Yapan Yaptı: İrem Çağıl x Sinek Sekiz
Dergi Konuları

Yapan Yaptı: İrem Çağıl x Sinek Sekiz

Yaptığı yayıncılıkla ilham veren İrem Çağıl ile Dalyan'da devam eden yolculuğu, Sinek Sekiz'in yeni kimliği ve binanın üstlendiği toplumsal roller üzerine konuştuk.

Yayıncılıkta niye ve neye direniyorsun?

Bir işi hem kendine hem de başkalarına iyi gelecek şekilde yapmaya çalışan herkes, yalnız kara odaklanmış günümüz düzeni içinde farkında olarak ya da olmayarak direniyordur. İşlere ayırdığımız vakitler, bu muazzam dünya üzerinde bize ayrılan kıymetli sürenin bayağı bir kısmını kaplıyor. Neden bu zaman heba edilmiş gibi geçsin ki? Yayıncılık işinde, onun nasıl yapılacağını belirleyen onlarca şeyin para odaklı olmamasına, işle kurduğumuz kişisel ilişkimizi beni ya da çalışma arkadaşlarımı ya da yaptığımız ürünleri verdiğimiz hizmetleri talep eden birini tüketen bir biçimde/içerikte olmamasına direniyorum. Çünkü yaşayan şeyleri seviyor ve onlardan besleniyorum; onlara iyi gelmek beni iyi yapıyor, başka şekilde yaklaşamıyorum.

Yaratıcılıkla gelen ama yıpratan süreçleri nasıl atlatıyorsun?

Zihnim ve bedenim, dinlenebilirse kendini yeniliyor. Sessizlik, uyarana maruz kalmamak, derin uyku, karanlık, uyum içindeki bir doğanın içine olmak, onu dinlemek iyi geliyor. Durmak, ara vermek bazen bırakmak denen basit eylemlerin önemini yıllar içinde öğrendim.  

Ekoloji ve doğayla bağlantılı yayıncılık senin için ne ifade ediyor?

Bu konuda yayıncılık yapma gereği, doğanın bir parçası olan biz insanların, aramızdaki ilişkiyi, onu ayrı bir şey gibi ele alacak kadar yanlış yorumlamasıyla başladı. Kitapların bir tür sessiz terapi yapıp, onları okurken arkada çalışan zihnimize, nerede yanlış yaptığımızı farkettirmesini diliyorum. Yayıncılığı böyle bir amaçla kullanıyorum, doğayla bağlantılı kitaplar, onları okuyan kişilerin içine nüfuz etsin ve o kopuklukları göstersin, onarılabileceğini hissettirsin, bu işi yapıyor olmamın merkezinde duran cümle işte bu.

 ss 

Bir dönem Sinek Sekiz öldü mü, durdu mu? 

Sinek Sekiz bir makina değil yaşayan insanlarla varolan bir şey olduğundan, o insanlar başkalarına bir şey veremeyecek bir durumdayken, örneğin yorulduklarında, çok üzgün ya da kaybolmuş hissettiklerinde bunun sonucu olarak duruyor. Hepimizin hayatında mevsimler var. Zorlu bir kış gelince yaprakları döküp, tüm gücümüzü içimizde topluyoruz. Soğanlı bitkiler toprağın altında zamanlarını bekliyor. Koşullar meyve verecek kadar iyi olduğunda hareket başlıyor. Sinek Sekiz’de de böyle oldu, oluyor.

Yeni dönemde yerli yazarlara da yer açacak mısın? 

Bu coğrafyada yaşayan, duyumsayan ve anladıklarını paylaşılabilir bir metin olarak ortaya koyan insana aracılık etmek benim için bir gurur. Bu aracılığı hakkını vererek yapmak için bazı koşulların oluşması gerekiyor. Bunun için çalışıyorum. Süreç hem bizden hem de yazarlardan belli bir pişme süreci talep ediyor. Umutluyum ama ufak ufak ilerliyoruz karşılıklı. 

Peki Sinek Sekiz’e dönüp baktığında nasıl bir tablo var önünde?

22 farklı kitap yayınladım, toplamda 100 bine yakın adette baskı yapmışız. Maliyet konusu ise bir sürü şeyin bir toplamı: Hammadde yani kağıda, kartona, üretim yani baskı öncesi ve baskı süreçlerinin gerekliliklerine, ulaştırma işinin merkezindeki petrole göre çok değişkenlik gösteriyor. Ama tek bir değişmez var; üretimde dışarı bağımlılığımız yıldan yıla katlanarak artıyor, kitapla bağlantılı neredeyse her şeyi (kağıt, karton, mürekkep, alet.. vs)  Euro ile dışarıdan almak zorunda bırakılıyoruz ve son 10 yılın yönetiminin Türk Lirası’na kaybettirdiği değer artık kompanse edilemez noktada. 2011 yılında yayınevinin kurduğum, ilk çalışmaya başladığımız zamanlar Dolar 1,5 tl idi. İki yıldır neredeyse bunun sekiz katı. Hayatımı çok az giderim, harcamam olacak şekilde düzenlememiş, çok sade bir yaşam biçiminde olmamış olsam bu farklarla işi devam ettirmem mümkün olmazdı.

Yayıncılığın sendeki karşılığını tanımlar mısın? 

Yaşadığım yerde bir antik kent var, buranın da bir tanrıçası. Adı İris. Paraların üzerine figürünü basmışlar yüzyıllar boyu. Onu araştırıyorum bir süredir. Mitolojideki her tanrı/tanrıça gibi İris de insanların önem verdiği konuların sembolleşmiş hali. Denmiş ki İris aracıdır, ulaktır, sembolü gökyüzüyle yeryüzünü birleştiren gökkuşağıdır, su döngüsünü temsil eder. Akışkan su da aslında bilgidir, İris de kafamızın üzerinden ve ayaklarımızın altına kadarki alemlerdeki bilgiyi insanlara taşır. Elinde şifalı bitkilerden yapılmış bir taç ve uzlaştırmaya yarayan bir sopa tutar. Bendeki yayıncılığın karşılığını, yaşadığım köyde binlerce yıl önce yaşayanlar çok iyi bir şekilde tanımlamış. 

ss 

Nasıl öğrenilir bu iş? 

Yayıncılık “aracılık etmek” üst başlığının altında özel bir tür. Bilginin paylaşılmasına, dolaşmasına aracılık etmeye yarayan bir iş. Dolayısıyla bilgiyi ayırt etmeyi, iyi tanımayı, paylaşmanın, dolaştırmanın da nasıl olacağıyla ilgili bir yapı kurmayı gerektiriyor. Öncelikle hayatın içinde bu alanlarda yetkin olmaya dair marifetler edinerek sonra da yaparak öğrenilir bu iş. 

Mimari, iç mimari, grafik tasarım, yayıncılık bir araya gelince kendi belgeselini, kendi mantar miselyumunu çevrene yaydın. Dalyan'da açtığın yeni binada, yayın işlerinde onlarca zorlukla başa çıkıyorsun. Binayı alışın, tasarlama sürecin, o bölgeye ait hikayelerden kazıyarak çıkardığın elinde zambak tutan iletişim Tanrıçası Iris'i kapıya işletmen beni benden alıyor. Her elini attığın iş birbirini tamamlayan, eğimini aldığın, kendinde bilgi ve duygu olarak biriktirdiklerinin muazzam bir bütünleşmesi olarak tezahür ediyor. Bize biraz Sinek Sekiz’in yeni kimliğinden binadan bahseder misin?

Binayı, öncelikle bir çalışma alanına ihtiyacımız olduğu için istemiştik. Ama farklı alanlardan beslenemeden, arada dinlenemeden sürekli çalıştığınızda, işlerin sorumluluk kısmı da çoksa, ne kadar severek de yapsanız bir noktadan sonra çok yıpratıcı oluyor. Bu yüzden çalışırken bizi ruhen hafifletecek, başkalarıyla bir araya gelmemizi sağlayacak ve binanın giderlerine destek olabilecek faaliyetleri mekana dahil etmek istedim. Şehirde yaşayanlar için çok olağan gelebilir ama kırsal diyebileceğimiz bir noktada sosyalleşme ve kültür sanat üretme çok kısır. Bunlar sadece bizim değil burada yaşayan birçok kişi için eksikliği duyulan güzellikler.

Sağlıklı yiyecek ve içecekler sunan bir mutfak, hem bizim hem bölgedeki küçük üretici dostlarımızın ürünleri sergileyebildiğimiz bir dükkan ve üst katta da ofis faaliyetleri yoğun olmadığında kullanabileceğimiz bir etkinlik alanı. Bu etkinlikler film gösterimlerinden, beden pratiklerine, yazar, çizerlerle atölyelere kadar çok çeşitlenebiliyor. 

Kış sezonunda bina ayda bir özel bir atölyeye, hafta iki gün yoga çalışmalarına, bir gün küçük çiftçilerin zehirsiz besin tezgahına, bir gün de çocuklar için film gösterimlerine evsahipliği yapıyor.

İlham veren kadın denince akla gelenlerdensin, nasıl oluyor bu? 

Uzun yolda bisiklet sürmek gibi, her gün biraz biraz giderek oluyor. Üzerinde durmaktan hoşlandığınız bir nokta buluyorsunuz. Bunu bulmak sizi köklendiriyor, güven duygunuzu çok derinden besliyor. Sonra sevdiğiniz şeyin içinde dura dura dolup biriken yaşam enerjinizin akmasına izin veriyorsunuz. O zaman bir meyve oluşuyor. Sonra o meyveye çekilenler oluyor, onlarla yeni maceralar başlıyor.

Özümsediğim şeyi ortaya iyi bir şekilde koymaya çalışıyorum, böyle bir gayretim var. Reseptörlük, aracılık, dünyadan emip ondan bir şey ortaya çıkarmak… Misyonum, marifetim, becerim bu. 

Bir de içine birikeni kendinden çıkarmak rahatlıyor, boşluğun artıyor, boşluk açıldıkça yeni şeyler doldurabiliyorsun. Bazı tür çiçekleri kopardığında yeni çiçekler açar ya, mevcudiyeti zora girince tohum saçma hikayesi işte.

GQ TÜRKİYE İKLİM SAYISI

İklim sayısı

 

İZLE
#Harekete Geç | GQ İklim Sayısı
İlgili Başlıklar
Daha Fazlası