brezilya’nın eski hocası Mano Menezes yönetiminde yine aynı amaç doğrultusunda oynayacak. Takımda dikkat etmek gereken oyuncu, spektaküler işler yapan Brezilyalı forvet Diego Tardelli. Ayrıca Çin’de oynayabilmek için Filistin vatandaşlığı almış olan Brezilyalı Jucilei’nin hikayesi ilginç. Çin’deki kurallar gereği, dört yabancı oyuncuya, bir Asya ülkesi pasaportu taşıyan bir başka “yabancı” eklenebiliyor. Filistin’i görmeden vatandaşlığına geçen Jucilei de işin kılıfına uydurulmuş yani… Bakalım şehrin içinden çıkan 72 pınar sebebiyle Pınarlar Şehri diye bilinen Jinan’ın takımına bu kurnazlık yetecek mi?
Demba Ba orada. Nijerya’nın (ve dünyanın) en hızlı forvetlerinden Obafemi Martins orada. Yolu Porto’dan ve Inter’den geçmiş Kolombiyalı Fredy Guarin orada. Onların varlığı önemli ama “Şanghay’ın çiçeği” (Shenhua kelimesi bu anlama geliyor) her zaman popülerdi… Drogba ve Anelka orada oynamıştı. Tigana orada hocalık yapmıştı. Yine de şampiyonluk ihtimali zorda. Yıllardır arıyorlar, deniyorlar, olmuyor. 2003’teki son şampiyonluklarının da şike yüzünden ellerinden alındığını not edelim.
Çin Süper Ligi’nin gerçek sürprizi, Beşiktaş’tan bu sene giden Ersan Gülüm’ün takımı. 2010’da kuruldu, büyük bir emlak şirketi tarafından alındıktan sonra bu sene Çin Süper Ligi’ne yükseldi. Roma’dan Fildişi Sahilli Gervinho’yu, Paris Saint-Germain’den Arjantinli Ezequiel Lavezzi’yi transfer ettiler. Avustralya vatandaşlığı sayesinde Asyalı pasaportuyla oynayan Ersan’dan başka, Trabzonspor’dan tanıdığımız Stephane Mbia da orada. Bu iddialı kadroyla bu sene ne yapar, bir iddia ortaya koyar mı bilinmez ama Ersan hiçbir şey yapamazsa gittiği şehri biraz gezsin. Hebei China Fortune’a ev sahipliği yapan Çin’in kuzeydoğusundaki Qinhuangdao, dünyanın bilinen en eski yerleşimlerine yakın. Hebei eyaleti, ülkenin tarihi merkezlerinden biri. Biz Ortadoğu, Afrika versiyonlarına daha aşinayız ama en eski atalarımız oralarda da boy gösteriyordu. Ersan’a naçizane tavsiye: Futbolu bıraktığında Çin’de ya Bear Grylls tarzı “hayatta kalma” belgeseli çeksin ya da kültür insanı olsun, başına Indiana Jones şapkası geçirip etrafta rahat rahat dolaşsın; bize Doğu’nun kültürünü getirsin.
Taraftar memnun, parayı vuran futbolcular memnun, kendilerine nihayet yeni bir pazar bulan Avrupalı ve Latin Amerikalı kulüpler de memnun ama bir de “bu kadar para harcanır mı” diyerek yazıklananlar var. Devlet kontrolündeki medya, bu “bas bas paraları futbola” işini pek sevmedi. Örneğin Komünist Parti’nin yayın organı People’s Daily, başyazısında uyardı: “Para harcamaya kalkışıyorsan o zaman nasıl harcayacağını da bileceksin.” Asya futbolu konusunda uzman gazeteci John Duerden, Çin’in popüler futbol sitesi soccer.hupu.com editörlerinden aktarıyor: “Yabancı futbolcuya para gömmek ancak gösteriş sağlar; ne milli takıma faydası var ne de gençlere.”